Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya'nın Suriye'de düzenlediği operasyonlarla ilgili olarak, "Rusya, adeta bölgeyi sınıyor. Rusya bu şekilde davranarak dost kazanamaz, tam tersine dostlarını kaybedebilir" dedi. Erdoğan "Bakıyorsunuz, DAİŞ'in elinde Batı ülkelerinin silahları var, Rus silahları da var. DAİŞ bu silahları nasıl elde ediyor? Bunu sorduğumuz zaman da rahatsız oluyorlar" diye konuştu.
İki günlük Japonya temaslarını tamamlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dönüş yolunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Rusya'nın da hava operasyonlarıyla müdahil olduğu Suriye kriziyle ilgili gerilim sürüyor. NATO, Türkiye'ye destek için gerekirse çekiç güç gönderilebileceği şeklinde bir açıklama yaptı...
NATO, Hazar'dan füzelerin de atıldığı gelişmeler sonrasında, gerekirse 48 saat içinde Türkiye'ye NATO güçlerinin konuşlandırılabileceğini açıkladı. Türkiye'nin yanında olduklarını vurguladılar. Rusya, adeta bölgeyi sınıyor. Rusya bu şekilde davranarak dost kazanamaz, tam tersine dostlarını kaybedebilir.
Rusya'nın arabuluculuğu neticesinde rejim ile PYD arasında bir anlaşma yapıldı. Ne düşünüyorsunuz?
PYD zaten rejim desteklidir. PKK'nın da içinde olduğu bir örgüttür. Rusya kara harekatında kullanmak üzere PYD ile anlaşma yapabilir. Buna hazır durumdalar. Aynı şekilde başkaları ile de yapabilirler! Bakıyorsunuz, DAİŞ'in elinde Batı ülkelerinin silahları var, Rus silahları da var. DAİŞ bu silahları nasıl elde ediyor? Bunu sorduğumuz zaman da rahatsız oluyorlar.
Suriye'de pozisyonumuz aynı
Son gelişmelerin ardından Türkiye'nin Suriye politikasında bir değişiklik söz konusu olabilir mi? Mesela Şam rejimiyle ilişkiye geçilebilir mi?
Suriye'deki mevcut rejim, bir terör devletidir. Biz kalkıp da pozisyonumuzu değiştirmeyiz. O rejim yüzünden 350 bin insan öldü, 5 milyon insan ülkesini terketti. 7 milyon insan ülke içinde yer değiştirdi. Herkesin sorduğu şu: Esed giderse, onun yerini DAİŞ mi alacak? Halbuki Esed giderse, yönetimin Suriye halkına geçeceğini düşünmek de pekala mümkün. Suriye'yi yönetebilecek nitelikli insanlar olduğunu biliyoruz. Bu nedenle baştan beri Özgür Suriye Ordusu'nu destekliyoruz. Kısacası, bizim Esed ile ilgili olumlu pozisyon almamız mümkün değil.
Obama ile tüm konuları görüşeceğiz
ÖSO, eğit-donat, terörden arındırılmış güvenli bölge ile ilgili son durum nedir?
NATO'nun son açıklamasının, terörden arındırılmış güvenli bölge için de olumlu bir sinyal olduğunu düşünüyorum. Öyle zannediyorum ki terörden arındırılmış güvenli bölge önerisi kabul görmeye başladı. Cerablus ve Azez arasındaki bölgede biz terörden arındırılmış bir güvenli bölge oluşturulmasını bekliyoruz. Bu noktada, ABD'nin de aralarında olduğu 7 ülkenin yaptıkları açıklama önemli. ABD Başkanı Obama ile büyük bir ihtimalle önümüzdeki hafta bir telefon görüşmesi yapacağız. Kendisiyle tüm bu konuları ele alacağız. Askerlerimizin temasları ve çalışmaları sürüyor. Türkiye'nin DAİŞ'le mücadelesi konusunda ABD Kongresi de daha olumlu bir noktaya geldi. Bu meseleler hakkında, Sayın Başbakanımız ve Sayın Genelkurmaybaşkanımız ile de kapsamlı bir değerlendirme yapacağız.
Nobel ödülü alan Aziz Sancar'ı aradınız mı?
Evet, Aziz hocamızı telefonla aradım, kendisini tebrik ettim. Edebiyat alanından sonra kimya alanında da bir Nobel ödülü alınması, milletçe hepimizi mutlu etti. Kendisiyle gurur duyduk. Türkiye'ye geldiğinde, kendisini mutlaka beklediğimi söyledim. Bu tür bilim adamlarımızın sayısının artmasını temenni ediyorum.
İsrail sözünü tutmadı
Ortadoğu'daki son gelişmeler İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesini hızlandırır mı?
Bu konuda ne zaman umutlanılsa, hemen bir şeyler oluyor. Tam olumlu adımlar atılacak ilişkiler normale dönebilir denilirken, bir bakıyorsunuz İsrail Mescid-i Aksa'yı basıyor. O kutsal mekan, Müslümanların şah damarı. Damarı kesmeye kalkarsanız nasıl el uzatacağız? Mescid-i Aksa'ya girip zarar veriyorlar, Osmanlı döneminden kalan vitrayları kırıyorlar. İyi niyet karşılıklı olmalı. Biz elimizi uzattığımız zaman, karşımızdaki el yumruk olmamalı. Mavi Marmara olayının ardından Obama devreye girdi, özür dilediler. Tazminat ve ambargo konusunda belli bir noktaya gelmiştik ki Gazze'yi bombaladılar. Tuttular, Mescid-i Aksa'ya girdiler. Sözlerini tutmadılar. Attığımız olumlu adımlar karşılık bulmadı.
Fransa füze teklifini yeniledi
Füze savunma ihalesiyle ilgili süreç bir hayli uzadı.
Neticelendirme aşamasına yaklaşıyoruz. Kasım'da Çin Devlet Başkanı G20 için Türkiye'de olacak. Fransa da teklifini yeniledi. Hollande BM Genel Kurulu'nda görüştüğü Ahmet Bey aracılığıyla bana bu konuda bir mektup gönderdi. Türkiye olarak füze ihalesinde önemle durduğumuz konu, ortak üretim ve teknoloji kazanımı.
Teknik meselenin yanında bu konudaki tercihlerde siyasi bir durum da söz konusu mu? Şangay İşbirliği Teşkilatı'na ilişkin beyanatlarınız olmuştu.
Şartlar sizi zaman zaman bir yere doğru sürükleyebiliyor. Benim o beyanatlarımın en önemli sebebi, AB'nin 50 yılı aşkın bir süredir bizi oyalamakta olması. Fakat ben Brüksel'de Pazartesi günü yaptığım temaslarda, uzun bir aradan sonra ilk kez, AB yetkililerini Türkiye'ye karşı olumlu bir tavır içinde gördüm. Durum farklılaşıyor.
'HDP suç üstü yakalandı'
HDP'nin eşbaşkanı, teröristlerin cenazesine katılmayan vekiller hakkında parti içi disiplin sürecini başlatacaklarını açıkladı...
Şaşırtıcı bir gelişme değil. Böylece kendilerini ele vermiş oluyorlar. Yeni kampanyalarında, sözüm ona, 'PKK bizden değil, biz de PKK'dan değiliz' mesajı vermeye çalışmışlardı. Ama soruda belirttiğiniz şeyle kendilerini ele vermiş oluyorlar. Adeta suç üstü yakalanmış durumdalar. Millet onların bu durumunu elbette nazarı itibara alacaktır. 'Çatışmasızlık' diye bir ifadeyle, halkı kandırabileceklerini zannediyorlar. İktidarı ve şahsımı suçlamaya kalkıyorlar. Çatışmanın faturasını devlete kesmeye çalışıyorlar. Halbuki çatışmaya kimlerin sebep olduğu ortada. Halkı kimlerin tehdit ettiği de ortada. Bu genel seçimlerde aslında aday olmak istediği halde aday olamamış birçok vatandaş var. Neden? Terör örgütü ve uzantıları tarafından tehdit edilmelerinden dolayı. Bunların bilgileri geliyor bize. Vakıa ortada. Doğu ve Güneydoğu'dan muhtarlarla yaptığımız toplantıya, 90 kadar muhtar teyit vermelerine rağmen 'Tehdit altındayız o nedenle gelemiyoruz' dediler son anda. Milletimiz her şeyin farkında. Halkımız, terörün ve terörden beslenenlerin yalanlarına itibar etmeyecektir. Milletimizin, 1 Kasım'da firasetini ortaya koyacağına, ülkemiz üzerinde oluşturmaya çalışılan kara bulutları dağıtacağına inanıyorum.
Şırnak'ta polis aracının arkasında çekilen ceset ile ilgili açıklama yapıldı. Diyarbakır adayı Ensarioğlu işin içinde paralel polislerin olduğunı belirtti.
Bana intikal eden bir ayrıntı yok. Olayı tasvip etmediğimi belirttim. Ayrıntılar elbette önemli. Ancak böyle bir şeyin yapılması, mazur görülemez. Buna bizim değerlerimiz de müsade etmez. Ortada bir ölü varsa, yakınlarına verilir ve hemen defnedilir. O şekilde davranılmaz. Döner dönmez içişleri bakanlığımızdan bu konuda detaylı bilgi alacağım.
Almanya'nın değil, Merkel'in görüşü
Brüksel ziyaretinizin ardından Merkel, Türkiye ile ilgili görüşlerinin değişmediğini belirtti.
Şansölye Merkel'in açıklamasını garipsedim. Gerçi yeni bir şey değil. 'İmtiyaz' ifadesini hep kullanır. Kendisine de söyledim. Bu aslında Almanya'nın görüşü değil. Mesela Schröder, hiç o tür bir ifade kullanmadı. Merkel'in koalisyon ortağı aynı fikirde mi? Mesela Almanya Dışişleri Bakanı ne diyor bu konuda, merak ediyorum. Şansölye Merkel ile geçenlerde telefonla da görüştük. Yeri gelseydi, 'Hala aynı noktada mısınız?' diye sorardım. Kasım'da geldiğinde sorabilirim de. Koalisyon ortağı ile de görüşeceğiz. Aslında bizim Almanya ile bambaşka bir ilişki içinde olmamız lazım. Zira orada üç milyon Türk var.
Rusların da bombardımana başlamasının ardından AB, Suriye'den yeni bir göç dalgasından endişe ediyor mu? Türkiye'ye ilginin artmasının sebebi bu da olabilir mi?
Ölüm insanlara her şeyi yaptırır. Orada terör devam ettikçe yeni bir göç dalgası olabilir tabii. Rejim bu işin kara harekatını, Rusya hava harekatını üstlendi. Mülteciler için Türkiye'nin yaptıklarını AB ülkeleri dahil herkes takdir ediyor. Ama külfet paylaşımı için ciddi bir şey yapmadılar. AB yekilileri ilk kez, külfet paylaşımı konusunda birşeyler yapmaları gerektiğini idrak etmiş görünüyor.
Gerçekler ortaya çıksın
28 Şubat davasının sivil ayağı ile ilgili iki gelişme oldu. POAŞ ihalesiyle ilgili tüm bilgi ve belgelerin istenmesine karar verildi. İkincisi, Aydın Doğan'ın 'Refah-Yol'u ben yıktım' dediği iddiası ile ilgili Albayrakların tanık olarak dinlenilmesine karar verildi...
Hayra alamet diyorum. Gerçekler ortaya çıksın. Yargı içerisindeki malum yapı bugüne kadar pek çok konuyu görmedi veya üzerini kapattı. Gerçeklerin ortaya çıkması için, yargı üzerine düşeni yapmalı. Gerekiyorsa, her ne kadar icracı olmasa da, bu tür konularda Devlet Denetleme Kurumu'nu da çalıştırabiliriz. Hiçbir şey gizli kalmasın, herşey gün yüzüne çıksın. Belirli odakların, hiç bir günahı olmayanlara iftiralarla fatura kesmeye kalktığı bir ortamdayız. Doktoraya giden oğluma, iftira atıp 'kaçtı' dediler. Oysa bayramda buradaydı. Haziran-Temmuz gibi tezini verince de ülkemize dönenecek. Bu ülkeden kimlerin kaçtığı belli. Kaçanlardan değil benim oğlum. Ama bazı kesimler, 'Çamur at, izi kalır' mantığıyla iş yapıyor.