Politika

Erdoğan'dan 30 Ağustos mesajı: Tam bağımsız Türkiye idealimize emin adımlarlarla yürüyoruz; klavyesinden zehir akan 5. kol aparatlarının tuzağına düşmeyeceğiz!

"Milletlerin hayatında ekonomik sıkıntılar olur. Siyasette tansiyon zaman zaman yükselebilir. Toplum kesimleri arasında anlaşmazlık yaşanabilir. Rekabet, sosyal, siyasal ve ekonomik hayatın olmazsa olmazıdır"

30 Ağustos 2024 20:00

T24 Haber Merkezi

Büyük Taarruz'un 102. yıl dönümnünde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde konser verildi. Bu yıl, diğer yıllardan farklı olarak 30 Ağustos resepsiyonu verilmeyen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Başkomutan" sıfatıyla davette bulunmadığı Külliye'de, dualar okundu, Türk birliklerinin mesajları paylaşıldı, 30 Ağustos konseri verildi. Külliye'deki konuşmasına "102 yıl önce milletimize büyük bir zafer yaşatan İstiklal Harbi'mizin başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını milletimiz adına milli mücadeleyi sevk ve idare eden Meclis'imizin kıymetli üyelerini, 1071 Malazgirt zaferinden beri vatan topraklarını kanlarıyla şereflendiren aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum" diye başlayan Erdoğan, bazı siyasi mesajlar da vermeyi ihmal etmedi. 

Cumhuriyet tarihinin çok sayıda "kirli senaryo" ya maruz kaldığını belirten Erdoğan, "Bir dönem ilerici-geridi, laik-antilaik diyerek milletimizi ayrıştırdılar. Alevi-Sünii, Kürt-Türk diyerek insanımız arasına nifak sokmak istediler. Sokak olaylarıyla iç meselelerimize hapsetmeye kalktılar" diye konuştu. 

Konuşmasında ülke güvenliğine de değinen Erdoğan, "Bölücü terör örgütünü 40 yıldır başımıza musallat ederek güvenlik ve huzurumuza kastettiler. FETÖ'cü hainler eliyle milli iradeyi gasp etmeye çalıştılar. Darbeler yoluyla devlet ve millet arasında kalın duvarlar ördüler" diye konuştu.

Erdoğan, konuşmasında siyasette tansiyonun yükselebileceğini söylerken, vatandaşa da adeta ekonomik sıkıntıların yaşanabileceği mesajını vererek, "Milletlerin hayatında ekonomik sıkıntılar olur. Siyasette tansiyon zaman zaman yükselebilir. Toplum kesimleri arasında anlaşmazlık yaşanabilir. Rekabet, sosyal, siyasal ve ekonomik hayatın olmazsa olmazıdır. 85 milyonun her konuda aynı fikirde olmasını beklemek gerçekçi değildir, doğru da değildir" dedi ve önemli olanın "iç cephe" olduğunu vurguladı.

Savunma sanayisinde son 22 yılda çok sayıda başarı elde edildiğini belirten Erdoğan, "Elde ettiğimiz başarılar dostlarımıza güven aşılarken kem gözlere ise korku salıyor. Daha burada sayamayacağız nice savunma kabiliyetlerimizle hamdolsun tam bağımsız Türkiye idealimize emin adımlarla ilerliyoruz" şeklinde konuştu.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı zaferle bitiren ‘Büyük Taarruz’ 102 yaşında

Büyük Taarruz, tam 102 yıl önce bugün, 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlandı. Bugün de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 30 Ağustos Zafer Bayramı'na ilişkin kutlamalar yapılıyor. Beştepe'deki Külliye'nin ana binası kırmızı ve beyaz renklerle ışıklandırıldı. 

Askeri erkan, devlet erkanı ve yabancı misyon şeflerinin yer aldığı yaklaşık 2 bin davetlinin katıldığı program, Milli Savunma Bakanlığı Mehteran Birliği ve Jandarma Genel Komutanlığı Bandosunun  karşılama konserleriyle başladı. 

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından Kuran ve dua okundu. Zafer kutlamasına özel hazırlanan kısa filmin de gösterildiği programda, yurt dışında ve yurt içinde görev yapan Türk birliklerinin 30 Ağustos Zafer Bayramı tebriklerini ilettiği video mesajları izletildi. Bir dizi konser verildi.

Mesajların ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 30 Ağustos konuşması yaptı.

Erdoğan'ın konuşmalarından satır başları şöyle:

"Aziz milletim, değerli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler. Sizleri en kalbi duygularımla, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, milletin evine, bu gazi mekana hoş geldiniz. 30 Ağustos Zafer Bayramı programımıza teşrifleriniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Büyük zaferin 102. yıl dönümünü kutlamak içir bir aradayız. Sizleri ağırlamaktan duyduğum bahtiyarlığı özellikle ifade etmek isterim. Bu vesileyle bir kez daha 102 yıl önce milletimize büyük bir zafer yaşatan İstiklal Harbi'mizin başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını milletimiz adına milli mücadeleyi sevk ve idare eden Meclisimizin kıymetli üyelerini, 1071 Malazgirt zaferinden beri vatan topraklarını kanlarıyla şereflendiren aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Rabbim hepsinin ruhunu şad, mekanlarını cennet eylesin. Gazilerimizden ebediyete intihal edenlere, mevladan rahmet, hayatta olanlara sıhhat ve afiyet niyaz ediyorum. İstiklal ve istikbalimiz uğrunda canlarını ortaya koyan kahramanların fedakarlıklarını hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız.

Şairin o veciz ifadesiyle, 'Yaşamaz ölümü göze almayan. Zafer göz yummayan koşana gider. Bayrağa kanının alı çalmayan, gözyaşı boşana boşana gider. Bu yolda herkes bir ey delikanlı. Diriler şerefli, ölüler şanlı, yurt için dövüşen başı dumanlı. Her zaman bu şandan şana gider.'

Evet, ölümü öldüren cesaret abidelerinden devraldığımız emaneti şanla şerefle taşımaya devam edeceğiz. Siz dostlarımla birlikte tüm milletimizin dünyanın farklı ülkelerinde hayat mücadelesi veren vatandaşlarımızın ve Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun, diyorum. 

Kıymetli misafirler, ağustos ayı tarihimizde Türk'ün zaferler ayı olarak bilinir. Bu ay içerisinde hepsi tarihimizde birer kilometre taşı niteliğindeki Mercidabık zaferini, Otlukbeli zaferini, Çaldıran zaferini, Belgrat zaferini, Moğaç zaferini, Kıbrıs fethini idrak ettik. Dört gün önce milletimize, Anadolu'nun kapısını açan Malazgirt zaferinin 953. seneyi devriyesini büyük bir gururla kutladık. Sultan Muhammed Alparslan ve ordusunun mümtaz mensuplarına olan vefa borcumuzu binlerce vatandaşlarımızla birlikte orada ifa ettik. Aynı gün Büyük Taarruz'un 102. yıl dönümünü yine heyecanla andık, hatırladık. Bugün de zaferler zincirinin zümrüt halkası olan büyük zaferin 102. yıla ulaşmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. 

Burada öncelikle şu hususu vurgulamak istiyorum: İstiklal Harbimiz hiç şüphesiz başlı başına dünyada eşi benzeri olmayan büyük bir başarıdır. Milletimiz tüm imkansızlıklara rağmen varını yoğunu seferber ederek vatanına, istiklal ve istikbaline sahip çıkmıştır.


Türk milleti, tarih yapan ve tarih yazan vasfını böylece bir kez daha göstermiştir. Kurtuluş Savaşı'mızın dönüm noktası ise Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi'dir. Büyük zafer yok edilmek istenen, vatanından kovulmak istenen bir milletin küllerinden yeniden doğuşunun adıdır. Viyana Kuşatması'ndan beri savunmada kalan ve taarruz gücü zayıflayan ordumuz Dumlupınar'da elde ettiği zaferle makus talihini değiştirmiştir. Bazı istisnalar haricinde 250 yıldır süren ricat, böylece son buldu. Türlü meşakatlar içinde elde edilen bu başarılar hem milletimizin bağımsızlık iradesi hem de Türk askerinin kahramanlığı perçinlenmiştir.

Zaferin büyüklüğünü anlamamıza yardımcı olacak şu hususa dikkatinizi bilhassa çekmek isterim: Bir İngiliz askeri, yetkili Yunan kuvvetlerinin savunma hattını 'Türkler 4-5 ayda bu hattı aşabilirlerse 3 günde aştıklarını iddia edebilirler' ifadesiyle tarif ediyordu. Ancak 5-6 ayda aşılmaz denilen bu hattı ordumuz stratejik ve taktik bir baskınla sadece 5 günde darmadağın etmiştir. Merhum Fahrettin Altay Paşa, Büyük Taarruz'dan büyük zafere giden yolu hatıratında şu şekilde anlatıyor:

'Başkomutan Meydan Muharebesi 5 gün, geceli gündüzlü süren büyük bir savaştır. 26 Ağustos 1922 sabah alacakaranlıkla beraber Atatürk'ün Kocatepe'den verdiği emirle açılan topçu ateşiyle başladı. 30 Ağustos 1922 akşamı yine Atatürk'ün Zafer Tepe'de mehmetçikle omuz omuza verdi süngü hücumu ile son buldu.'

Evet milletin bağrından çıkan ordumuz Gazi Mustafa Kemal'in gizlilik içinde yürüttüğü titiz bir hazırlık sürecinin sonunda dünya savaş tarihine geçecek bir başarıya imza atmıştır. Gazi Mustafa Kemal büyük zaferin milletimiz açısından taşıdığı anlamı bakınız nasıl tarif ediyor:

'Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekat Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir.'

"Büyük zaferin Arkasında ciddi bir hazırlık, strateji ve kapsamlı bir çalışma vardır"

Kıymetli misafirler, büyük zaferin kazanılmasının arkasında ciddi bir hazırlık strateji ve kapsamlı bir çalışma vardır. Taarruz önceden alındığı halde, aylar boyunca savaş vasıtalarının tamamlanmasına öncelik verildi. 'Yarım tedbirle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten kötüdür' anlayışıyla tüm imkanlar seferber edildi. 

Silah, mühimmat, eğitim, ilave kuvvet gibi hazırlıkların yanı sıra asıl cephe olarak görülen iç cephenin tahkimi sağlandı. İç cephe güçlendikçe başarı da mukadder hale geldi. Bugün yaşadığımız hadiselere baktığımızda, bir millet için iç cephenin ne kadar mühim olduğunu çok daha net görebiliyoruz.

Milletimizi esir alma, bizi hedeflerimizden koparma, kendi iç sorunlarımızla oyalama planlarının en kritik safhasından daima iç kalemizi çökertmeye yönelik hamleler oluşturmuştur.

Cumhuriyet tarihimiz boyunca tamamı aynı amaca hizmet eden pek çok kirli senaryoya maruz kaldık. Bir dönem ilerici-gerici, laik-antilaik diyerek milletimizi ayrıştırdılar. Alevi-Sünni, Kürt-Türk diyerek insanımız arasına nifak sokmak istediler. Sokak olaylarıyla bizi kendi iç meselelerimize hapsetmeye kalktılar. Bölücü terör örgütünü 40 yıldır başımıza musallat ederek güvenlik ve huzurumuza kastettiler. FETÖ'cü hainler eliyle milli iradeyi gasp etmeye çalıştılar. Darbeler yoluyla devlet ve millet arasında kalın duvarlar ördüler.

Bir taraftan Türkiye'yi ekonomide, kalkınmada, demokraside, savunmada, dış politikada hak ettiği yerlere getirme mücadelesi verirken de bir taraftan da iç cephemizi sarsmayı hedefleyen pek çok kumpasla uğraştık. Bu günlere dikensiz bir gül bahçesinde yürüyerek değil içeride ve dışarıda vuruşarak geldik.

Şüphesiz karşılaştığımız her engel bizi oyaladı. Vakit ve enerji kaybettirdi ama Türk milleti olarak hedeflerimize ulaşma irademizi kıramadı. Bizi yolumuzdan geri döndüremedi. 

"Elde ettiğimiz başarılar dostlarımıza güven aşılarken kem gözlere ise korku salıyor"

Değerli dostlarım, bu gün de hedeflerimize odaklanmış durumdayım. Büyük zaferden aldığımız ilham ve cesaretle ülkemizi daha aydınlık, daha müreffeh bir geleceğe taşımak için var gücümüzle çalışıyoruz.

Savunma sanayisinde son 22 yılda elde ettiğimiz başarılar dostlarımıza güven aşılarken kem gözlere ise korku salıyor. Dünyanın ilk SİHA gemisi olacak az önce izledik. Anadolu gemimizle inşallah şimdi onun daha büyüğünü, yani uçak gemimizi şu anda hazırlıkları yapılıyor ve bir an önce inşallah onu da ordumuzun saflarına katacağız.

Harp literatürüne geçen insansız hava araçlarımızla Kağanımız, Hürjetimiz, Hürkuşumuz, Atakımız, Gökbeyimiz, Mavi Vatan'ın muhafızı olan Fırkateyinlerimiz, denizaltılarımızla fırtına obüslerimiz, Altay tankımız, füzelerimiz, hava savunmalarımızla daha burada sayamayacağımız nice savunma kabiliyetlerimizle hamdolsun tam bağımsız Türkiye idealimize emin adımlarla ilerliyoruz.

"Siyasette tansiyon zaman zaman yükselebilir"

Şunun bilinmesini isterim: Şimdiye kadar nice zorluğun, nice oyunun nasıl üstesinden geldiysek çok daha fazlasını başaracağımıza yürekten imanım var, inanıyoruz. Bunun için tek yapmamız gereken iç cephemizi sağlam tutmaktır. Bakınız, milletlerin hayatında ekonomik sıkıntılar olur. Siyasette tansiyon zaman zaman yükselebilir. Toplum kesimleri arasında anlaşmazlık yaşanabilir. Rekabet, sosyal, siyasal ve ekonomik hayatın olmazsa olmazıdır. 85 milyonun her konuda aynı fikirde olmasını beklemek gerçekçi değildir, doğru da değildir.

Ne gelip geçici ekonomik zorlukların ne günlük siyasetteki tartışmaların ne de bölgemizde çıkan gerilimlerin bize kalıcı zarar veremez. Millet ve devlet olarak bunların hepsine bir şekilde çözüm buluruz ama iç kalemizde bir gedik açılırsa orada bir kan kaybı yaşanırsa Allah korusun bunu toparlamak son derece maliyetli ve meşakatli olacaktır. Böyle bir durumda hepimiz kaybederiz. Hepimiz bedel öderiz, 85 milyon olarak hepimiz sıkıntı çekeriz. Milletini seven, memleketini seven, kendini bu topraklara ait hisseden hiç kimsenin 'kaybet kaybet' denklemine fırsat vermeyeceğine inanıyorum.

Tüm bu gerçeklere rağmen son günlerde toplumun sinir uçlarıyla oynayan çeşitli kışkırtmalara hep beraber şahitlik ediyoruz. Siyaset kurumunun itibarına gölge düşüren kirli dilin ülkeyi sürüklemeye çalıştığı tehlikeli yeri çok iyi görmekteyiz. Allah'ın izniyle bu oyuna gelmeyeceğiz. Dilinden, kaleminden ve klavyesinden nefret akan, zehir akan, 5. kol aparatlarının tuzaklarına düşmeyeceğiz. Toplumun sürekli huzurunda olan siyasetçiler olmak üzere milletimin her bir ferdinin bu konuda dikkatli olmasını, uyanık olmasını, iç cephemizi sarsmaya yönelik provakasyonlar karşısında teyakkuz halinde olmasını özellikle rica ediyorum.

"Ne yapıyorsak hukuk, demokrasi ve meşruiyet zemininde yapacağız"

Ne yapıyorsak hukuk, demokrasi ve meşruiyet zemininde yapacağız. Hangi mücadeleyi veriyorsak hukuk, demokrasi ve meşruiyet temelinde vereceğiz. Şunu lütfen aklımızdan çıkarmayalım: 85 milyon olarak hepimiz aynı gemideyiz. Aynı geminin yolcularıyız. Siyasi görüşlerimiz, kökenlerimiz, inançlarımız farklı olsa da hepimiz aynı gök kubbenin altında, aynı vatan toprağının üzerinde yaşıyoruz. Farklılıklarımızın hiçbiri kardeşliğimizden daha güçlü değildir. Ayrılıklarımın hiçbiri kader ortaklığımızdan daha önde değildir.

Bu şuurla, bu anlayışla hareket ettiğimiz sürece üstesinden gelinmeyecek hiçbir engel tanımıyoruz. Yeter ki biz bir olalım, iri olalım, diri olalım, beraber olalım, kardeşliğimize leke sürdürmeyelim. Yeter ki biz sahte ve gereksiz tartışmalarla birbirimizi örselemek yerine şu anda burada bulunduğumuz gibi hep beraber ülkemizi büyütmeye, güçlendirmeye odaklanalım. Rabbim 85 milyonun birlik ve beraberliğini artırsın diyorum. Bu düşüncelerle 30 Ağustos zaferinin armağan edildiği kahraman ordumuzun kahraman evlatlarını canı gönülden selamlıyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramınızı tekrar tebrik ediyorum."