Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde danışmanlığını yapan Karar gazetesi yazarı Akif Beki, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül'ün İstanbul Sözleşmesi'ne dair tartışmalara ilişkin yorumlarını değerlendirdi. Beki, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyi isteyenlerin Erdoğan'ı tehdit etmekle suçlayan Karagül'e, "Hilafet tartışması açarken hedefiniz Erdoğan mıydı?" diye sordu.
Beki, "Yeni Şafak'ın yayın yönetmenine bakın siz. Dilipak'ın içinde olduğu tartışmalardan hayır gelmeyeceğini söylüyor. Kendi yazarı Yusuf Kaplan'ı kastederek, İstanbul Sözleşmesi üstünden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tehdit etmekle suçluyor. İkisi, utanç verici bir seviyesizlikle Erdoğan'ın tarihi başarılarını gölgeliyor, toplumu iktidara karşı kışkırtıyormuş. Diyor ki 'Ayasofya’yı açarak küresel çıkış yapıldı. Tarih değiştiren dev adımlar atılıyor. Hemen sabotaj, zihin karartma! Erdoğan hedef alınıyor, neden? Kimin intikamı bu?' Daha dün 'hilafet çağrısı' yapan onun grubunun dergisi değildi sanırsınız." değerlendirmesinde bulundu.
Beki, "Cumhurbaşkanlığı, 'suni kriz çıkartarak olumlu havayı sabote edenler' diye onları paylamadı, başkasına çıkıştı sanki. Bu zehir hafiye mantığını sahibine çevirirseniz şöyle sormanız gerekir: Hilafet tartışması açarken hedefiniz Erdoğan mıydı? Kimin intikamını kovalıyorsunuz? Bizans'ın mı? Neyin hesaplaşması bu? İstanbul Sözleşmesi'ni istismar edenlerin gazıyla, oyuna gelenler varmış. Aklı sıra, 'Kör dövüşü'ne tutuştuklarını vehmettiği 'muhafazakâr çevreleri' eleştiriyor. Basiretsizlikle itham ediyor filan." düşüncesini dile getirdi.
Beki, "Cumhurbaskanı Erdoğan'ın da hilafet tartışması açanların basiretsizliği ve kötü niyetinden rahatsız olduğu bildirilmişti. Fakat bu sipsipullah, hiç üstüne alınmıyor iyi mi! Kendisine kör bir mantık. Görüş sahasına şahsı girmiyor, zatını bu 'savrulma'nın ve 'utanç verici seviyesizleşme'nin dışında zannediyor. Ve bu körlük ona mahsus da değil ne yazık ki. 'Hezeyanlı bozukluk', iktidarı nasıl savunacaklarını, göze nasıl gireceklerini şaşıranlar arasında yaygın bir fenomen. KADEM'i korkutarak savunmaya geçirten, kendini açıklamaya zorlayan da bu tür kaçıkça zırvalık ve zıpçıktılıklar." görüşünü savundu.
Beki yazısında şunları kaydetti:
İstanbul Sözleşmesi'ni destekleme amacının Erdoğan'a isyan bayrağı açmak, kafa tutmak, halkı iktidara karşı provoke etmek olmadığını anlatmak için niye dil döksün yoksa!
Twitter'daki çırpınışlarını okumuşsunuzdur. Görüş bildirmelerine “Kalkışma” diyenler olmuş ki..."Kalkışma" diyerek kendilerini hedef haline getirenlere dava açmaktan söz ediyorlar. "Halkı kin, nefret ve düşmanlığa alenen tahrik"le suçlanmışlar ki... "Kamu güvenliğini tehlikeye sevketme maksatlı provakatif ifade ve faaliyetlerin daima karşısında olduk" deme ihtiyacı duyuyorlar.
İstanbul Sözleşmesi'ni destekleseniz bir dert, karşı çıksanız ayrı dert. Destekliyorsunuz..."Hedef Erdoğan ve ailesi" diyor birileri. Örnek, KADEM'in başına gelenler. Karşı çıkıyorsunuz; 'tepki var, iptal etmezse iktidar zarar görür' diye uyarıyorsunuz..."Sen Erdoğan'a bir şey mi demek istiyorsun, tehdit mi etmeye kalkıyorsun, densiz" diyenler tepende bitiyor. Örnek, Yusuf Kaplan'ın yediği ayar.
Kendi başınıza konuşur, hele ısrar eder, maazallah bir de eleştirirseniz, ciğerinizi paralasanız yaranamıyorsunuz. Terör estiriyor iktidar inzibat kuvvetleri. Sipsipullah galiba bu kez haklı, gelinen nokta gerçekten utanç verici.
Yazının devamı için tıklayın
Ne olmuştu?
Mustafa Albayrak’ın imtiyaz sahibi olduğu ve genel yayın yönetmenliğini Kemal Özer’in üstlendiği Gerçek Hayat adlı dergi 27 Temmuz tarihli sayısında 'hilafet' çağrısı yaptı.