Gazeteci Barış Terkoğlu, Cumhuriyet’te kaleme aldığı bugünkü yazısında, Hava Kuvvetleri’nden emekli olan eski askeri hâkim Ahmet Zeki Üçok’un, biri CHP yöneticisi beş kişiye gözaltı yapılması istenen ancak bunu yerine getirmediği için İstanbul Grubu denilen yapının hedefe oturttuğunu söylediği eski İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre’nin görevden uzaklaştırılması süreciyle ilgili edindiği yeni detayları aktardı.
Terkoğlu’nun aktardığına göre; Üçok, eski başsavcı Güre’nin görevden alınmasına gerekçe gösterilen “ankesörlü arama”nın failiyle ilgili şu bilgileri verdi:
“Kamil Bey’i ankesörlü telefondan arayan kişi bir FETÖ abisi değil, hâkim çıktı. Bu hâkim, FETÖ’den dört gün gözaltında kalıyor. Serbest bırakılınca, önce bugün Yargıtay üyesi olan, o zamanki Kastamonu Başsavcısı’nı arıyor. Diyor ki: ‘Sizinle beraber çalıştık, siz benim FETÖ’cü olmadığımı bilirsiniz, bana yardımcı olun”. Sonra bugün yine Yargıtay üyesi olan, o dönemki Kastamonu Başsavcı Vekili’ni arıyor. Benzer şeyleri ona da söylüyor. En sonda yine beraber çalıştıkları İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre’yi arayıp benzer şeyleri ona da söylüyor.
HSK incelemesinde tespit edilen dönemin Kastamonu Başsavcısı, Başsavcı Vekili ve Kamil Bey’e ait HTS kayıtları, HSK’nin arşivinde mevcut. Ama ne hikmetse, diğer iki savcının HTS kayıtları çıkarılarak sadece Kamil Bey’in HTS kayıtları basına verildi. Türkiye’nin en çok ankesör operasyonu yapan ilin başsavcısı hakkında ankesörle arandığı şüphesi yaratılarak görevden alınması için zemin hazırlandı.”
Terkoğlunun söz konusu o hâkimin FETÖ’den atılıp atılmadığını sorması üzerine Üçok, şunları kaydetti:
“Hayır. Hâkim geçen yıl emekli oldu. Dolayısıyla FETÖ’cü olmayan bir kişinin, ankesörlü telefondan Kamil Bey’i araması; ne yazık ki Cumhurbaşkanımızın avukatı olduğu iddia edilen bir şahsın hukuk dışı bir talimatını yerine getirmediği için, görevden alınmasına gerekçe yapılıyor.”
Sözlerinin ardından 10 büyükelçinin Kavala bildirisini hatırlatan Üçok, bu bildiriye verilen tepkiyi anladığını söyleyerek şu görüşlerini de aktardı:
“Ama Sayın Cumhurbaşkanı’nın; avukatlarının İzmir Cumhuriyet Başsavcısı’na talimat vermesine ilişkin de gereğini yapması, kanaatimce bir zorunluluktur. Aksi takdirde, Rahip Brunson olayındaki gibi bir açmazla karşı karşıya kalırız. Hukuk devleti söylemlerimiz havada kalır.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın.