RTÜK’ün şikâyetiyle erişime engellenen Deutsche Welle’nin (DW) Türkçe Yayınlar Sorumlusu Erkan Arıkan, “Erişim engeline karşı yasal yollara başvuracağız. Kendimizi RTÜK'ün sansürüne maruz bırakamayız ve bırakmak da istemiyoruz” dedi.
Alman kamu yayıncısı Deutsche Welle’nin (DW) geçen yıl erişime engellenmesinin ardından, Türkiye'de kullanmaya başladığı alternatif internet adresleri de yargı kararıyla 17 Kasım’da yasaklandı. 32 dilde yayın yapan uluslararası yayın kuruluşunun erişime engellenmesinin arkasında ise RTÜK’ün “temsilci atanmadığı” gerekçesiyle mahkemeye yaptığı başvuru yer alıyor.
DW Türkçe Yayınlar Sorumlusu Erkan Arıkan’ın süreçle ilgili BirGün'den Uğur Şahin'e yaptığı açıklamalar şöyle:
DW Türkçe ikinci kez yasaklanmış durumda. Yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu ben de dahil olmak üzere hepimiz için büyük bir sürpriz oldu. Gösterilen gerekçe DW’nin, RTÜK'ten lisans almak için başvuruda bulunması gerektiğiydi. Ayrıca erişim engelinin 30 Haziran 2022'de gelmesi de hepimizi çok üzdü çünkü hemen ertesi gün, 1 Temmuz 2022'de DW Türkçe Servisi'nin 60’ıncı doğum gününü kutlayacaktık. Elbette, hukukun üstünlüğüne güvendiğimiz ve RTÜK'ün kararının haklı gösterilemeyeceğine inandığımız için erişim engeline karşı yasal yollara başvurduk.
DW, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in iddia ettiği üzere, Türkiye'deki yargı kararlarını göz ardı mı ediyor?
Sayın Şahin'in açıklamalarına çok şaşırdığımı söyleyebilirim. Kendisi Mart 2022'de nezaket göstererek bizi İstanbul'daki makamında kabul etmişti. Orada Sayın Şahin'e elbette ki yasalara saygı duyduğumuzu ve hukuku tanıdığımızı açıkça ifade ettim. Ancak bu noktada farklı bir hukuki sorun var. RTÜK yasasında öngörülen koşullar, DW Yasası ile uyumlu değil. Bildiğiniz gibi DW, vergi mükelleflerinin parasıyla finanse edilen ve görevi gazetecilik hizmetlerini dünya çapında çeşitli dillerde erişilebilir kılmak olan bir kamu yayıncısı. Bağımsız bir şekilde haber yapıyor ve gazetecilik faaliyetlerimizi sansürsüz sürdürüyoruz. Türkiye'deki yasa ise bunu yapmamızı engelleyecektir. RTÜK yasası, ayrıca DW'nin içerik sorumluluğunu bir Türk vatandaşına devretmesini gerektiriyor. Bu da bizim yasal gerekliliklerimizle çelişiyor. Sayın Şahin'i de son derece dostane ve güvene dayalı bir sohbetle bu durumdan haberdar ettik. Lisans başvurusunda bulunmaya "zorlanmamamız" için RTÜK'ün herhangi bir takdir yetkisi olup olmadığını sorduk kendisine. O gün Sayın Şahin bu konuyu hukuk ekibiyle görüşeceğini ve daha sonra sonucu bize bildireceğini vadetti. Fakat daha sonra bize herhangi bir bilgi verilmedi. Sadece haber verilmeksizin internet sitemize erişim engeli getirildi.
Sansüre uğrama riski nedeniyle temsilci atamamanız, DW Türkçe'nin erişime engellendiğini düşününce, sansürü kalıcı hale getirmiyor mu? Neden temsilci atamıyorsunuz?
Sorun tam olarak burada yatıyor. Bir temsilci atamak istesek bile yasalar buna izin vermez. Çünkü yayıncılıkla ilgili tek sorumluluk DW’nin Genel Müdürü Sayın Peter Limbourg'a ait. Türkiye'deki bir temsilci, Almanya merkezli, vergilerle finanse edilen ve içerik konusunda bağımsız bir yayın kuruluşu olan DW hakkında karar vermek için RTÜK'ten talimat alamaz. Zira gazeteciliğin bağımsızlığı anayasal olarak güvence altına alınmış bir haktır. Daha da kötüsü, tüm koşulları yerine getirerek lisans başvurusunda bulunmamız halinde RTÜK; azınlık meseleleri, LGBTİ+ veya benzeri konularla ilgili her türlü haberin kaldırılmasını talep edebilir. Bu taleplere uymadığımız takdirde, para cezalarıyla karşı karşıya kalabiliriz. Kendimizi RTÜK'ün bu sansürüne maruz bırakamayız ve bırakmak da istemiyoruz.
Diğer servisler daha önce Türkçe Servisi'nin yaşadığı engellemelere benzer bir sürece maruz kaldı mı?
Türkiye'deki kullanıcılarımıza YouTube ve diğer sosyal medya platformları gibi engellenmeyen platformlar üzerinden sansürü aşarak ulaşmak için elimizden geleni yapmaya devam ediyoruz. Bunda da başarılıyız, içeriğimizi paylaştığımız tüm platformlarda ayda toplam ortalama 26 milyon görüntülenmeye ulaşıyoruz. DW içerikleri başka ülkelerde de engelleniyor ancak bunlar şu ana kadar sadece Çin, Rusya ve İran gibi otokratik yönetimler. Burada Türkiye'nin de söz konusu olması, Türk medya hukukunun gittiği yön hakkında çok anlam ifade ediyor. Ancak bu ülkelerde bile, örneğin VPN tünelleri veya DW uygulamamızda bulunan 'sansür baypası' yoluyla sansürü aşarak kullanıcılara çok başarılı bir şekilde ulaşıyoruz.
Son olarak, bu süreci nasıl yürütmeyi düşünüyorsunuz?
Daha önce de belirttiğimiz gibi, ikinci engelleme kararına ilişkin olarak da yasal yollara başvuracağız, gerekirse yine Anayasa Mahkemesi'ne kadar gideceğiz. Türkiye'de hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsızlığına inanıyoruz. Almancada bir atasözü vardır… İnanç en son ölür.