10 Ocak 2016 13:39
Cemaatin 1993'te Fethullah Gülen'le birlikte fotoğraf vermesi iseğini reddettiğini iddia eden Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, "Bunu reddettim. Bir gün sonra onların yayın organlarında çalışan emekli bir subay, 'Doğu Bey, neden reddettin? 5 milyon dolardan başlardı, bir fotoğraf çektirmeniz' dedi. “500 milyon verseniz Doğu Perinçek’i satın alamazsınız. Teessüf ederim bunu böyle söylemeniz beni yaraladı” dedim o arkadaşa. 'Ama bütün partiler para aldı' dedi, bana" diye konuştu. Perinçek, "O dönem ÖDP’den Ufuk Uras, 'Biz Fethullah’ın sol örgütü olacağız' dedi. Ve Fethullah’ı övmeye başladılar. O tarihlerde bizim de eski bir arkadaşımız olan partinin saymanı birden büyük para girişleri olduğunu söyledi" dedi.
Yeni Yüzyıl'dan Sercan Meriç'e konuşan Doğu Perinçek, "Aydınlıkçılar her yerde etkili. Yalnız MİT’te değil. Çünkü Vatan Partisi, etkili bir parti. Önemli olmasa ABD onun üzerine gitmez" ifadelerini kullandı.
Sercan Meriç'in Doğu Perinçek'le yaptığı söyleşi şöyle:
Önce Ulusal Kanal’da Cem Küçük’le yaptığınız program ve ardından Akit TV’ye konuk olmanız çok tartışıldı. Nedir değerlendirmeniz?
Akit’in izleyicisi benim yurttaşım değil mi? CNN Türk’e çıktığımda yurttaşlara sesleniyorum da Akit’e çıktığımda kime sesleniyorum? Önemli olan yurttaşlarımla iletişim kurmak. Devrimci yalnız kendi düşüncesinden olanlara seslenirse çürür gider. Kaldı ki Akit’in izleyicisi mi daha vatansever yoksa diğer televizyonların mı?
Silivri’den çıkmadan önce Ergenekon hükümlüleri olarak hükümetle anlaştınız mı?
Ben savaşa savaşa çıktım Ergenekon’dan. Erdoğan’la aramda ondan fazla dava var. Anlaşma yapmak büyük bir ahlaksızlık. Benim hayatıma bakarsanız böyle bir ihtimal olmadığını görürsünüz. Doğu Perinçek’in ismiyle ‘anlaşma’ kelimesi bir araya gelmez.
“Recep Tayyip Erdoğan’lar bizim çizgimize geldi” dediniz.
Birisi, Fethullah Gülen terör örgütüne karşı mücadele, ikincisi de PKK’ya karşı devletin yaptırım gücünü kullanmak. Biz Fethullah Gülen örgütünün ABD güdümünde olduğunu, devlet içine yuvalandığını ve ABD planlarında görev yaptığını 30 yıldır söylüyoruz.
Cemaatin tasfiyesi süresinde sizin bilgilerinizden faydalanmak için gelen oldu mu?
Herkesin bilgisine başvuruyorlar. Ama şahsıma böyle bir talep gelmedi.
Cemaat mensuplarının bürokrasiden tamamen tasfiye edilmesi mümkün mü sizce?
Büyük ölçüde edilebilir. Ediliyor da zaten. Cezaevinde aynı koğuşta yattığım genel başkan yardımcımız avukat Nusret Senem, Fethullah Gülen’le ilgili altı kitap yazdı. O kitaplarda ne yazıyorsa, bugün soruşturma da öyle gidiyor. Şu anda Tayyip Erdoğan yönetimi, Fethullah Gülen’le uğraşıyorsa, bu hukuka da uygundur ve doğrudur.
En dikkat çekici unsur ne cemaate ilişkin?
Danıştay ve Hrant Dink suikastı.
Hrant Dink’i cemaat mi öldürdü?
Hrant Dink’i öldürenler Trabzon emniyetine bağlı haber elemanları. Bunlar Rahip Santoro’yu öldürüyor. McDonald’s’ı bombalıyor. Haber elemanları bu eylemleri emniyetten habersiz yapabilir mi? O zamanki emniyet müdürü Ramazan Akyürek, Fethullah Örgütü’ne mensup. Ama onu oraya emniyet müdürü yapan da Tayyip Erdoğan hükümeti. O yargıçların ve savcıların belirli mevkileri ele geçirmesinde onların sorumlulukları var. Erdoğan, “Ergenekon savcısıyız” dedi. Soruşturmaların başında Abdullah Gül’ün yaptığı toplantılar var. Gül, “Savcı bulun ve yürüyün bunların üzerine” diyor. TSK’nın ve İşçi Partisi’nin…
Hrant Dink suikastı, Danıştay saldırısı Ergenekon davasına meşruiyet sağlamak için mi yapıldı?
Şöyle bir talimat verilmiş ABD’den: “TSK’nın üzerine yürünecek, ordunun içerisindeki bağımsızlıkçı subaylar temizlenecek, İşçi Partisi’nin liderleri içeri atılacak.” Neden? ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi için. Tayyip Erdoğan, 15 Şubat 2004’te Teke Tek programında “Ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım. Diyarbakır’ı merkez yapacağız” dedi. Diyarbakır, ikinci İsrail’in merkezi yapılmak isteniyor.
Gladyonun rolü neydi bu süreçte?
Türkiye’deki gladyo polisin içerisine taşındı 1990’lı yıllarda. Bunun ihalesi Fethullah Gülen’e verildi.
Bambaşka bir gladyo örgütlenmesinden de söz ediliyor. JİTEM gibi…
Bir ülke NATO’ya girdiği zaman, ABD’nin ülkeyi kontrol etmesi için gizli bir örgütlenme oluşur. Bunun merkezinde de siyasiler olur.
ABD, Türkiye’yi Fethullah Gülen üzerinden mi yönetmek istedi?
En son bu örgüt aracılığıyla yapıyordu. Şimdi ne oldu? Fethullah Gülen kısmının, ki cihazın esas eylemlerini ve ayak işlerini yapan kısımdır, üzerine gidiliyor. Bu iyi bir şey.
Ergenekon’da herkes suçsuz muydu? Veli Küçük mesela, çok tartışılan bir isimdi...
Türkiye’de bir gladyo var ama Ergenekon’dan içeri atılanlar gladyo mensubu değil. Veli Küçük gibi komutanları da geçmişten beri böyle bir soruşturma yürütmek için hedef aldılar.
Cemaat partilere sızabildi mi bu süre içerisinde?
Sızmaz olur mu?
Hangi partiye daha çok sızdı ve etki alanı yarattı?
En çok AKP içerisinde vardı. Bir dönem Fethullah Gülen, Türkiye’nin cumhurbaşkanlarına ödül dağıtıyordu. Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya bile ödül vermeye kalktılar. Kabul etmedi. Hatta para desteği de yaptılar partilere.
Somut bir bilgi mi bu?
Evet, somut.
Hangi partiye para desteği yaptı cemaat?
1993’te Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, bizi ziyaret etti. Başlarında Latif Erdoğan vardı. “Sizi Fethullah Gülen hocayla buluşturalım. Fotoğraf çektirin” dediler. Bunu reddettim. Bir gün sonra onların yayın organlarında çalışan emekli bir subay, “Doğu Bey, neden reddettin? 5 milyon dolardan başlardı, bir fotoğraf çektirmeniz” dedi. “500 milyon verseniz Doğu Perinçek’i satın alamazsınız. Teessüf ederim bunu böyle söylemeniz beni yaraladı” dedim o arkadaşa. “Ama bütün partiler para aldı” dedi, bana.
O dönemde siz hangi partinin böyle bir para aldığını öğrendiniz?
O dönem ÖDP’den Ufuk Uras, “Biz Fethullah’ın sol örgütü olacağız” dedi. Ve Fethullah’ı övmeye başladılar. O tarihlerde bizim de eski bir arkadaşımız olan partinin saymanı birden büyük para girişleri olduğunu söyledi.
“Milletvekillikleri parayla mı verildi mi” diyorsunuz? Öyleyse CHP ve MHP de var mı?
Bilemem. Partilere milletvekilleri verdiklerini biliyoruz. Gazetelerde Gülen’in adamı olan vekiller yazıldı.
Cemaatin savcılarının yurt dışına kaçmasıyla ilgili düşünceleriniz nedir?
Beni tutuklayan yargıç Metin Özçelik, şimdi benim yattığım hücrede yatıyor. Ama daha eksik var, başkaları da girecek.
HSYK seçimlerinde 4 bin civarı bir oyu olduğu ortaya çıktı cemaatin…
Tahminim 4 bin kişi olmadığı. Yargıda o kadar güçlü olamazlar. Ama bunlar CHP’nin etkilediği insanları etraflarında topladılar.
Siz de Yargıda Birlik Platformu’nda etkindiniz…
Yargıda Birlik Platformu’nda ağırlıklı olarak, Atatürkçü, cumhuriyetçi, milliyetçi ve bir miktar da muhafazakar vardı. Türkiye’nin kurtuluşunda çok önemli bir görev yaptı. Fethullah Gülen örgütünün boşalttığı yerlere Tayyip Erdoğan’ın adamları gelmedi. Cumhuriyetçiler, milliyetçiler, halkçılar ve Atatürkçüler geldi.
Şu anda bürokraside bu nitelikte insanlar mı etkili oluyor?
Emniyette olsun, yargıda olsun böyle olumlu bir gelişme var.
TSK’da nasıl yuvalandı bu yapı?
Çok geniş bir sızması olduğuna ihtimal vermiyorum. Türk ordusunun Atatürkçü gelenekleri var. Onu tahrip etmek kolay değil. Ama bazı Yüksek Askeri Şura uygulamaları, Ergenekon ve Balyoz gibi davaların yönlendirmesiyle oldu. Mesela Ergenekon’dan yargılanan pırlanta gibi komutanlar var. Siz Askeri Şura’da onları tasfiye ederseniz, o şuranın kararlarını Fethullahçı savcı almış oluyor.
MİT’LE ORGANİK İLİŞKİMİZ OLMADI
“Bir dönem Aydınlıkçılar MİT’te etkindi” diye bir düşünce var…
Aydınlıkçılar her yerde etkili. Yalnız MİT’te değil. Çünkü Vatan Partisi, etkili bir parti. Önemli olmasa ABD onun üzerine gitmez.
Peki, organik bir ilişki oldu mu hiç MİT’le?
Hayır. Vatan Partisi, cumhuriyeti ve halkı savunduğu için her yerde etkilidir. MİT, güvenlikle ilgili bir teşkilat. Bu güvenlikle ilgili en duyarlı parti biziz. Güvenlikle ilgili bütün örgütlerde Vatan Partisi’ne bir sevgi var.
Emniyet içerisinde de mi?
Her yerde. Ama bizim ilkelerimiz var. Biz bunları örgütleme
Atatürk: Büyük devrimci
Fikir Kulüpleri Federasyonu: 1968 Hareketinin Örgütü
Deniz Gezmiş: Arkadaşım
Mahir Çayan: Arkadaşım
İbrahim Kaypakkaya: Arkadaşım
12 Eylül Darbesi: Amerikancı
Vatan Partisi: Geleceğin hükümeti
Silivri: Tertipçilerin mezarı
Tuttuğunuz takım: Galatasaray
En sevdiğiniz yazar: Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Şair Hüseyin Haydar, Namık Kemal
En sevdiğiniz müzisyen: Beethoven, Dvorak, Haçaduryan, Aşık Veysel, Ahmet Adnan Saygun
Pkk biterse Kürt sorunu da çözülmüş olur
2000’e Doğru dergisinin haberleri ve manşetleri çok gündemde. Sizin, bugün özerklik, özyönetim gibi konuları o günlerde savunduğunuz görülüyor. Ne değişti?
1991 yılından itibaren ABD geldi Irak’ı işgal etti ve Irak’ın kuzeyinde bir Kürdistan-Barzanistan kurdu, gitti. O andan itibaren, Kürt meselesi ABD meselesine döndü. ABD’nin Körfez Savaşları’ndaki hedefi Kürdistanı kurmak. Biz bunu 1990’da gördük. O andan itibaren, ABD’nin Türkiye’yi bölme planlarına karşı mevzilendik. ABD, Türkiye’yi bölmek için PKK’yı örgütlüyor, eğitiyor ve donatıyor. 1990 öncesinde bu yoktu.
nMeseleyi sadece ABD üzerinden okumak ne kadar doğru?
Çok doğru. ABD, Türkiye’yi bölme iddiasında olan bir ülke. 2003 yılının 2 Nisan günü ABD Dışişleri eski Bakanı Colin Powell Ankara’ya geldi ve Abdullah Gül’le gizli bir anlaşma yaptı. Bunu 24 Mayıs 2003’te Vatan gazetesinde Abdullah Gül söyledi. Orada “2 Nisan günü Powell’la iki sayfa dokuz maddelik gizli bir anlaşma yaptık” diyor. ABD, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül yönetimini eline almış ve bu sözleşmeyle kendisine bağlamış. 2003 yılı Nisan’ından itibaren, o sözleşmedeki dokuz madde uygulandı. Hükümet programı gibi.
Peki, Kürt sorunuyla ilgili sizin çözüm öneriniz ne? Bölgedeki insanların mağduriyetleri nasıl giderilecek?
Türkiye’deki mücadeleler sonucu demokratik haklar açısından Kürt meselesi esas olarak çözüldü.
Gerçekten çözüldüğünü mü düşünüyorsunuz?
Kürtçe yazmak, yayın organı çıkartmak serbest. Hatta Kürdistan ismiyle örgütlenmeler var. İş Kürdistan’a özerklik programının ilanına kadar vardı. 26-27 Aralık gününde DTK özerklik ilan etti. İş özgürlüklerin sınırını aştı. Suça kadar geldi.
Siz 2000’e Doğru’da özerkliği dile getirirken de suç mu işliyordunuz?
Biz onu o zaman özgürlük ortamı olsun diye dedik. Atatürk’ün özerklik programını yayınladık. Atatürk, 1921 tarihinde Irak’taki El-Cezire cephesi komutanı Tuğgeneral Nihat Paşa’ya, “Biz TBMM’de hükümet olarak mahalli idarelere özerklik kararı verdik” diyor. Neden? Kürtleri İngilizlere kaptırmayalım, biz verelim özerkliği, yanımızda tutalım diye.
İngiltere yerine ABD’yi düşünelim. Bugün de aynısı yapılamaz mı?
Siz burada ABD’yle özerklik yarışına girerek, bu işi çözemezsiniz. Silahlı bir güç var. O silahları almadan, onları etkisiz hale getirmeden bu iş çözülmez. En son Suriye’ye bir ay önce heyetimiz gitti. Orada Suriye devleti çok önemli bilgiler verdi. PYD ve PKK’nın hakim olduğu Suriye’nin kuzeyinde üç tane ABD üssü var. Bu üslerde 2 bin 500 ABD özel kuvvet komutanı var. Koskocaman bir kuvvet. Mesele hak hukuk vererek değil, silahlı örgüte silah bıraktırılarak çözülecek.
Savaşılarak mı diyorsunuz?
Devletin yaptırım gücünü kullanarak.
30 senedir kullanılmıyor mu devletin yaptırım gücü, çözülebildi mi bu yöntemle?
Hiçbir zaman kararlı olarak kullanılmadı. Sadece 2003-2004 yılında etkili olundu. PKK o zaman kaçtı ve kaçarken 600 militanı TSK tarafından etkisiz hale getirildi.
Bu işin hiç mi sosyolojik boyutu yok?
Bu işi AKP’nin açılım politikası büyüttü. Ama 24 Temmuz 2015’ten itibaren TSK, yeniden PKK’nın üzerine yürüdü. Açılıma başlarken, “PKK silah bırakacak” diyorlardı. Olmadı. Bizim tespitlerimiz doğru çıktı. Topyekün milletin ve devletin kaynaklarını kullanarak bir mücadele uygulanmadı. Şu anda mevcut hükümet, Rusya, Suriye, İran ve Irak’la işbirliği politikası yapsa, PKK 15 gün içinde biter.
PKK bittiği anda Kürt sorunu çözülecek mi?
Çözülmüş olur. Kürt sorunu dediğiniz ne? Kürt yurttaşlar Türkiye’den ayrılmak istemiyor ki.
Mesela anadilde eğitim en önemli taleplerden birisi.
Biz anadilde eğitimi kesinlikle kabul etmiyoruz. Bu mümkün değil. Bugün varsayalım ki bir Kürdistan kuruldu. O Kürdistan’da eğitim dili Türkçe olacak. Hiç Kürtçe bir eğitim tarihte olmuş mu?
Hiç olmayacağı anlamına mı geliyor bu?
100 sene sonra olur. 100 sene hangi dille kamu hizmeti yapılacak? Abdullah Öcalan’la yaptığım görüşmede kendisi aynen şunu söylüyor: “Devlet kurduğumuz zaman 50 yıl boyunca resmi dilimiz Türkçe olacak. Çünkü Kürtçe eğitim yapamayız.” 50 yıl Türkçe eğitim yaptıktan sonra nasıl Kürtçe’ye geçilecek? Mümkün değil. Bir ticaret kanununu Kürtçe’ye çeviremezsiniz. Gelsin bir babayiğit çevirsin getirsin.
Eskiden Maoist’tiniz, halen öyle mi?
Maoist diye bir şey yok. Bilimsel sosyalist var. Halen de öyleyim.
Bir bilimsel sosyalistle eski bir ülkücü olan Yaşar Okuyan’ı buluşturan şey ne?
Vatan, cumhuriyet, halkçılık, altı ok ve Atatürk devrimi. Türkiye’nin ihtiyacı bu.
Toplum vicdanını yaralayan kararlar da alınabiliyor. Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması örneğindeki gibi…
Bu yanlış tabii. Orada siyasi bir hata da var. Hedefi lüzumsuz yere genişletip, soruşturmayı tehlikeye atıyorlar. Can Dündar ideolojik bakımdan liberal, benimle aynı görüşte olmayan birisi. Fikrinden dolayı insanları içeri atamazsınız. Fethullah Gülen örgütüyle birlikte somut bir suç işlemesi lazım. Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün böyle bir suç işlediğini sanmıyorum.
Hatta MİT TIR’ları haberi ilk olarak Aydınlık’ta yayınlanmıştı…
Soruşturmayı baltalamak için. Çıkmazlara götürmek için yanlışlar yaptırtabilirler.
Kimler?
Bilemem. Bu soruşturmanın başarılı olmasını istemeyenler. Mesela Fethullahçılar.
İhtimal dahilinde mi Can Dündar ve Erdem Gül’ün Fethullahçılar tarafından tutuklanması?
Şu veya bu şekilde bir yerden yönlendirmiş olabilirler. Burada olay, gerçek kanıtlardan ve olgulardan gitmek. Bu soruşturmayı ben yürütsem ki en iyi biz yürütürüz; bu şekilde kamuoyunda soru işareti yaratmayız. Kamuoyu desteği burada çok önemli. Can Dündar ve Erdem Gül’ü hedef almak sonuç itibarıyla, kamuoyunda soruşturma için “Böyle olmaz” dedirtiyor.
© Tüm hakları saklıdır.