Yükseköğretim Kurulu (YÖK), doçent adaylarının şikâyetlerini dikkate alarak doçentlik süreciyle ilgili yeni bir düzenlemeye gidiyor. Bu kapsamda unvan ve kadro süreçlerine ilişkin 7 soru, YÖK tarafından üniversiteler, akademisyenler ve sivili toplum kuruluşlarının görüşlerine açıldı. İlgili paydaşlar, 6 Kasım’a kadar görüş ve önerilerini bildirecekler.
TIKLAYIN - Cumhurbaşkanı Erdoğan: Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir ya?
Mine Özdemir’in Milliyet’te yer alan haberinde göre, mevcut durumda Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) tarafından yılda iki kez yapılan doçentlik sınavı, eser incelemesi ve sözlü sınav olmak üzere iki aşamalı gerçekleştiriliyor. Başvuru için bir lisans diploması aldıktan sonra doktora veya tıpta uzmanlık unvanına veya ÜAK’ın önerisi üzerine YÖK tarafından tespit edilen belli sanat dallarının birinde yeterlik kazanmış ve merkezi yabancı dil sınavında başarılı olmak gerekiyor.
Başvuru yapan adaylar için ÜAK’ın belirlediği jüri tarafından, farklı alanlarda kişinin ulusal, uluslararası dergilerde yayımlanan makaleleri, yazdığı kitaplar, atıflar, projeleri gibi birçok alandaki çalışmaları inceleniyor. Sonrasında sözlü sınavda başarılı olanlara doçent unvanı veriliyor. Doçentlik kadro atama süreci ise üniversitelerin senatolarınca belirlenen ve YÖK’ün onayladığı kriterlere göre yapılıyor.
Sözlü sınav kalkacak
YÖK Başkanı Yekta Saraç, Türkiye’de 37 bin yardımcı doçentin bulunduğuna işaret ederek, arzuladıkları sistem hayata geçerse doçentliğin ikinci aşamasının üniversitelere bırakılacağını, sözlü sınav şartının kaldırılacağını, üniversitelerin kendi kriterlerini belirleyebileceğini açıkladı. Bu açıklamalar kapsamında YÖK’ün doçentlik sürecinde yapacağı yeni düzenlemelerle ilgili uzmanlardan görüş aldık. Konuyla ilgili yorumları şöyle:
Anadolu Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç: Doçentlikte sözlü sınavın kaldırılması iyi olur. Çünkü sözlüde sübjektif değerler devreye girebiliyordu. Ancak eser değerlendirilmelerinin objektif yapılması gerekiyor. Başvuru şartlarını sağlayan ve buna ilişkin ÜAK tarafından verilecek belge sahibi adayların doçentliğe yükseltilmesi üniversitelerce yürütülebilir. Jüri üyeleri doğru seçildiğinde, tamamen bilimsellik devreye girdiği takdirde hiçbir sıkıntı olmaz. Ama liyakat ve bilimsellik yerine devreye yandaşlık girerse o zaman olmaz. Doçentlik unvanını aldıktan sonra bunun kadroyla da desteklenmesi gerekiyor. Çünkü aksi takdirde üniversiteye yararı olmayan birçok unvanlı kişi ortaya çıkabilir.
‘12 yıl şartı aranmalı’
Eğitim Sen eski Genel Başkanı Alaaddin Dinçer: Asgari koşulları yerine getirmiş, ÜAK’tan unvan ve yeterlilik belgesi almış, doçentlik unvanı alarak 12 yıl çalışmış kişiler üniversitesinde veya alanında ihtiyaç bulunan üniversitelerde doğrudan göreve başlatılmalı. Bu kişiler kadroya atanmasalar bile özlük, aylık iş güvencesi gibi haklara sahip olmalı. Adaylar, mülakata dayalı değerlendirmede olası usulsüzlüklere ilişkin kaygılı. O nedenle mülakat olmamalı. İlla da mülakata göre kadro verilecekse komisyon, YÖK veya ÜAK tarafından kurayla belirlenmeli. Bu süreçler yargının denetimine açık olmalı.
‘Dünyada örneği yok’
Orta Doğu Teknik Üniversitesi eski Rektörü, URAP Başkanı Prof. Dr. Ural Akbulut: Doçentlikle ilgili itirazlar genellikle dil sınavında başarılı olamayanlar, bir de bilimsel yayın yapma becerisi olmayanlardan geliyor. İstiyorlar ki bu iş üniversiteye bırakılsın, herhangi bir zorlukla karşılaşmadan doçent, ardından da profesör olsunlar. Bu kabul edilebilecek bir şey değil. Şu anki sistemde üniversite mensubu olmayanların, doktorası olanların doçent olabilmesi dünyada gördüğümüz bir şey değil. Doçentlik bir üniversite mensubuna verilmeli. Bu madde kaldırılmalı ama doçentlik sürecinin tamamen üniversiteye bırakılması doğru değil. Çünkü geçmişte, atamalar isme özel yapılıyordu. Hak edilmeyen akademik unvanlara kavuşulduğunu gördük.Üniversitelerde tam zamanlı akademisyenlik yapan kişilere bu unvan verilmeli.
Doçentlik unvanını üniversitenin vermesi gerekiyor. Ama sınavın merkezi yapılmasından yanayım. Kişinin bilimsel yayınlarının kalitesine, atıf sayısına, makalelerinin dünyanın en iyi dergilerinde yayınlanmasına bakılmalı. Dünyada ABD, Avrupa ülkelerinde doçentlik değerlendirmelerine üniversite karar veriyor. ABD’de doktora yapılan üniversitede doçent olunamaz. Üniversiteler, alanında en iyi elemanı arama mantığıyla ilana çıkar ve öncesinde araştırma komiteleri kurulur, herhangi bir torpil akıldan geçmez. Bizde açık kapı bulma yoluna gidiliyor.
YÖK’ün cevap aradığı sorular
YÖK’ün doçentlikle ilgili görüş ve önerilere açtığı konular şöyle:
1- Mevcut sistemde ilk aşamada uygulanan doçentlik başvuru şartlarının aranmasına devam edilmesi, bununla birlikte merkezi yapılan sözlü sınav şartının kaldırılması;
2- Mevcut sistemin ilk aşamasında uygulanan doçentlik başvuru şartlarını sağlayan ve buna ilişkin ÜAK tarafından verilecek belge sahibi adayların doçentliğe yükseltilerek atanması aşamasının üniversitelerimizce yürütülmesi;
3- Üniversitelerimizin ÜAK tarafından belirlenen asgari kriterleri üzerine ilave kriterler koyabilmesi veya bu kriterler ile yetinebilmesi;
4- Doçentliğin akademik bir unvan mı yoksa profesörlük gibi bir kadro unvanı mı olması gerektiği konusunun değerlendirilmesi;
5- Doçentliğin akademik bir unvan olarak değerlendirilmesi durumunda; unvanın alınması ve korunmasında ne tür kriterlerin aranmasının gerektiği;
6- Mevcut sistemde olduğu gibi akademi dışından da doçentlik unvanının kazanılmasına devam edilmesi hususunun değerlendirilmesi, devam edilmesi durumunda bu unvanın hangi kriterlerle ve hangi kurum tarafından verilmesinin uygun olacağı;
7- Doçentlik süreçlerine ilişkin değerlendirmeye alınmasını istediğiniz varsa başka konu veya öneri.