Kültür-Sanat

Direniş | 12 sanatçı, İstanbul Bienali ve Contemporary İstanbul'a paralel bir sergide buluşuyor

The Artisan Otel’in Koleksiyon Küratörü Yasemin Vargı Emirdağ, ‘Direniş’ sergisini anlattı…

Eser: Gönül Nuhoğlu

09 Eylül 2022 11:43

T24 Haber Merkezi

‘Direniş’ adlı sergiye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Çöpüne Sahip Çık Vakfı’nın proje ortağı olduğu ‘Direniş’ sergisi, insanın doğa üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekiyor ve iklim krizinin doğanın geleceğini nasıl etkileyeceğini kavramsallaştırarak, farklı disiplinlerden usta ve genç sanatçılarla farkındalık yaratmayı hedefliyor.

The Artisan İstanbul Hotel’in Koleksiyon Küratörlüğünü Yasemin Vargı Emirdağ ve Sanat Yöneticiliğini Meriç Aktaş Ateş üstlenirken, Emre Zeytinoğlu yazısıyla sergiye katkı sunuyor. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yaşayan bir binaya uygulanan sergi, The Artisan İstanbul Hotel’in içinde birçok noktada sanatseverlerle buluşarak, sanatçıların farklı sanat disiplinlerinde oluşturdukları sanat eserlerindeki yorumlamaları ile insanın doğaya verdiği zarara karşı bir farkındalık yaratmayı hedefliyor. 

Eser: Ecem Dilan Köse

İstanbul Bienali ve Contemporary İstanbul’a paralel olarak hazırlanan sergi kataloğunun ön yazısında Emre Zeytinoğlu ‘Direniş’ sergisine dair görüşlerini şu şekilde kaleme alıyor:

“Direniş sergisine baktığımızda, bunu tam olarak ekoeleştiri bağlamında görmek mümkündür; bilimsel ekoloji alanında yer almayan, fakat Garrard’ın yazdığı biçimde ekolojik problemleri inceleyip tanımlayarak çözümlenmelerine katkı sağlayabilecek çalışmalar bütünü… Sanatçılardan hiçbiri, içine düştüğümüz felaketi insanın dışında ya da toplumsal sistemin dışında aramıyor; üstelik kendisinin dışında da aramıyor. Görünmez kötü güçlere göndermede bulunan bir söz yok bu sergide… Öte yandan, bazı estetik oyunlar ile izleyiciye rahatlık ve tedavi edici duygular aşılayan, günün birinde insanın yüce niteliklerinin harekete geçerek her şeyi yoluna koyacağını savunan bir romantizm de yok. İnsanın kendisi ile ötekinin aynı şey olduğunu sahneleyen yapıtlar var.”

Çöpüne Sahip Çık Vakfı’nın kurucusu olan MV Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve The Artisan Otel’in Koleksiyon Küratörü Yasemin Vargı Emirdağ, ‘Direniş’ sergisini anlattı…

Yasemin Vargı Emirdağ

- Geçen yıl The Artisan Otel İstanbul’daki ilk sanat projeniz ‘Müdahale’den sonra şimdi de ‘Direniş’ ile karşımızdasınız… Direniş’in meselesi nedir?

Geçen sene “toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına şiddet” meselelerini konu alan ‘Müdahale’ sergimiz oldukça ilgi gördü. Otel mekânına yerleştirilmiş eserler sadece sanatseverlerin değil mekâna gelen yerli ve yabancı birçok farklı kitlenin karşısına çıktı. Çok büyük önem arz eden bu sosyo-politik meseleyi farklı eserlerle irdelemek izleyiciyi bir yandan da düşündürdü.

‘Direniş’ sergisi ise yine çok önemli ve gündemde olan bir mesele ile ilgili. Doğanın hayatımızdaki yeri, önemi, insan- doğa ilişkisi ve iklim krizi ile doğanın geleceğini, 12 sanatçının farklı sanat disiplinleri ile ifade ettiği sanat eserlerinin hayatımıza yansıması üzerine kurgulandı. 

 - ‘Direniş’in fikri nasıl ortaya çıktı?

‘Direniş’ sergisinin fikri ve konusu ilk pandemi döneminde ortaya çıktı. Aslında ‘Müdahale’ sergisini tasarlarken, aklımızın bir kenarında hep bir sonraki projemizin konusunun nasıl şekilleneceği vardı. Ardı ardına çıkan yangınlar ve süregelen doğaya ve çevremize verilen zararlar hep göz önünde olduğu için bu konuyu ele almamak imkansızdı. Çevreye olan duyarlılığımız nedeni ile MV Holding olarak 2015 yılında Çöpüne Sahip Çık Vakfı’mızı kurduk. Yıllardır toplumsal farkındalık çalışmalarını hayata geçirmekteyiz. ‘Müdahale’ sergimiz bittikten hemen sonra yeni projemizde hangi sanatçıların yer alacağını düşünmeye başladık ve projeyi Eylül 2022’de gerçekleşecek şekilde tasarlamaya başladık.

Eser: Serdar Kaynak

- Çöpüne Sahip Çık Vakfı da proje ortağınız. Direniş’le nasıl yolları kesişti?

MV Holding çatısı altında 2015 yılında toplumda çevre bilinci ve davranış dönüşümü oluşturmak üzere kampanyalar düzenlemek, araştırmalar yapmak, eğitici ve teşvik edici projeler geliştirmek, iyi uygulamaları yaygınlaştırmak, çevre ve atık yönetimi politikalarına katkı sağlamak amacı ile Çöpüne Sahip Çık Vakfı’nı kurduk. Yıllardır atık konusu üzerine farkındalık çalışmaları yapıyoruz. Diğer taraftan da özel kurguladığımız sanat projelerimize devam ediyoruz. Bu yılki konumuz ekosistem olunca sanat projemiz ile vakfımızı ortak paydada buluşturmayı uygun gördük.

- Sergide hangi sanatçılar var? 

Doğa, iklim krizi, ekosistem ve atık konuları üzerine eserler üreten usta ve genç isimlerden 12 sanatçı yer alıyor. Gerçekten bu konulara yoğunlaşan ve sanatını bu yönde icra eden sanatçılarımızı bir araya getirmeye çalıştık. Varol Topaç, Serdar Kaynak, Tuğçe Aytürk, Server Demirtaş, Pınar Baklan, Melike Kılıç, Kemal Tufan, İrem Tok, Gönül Nuhoğlu, Ecem Dilan Köse, Beyza Boynudelik ve Ayla Ay’ın işleri var bu sergide.

 - İstanbul Bienali ve Contemporary İstanbul ile aynı dönemde sanatseverlerle buluşuyorsunuz. Bunun nasıl bir katkısı ve etkisi olacağını düşünüyorsunuz? 

Sergi başlangıç tarihimizi önemli sanat etkinliklerinin başlangıç tarihlerine göre düzenledik. Çünkü bu zaman diliminde İstanbul, sanat açısından çok önemli bir buluşma noktası oluyor. Kamu ve özel sektörde birçok galeri, müze ve sanat kurumları sergi açılışlarını bu tarihlere denk getiriyor. Sanatseverler bir sanat turuna çıkmış oluyor ve birçok yabancı da şehrimizi ziyarete geliyor. Dolayısıyla bu tarihler daha çok izleyiciye ulaşmak açısından bize destek oluyor. ‘Direniş’ sergisini ne kadar kişiyle buluşturabilirsek bizim için sergi o kadar anlam kazanmış oluyor ve gündemdeki bu önemli konu ile ne kadar kişiye farkındalık kazandırırsak projemiz o kadar amacına ulaşmış olacak.

 - Sizce şehre dönüşte takvimlerin sanatla yoğun olması nasıl bir etki yaratıyor? Bu tür sanatsal projelerin toplumsal farkındalık konusunda ne tür katkıları oluyor?

Birçok ülkede olduğu gibi yaz ayları sanat acısından daha durgun geçiyor ve sonbaharın gelmesiyle sanat etkinlikleri tekrar ivme kazanıyor. Sergi açılışları, müzeler ve galeriler yeni sezona hızlı giriş yapıyor. Yaz aylarının kapanışı ile sonbaharı dinamik bir şekilde farklı sergilerle karşılamak oldukça doyurucu oluyor. Sanatsal projelerin devamlılığı farkındalık ve bilgi alışverişi açısından büyük önem taşıyor. Sanat çok yönlü bir kültür alışverişi aslında. Sanatçılar birçok farklı konuyu ele alarak, inceleyerek, irdeleyerek, araştırarak üretimlerini yapıyorlar ve onlar sayesinde bilmediğimiz birçok şeyi öğreniyoruz. İzleyici için de hem görsel hem duyusal, bilgi içerikli bir alışveriş. Sanatla iç içe olan bir şehir kültürel açıdan da bir doyuma ulaşıyor. Ülkelerin farkındalık düzeyi ve eğitim seviyesine büyük etkisi var. Daha fazlası için, izleyiciyi çekecek, farkındalığı artıracak, emeği yansıtan sergilerin ve sanatın sadece galeri ve müzelerle sınırlı değil hayatın içinde, farklı mekanlarda, halka açılan özel koleksiyonlarda da yer alması gerekiyor. Sanat ile izleyiciyi buluşturmak için sadece sanat mekanlarıyla sınırlı kalmak yetmiyor. Bir birey olarak ülkemizdeki sanatı ne kadar çok desteklersek, sanat da karşımıza o kadar güçlü çıkar.

 Eser: Server Demirtaş

- İnsanın sebep olduğu yıkıma ve çevreye verdiği zarara da dikkat çekiyorsunuz. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? 

Gezegendeki tüm canlılar hayatta kalmak için çevrelerini değiştirir, tüketir ve doğa ve ekosistem üzerinde belirli etkiler oluşturur. Aslında insanın motivasyonu da çok farklı değil. Biz de kendi hayatımızı sürdürmek için çevremizi değiştiriyor, tüketiyor ve ekosistemi değiştiriyoruz. Ancak hem devasa nüfusumuz hem de artık tüketim ekonomisi içinde çarpılmış olan ‘ihtiyaç’ algımız nedeniyle gezegeni o kadar büyük ölçekte etkiliyor, ona o kadar büyük zarar veriyoruz ki ekosistem kendisini dengeleyemiyor ve iklim krizi, türlerin giderek azalması, su, toprak ve havanın kirlenmesi gibi doğal olmayan süreçlere neden olarak aslında kendi geleceğimizi tehlikeye atıyoruz.

Dünya 4,5 milyar yaşında ve geçmişte de birçok kez büyük değişikliklere sahne oldu. İklim krizi ve kitlesel tükeniş gibi olayların gerçekleşmesi durumunda insan medeniyeti ortadan kalksa da gezegen ve doğa var olmaya devam edecek. Dolayısı ile ne yapacaksak kendi geleceğimiz için yapacağız. Henüz çok geç değil ancak çok fazla zamanımızın kalmadığını da son yıllarda yaşadığımız doğa afetleri bize gösteriyor. Sorumluluğumuzu alarak bu gidişe dur demek yalnızca bizlerin elinde.

 - Sizce sanat buna nasıl bir katkı sunuyor?

Sanat esasında da bu duyarlılığa karşı üstüne düşün görevi fazlasıyla yapıyor. Sanatçı toplumsal sorunu irdelerken oluşturduğu sanat eserinde ifade etmek isteği farkındalığı izleyicisinin zihnine aktarıyor. Her bir sanat eserinin farkındalık aktarımı eğer davranış değişikliğine neden olursa, işte o zaman verilmek istenen katkı hayat buluyor.

Güncel konuları baz alan, toplumları ilgilendiren meselelerin altını çizen, gelişime ışık tutan ve yansıtan eserlerin hayatımıza katkısı çok büyük. Çeşitli kurum, kuruluşlar ve özel koleksiyonlar da bu kriterleri göz önünde bulundurarak sanatı herkese ulaşılabilir kılarlarsa sanat sadece sanatseverlerin ulaşabileceği yerlerde değil toplumun çeşitli katmanlarına da ulaşmış olur.

 - Sergi mekânı olarak bir otel tercih ettiniz. Otellerin sanatın bu kadar içinde olması hakkında neler düşünüyorsunuz? 

Oteldeki insan sirkülasyonunun diğer mekânlara göre oldukça fazla olduğunu ve gelenlerin en az bir gün kaldığını düşünürsek, gelenlere görsel ve duyusal bir şekilde hitap etmenin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Bu mekânda vakit geçirdikleri sürece onları besleyen bir şeyler sunmak, ufak bir sanat turu ile otele girip çıkan kişileri düşündürmek, farklı hislerle ayrılmalarını sağlamak bu bağlamda benim için oldukça önem taşıyor. Lobide check-in yapmayı veya asansör bekleyen bir kişinin orada geçirdiği süre zarfında sanatsal oluşumlara tanık olması o geçen zamanı değerli kılıyor ve bilinçaltına yerleşiyor.

 - Mekânların sanatla olan güçlü bağı nasıl bir fark yaratıyor? 

Artık müze ve galerilerin, beyaz duvarların dışına çıkan mekânlarda daha sık sanat eserleri görmeye başladık. Özellikle oteller bu konuda oldukça hassas davranmaya başladı. Yurtdışında birçok otelin kendine ait çok değerli koleksiyonları var. Türkiye’de de buna rastlayabildiğimiz çeşitli yerler artmaya başladı. Restoranlar, avmler, sanat sokakları gibi... İçine sanat giren mekân, sadece ‘sanat’ kelimesini geçirerek değil, gerçek bir emek ve seçicilikle buna yer veriyorsa kimliğini oturtmuş oluyor ve daha fazla kitleye sanat aşılamış ve ilham vermiş oluyor. Kısaca doğru yer ve doğru zamanda, doğru bir seçki ile izleyici karşısına çıktığı zaman sanat girdiği yeri değerli ve anlamlı kılıyor.