Basın ve meslek örgütlerinin “sansür yasası” olarak nitelendirdiği “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” düzenlemesinin yürürlüğe girmesinin üzerinden iki yıl geçti.
En son AKUT eski başkanı Nasuh Mahruki, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla 20 Kasım’da tutuklandı.
22 Kasım’da ise gazeteci İsmail Saymaz ve Fatih Altaylı’nın hakkında aynı suçlamayla resen soruşturma başlatıldı.
2018 yılından beri gazetecilik ve ifade özgürlüğü davalarını takip eden Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) verilerine göre, tartışmalı düzenleme kapsamında iki yılda en az 56 gazeteci, yazar ve basın çalışanı hakkında 66 soruşturma açıldı.
TBMM Adalet Komisyonu tutanaklarında yer alan verilere göre, aynı süre içinde “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla 4 bin 590 kişi hakkında soruşturma açıldı.
Bu kapsamda toplamda 384 dava açılırken, bunların 42’sinde mahkumiyet kararı verildi, 146 davada sanıklar beraat etti.
BBC Türkçe'ye konuşan MLSA Eş Direktörü Barış Altıntaş, yasanın, henüz iki yıl önce yürürlüğe girmesine rağmen, basın ve ifade özgürlüğüne karşı çok etkin bir şekilde kullanıldığını söylüyor.
Hükümet yetkilileri ise yasal düzenlemeyi dijital ortamda yayılan yanlış bilgiye karşı bir gereklilik olarak savunuyor.
Düzenleme 18 Ekim 2022 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmişti.
Türk Ceza Kanunu’na 217/a maddesiyle eklenen ve kamuoyunda “dezenformasyon yasası” olarak bilinen düzenlemenin basın ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiği değerlendirilen pek çok farklı örneği görüldü.
Bunların bir kısmı soruşturma aşamasında kalırken, bir kısmı gazetecilerin ve hak savunucularının tutuklu yargılandığı davalara dönüştü.
Bu makalede Twitter içeriği bulunmaktadır. Çerez ve diğer teknolojileri kullanıyor olabilirler, bilgisayarınıza herhangi bir şey yüklenmeden önce sizin rızanızı alırız. İzin vermeden önce çerez politikasını okumak ve gizlilik politikasına göz atmak isteyebilirsiniz. Bu içeriğe ulaşmak için lütfen "kabul et ve devam et" seçeneğine tıklayın.
MLSA'nın 2024 Dava Gözlem Raporu’nda, bu davaların çoğunlukla gazetecilerin mesleklerini icra ederken yazdıkları haberler ve yaptıkları yorumlar nedeniyle açıldığı kaydedildi.
Raporda, bu düzenlemenin, iktidarın hoşuna gitmeyen haberler yazan gazetecilere karşı kullanılan yeni bir araç haline geldiği belirtildi.
Altıntaş, gazetecilerin genellikle deprem ve ve seçim dönemleri gibi kamuoyunu ilgilendiren büyük toplumsal olaylarda yaptıkları yayınlar sebebiyle "dezenformasyon" suçlamasıyla karşılaştığını söylüyor:
"Seçim ve deprem dönemlerinde olduğu gibi, toplumu ilgilendiren büyük olaylar ya da kriz anlarında, hükümetin eleştirilmekten korunmak için hızla devreye soktuğu bir yasa olduğu görülüyor."
Yasa nasıl gündeme geldi?
Altıntaş, yasanın ilk olarak 2021 yılındaki orman yangınlarından sonra gündeme geldiğini söylüyor:
"Türkiye'nin yangınlara müdahalede yetersiz kaldığı görülmüş, sosyal medyadaki paylaşımlar global bir yardım çağrısına dönüşmüştü. Hükümet yetkilileri, Türkiye'nin bilinçli olarak dünyaya kötü gösterilmeye çalıştığını ve buna karşı bir yasa geçirilmesi gerektiğini söylemişti."
Yasanın geçmesinden sadece bir ay sonra ilk olarak Gazeteci Sinan Aygül, bir çocuğa yönelik cinsel saldırı iddiasına ilişkin sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklandı, sonrasında Yargıtay kararıyla bu davadan beraat etti.
Altıntaş, yasa geçtikten iki ay sonra meydana gelen 6 Şubat depremlerinde pek çok gazetecinin bu suçlamayla karşılaştığını söylüyor.
Osmaniye'de kendileri de deprem mağduru olan iki yerel gazetecinin, dağıtılmayan çadır ve battaniyeleri internet sitelerinde haber yaptıkları için tutuklanıp, yaklaşık üç ay cezaevinde kaldıklarını hatırlatıyor.
Hükümet neden ihtiyaç duydu?
Hükümet yetkilileri, yasanın gündeme geldiği günlerde dijital platformlar ve sosyal medyada hızla yayılan yalan haberlerin toplumda infiale yol açabileceğini savundu.
Yetkililer, özellikle kamu düzenini tehdit eden, toplumda kutuplaşmaya neden olan ve manipülatif içeriklerin kontrol altına alınması gerektiğini vurguladı.
Bu bağlamda yasa, "yanıltıcı bilgilerin yayılmasını engelleme" amacı taşıyan bir düzenleme olarak tanıtıldı.
Hükümet ayrıca dijital dünyadaki dezenformasyonu denetleyecek yasal altyapının eksik olduğunu savundu.
Avrupa Birliği başta olmak üzere çeşitli ülkelerin dezenformasyonla mücadele kapsamında benzer düzenlemelere yöneldiği ifade edildi, Almanya'nın NetzDG (Network Enforcement Act) yasasına atıfta bulunan açıklamalar yapıldı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Bu düzenlemeden ancak dezenformasyon yapanlar, kişilik haklarına saldıranlar rahatsız olur" demişti.
Altun, dijital mecralarda yayılan yalan haberlerin toplumsal kutuplaşmayı artırdığı ve kamu düzenini tehdit ettiğini belirtmişti.
Ayrıca yasanın demokratik hakları korumayı ve bireylerin doğru bilgiye ulaşmasını sağlamayı hedeflediğini kaydetmişti.
Hangi örnekler yaşandı?
Dezenformasyon suçlamasıyla yargılanan gazetecilerin çoğu, suçlamalardan beraat etti.
Gazeteciler Ahmet Kanbal ve Onur Öncü, 2023 yılındaki genel seçimlerindeki usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarına ilişkin haber ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılandıkları davalarda beraat etti.
Öncü, Urfa’da bir sandıkta Yeşil Sol Parti’nin aldığı oyların Adalet Birlik Partisi’ne yazıldığı iddiasını paylaşmış; Kanbal ise Mardin’de bir seçim sandığının kaybolmasıyla ilgili haber yapmıştı.
Gazeteci Ferit Aslan, 2 Ocak’ta Mardin’de bir hâkimin polisle okul basıp üç öğrenciyi gözaltına aldırdığına dair haberi nedeniyle dava edildi ve beraat etti.
Aslan, Hacı Süphiye Bölünmez İmam Hatip Ortaokulu’nda çalışan bir öğretmen ve öğrenciler arasında tartışma çıktığını, öğretmenin hakim eşinin olaydan iki gün sonra okula polisle gelip öğrencileri gözaltına aldırdığını yazmıştı.
Gazeteci Ruşen Takva ise MHP Hakkari İl Başkanı Fatih Özbek’in bir kişiyi silahla yaralama olayına karıştığı iddiasını 8 Aralık 2022’de sosyal medya hesabında paylaştığı için yargılandı ve beraat etti.
Gazeteci Hasan Sivri, Fırat Bulut ve Rojda Oğuz da deprem bölgesi hakkındaki paylaşımları nedeniyle yargılandı.
Sivri, depremin ardından Antakya’da çektiği fotoğrafları, “Onlar not etsin tabi, bunlar da bizim delilleriyle not ettiklerimiz” ifadeleriyle 25 Şubat’ta paylaşmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 14 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “Yürekleri kavrulan insanların duygularını istismardan ırkçılığa, fedakârca yürütülen çalışmaları değersizleştirmek için iftiraya ve dezenformasyona kadar her türlü çirkefliği sergileyenleri şimdilik biz de not ediyoruz” demişti.
Sivri, davada beraat etti.
‘Aşı yetersiz’ diyen doktor da yargılanıyor
Yasa kapsamında yargılananlar sadece gazeteciler olmadı.
9 Aralık 2022’de bir televizyon kanalına konuşan Şanlıurfa Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Yusuf Eryazğan, aile sağlığı merkezlerindeki aşı stokunun yetersiz olduğunu söyledi.
Eryazğan özellikle Hepatit B, çocuk felci ve verem aşılarının temininde sorun olduğunu anlatmış, aşılamanın azaldığını söylemiş ve bu sebeple hastalar ve doktorlar arasında gerginlik yaşandığını belirtmişti.
Bu röportaj sebebiyle "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymakla" suçlanan Eryazğan hakkında Sağlık Bakanlığı’nın şikayetiyle dava açıldı.
Sosyolog-yazar ve aktivist Veli Saçılık ile iklim ve enerji uzmanı Önder Algedik ise sosyal medya hesaplarından yaptıkları deprem paylaşımları nedeniyle hâkim karşısına çıktı.
'Doğru haber yapanlar için kullanılıyor'
Yasa kapsamında gazeteci Tolga Şardan hakkında, MİT’in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu “yargıda yolsuzluk” iddialarına ilişkin raporu yazdığı gerekçesiyle dava açıldı.
Şardan, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak suçlamasının yanı sıra, devletin yargı organlarını aşağılamak iddiasıyla Kasım 2023'te tutuklandı.
Silivri'deki Marmara Cezaevi’nde beş gün tutulan Şardan, 6 Kasım'da tahliye edildi ancak yargılama halen devam ediyor.
2024 Adalet Gözlem Programı Raporu’nun 22 Kasım’da düzenlenen etkinliğinde konuşan Şardan, “İktidar, dezenformasyon yasasını, yalan habere karşı çıkarıldığını söyledi. Ancak bugün geldiğimiz nokta ise doğru haberi yapan, bunun üzerine giden gazetecilerin kendilerine Silivri’de bir oda bulmalarıyla sonuçlanıyor" dedi.
Şardan, gündemdeki "etki ajanlığı" düzenlemesini de "son günlerin en sıkıntılı meselesi" olarak niteledi:
"Dezenformasyon yasasından beklediklerini alamadılar, bunu daha kümülatif hale getirmek için etki ajanlığı meselesiyle ellerinden geleni yapacaklar. Bundan sonra yabancı basın Türkiye ile ilgili sorunlar konusunda haber yapmayacak."