Hrant Dink Vakfı Yayınları'ndan çıkan iki yeni kitap "Kılıç Artıkları: Türkiye'nin Gizli ve Müslümanlaştırılmış Ermenileri" ve "Mardin Tebliğleri" okuyucusuyla buluştu.
Kılıç Artıkları: Türkiye'nin Gizli ve Müslümanlaştırılmış Ermenileri
Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni nüfusunun büyük bir kısmının yok edildiği 1915 tarihinden yaklaşık yüz yıl sonra, gazeteci-sosyolog Laurence Ritter ile fotoğrafçı Max Sivaslian, yok edilenlerin hayatta kalan torunlarını araştırmak üzere, Anadolu’nun doğu ve güneydoğusunda, İstanbul’da ve Avrupa’da onlarca kişiyle görüştü.
Hrant Dink’in dediği gibi, “Bu memlekette yaşayanlarla ilgili konuşmak, ölüler hakkında konuşmaktan daha zor.” Müslümanlaştırılmış veya gizli Ermeniler, çok yakın zamana dek, Türkler, Kürtler ve de Ermeniler arasında, üzeri örtülen, hakkında konuşulmayan bir tabuydu. Bu konu hakkında konuşanlar belki de yalnızca, onları gizli siyasi komploların parçası olarak göstermeye çalışan aşırı milliyetçilerdi. Geride kalan ve bazı araştırmacılara göre sayıları bugün milyonları bulan insanların, Türkçedeki o irkiltici ifadeyle ‘kılıç artıkları’nın gerçek hikâyesi ise neredeyse hiç keşfedilmemişti.
Kimdir bu insanlar? Nasıl yaşıyorlar? Ne tür zorluklardan geçiyor, neler hissediyor, kendilerini nasıl tanımlıyorlar? Bu kitap, onların bu sorulara birinci ağızdan verdikleri yanıtları arıyor. Kesin olan bir şey var: Onlar bazen Ermeni, bazen Türk, bazen Kürt, bazen Hıristiyan, bazen Müslüman, bazen de bunların hepsi veya hiçbiriler.
Kılıç Artıkları, sarsılmaya başlayan suskunluk duvarında bir gedik daha açıyor.
Mardin Tebliğleri
Mardin Tebliğleri, 1838-1938 arasındaki yüz yıllık sürede, Anadolu'nun farklı din, dil ve kültürlerine beşik olmuş en kozmopolit bölgelerinden olan Mardin ve çevresinde yaşanan toplumsal ve ekonomik değişimi tüm yönleriyle ele alan makalelerden oluşuyor.
Kitapta, Tanzimat Dönemi'nden başlayarak Cumhuriyet'in tek parti yönetiminin ilk 15 yılına dek, devlet politikalarının ve genel konjoktürün yöreyi nasıl etkilediği, kültür, günlük hayat, ekonomi, etnik ve dinsel çatışmalar, şiddet ekseninde tartışılıyor.
Mardin ve çevresinin, binlerce yıl öncesine dayanan medeniyeti, asırların imbiğinden süzülürek çoğulcu bir kültür yaratmıştı. Bugüne ancak tortusu ulaşan bu çoğulculuğun en canlı anlatımları ve nasıl yitirildiği Mardin Tebliğleri'nde yer alıyor.
"Bu topraklarda birçok halk, birçok dil, birçok kültür mahalleleriyle birlikte yok oldular ve yok olan mahalleler çoğaldıkça, eski medeniyetlerin beşiği olan bu topraklar çoraklaştı, bereket de, sevgi de sevinç de biraber gitti.
Diller azaldıkça buradaki yaşam sessizleşti. İşte bu toplantılar, bu bir araya gelmeler, bu ölüm sessizliğini bozma çabasıdır."
Rakel Dink