04 Eylül 2014 15:18
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, hafta sonu yapılacak kurultaydan yüzünü sola dönen bir CHP çıktığı takdirde diyaloğa hazır olduklarını söyledi. "Demokratik bütün kesimlerle ittifak anlayışımız devam edecek" diyen Demirtaş, "CHP sağa kırmaktan vazgeçip sola doğru ciddi politik değişiklikler gerçekleştirilirse 2015 seçimleri başka açılımlara gebe olabilir" ifadesini kullandı.
Yurt Gazetesi'nden Göksel Bozkurt'un sorularını yanıtlayan Demirtaş'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Genelkurmay başkanı Özel “Yol haritasından haberim yok” dedi. Arınç ise bunun tam tersini ima etti. Siz nasıl yorumladınız?
Güvenlik meseleleri hariç Genelkurmay Başkanı’nın haberdar olmaması bence normaldir. Genelkurmay Başkanı’nı siyasi çalışma çok da ilgilendirmez. İlgi. Görev ve yetki alanı değil. Burada tuhaflık yok. Tuhaflık şurada; Genelkurmay Başkanı’nın bilmiyor olması ne kadar normalse, siyasi partilerin bilmiyor olması anormaldir. Mesela biz bilmiyoruz. Meclis’teki diğer partiler bilmiyor. Anormal olan budur. Mutlaka yol haritası ve benzeri çalışmanın parlamento ile paylaşılması, muhalefetle, sivil toplumla paylaşılmalıdır. Bu işin meşruiyeti MGK’da tartışılması ya da Genelkurmay Başkanı’nın onayına bağlı bir şey değil. Bilmiyor olsa da bizim açımızdan bir eksiklik değil. Güvenlikten sorumlu bir komutandır. Silah bırakma, geri çekilme, ateşkes, konuşuluyorsa bu konuda kurumunun, kendisinin görüşünün mutlaka olması lazım ama onun ötesinde ana dilde eğitim, yeni anayasa, ifade özgürlüğü, yeri isimleri mevzuları Genelkurmay Başkanı’nın bilmesi gereken ya da onaylaması gereken mevzular değil..
Erdoğan’ın çözüm sürecini götüreceğini söylediniz. O da HDP randevu talep ederse görüşeceğini açıkladı. Çankaya ile ilişkileriniz nasıl olacak? Randevu isteyecek misiniz?
Bizim Cumhurbaşkanlığından randevu talebimiz yok. İhtiyaç doğarsa, zaruret olursa tabi ki görüşürüz. Kendisinin daveti olursa değerlendiririz. Bizim görüşme ihtilacımız varsa randevu talep ederiz. Ama sayın Başbakanla bir görüşme trafiğinin, yüz yüze ilişkinin olması gerekir. Erdoğan döneminde bu gerçekleşmedi. Sadece bize karşı değil bütün muhalefete kapılıydı. Davutoğlu diyaloğa açık olacağını söylüyor. Biz de kapalı olmayacağız. Fiiliyatta Erdoğan Çankaya’ya çıkmış olsa bile kendisi bu politikalarda etkili olmak isteyecektir. Zaten bunu saklamadı. Aktif bir Cumhurbaşkanı olacağını söyledi. Davutoğlu hükümetinin Cumhurbaşkanı’nın bilgisi, fiili onayı dışında kolay kolay adım atamayacağını düşünüyorum. Çözüm sürecinde Cumhurbaşkanı ile görüşmemiz gerekirse görüşürüz. Bana göre yetkili olan aktör kendisidir halen. Bana göre öyledir.
Davutoğlu’nun çözüm sürecini üzerine almasını üçlü yapı oluşturmasını nasıl değerlendirdiniz?
İşleyişin hızlı olması açısından daha uygun gibi görünüyor. Fakat ekip çalışması dedikleri gerçekten de ekip çalışması şeklinde yürüyecekse anlamlı olur. Yoksa son söz yine her seferinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a emanet edilecekse Davutoğlu’nun koordinatör olması birinci derecede sorumluluk üstlenmesi pratikte çok anlam ifade etmeyecek gibi geliyor. Ama çözüm sürecinin önemsendiğini gösteren bir yaklaşım olarak önemli...
Bülent Arınç’ın sürece dahil edilmesi...
Bizim için isim fark etmez. Mesele kurumsal ve siyasi ilişkidir. Hükümet bütün olarak muhatabımızdır. Fakat Bülent Arınç diyalog kurma açısından esnek bir yapıya sahiptir. Diyalog, müzakere yürütebilecek kapasitesi, donamı vardır. Bu açıdan faydalıdır. O olmasa başkası da olsa bizim için fark etmezdi ama Arınç’ın bu özelikleri önemlidir.
Yalçın Akdoğan da yapılanmada görev aldı. Onun için neler söylersiniz?
Büyük hatalar yapılmasına sebep olan kişilerden biridir, danışmanlık yaptığı süreçte. KCK operasyonları hep destekledi ve büyük hatalara imza attı. Dili üslubu son derece kırıcı , incitici, ötekileştirici, empati yapmaktan uzaktı her zaman. Bakanken de bu tarzını sürdürür mü bilmiyoruz. Sürdürürse doğru bir iş yapmamış olur.
Hakan Fidan’ın kabineye alınmaması ve MİT’te kalmasını sürecin geleceği açısından nasıl yorumladınız?
Kimi alırlar kimi bakan yaparlar kendileri karar verir. Ama Hakan Fidan sürecin önemli aktörlerinden biri. Başından beri bütün taraflarla görüşme yapan yaklaşımını bilen önemli bir aktör . Süreci yönetme konusunda da önemli çabaları oldu. Çok kritik noktalarında ciddi sorumluklar üstlendi. Süreç kopmasın diye büyük emek, çaba ortaya koyan bir isim olarak perdenin arkasında hep çalıştı çabaladı. Bu noktadan sonra da galiba sürecin içinde olmaya devam edecek.
Hükümet programında çözüm süreci geniş biçimde yer aldı. Programda” terörün bitmesi, silahsızlandırma, toplumsal hayata kazandırma ve demokratik siyasete katılım” hedefleri sıralandı. Nasıl buldunuz? Seçim öncesi yaşama geçebilir mi?
Hükümet programına girmesi önemlidir. Hükümet parlamento zemininde bağlayıcı biçimde kamuoyuna ‘programa koydum yapacağım’ demiş oldu. Şimdiye kadar parti programlarına koyuyorlardı. Bunları yapabilmesi için Anayasal ve yasal değişikliklere ihtiyaç var. Tek başına hükümet kararları ile olmaz bu işler. Parlamento desteğine ihtiyaç var. Bunun yolu da diyalogdan geçer. Sadece HDP ile değil CHP ile hükümetin iyi bir diyalog kurması lazım. CHP’nin de buna açık olması lazım. Bunlar “Türkiye’yi bölme parçalama girişimidir, emperyalist güçlere peşkeş çekme girişimidir” gibi önyargılı yaklaşımları bir kenara bırakıp hükümetin niyeti velev ki bu olsa bile- bu değil bize göre- bizim bu fırsatları demokratikleşme lehine dönüştürmemiz lazım. Ve CHP’nin bundan kaçmaması daha fazla içine girmesi lazım. Yoksa AKP bunları tek başına hayata geçiremez.
Programdaki “demokratik siyasete katılım” hedefi dağdan inişi ve beraberinde bir affı da getirir mi?
Biz de hükümet de af demiyoruz. Fakat yeniden bir toplumsal katılım, mutabakat gerekiyor. Barışın ayaklarından biridir bu. Eğer çözüm olacaksa insanlar dağda niye kalsınlar. Dağda kalmayacak, şehre inecekse şehirde ne yapacaklar. Bütün bunların tartışılması ve bir formülle çözülmesi gerekiyor. Bunlar cesur yaklaşımlar gerektiren politikalar ister. İnsanlar silahını bırakıyorsa, siyaset imkanı sunmuyorsan bunun bir anlamı yok. Gelecek özgürce, demokratik, barışçıl siyasetini yapacak. Bunun yasalarla desteklenmesi lazım. Formül ne olur hep birlikte tartışarak bulmamız lazım. Bizim bir dayatmamız yok. Muhalefet ve iktidar birlikte çalışırsa bunları çözmek daha kolay olur.
Beşir Atalay Devletin, Kandil ile görüşebileceğini söylemişti. Bir görüşme oldu mu, beklentiniz var mı?
Benim bildiğim Kandil de Avrupa’da hükümet ile MİT ile doğrudan teması kabul etmiyorlar. “Liderimizle görüşüyorsunuz bu bizi bağlıyor, yeterlidir” diyorlar. Tam yetki Abdullah Öcalan’dadır. Onunla yapılan her görüşme, vardığınız mutabakat bizi bağladığı için biz ayrıca görüşmeyi doğru bulmuyoruz” diyorlardı. Bildiğim kadarı ile bu tutumları da değişmemiştir henüz.
Hükümet ile temasınız oldu mu?
Olmadı ama olması lazım. Güvenoyu alması lazım. Sonrasında randevu isteyip arkadaşlar yeni bakanlarla bir tartışma yürütecekler.
Güvenoyu verecek misiniz?
Yok, şu andaki program bizim için tatmin edici değil.
Bugünden sonra ne bekliyorsunuz? Nasıl bir yol haritası izlenecek? Ekim’de bir yasal düzenleme beklentisi var.
Zaman çok dar bir müddet sonra 2015 genel seçim çalışmaları başlayacak. Önümüzde iki, üç aylık süreç var. Süre zarfında yapılması gereken temel işlerin yapılması lazım. TMK kalkması lazım. Basın ifade özgürlüğünü genişleten TCK ve basın kanunda düzenleme yapılması lazım. İmralı’da müzakere yürütülecek koşulların sağlanması lazım. Başka heyetler, sivil heyetler gidebilmeli. Öcalan ve Devlet heyetinin görüşmelerine başkaları tanıklık etmeli, o tutanaklar gerekirse açıklanmalı, parlamentoya bilgi verilmeli. Süreç şeffaf yürütülmelidir. İmralı’da sekretarya oluşturulmalı. Danışmanlık hizmeti verecek bir ekip kurulmalıdır.. Sekreterlik ve danışmanlık hizmeti alabilmelidir. Bunlar sürecin ilerlemesine yardımcı olur. Ama asıl önemli olan özgürlükçü bir anayasa ile çözüm süreci sonuçlanabilir. Giderek herkesin de bu müzakere sürecine katılması lazım. Beklentimiz bunun bir takvim halinde açıklanmasıdır.
Öcalan görüntülü mesaj vereceği de söylendi... Olabilir mi?
Olabilir. Tabu imiş gibi tartışılıyor. Bunlar basit adımlardır. Tabu olmaktan çıkmalı. Doğrudan kendi ağzından, sesinden mesajı Türkiye kamuoyuna ulaşırsa çözüm sürecine katkı sunar, önünü açar.
Kandil’den barışın ön şartı olarak “Öcalan’a özgürlük “ talepleri de geliyor. Bu konuda yaklaşımınız nedir?
Bunlar tartışılması gereken mevzulardır. O aşamada değiliz biz. Daha çok Kürt sorunu, yeni anayasa, demokrasi sorunun tartışılması aşamasındayız. Bir gün o noktaya gelindiğinde elbette tartışılmalıdır. Yol haritası açıklandığında belki daha rahat konuşabiliriz.
Müzakere ve izleme kurulu nasıl oluşacak? Kimler olacak?
Tartışmalı yıpranmış isimler olmamalı. Akil insanlar gibi olmamalı. Bence orada yanlış yapıldı. İmralı’ya gidecek heyet bütün toplumun kamusal vicdanını temsil eden tarafsız insanlardan oluşmasında fayda var. Karma bir heyet olabilir. Sadece siyasetçi, gazeteci sivil toplumun temsilinden oluşan uluslararası saygın isimlerin de olduğu karma heyet olabilir. Bu isimler kamusal vicdanı temsil etmelidir. Doğrudan taraf olan, tartışmalı isimler olmamalıdır.
Seçimlerde sol partilerle bir ittifak söz konusu olabilir mi?
Demokratik bütün kesimlerle ittifak anlayışımız devam edecek. CHP sağa kırmaktan vazgeçip sola doğru ciddi politik değişiklikler gerçekleştirilirse 2015 seçimleri başka açılımlara gebe olabilir. CHP yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağa oynamayı tercih etti sağcı parti olarak 2015 seçimlerine hazırlanırsa kan kaybedecektir ve karşısında bizim olduğumuz büyük sol bloğu görecektir. Kendilerine Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday gösterme teklifimiz vardı. Kabul etmediler sağa kaydılar. Bu CHP tabanını üzdü. Tabanın beklentisine hitap eden demokratik bir sıçrama yaşarsa CHP biz diyalog kurmaya ittifak demeyelim ama bazı mücadele alanlarını birlikte yükseltmeyle elbette ki hazırız. Sayın Kılıçdaroğlu ile bu çerçevede her zaman görüştük, görüşürüz. CHP’nin şu anda yapması gereken şey HDP’yi eleştirmek olmamalıdır. HDP Cumhurbaşkanlığı seçiminde iyi sonuç çıkarttı. CHP buna kafa yormalıdır. CHP’yi tedirgin eden şey bizim büyümemiz olmamalı. Biz CHP için tehdit değiliz.
Türkiye’nin PKK’ye silah vermesini önermeniz de eleştiriliyor...
Barış yapıyorsanız PKK Türkiye açısından tehdit olmaktan çıkacaksa o halde PKK’nın IŞİD’e karşı yürüttüğü savaşta Türkiye’nin PKK desteklemesi akıllıca olur. PKK’yle Almanların, Amerikalıların mı silah vermesi doğru olur? Türkiye’nin mi silah vermesi doğru olur. Herkes bunu bir hesap etsin. Serin kanlı değerlendirmek lazım uçuk öneriler değil Türkiye’nin yararına önerilerdir.
© Tüm hakları saklıdır.