10 Haziran 2015 22:30
7 Haziran seçim sonuçlarını TRT canlı yayınında değerlendiren Başbakan Ahmet Davutoğlu, erken seçim tartışmalarıyla ilgili olarak, "Bu seçim sonuç üretmedi, yeni seçime gidelim demek milletin kararını tartışmaya açmak demek. Ben bu karara saygı duyuyorum. Bu kararın gereğini sonuna kadar tüketmeden erken seçime gitmem. Ben bu talimatın gereği olan neyse yaparım. Bir formül üretirim" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "Diğerleri bütünüyle kapıları kapatırlarsa, kendi aralarında da kuramazlarsa, ben millete dönerim. Talimatın nedir? Şimdiden erken seçim senaryosu yapıp tiyatrovari bir koalisyon arayışı sürecine girmem" diye konuştu.
Davutoğlu, “Tabii şöyle bir senaryoda, ki bununla ilgili zihnen hazırlık yapanları biliyoruz. Türkiye’de 1950’den bu yana bir çok darbe gördük, müdahale gördük. Ama seçimin güvenilirliği hiç tartışma konusu edilmedi. Bu seçimde de nihayette herkesin bu neticeye razı olması ve milli iradenin kabul edilmesi de önemli. Ve bu kabul edildi. YSK’ya oy veren her vatandaşımız, teşekkürü hak ediyor” dedi.
"Biz iddialı bir partiyiz. Bizim hiçbir zaman beklentimiz, tek parti iktidarından daha az olmaz" görüşünü dile getiren Davutoğlu, "CHP için yüzde 35 başarıdır. Şu an 10 puan gerisinde. Bizim için her zaman iddialı parti olarak tek parti hükümetiydi. Ama milletimiz ne derse, millete sitem edilmez. Millete küsülmez, millet ne derse doğru olan odur" diye konuştu.
"Yani AK Parti’nin 49’lardan, yüzde 43,5 civarında oylarının yüzde 41’e gerilemiş olması, bir göreceli olan bizim muhasebe etmemiz gereken bir olgudur" diyen Davutoğlu, "Hiçbir seçim neticesi dolayısıyla, millete sitem duygusu içinde olmadık. Milletimizin verdiği karar doğrudur" görüşünü dile getirdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 7 Haziran sonrası ilk kez canlı yayınlanan özel programa katılarak seçimlerle ilgili değerlendirmede bulundu.
Davutoğlu'nun konuşması özetle şöyle:
Seçim neticelerinin hayırlı olmasını diliyorum. Genel başkan, başbakan olarak değil, vatandaş olarak beni mutlu eden birkaç hususu söylemek isterim. Birincisi katılım. Çok yüksek bir katılım oldu. Bu çok önemli. Bu bir kere demokrasinin bir kere kökleştiğinin, halkımızın bilincinin çok yaygınlaştığını gösteren bir tablo. İkincisi meşruiyet. Meşruiyetin kaynağı ve kullanılması. Siyasi gücün kaynağı milli iradedir, milli irade de seçimlerle tezahür eder. Neticesi ne olursa olsun meşru çizgiyi millet gösterir, ülkenin idare edilmesini seçtikleriyle sağlamaya çalışır.
Tabii şöyle bir senaryoda, ki bununla ilgili zihnen hazırlık yapanları biliyoruz. Türkiye’de 1950’den bu yana bir çok darbe gördük, müdahale gördük. Ama seçimin güvenilirliği hiç tartışma konusu edilmedi. Bu seçimde de nihayette herkesin bu neticeye razı olması ve milli iradenin kabul edilmesi de önemli. Ve bu kabul edildi. YSK’ya oy veren her vatandaşımız, teşekkürü hak ediyor.
Bundan sonra da böyle bir meşruiyet tartışması hiçbir zaman açılmayacak. Şu parti kazanırsa hile olur, bu parti kazanırsa hile yok gibi yaklaşımın benimsenmemesini bir kez daha söylüyorum. İşte dediğim gibi öbür ihtimali düşünmedik zaten ama düşünenler buna hazırlık yapanlar, seçim sonrasında kaosa hazırlık yapanlar, şu an zafer naraları atanların bir çelişki olduğunu söylemek isterim.
Kazanırsak da kaybedersek de, o anlamda ben AK Parti’nin başarılı olduğu kanaatindeyim. Üçüncüsü, çıkan harita. Bütün vatandaşlarımızın, aydınlarımızın, siyasi partilerimizin iki elini başını elinin arasına alıp şöyle bir haritaya bakması lazım. AK Parti tek partili hükümet kuramamasından zil çalıp oynayanlar için söylüyorum, şöyle bir haritaya bakın. Bu harita ne söylüyor? Türkiye’nin bütününde var olan tek parti hala Ak Parti. Bir parti doğu, bir parti batının kenarına sıkışmış. AK Parti 56 vilayette birinciyiz. CHP takriben 37 vilayette vekil çıkaramadı, MHP 35 vilayette, HDP 55-56 yerde çıkaramadı.
Ak Parti’nin denklem dışına çıkması, Türkiye yarı Irak, Lübnan gibi etnik ve mezhep kimlikleri gibi politika inşa eden partilerin eline kalır ki, böyle bir şey Türkiye’nin zihnen parçalanması anlamına gelir.
(“Seçim öncesi tablo nasıl görünüyordu, seçim gecesi nasıl göründü?” sorusu üzerine) Biz iddialı bir partiyiz. Bizim hiçbir zaman beklentimiz, tek parti iktidarından daha az olmaz. CHP için yüzde 35 başarıdır. Şu an 10 puan gerisinde. Bizim için her zaman iddialı parti olarak tek parti hükümetiydi. Ama milletimiz ne derse, millete sitem edilmez. Millete küsülmez, millet ne derse doğru olan odur. Yani AK Parti’nin 49’lardan, yüzde 43,5 civarında oylarının yüzde 41’e gerilemiş olması, bir göreceli olan bizim muhasebe etmemiz gereken bir olgudur. Hiçbir seçim neticesi dolayısıyla, millete sitem duygusu içinde olmadık. Milletimizin verdiği karar doğrudur.
Hiçbir arkadaşımızın millete dönük bir sitem cümlesini duymak istemem. Milletimiz doğru karar vermiştir. Bunu doğru okumamız lazım. Yüzde 41 bir başarıdır, kimse kendi yenilgisinden başarı çıkarmaması lazım. Yüzde 26’da istifa ederim diyen Kemal Kılıçdaroğlu , 25’e başarı diyorsa, başkasının başarısından hisse çıkarıyor demektir. 16 puan fark var, bu batı demokrasilerinde büyük bir farktır.
Peki yüzde 41 bu sefer nispet olarak, göreceli olarak en başarılı parti, 1960’tan bu yana yüzde 40’ı bizim dışımızda sadece Adalet Partisi, Ecevit sayın Özal geçti. CHP’nin özellikle, sevmemeleri normal, hedefleri AK Parti’ye dönük bir negatif hedefti. AK Parti zaafa düşürmekti kendilerince, onları şey yapabilirler ama. Tüm sol hareketin 60’tan yana tek başarı hikayesi var, o da ecevit’in yüzde 41. Dolayısıyla onların tarihi zaferi olarak gördüğü oran, AK Parti’ye şimdi yenilgi gibi gösterilemez.
Dün mesela yüzde 41 oranla biz, CHP yüzde 30 MHP 20 alsaydı, HDP barajdan geçmemiş olsaydı, AK Parti 310 vekil çıkarırdı. 12 yıllık bir iktidardan sonra, yedi cephenin saldırısı altında AK Parti’nin elde ettiği netice önemli bir başarısıdır. Türkiye’nin hükümet kurma sorumluluğunu AK Parti’ye vermiştir milletimiz.
(Gündemde bir koalisyon var. Öncelikleriniz neler? Koalisyonlara, senaryolara nasıl bakıyorsunuz?) Benim için şahsi olarak, ama bütün parti üyelerimiz için aynıdır, partimizin menfaati ve geleceği şahsi menfaatlerinden önce gelir, ülkemizin geleceği de parti menfaatinden önce gelir. Şunu ifade edeyim, ne oranda oy alırsak önemli değildi, Türkiye için neyin iyi olduğu kanaatine sahip olmak. Siz pazartesi sakin geçti dediniz, yaklaşık 7,5 saat istişare ettim. Salı günü bütün üyelerimizle teker teker yaptım. Bugün de MKYK’yı topladım. Yarın da il ve belediye başkanlarını toplayacağım.
Yeni günün gereği ne? O tabloyu realist şekilde alırız. Meşruiyet sınırları içinde, Türkiye için en doğrusu neyse onun arayışına girdik. O gece balkonda konuşma yaptım, ne olursa olsun AK Parti Türk siyasetinin omurgasıdır. Hiçbir ihtimali de dışlamıyoruz. Aynı gece sayın Devlet Bahçeli bütün kapıları kapattı. HDP bütün kapıları kapattı. CHP AK Parti dışında kapı açık dendi.
Bugün MKYK’da da konuştum. Geldiğimiz temel ilke şu. En önemli husus, Türkiye’nin menfaatidir. Bir anlık dahi kaotik bir tabloya izin vermeyiz. Buradan halkımıza seslenmek istiyoruz, müsterih olsunlar. Bakın, bir taraftan bakanlar kurulu olarak toplandık, bir taraftan da bakanlarla toplanıp ekonomiyle ilgili alınması gereken talimatı verdim. Nerede kaldık deyip yola devam ederiz. Yeter ki en ufak bir dakika bile kayıp olmasın.
Hükümet işleyişinde hiçbir aksama olmayacak. Piyasalara söylüyorum, iş adamlarımıza söylüyorum, STK’lara sesleniyorum herkes evinde rahat uyusun. O tecelli eden şeyi doğru anlayıp yolumuza devam ederiz. Süreklilikte sıkıntı olmaz.
Cumhurbaşkanımıza istifayı verdim, tekrar görevlendirildim. Bu geçici hükümet falan değil. bürokrasiye de talimat verdim. Bir tek bürokrat işini aksatırsa, ben de kursam yeni hükümet gelecek, bakan değişebilir, başkası gelebilir diye işini aksatan bürokrat, veya yavaşlatan bürokrat veya herhangi bir kesim, buna izin verilmeyecektir. Son ana kadar biz görevimizi yapacağız.
Bir tarafta da cumhurbaşkanımız yetkilendirdiği zaman, bütün partilerle, hepsi açıklama yaptılar AK Parti ile olmaz türünden. Onların açıklamalarına rağmen söylüyorum. O gün CHP’ye oy vermiş vatandaşlarım, takdiriniz başımızın üstündedir. CHP’nin kapıyı kapatma tarzına bakınız. MHP’li kardeşlerim, daha yeni tablo anında kapıları kapatan şu şununla yapsın, bunları dinleriz ama bizim kimle ne yapacağımıza biz karar veririz. Ama biz yokuz diyen bir tablo. İster koalisyon ister hükümet. Nihayet iktidar olmadan hizmet edilmesi.
HDP var olan zafer sarhoşluğu içinde kendi şeylerini dikte etmeye çalışıyoruz. Kurulları işlettim. Benim şahsi düşüncem vardır. Biz başarılıyız. Bütün teşkilatlara teşekkür de ettim. Bu kadar geniş cephe karşısında, 60 yıllık demokrasi tarihinin dördüncü yüzde 40 oy almışız, ülkenin kaderi de bizim elimizde. Şimdi koalisyonu da ancak ve ancak biz yürütürüz.
Diğerleri yol kapatmayı denerse, her ihtimali de düşünürüz. Diğer partiler iş birliği yaparsa bunu konuşuruz. Hiçbir opsiyonu dışlamadan. Ama bu olmuyorsa başka şeylere gerekiyorsa, onlara da açık. Onlar kendi aralarında bir şey yapacaksa ona da açıktır. Önemli olan meşruiyet sınırları içinde kalmak, iki samimiyet. Tiyatro oynamaması lazım kimsenin. Her muhalefet partisi görüşmemi ilkeli yapacağım. Her türlü müzakereyi de açık yüreklilkle yapmaya hazırım.
Ben kırmızı çizgi tabirini hiç kullanmadım. Çünkü siyaset çizgiler değil, istikametle yürür. Opsiyonları daraltmış olursunuz. Her türlü konuyu görüşmeye hazır olmak lazım. Görüşürken ben bu konuya katılmıyorum dersiniz. Bu siyasetin doğasına da uygun değil. Ama şey yapmayacağımız ilkeler var. bir kaos çıkar, yarı vesayetçi yapı çıkar diye ara rejim gibi yol almaya kalkarsa karşılarında dik dururuz.
Bize oy veren seçmenlerime dönüp söylüyorum. Tek bir oyun dahi zayii olmaması için dimdik ayaktayız. Bize rağmen birisi kaosa oynarsa karşılarında dururuz. Uzlaşı gerekiyorsa koalisyon için ona da hazırız. Türkiye’yi riske atacak şekilde, ekonomiyi dalgalandıralım, AK Parti’ye bir darbe daha vuralım, şu veya bu yolla modelizasyon olmaz. Bizim parlamento grubumuz sadakatini ispat etmiştir.
Kırmızı çizgilerden daha çok, ahlaki siyasi ilkelerimiz var. Bu anlamda da, ben AK Parti’nin kurumsal kimliğine önem veririm. Balkon konuşmasından önce topladım arkadaşlarımı, ben şunları şunları söyleyeceğim, farklı bir şey var mı dedim. Doğru söylüyorsunuz dediler. İstişare ederek çıktım. Ertesi gün kurulları işletmeye başladım, şimdi de devam edecek.
Biz şunu yapmayız, bunu yaparız, köşe yazarı üzerinden, partinin yetkili organları ve benim dışımda, çok açık söylüyorum, kimse şu ihtimale kapalıyız, açığız diyemez. Ama ahlaki ilkelerimiz var, siyasi ilkelerimiz var. burada da en önemli şeylerden birisi, siyasetin normalleşmesi lazım. Gerilim ortamından, çatışma ortamından çıkıp herkes yeni bir gün doğdu. Artık yeni şeyler söylemek lazım cancağzım diyor Mevlana. Bizim için seçim dönemindeki tartışmalar bitmiştir.
Herkesin kendi muhasebesini yapması lazım. O yüzde 41 başarısızsa, sen yüzde 24 ile 16 ile 13 ile nasıl başarılısın der. Biz her zaman koalisyona karşı çıktık. Halkımıza da bunu anlattık. Koalisyonlarla ülke 90’lı yıllarda zarar etti. Koalisyon iyi değil dedik. ama halk dedi ki, sen böyle diyorsun ama benim tercihim koalisyondur. Şimdi bizde tekrar tartışma açmayız. Önce halkın tercihinin gerektiğini yaparız. Artık halk millet amir, devlet memurdur. Amir olan millet dedi ki, ben koalisyon istiyorum. Onun tercihi. Ama bu tercihi uygun gördüğümüz anlamına da gelmez. Koalisyonlar Türkiye’ye zaman kaybettirir. Ama halk istemişse, bize düşen bunun en iyisini yapmak. İşlemeyen koalisyon, kriz. Ona düşürmeyi z Türkiye’yi. Hükümet var mı yok mu, belli mi belirsiz mi, buna düşürmeyiz.
Benim devlet tecrübem, ülkeye olan sadakatim şunu söyler bana. En doğrusunu yap. Ama dediğim gibi 79 şartlarına, 2002 şartlarında olduğu gibi düşürmeyiz. Koalisyonsa en iyisini yapmaya çalışırız. O olmadığında, yine meşruiyet sınırları içinde neyi yapmak gerekiyorsa onu yaparız.
HDP için şimdi mesela. Büyük bir şenlik içindeler. Hayırlı olsun yüzde 13. Şimdi ispat vakti. Seçim kampanyası döneminde yapmadıklarını şimdi yapmaları lazım. Nişantaşı’nda en yüksek oyu almışsa, Marksist Leninist çizgiden yönünü değiştirip, tek tipçi anlayıştan yönünü değiştirip, Türkiyelileşme noktasına gidecekse, ben şiddeti terörü kabul etmiyorum. Koalisyondan hoşlanmıyorum ben, istemesek de yapacağımız bir şeydir. Şimdi o da PKK’yı seçim döneminde bile kullandılar. Baskı yaptılar vesaire. Ama yeni tabloda demesi lazım ki, şimdi dönüp ey PKK artık ben meşru bir partiyim, silahları bırak demesi lazım. Ben HDP’ye fırsat gibi bakan bütün aydınlara, seçmenlere söylüyorum, şimdi senden silahları bırak demeni bekliyorum. Eğer bunu demezse HDP. Verdikleri ödünç oylar, ihanet etmiş olur. Türkiye’de artık hiçkimse terör istemiyor.
Biz siyasi bedeli ne olursa olsun, çözüm sürecini devam ettirdik. Onu koalisyonu kiminle yapacağımıza bağlı. HDP’nin de düşünmesi lazım. Şimdi atabilirler adım. Bir tek onların elinde, biz tek başımıza şu veya bu yönde bir şey söylemeyiz. Yeni hükümet kurulana kadar aynen devam ettiririm. Ama yeni koalisyon nasıl olacaksa onlarla konuşacağız. Ama HDP yapabilir, ben artık terörün yanında değilim.
Diyarbakır’da 4 vatandaşımız öldürüldü. Güvenlik tedbirlerini almak bizim görevimizdir. Herhangi bir taşkınlıkla, meşruiyet sınırları içine kim çıkarsa, gözünün yaşına bakmayız. Ama HDP’nin yapacağı bir şey var, o çok güzel şeyler söylemlerle kendini barış sembolü olarak gösteren HDP eş başkanları çıkıp PKK silah bıraksın demeliler.
Bu seçim sonuç üretmedi, yeni seçime gidelim demek milletin kararını tartışmaya açmak demek. Ben bu karara saygı duyuyorum. Bu kararın gereğini sonuna kadar tüketmeden erken seçime gitmem. Ben bu talimatın gereği olan neyse yaparım. Bir formül üretirim.
Diğerleri bütünüyle kapıları kapatırlarsa, kendi aralarında da kuramazlarsa, ben millete dönerim. Talimatın nedir? Şimdiden erken seçim senaryosu yapıp tiyatrovari bir koalisyon arayışı sürecine girmem.
Parlamenter sisteme karşı değilim hiçbir zamanda olmadım. Türkiye'de 12 Eylül yönetimi bir çarpık sistem kurdular. Yetkiler öylesine paylaşılmıştır ki parlamentonun dışındadır bütün yetkiler. Başkanlık sistemine geçmek istedik ama buna halk izin vermedi. Şu anda yeni bir tablo var, herkes bu tabloyu var olan sistem içinde yönetmekle zorunludur. Sayın cumhurbaşkanımızın pazartesi günkü yapmış olduğu açıklamayı bütün partilerin iyice okumasını dilerim. Sayın cumhurbaşkanımız bu tutumuyla krizi çözen bir makamdır. Rolleri dağıtacak ve yönetecek kişi cumhurbaşkanıdır. Kişi nerede ise makamı orasıdır. Sistem değişmediğine göre artık taşların yerine oturtulması lazım. Herkes kendi görevini yetki ve sorumlulukları dahilinde üzerine düşeni yaparsa bir uzlaşı doğar. Cumhurbaşkanı makamına böyle bir şekilde yaklaşılmasını kesinlikle kabul etmem. Sayın Sezer'e bile hatta o zaman özel kalemini aradım, çünkü o benim cumhurbaşkanım o da sağolsun gerek görmedi gitmedim.
Cumhurbaşkını'nın Sayın Baykal ile konuşması olumludur. Koalisyon partiler arasında olur. Koalisyon müzakeresi olmaz bu. Sayın Cumhurbaşkanımız koalisyon müzakerelerini yapacak kişi değildir. Bu anlamda yeni Meclis'in iki işareti vardır, olumludur. Hepimizin en asli görevi sistemi işletmek. 'Cumhurbaşkanı bana görev verecek ama ben Cumhurbaşkanın katına çıkmam' demek, sistemi tıkayan, Sayın Cumhurbaşkanımıza sen bir kural dikte edemezsin. Şu anda hepimiz için bir şans var. Sistemi rayına oturmak. Bunu rayına oturtmak, herkes için söylüyorum, Cumhurbaşkanlığı makamı, hükümet kurma çalışmaları, muhalefet için söylüyorum gelin güzel bir başlangıç yapalım. Kimse semboller üzerinden birbirine siyasi gol atmaya kalkmasın. Şu anda semboller vakti değil, şu anda rasyonel davranma vakti. Yani makul, akli davranma anı. Semboller üzerinden kampanya sırasında mazur görülür ama şimdi akılla konuşmak lazım. Hisle değil. Millete küsmek olmaz."
© Tüm hakları saklıdır.