27 Temmuz 2017 11:48
"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan ve tutuksuz yargılanan Cumhuriyet gazetesinin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki dava, gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra başladı. 13'ü tutuklu 18 kişinin yargılandığı duruşmanın dördüncü oturumu görüldü.
Soruşturmayı başlatan savcı Murat İnam'ın "FETÖ" şüphelisi olarak yargılandığını hatırlatan Cumhuriyet avukatlarından Fikret İlkiz, soruşturma savcısının "Masumiyet karinesi vardır. Kimse suçlamalar ispatlanmadan suçlu sayılmaz. Savcı Murat İnam hakkında suçlama var, ama kesinleşmeden suçlu ilan edilemez" ifadesine tepki gösterdi.
İlkiz, "FETÖ' sanığı savcının masumiyet karinesi var da, bizimkilerin yok mu? Herkesin masumiyet karinesini gözetmesi gerekir" dedi.
Duruşmada bugüne dek Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent Utku, Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Avukat M. Kemal Güngör, Okur Temsilcisi Güray Öz, köşe yazarları Kadri Gürsel, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Aydın Engin, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, muhabir Ahmet Şık, çizer Musa Kart, gazetenin eski muhasebe müdürü Bülent Yener ve halefi Günseli Özatalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ve Twitter'da Jeansbiri adlı hesabı kullanmakla suçlanan Ahmet Kemal Aydoğdu iddianamede yer alan suçlamalara yanıt verdi. Almanya'da bulunan eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ise duruşmaya katılmadı.
Bahsi geçen 18 kişi hakkında, Türk Ceza Kanunu'ndaki 'anayasal düzene karşı suçlar' ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ceza artırımını öngören düzenlemesi kapsamında 7,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezaları isteniyor.
İstanbul Adliyesi 27'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan oturumlar, cuma gününe dek devam edecek.
Yürütülen soruşturma kapsamında tutuksuz yargılanan Hikmet Çetinkaya, Gülen cemaati ile ilgili olarak "Sahte sağlık raporları ile örgütlendiklerine kimseyi inandıramadık, inanmak istemediler. Bütün siyasal iktidarlar cemaatin ne kadar masum olduğunu ve benim ne kadar haksızlık yaptığımı sürekli söylediler" dedi. "Savcılar merak ediyorlarsa yazdığım haberler ve köşe yazıları DGM savcılarının gülen iddianamesinde alıntı olarak yer aldı. Bulup okuyabilirler" diyen Çetinkaya, sözlerine şöyle devam etti:
"İleri sürdüğüm görüşlerim nedeniyle Gülen örgüt kurmak ve yönetmekten yargılandı. Şimdi geçmişi unutmuş savcıların iddianamesiyle FETÖ'ye yardım ve yataklıktan yargılanıyorum."
TIKLAYIN - Hikmet Çetinkaya'nın savunmasının tam metni
Çetinkaya gibi tutuksuz yargılanan Aydın Engin de iddianameye ağır eleştiriler yöneltti. Engin, "Böyle bir iddianame bana hukuk adına utanç, ülkem adına acı veriyor" dedi.
"Soruşturma savcısının yazıların başlıklarına bakıp ama içeriğini bile okuma zahmetine girmeden iddianameye yerleştirdiğini düşünüyorum" diyen Engin, şöyle devam etti:
"Aksi takdirde 'Savcı yazıları okumuş ama anlayamamış' demek zorunda kalırım ki hukuk eğitimi görmüş bir savcının bu duruma düşeceğini düşünmek bile istemem. Bu konuda ben bir karar vermeyeceğim. Seçimi soruşturma savcısına bırakıyorum."
TIKLAYIN - Aydın Engin'in savunmasının tam metni
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı, 51 yıllık gazeteci Orhan Erinç, "gazetenin yayın politikasının değiştirildiği" yolundaki iddiaya "Savcının atadığı bilirkişi uzman olsaydı Türkiye'nin gündeminin değiştiğini yayın politikasının değiştiğini anlardı. Alev Coşkun seçilmediğinde oy vermeyenlerden biri de Mustafa Balbay'dır" yanıtını verdi.
Aydınlık yazarı Mehmet Faraç'ın iş akdinin yazıları nedeniyle değil, bir kadın çalışana şiddet uyguladığı için feshedildiğini belirten Erinç, "Mehmet Faraç Cumhuriyet Vakfı'na seçilmek için CHP sekreterinin elini öpmüş bir kişidir" dedi.
Erinç, "Bylock" suçlamalarıyla ilgili olarak da "Devletin bilmediği Bylock'u benim bilmemi beklemek doğru bir yaklaşım değildir diye düşünüyorum" ifadesini kullandı.
Cumhuriyet davası için IFJ, EFJ, IPI, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN gibi çok sayıda uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye geldi. CHP, HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, DİSK gibi birçok parti ve partili ile sivil toplum örgütü de adliye önünde yer aldı. Duruşmayı bugün takip eden isimlerden bazıları şöyle:
Arif Kızılyalın, Sezgin Tanrıkulu, İbrahim Kaboğlu, Mahmut Tanal, Bülent Şık, Erol Önderoğlu, Duygun Yarsuvat, Oya Baydar, Elif Ilgaz, Turgut Kazan, Sarp Kuray, Nur Sürer, Merdan Yanardağ, Banu Güven, Coşkun Özdemir, Barış Yarkadaş, Nur Sürer, Defne Halman, Av. Kemal Aytaç, Ayşegül Tözeren.
21.39 Avukat Gülendam Şan Karabulutlar'ın kısa söz almasıyla bugünkü duruşma bitti. Yarın 10:00'da davaya devam edilecek.
21.19 Ayhan Erdoğan: Bu ByLock unsurları ile MASAK raporunun dosyadan çıkarılması gerekir. İddianamede PKK, DHKP-C ve FETÖ yardımı deniyor ama bu yardım nasıl yapılmış, illiyet bağı kurulmamış. Hukuka aykırı başlayan soruşturma hukuka aykırı delillerle devam etmiştir. Kısıtlama kararı aydınlanma hakkını ihlal etmiştir.
21.04 Ayhan Erdoğan: 16. Ceza Dairesi ByLock'u örgüt delili sayıyor, ama kullanılmasını. ByLock'çu tarafından aranmayı değil. Burada suçların kişiselleştirilmesi gerekiyor ama iddianamede ne tutukluluk ne suçlamalar kişiselleştirilmiş
21.03 Ayhan Erdoğan: Savcı bilirkişiye 'Açık Kaynak Araştırması' diye inceleme yaptırmış hukukta bu yoktur bu polisli lügatıdır.
20.58 Ayhan Erdoğan: Sıkıyönetimde delil elde etmek için işkence yapılırdı. Sonra cemaat geldi, işkence kalktı dendi. Ama adamlar marifetli çıktı Delil uydurmaya başladılar Artık delil de üretmiyorlar. Sadece iddia ediyorlar. Burada suç uydurma ve iftira var.
20.55 Ayhan Erdoğan: Bilirkişi isimlerinin verilmemesi de raporlara erişememiz de lehte delil toplanmaması da hukuka aykırı.
20.54 Ayhan Erdoğan: MASAK raporlarının değerlendiren meçhul bilirkişinin, -umarım MİT'çi değildir- Kimliğinin gizlenmesi beni "MİT'çi mi acaba" diye düşündürdü.Bilirkişi raporu diye sunulan her 3 raporda hukuka aykırı delildir. Taleplerim arasında olacaktır
20.51 Ayhan Erdoğan: Delillerin dosyada dikkate alınmamasını talep edeceğim, çünkü hukuka aykırı delillerle yargılama olmaz!
20.48 Avukat Ayhan Erdoğan söz aldı. Ayhan Erdoğan: O çok hızlı aramada, tutuklulukta bir baktık "kuvvetli şüphe" varmış. Neredeyse hükmü inşa edecek her şey. Ama o delillere baktığımızda o "her şey" yok. Başta savcının yıkık inşa ettiği o yapının devamında da yıkıntı var.
Avukat Ayhan Erdoğan, iddianamedeki delil yokluğundan ve bilirkişinin taraflı ve yetersiz olarak seçilmesinden söz ediyor
20:45 Ayhan Erdoğan: O çok hızlı aramada, tutuklulukta bir baktık "kuvvetli şüphe" varmış. Neredeyse hükmü inşa edecek her şey. Ama o delillere baktığımızda o "her şey" yok. Başta savcının yıkık inşa ettiği o yapının devamında da yıkıntı var.
20:44 Avukat Ayhan Erdoğan söz aldı.
20.43 Mahkeme Başkanı (tutuklamanın devamı kararıyla ilgili): Onu anlarım. sıkıntı yok.
20:42 Ergin Cinmen: Kolay iş yapmıyorsunuz. Bakın hala, yandaş basın inanılmaz açıklamalar yapıyor. Adına tanık dediğimiz, ama tanık değil onlar. O insanlar belli sütunlarda hala yazıyorlar. Normal bir yargılama yaşamıyoruz. Mahkeme Başkanı: Yazarlar. Buradan da blog yazıyorlar. Yalan yanlış yazıyorlar, yazsınlar umrumuzda değil. Yarın için loto oynuyorlar. Ergin Cinmen: 25 ACM'ye yapılan tüm yargıya yapılmıştır...Artık HSYK'nın istemediği kararlara imza atmak kolay mı. Asla size işinizi öğretme kaygısında değiliz. Ama bir şeylerin farkında olmanızı istiyoruz. Dört gündür duruşmayı yönettiniz. Dinlediniz. Sorularınızı yanıtladık. Ama iddianame buydu. Sizin iddianameyi reddetmenizi beklerdik. Bizim sizin eksik kararınızı ayrı irdelemeyi gerek görmeksizin tutukluluk kararına devam demenizi yadırgadık.
20:40 Mahkeme Başkanı: İki hususa yanıt vermem gerekir. Bu yargılama, burada çok kıymetli hocalar var, hukukçular var. bu yargılama birilerinin ikna edilmesi gereken bir yargılama değildir. Bizim iknaya ihtiyacımız yoktur. İkna çağrınızın hukuki değeri de yoktur. Kanun maddelerini avukat arkadaşlardan öğrenecek değiliz. Bu dikte edici tavrınızı reddediyorum.
20.37 Ergin Cinmen: Sayın hakim, bir gazetenin manşeti tartışılır mı? Tartışılmaz. Dünyanın hiçbir yerinde tartışılmaz. En kötüsü nedir biliyor musunuz? Bir yazara "sen şu tarihte şunu yazdın ne demek istiyorsun? Bu manşette ne demek istiyorsun?" demek.
20.35 Ergin Cinmen: Savcılık hem itham etmiş hem de kararı vermiştir Dilekçemizde "tutukluluk" değil "tutulu" terimini kullandık. Bu CMK'da olan bir kavram. Tutukluluğun koşulları bellidir ama bu koşulların hiçbiri gerçekleşmedi. Ben onları tutulu olarak görüyorum.
20.29 Ergin Cinmen: Merak ediyorum Bekir Bozdağ ve Tayyip Erdoğan'ı bugüne kadar FETÖ'nün reisi olan Gülen kaç kez aramıştır?
20.23 Ergin Cinmen: 33 klasörlük dosya hazırlamamız gerekir.Uzun süreli tutukluluğa da ihtiyacınız vardır. Ayrıca soruşturmaya gizlilik katmanız gerekir. Ortaçağ'da Engizisyon mahkemesi kurulurdu. Sadece işkence değil. İhbar yapılır "cadıdır diye". Önce o adam yakalanır mahkeme kurulur o mahkemede o kişinin önce düşüncesi irdelenir. Sonra masumluğunu ispat etmesi gerekir... Yani suçluluk karinesi vardır. "Masumiyet karinesi" büyük mücadele sonucunda elde edildi. Davamızda suçsuzluk karinesi nereye oturur? O zaman FETÖ'cüsün aksini ispatla o zaman! Bunun aksi ispat edilemez ki. Engizisyonun yöntemi budur. İtham değil tahrik sistemi vardır.
Aksinin ispat edilemeyeceği bir şey itham olarak konup aksinin ispatı istenirse buyrun size suçlululuk karinesi. Seni ByLocklu aramış...
20.20 Ergin Cinmen: Bülent Utku'yu hem FETÖ'cü hem PKK'li hem DHKP-C'li olarak anlatmak istiyorsanız çok büyük yalanlara girişmek zorundasınız.
20.18 Ergin Cinmen: Avukatların kopuş savunmaları vardır.Kopuş iddianameleri çıktı.Hukuku kenara koyup cezalandırmak istediğiniz insanların üzerine gidin
20.15 Cumhuriyet duruşması yeniden başladı.Bülent Utku'nun vekili Avukat Ergin Cinmen savunma yapıyor. Cinmen, "Benden önceki savunmanlara katılıyorum. Cumhuriyet gazetesi 12 eylül karanlığında pırıl pırıl aydınlattı ortalığı. 12 Eylül sonrası olabildiğince insanların seslerini seslendirmeye çalıştılar, soluk borusu gibiydi" dedi.
18.57 Avukat Duygun Yarsuvat'ın savunması bitti. Duruşmaya yarım saat ara verildi.
18.56 Duygun Yarsuvat: Vereceğiniz kararlar, türkiyede insan haklarına saygılı hukuk devleti vardır denilecek kararın altına imza atacaksınız.
18.53 Duygun Yarsuvat: Kuvvetli suç şüphesi soruşturma sonucunda çıkar... Olgu ne? Manşetler mi para alışverişi mi?
18.50 Duygun Yarsuvat: Hakim ve savcılar cezaevinde kalarak o şartları öğrenmeli. Bunu derslerimde de söylüyorum. Sanık dosya kapağındaki bir isim değildir, bir insandır.
18.48 Duygun Yarsuvat: Sanıkların ve ailelerinin mal varlıklarını tespiti istenmiştir. Bu düşman ceza hukukuna göre yapılıyor.
18:10-Tora Pekin'in savunması bitti Avukat Duygun Yarsuvat savunma yapıyor.
61 yılından beri avukatlık yapıyorum. Abdullah Çiftçi diye vakıf uzmanı bir bilirkişiyi hiç görmedim, duymadım.
Duygun Yarsuvat: Bu iddianameyi okuduğum zaman 'bu filmi görmüştüm' dedim. Ergenekon, Balyoz, Deniz subayları gibi davalarda metot hep aynıydı. Bu metodu o zamanın meşhur ve Türkiye'nin yegane zırhlı araca sahip savcısı bilerek yapmadı. Düşman ceza hukuku kitabı yayınlandı.
Özellikle demokratik olmayan rejimlerde İkinci Dünya Savaşı döneminde kullanılmış olan bir ceza hukuku anlayışı. Bu dosya gibi. Düşman kim? Cumhuriyet gazetesinde çalışanlar... Burada düşman kim cumhuriyet gazetesi.Adamları çalışanlar, yazarlar, muhasebe, idari elemanlar.Savcının görevi gazeteyi imha etmek. Yurttaş ceza hukuku tehlikesizdir, düşman ceza hukukunda bütün sanıklar tehlikelidir. Gücü elinde bulunduran kişilere karşı tehlikelidirler.
Duygun Yarsuvat: Gazete manipülasyon yapıyormuş örgüte yardım ediyormuş Savcılık da iddianamesine bu bölümü aynen almış. Sürekli soruyorlar 'niye x gazetesi ile aynı manşeti yayınladınız?' diye. Aynı olaylar aynı sonucu doğurur çok doğaldır. Birisi "Ben Cumhuriyet okuruyum" diyor... "Ama artık okumuyorum". Neden? "Çünkü stratejisi değişti" Kime karşı?
18:00- Tora Pekin'in savunması sona erdi.
17.55 - Avukat Tora Pekin: İktidar medyasının son hedefi de burada bulunan gazeteci arkadaşlarımızı desteklemek için çalışan "Dışarıdaki Gazeteciler" oldu. Duruşmanın başlama tarihi "24 Temmuz" başlığıyla kurdukları Whatsapp grupları. Bu grup ismi oldu size yeni darbe girişimi tarihi Buradalar darbe yapmıyorlar duruşmayı izliyorlar. Kayda geçsin bir yere de gitmiyorlar.
17.50 - Avukat Tora Pekin: Dosyada kısıtlama kararı verilmesi ancak soruşturma gizliliği ihlal edilerek yandaş basına servis edilmesi... Üstadım Akın Atalay kibarlıktan "sahte" demedi ama sahte. Onun da araştırılmasını talep ediyoruz. Cumhuriyet iddianamesi basına sızdırıldı, meğer taslakmış. Soruşturma belgeleri sistematik olarak adliyeden sızdırılıyor. Soruşturmanın gizliliği masumiyet ilkesinin korunması içindir. Cemaat yargısının kullandığı yöntemleri şimdikiler aynı şekilde kullanıyor. O dosya savcıların namusudur, sorumluluğundadır. Biri bunu verirse o savcıların dünyayı ayağa kaldırmaları gerekirdi ses çıkmadı. İddianameyi savcının kendisi sızdırmışsa ses çıkartmaz. Görünüşe göre bir suç var ve buna isyan etmeyen koskoca bir adliye var. Kamuoyunun tutuklamalara inandırılması için bire bin katıp haber yapılması... Başkan da bunu yapmaya başladı. Eskiden yapmazdı. AA'nın da son zamanlarda yayın politikası çok değişti. (Salonda gülüşmeler)
17.45- Avukat Tora Pekin: Bazı hocalarımız Prof. Dr. Kaboğlu gibi, görevlerine döndüklerinde bu dosyayı yanlış soruşturma örnegi olarak okutacaklardır. Delilden suçluya gidilmesi yerine önce suçlu yaratılması. Bu dosya hukuk fakültelerinde yanlış soruşturma örneği olarak okutulacak. Gizli tanık yok ama gizli bilirkişi var. Bu da bir ilk. Tanıklardan biri Gülen'in eski sağ, öbürü sol kolu.
17.43 - Avukat Tora Pekin: Hikmet Çetinkaya ve Ahmet Şık cemaat soruşturması unsurlarının uzmanlarıdır, onların huzurunda anlatmayı deneyeceğim. Basın İlan Kurumu'nun dosyaya gönderdiği Tiraj raporu sahtedir. Tanıklardan bahsediyor, gizli tanık yok ama gizli bilirkişi var daha beter. Bu tip yargılamanın olmazsa olmazı hukuka aykırı deliller. Parkeciye ödenen, lokantacıya ödenen icra dosyasından tahsil edilen paraları lütfen bana anlattırmayın.
17.40- Avukat Tora Pekin: Murat İnam ile beraber bu soruşturmayı hazırlayan savcılar suçludur. Mecazen söylüyorum. Niye bu kadar haber arasından 1,5 başlığımız zaman gazetesi ile ortak diye yargılanıyoruz? Cumhuriyet olunca sorun var. Bir savcı hiç araştırmadan kayyımın verdiği ilanı yayınlayan gazeteyi suçlar mi? Biz bunları ve daha fazlasını sorgu hakimlerine söyledik. Savcı İnam'ın masumiyet karinesi var. Bir savcı siyasi bir gazetenin hasımları olan kişilerin listesini hazırlayıp tanık diye dosyaya koyar mı? Bir savcı sanıkların 7 ceddini araştırır mı, üç dört yüz liraları delil diye dosyaya koyar mı? 10.000 sayfa çöp deliller bunlar. Yasemin Baba ve Mehmet Akif Ekinci bu iddianame nedeniyle suçludur. Savcı, devletin atadığı kayyumun verdiği reklamı, söylememize rağmen delil diye iddianameye koyar mı? Zor şartlarda çalışan avukat ve gazeteciler hakkında hazırlanan iddianame bu işte. 10 bin sayfa çöp! 2005 yılında Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü ve vekilinin tutuklanması cemaat yargısının miladıdır. 25 Aralık 2013'e kadar hukuk cinayetleri işlenmiştir.
17.35- Avukat Tora Pekin: Ortak manşetler konusunda, "Yeni Şafak, Star, Vatan... ortak manşetler attılar. Olabilir, gazetecilik açısından çok hoş değil ama olur, suç değildir" dedi.
17.30 - Avukat Tora Pekin: Türkiye, Yeni Şafak ve Sabah gazetelerinde PKK yöneticisi Karayılan ile yapılan söyleşileri örnek verdi. Cumhuriyet'e yasak digerlerine serbest mi? Kandil röportajlarını yapmayan gazete yok. Çünkü kamuoyunun bilmeye hakkı var. Savcılar perdelemeye çalışsalar da AİHM'in kararları var. Başkaları basınca bunun adı gazetecilik, Cumhuriyet basınca PKK'ya yardım oluyor. Biz Koza Altın gibi siyanürle altın arayan şirketlerin reklamını almayız. Kayyım döneminde verilmiş ilan. Ama yandaş yüzlerce reklam aldı. Biz alınca FETÖ-PYD 'adeta ele geçirdi'. Yandaş medya alınca ticari faaliyet, öyle mi?
17.25 - Avukat Tora Pekin: Şehit Savcı Kiraz'la ilgili haberin birinci sayfadaki başlığı neydi? Karanlığa Girdiğimiz Gün. Bu kadar tahrik eden iddianame karşısında savunma yapmak doğru mu çok konuştuk. Suçlamaların saçmalığını açıklayacağım. Bu röportajda örgütü övücü bir tek cümle söyleyiniz. Pekin, aynı dönem yurtta sulhle ilgili yazılmış yazıları sundu. Akit gazetesinde "yurtta sulh cihanda sulhe döndük" Sinan Burhan 28.06.2016. Savcılar gazeteciliği bilmediği gibi Basın Kanunu'nu da bilmiyor. Eğer bilselerdi hakkında dava açma süresi geçmiş ve düşme kararı verilmiş haber için yeniden soruşturma açmazlardı. Cemil Bayık ile Kandil'de yapılan roportaj: Şiddet içerikli hiçbir şey yok,tek bir söz yok. Dört aylık dava süresi de geçmiş zaten. Yayın politikası konusunda söyleyeceğim tek şey, bunun tartışılacağı yerin ceza mahkemesi olmadığıdır. Pekin, Yeni Akit'te de Yurtta Sulh başlıklı yazılardan örnek verdi; İktidar yanlısı gazetelerde bu başlık sorun değil, bize 9 ay hapis.
17.15- Avukat Tora Pekin- İddianamede yer verilen CUMOK koordinatörü olduğu iddia eden kişinin öne sürdüğü ilkeler Vakif Senedi'nde yok. Kendiliğinden ilke uydurmuş. Yayın politikası suçlaması, Cumhuriyet hakkında bir şey bilmemekten kaynaklı. Hayali senaryo ile algı yaratılmak üzere inşa edilmiş. Gazetelerin yayın çizgisine ne zamandan beri savcılar karar veriyor? Ne istediklerini de kimse söylemedi. Aslında iddianame ne istediğini söylüyor, algıyı oradan çözüyoruz. Bunların Vakıf Senedi'nde olan tek ilke laiklik. Bu ilke de Cumhuriyet'te asla çiğnenmez. Kandil röportajını niye yaptınız demek yargıya düşmez. Savcı çok istiyorsa okur temsilcimize iletsin şikayetini. Bizde okur temsilcisini tutukluyorlar. PKK röportajının işi ne diyorlar. Bu sizin işiniz değil. Ama terör örgütünün eylemlerini meşru gösteren sözler var diye sorabilirsiniz.
17.10 - Duruşma yeniden başladı. Cumhuriyet Gazetesi Avukatı Tora Pekin savunmaya başladı.
16:45 - Fikret İlkiz'in FETÖ sanığı savcı İnam ve Cumhuriyet iddianamesi üzerine açıklamaları bitti, duruşmaya ara verildi.
16:37 - Avukat Fikret İlkiz: Kişilerin sıfatlarına göre değişen herhangi bir masumiyet karinesi korunamaz. Hakimler Savcılar Kanunu madde 8'e göre 3 aydan fazla cezalı suçtan soruşturulan savcı olamaz. İnam, 10suçtan müebbetle yargılanıyor. Savcı Murat İnam yüzünden soruşturma boyunca yapılan tüm işlemler geçersiz sayılacak göreceksiniz. Bu yöndeki AİHM kararlarını sunduk.
16:35 - Avukat Fikret İlkiz: Peki bizimkilerin yok muydu da tutukladı? Herkesin masumiyet karinesini gözetmesi gerekir. Hakim ve savcıların üzerlerinde en ufak şüphe varsa çekilmesi gerekir. Murat İnam çekilmedi. Bir kişinin bir ceza davasında sanık olması halinde bir başka ceza soruşturması yürütemez bu çok açık. Kişilerin sıfatlarına göre değişen herhangi bir masumiyet karinesi korunamaz
16.32 - Avukat Fikret İlkiz: Bize Koza'nın reklamını sordunuz. Savcı Murat Inam'ın Koza ile ilişkisi, Ekrem Dumanlı ile görüşmeleri olduğu kendi iddianamesinde var. Eski HSYK idi şimdi yeni adıyla HSK üyesi Mehmet Akif Ekinci tanık bu dosyada. HSK, Murat İnam için şikayetimize ne karar verecek?Tutuklayan 9. Sulh Ceza hakimine savcıyı anlatınca 'onun masumiyet karinesi var' dedi.
16.30 - Avukat Fikret İlkiz: 3 Kasım 2016'da Bekir Bozdağ dedi ki "Cumhuriyet hakkında devam eden Cumhuriyet savcısının adı, Yargıtay'da görülen Selam Tevhid dosyasında sanıklardan biri olarak geçiyor. Buradaki 49 kişinin KHK öncesinde meslekle ilişiği kesilmiş, 46'sı ise KHK ile uzaklaşmış. HSK olarak görevden alırsınız almazsınız, talebimiz, isteğimiz bu değil. Bu soruşturmayı bu koşullarda yürütemezsiniz.
16.25 - Avukat Fikret İlkiz: Bozdağ dedi ki "Cumhuriyet hakkında devam eden Cumhuriyet savcısı Yargıtay'da görülen Selam Tevhid dosyasında sanıklardan biri. Talebimiz Murat İnam 'ın görevden alınması değil. Bu tür soruşturmalarda olmamasıdır.
16.20 - Avukat Fikret İlkiz: Başsavcılığın 'Murat İnam 28 Mart'ta soruşturmadan alındı' beyanı yalandır. 3 Nisan tarihli 'tutukluluk devam etmeli' yazısında imzası var. Selam Tevhid dosyasındaki 54 hakim savcıdan 49'u atıldı. Savcı Murat İnam ise hala yerinde duruyor. Dün duruşma sırasında Başsavcılık savcı İnam için açıklama yaptı. 31 Ekim'den yani operasyondan hemen sonra 'görevden aldık' dedi. İddianamenin yazıldığı tarih 3 Nisan 2017. Buna karşılık 28 Mart 2017'de İnam'ın da aralarında olduğu 5 savcının utukluluklarının devamına karar verildi. Yani dün yapılan Başsavcılık açıklamasında "soruşturmadan sonra görev alındığı" yalan.
16.18 - Avukat Fikret İlkiz: 'FETÖ ile ilgili 10 ayrı suçtan müebbetle yargılanan savcı Murat İnam bu dosyaya bakamaz' diye her yere şikayet yaptık. Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde 4 Ekim tarihli duruşmaları gösteren listede İnam sanık ve hakkında 10 ayrı suçlama var. Dün yapılan Başsavcılık açıklamasında "soruşturmadan sonra görev alındığı" yalan.
16.15 - Avukat Fikret İlkiz, dosyaya savcı Murat İnam'ın Yargıtay 16.Ceza Dairesi'nde FETÖ'den yargılandığı dosyanın duruşma listesini sundu.
15:55 -
Mahkeme Başkanı: Can Dündar ve İlhan Tanır'ın Cumhuriyet'le sözleşmesi devam ediyor mu?
Orhan Erinç: Can Dündar Cumhuriyet'te kadrolu değil, yazısı satın alınırsa telif ödenir. İlhan Tanır çok kısa bir süre çalıştı; Cumhuriyet'te ilişkisi yok.
15.50 -
Hâkim: Zaman gazetesiyle 3 gün arayla aynı manşetle çıkması tartışma yarattı mı?
Orhan Erinç: Buna pişti olmak denir, ender olur. 33 bin günde bu olmuş ve iddianamaye girmiş. Bir ay önce spor servisi de Takvim'le aynı manşeti attı.
15.48 -
Mahkeme Başkanı: Vakıf, gazetenin "anayasamız" dediğiniz vakıf senedine ya da gazetecilik evrensel ilkelerine uyduğunu takip eder mi? Mesela vahşi bir tecavüz haberini abartarak verirse vakıf buna müdahale eder mi, böyle bir haber girer mi?
Orhan Erinç: Tecavüz olaylarında tecavüze uğrayan ya da tecavüz edenin, ya da yaşı 18'den az olanların isminin yayınlanması yasak. İsimlerin baş harfleri yazılır. Mutlaka haber girer ama nasıl girdiği çok önemli. Yayınlanmayacak haber yoktur. Yapabilecek tek şey "Elimde çok haber var, bunu yarın yayınlayalım" olabilir. Etik ilkelere uyulduğu sürece ve doğru olduğu sürece her türlü haber verilebilir.
15:45 -
Mahkeme Başkanı: Eski Cumhuriyet çalışanısınız. Vakıfta kıdemlisiniz. Vakıf - gazete ilişkisi nedir? İmtiyaz sahibi vakıf mıdır? Vakıf yayın ilkelerine ve vakıf senedine uyumu denetler mi?
Orhan Erinç: Vakfın denetiminde önemli olan doğruluktur, haber içeriklerine müdahale etmez. Benim imtiyaz sahipliğim, Basın Yasası'na göre dernek ve vakıflarda yayın sahibinin başkan olarak belirlenmesi zorunluluğudur. Yoksa ben de Cumhuriyet çalışanıyım. Vakıf yöneticiliği toplantılarla sınırlıdır. Toplantı bittiği anda hiçbir yönetim kurulu üyesi, vakıf yöneticisi diye ayrıcalık görmez. Vakıf yayın ilkelerinden sapma denen şey verilen haberin doğruluğu ya da yanlışlığıdır. 2 lira vererek gazete alan okuyucuya dünyada olup biteni aktarır. Cumhuriyet’te şu haber çıkmaz diye bir kural yoktur. Laikliğe ve cumhuriyete aykırı olmadığı sürece. Yayın yönetmeni toplantıya çağrılır ve ne yapıp ettiği sorulur. Başarılı olamazsa da işine son verilir.
15:40 - Heyet, Erinç'e gazetenin iç işleyişi ile ilgili sorular soruyor. Erinç cevaplıyor.
15:30 - Orhan Erinç, beraat talebiyle savunmasını bitirdi.
15:25 - Erinç: Cumhuriyet'te Atatürkçü kalmamıştır iddiasına ne yazık ki algı yönetimi sonucu inananlar olmuştur. Cumhuriyet'in ne yayın politikası değiştirmiştir, ne de Atatürkçüler tasfiye edilmiştir. Cumhuriyet'in yayın politikası bellidir. Demokrasiyi, insan haklarını, evrenselliği savunudur. Din, cinsiyet, etnisite ayrımı, hedef gösteren, kışkırtan yapmaz.
15:22 - Erinç: Mehmet Faraç, Cumhuriyet'in kadın çalışanlarından birini saçından sürüklediği için iş akdi kesilmiştir. Aydınlık gazetesinin okurudur. Cumhuriyet'te çalışmayan bir kişinin yazısı Cumhuriyet'te yayımlanmaz.
15:20 - Erinç: Namık Kemal Boya'nın Cumhuriyet okuru olup olmadığı bile bilinmemektedir. Dikkate alınmamalıdır. Aydınlık gazetesinin okurudur. Bizim gazetemizi bağlamaz. Kendisi Aydınlık grubunun çeşitli kademelerinde görev almıştır. Boya, kendisinin verdiği bir ilanda Cumhuriyet Gazetesi'ni temsil edemez. Aydınlık grubunun amaçlarına göre hareket etmiştir. Kaldı Ankara CUMOK bize "Gazetecilik Suç Değildir" diyerek destek vermiştir. Mehmet Faraç Cumhuriyet Vakfı'na seçilmek için CHP sekreterinin elini öpmüş bir kişidir.
15:15 - Erinç: Seçim sırasında oyun bu şekilde kabul edilip edilemeyeceğine dair tartışmayı ben açtım. İki görüş savunuldu ve kabul edilemeyeceğine karar verildi. Biz Vakıf senedindeki maddeyi bu şekilde yorumladık. Önder Çelik bu şekilde seçildi. Bu yönetim kurulunun kararıdır, tavsiye ya da yönlendirme olmamıştır. Yıllardan beri Cumhuriyet'in çeşitli kademesinde 36 yıldır çalışırken bunu seçmemizin suç sayılması anlaşılmazdır. Bu seçimlerle ilgili dava açtılar, dava açanlar duruşmada bulunmadılar. Mustafa Pamukoğlu'nun ifadesine gelecek olursak, sadece 2013'e kadar değil, hiçbir zaman FETÖ ile bağlantımız olmadı. Aydınlık gazetesi ile bizim anlayışımız farklıdır. Pamukoğlu, Vatan Partisi'nden Diyarbakır milletvekilliğine aday olmuştur. Anladığımız kadarıyla Pamukoğlu ve arkadaşları Cumhuriyet gazetesini ele geçirme arayışındadır. Aydınlık'ın yayın politikasını uygulamayı amaçlamıştır. Alev Coşkun vakıf senedinin uygulanmasını kendi istediği zaman savunmuştur. Ayrıca vakıfta kurucu üye diye bir görev yoktur. Hikmet Çetinkaya da kurucu ama böyle paye çıkartmamıştır.
15:12 - Erinç: Vakfın Cumhuriyet yazarlarını tasfiye ettiği, gazetenin geleneksel politikasını değiştirmekle Önder Çelik'in seçilmesini sağlamakla suçlanıyorum. Bu, İnan Kıraç'ın ifadesine dayandırılıyor. Alev Coşkun ise iddianamede Mustafa Pamukoğlu'nun seçilmemesine bağlı olarak Cumhuriyet Vakfı'ndan uzaklaştırıldığını, vakfın yapısı değiştirilerek Cumhuriyet'in değerlerinden uzaklaştırıldığını öne sürüyor. Mustafa Balbay'ın cezaevinden gönderdiği oy kabul edilmiştir. İnan Kıraç da yurt dışından zarfla göndermiştir. Bunu önceden bildiğim iddiası yanlıştır. Zarf toplantıda açıldı. İnan Kıraç'la bu konuda hiç görüşmedim.
15:11 - Orhan Erinç söz aldı. "Yargılanmayan yöneticiler itirafçı oldu demiştim; Şükran Soner'in ifadesinin öyle olmadığını anladım" zapta geçirmek isterim dedi.
15:10 - Duruşma yeniden başladı.
14:00 - Mahkeme yarım saat ara verdi.
13:53 - Erinç: Başkanlığı Burhan Felek'ten öğrendim. Öneride bulunmak ya da tartışmaya herkesten önce katılmak yaklaşımının yanlış olduğunu bilirim. Cumhuriyet'i babalarının çiftliği sananları ileri sürdüğü bir iddiadır. Gerçekle ilgisi yok.
13:52 - Erinç: 1991'de yayın yönetmeni, 2001'de köşe yazarı oldum. Arşivde eski yazıyla basılmış Cumhuriyet'leri bile okudum. Ben yetkisi olan bir yönetim kurulunda, yönetim kurulunun rolünü bilirim. 60 yıllık yöneticilik hayatımda hiç 'adamım' olmadı. Hep iş arkadaşım oldu. Bu tasfiye edildiklerini söyleyen arkadaşların iddiası.
13:51 - Erinç: Bin lira kazanan gazeteci 2 bin 500 lira harcama yapıyorsa yuları başkasına kaptırmıştır.
13:50 - Erinç: FETÖ'cülerin ortaya koyduğu İslamiyet'in farklı olduğunu ben bile gördüm. Ama Diyanet işleri Başkanlığı yeni gördü.
13:49 - Erinç - İddianamede Cumhuriyet Vakfı Başkanı olduğu iddia edilen 3 kişi daha vardı. Kuşkulandım "eş başkanlık mı var" diye? (Gülüyor) Ama anladım ki dosya ciddiyetten uzak bir şekilde hazırlanmış.
13:48 - Erinç: Ben TGC Başkanlığı yaptım. Ben bir kaymakamla görüştüğümde kaymakamın ByLock'unun olması benim değil valinin sorunudur. Bir gazetenin yayın politikasının değişikliğini sorgulamak ceza mahkemelerinde yapılmaz. Bu basın çalışanı ve işveren kanununda belirlenmiştir. Bu konunun ağır ceza mahkemesinde tartışılmasını anlamıyorum.
13:45 - Erinç: Devletin bilmediği Bylock'u benim bilmemi beklemek doğru bir yaklaşım değildir diye düşünüyorum.
13:43 - Erinç: Savcının atadığı bilirkişi uzman olsaydı Türkiye'nin gündeminin değiştiğini yayın politikasının değiştiğini anlardı. Alev Coşkun seçilmediğinde oy vermeyenlerden biri de Mustafa Balbay'dır.
13:42 - Erinç: Cumhuriyet'in yayın politikası değil, Türkiye'nin gündemi değişti, haber akışı ona göre belirlenir oldu.
13:41 - Erinç: Suçlamalardan en önemlisi Cumhuriyet Vakfı'nı ele geçirmek ve yayın politikasını değiştirmek.
13:40 - Erinç: İddianameye bakarsanız Cumhuriyet'in Atatürkçülüğü sanaldır. Niye? Çünkü 3 kişinin çıkmasıyla Cumhuriyet Atatürkçülükten çıkmıştır. Hakimlerin, bizim gazeteci olarak halkı bilgilendirmek için yazdıklarımızı casusluk olarak okuduklarını anlıyorum.
13:35 - Erinç: 'Bizi tasfiye ettiler' diyen Mehmet Faraç 2010, Alev Coşkun 2013, Mustafa Balbay 2015 yılında ayrıldı. 3 farklı tarihi nasıl birleştiriyorlar. Kim, kimin zamanında ihraç edilmiştir? Mehmet Faraç çıkarıldığında Cumhuriyet Vakfı Başkan Vekili Alev Coşkun'dur.
13:30 - Erinç: Dinci medya bizi suçlar gibi bir yaklaşım sergilemekte. Bu da bize yöneltilen saldırının siyasi olduğunu ortaya koymaktadır.
13:28 - Erinç: 1957 de başladım mesleğe. 6'ıncı yılımdayım. Sendika ve TGC'de yönetim görevlerini söyleyerek yönetim nedir ne değildir bilirim. Yazdıklarımızla gazetecilik yapmıyoruz da sanki birilerine mesaj veriyormuşuz gibi bir anlayış var. Bu dava sadece gazeteciliğin yargılandığı bir dava değildir. Buradaki arkadaşlarım mesleklerini yapmaktan da KHK ile çıkarılmışlardır. Yolsuzluk usulsüzlük kavga dövüş bizim için haberdir ama yargıç ve savcılar için belgeler yasal elde edilmemişse hukuken değeri yoktur.
13:26 - Orhan Erinç, savunmasına başladı.
13:20 -
Mahkeme Başkanı: Her yerde FETÖ var diyorsunuz.
Aydın Engin: Cumhuriyet'te yok.
13:15 -
Mahkeme Başkanı: 15 Temmuz'u önceden gördünüz mü? Aydın Engin: Kandırıldım mazeretinin arkasına gizlenmedim.
13:14 - Engin: YAŞ toplantısında çok sert ayıklama olacağı söyleniyordu ama bunun darbeye sebep olacağını düşünmedim
13:13 - Engin: Batman'da 203 yargısız infazın enseden tek kurşunun sahibi olan Hizbullah'la ben konuştum. Daha da ileri gideyim; Afganistan da BM'nin "Teröristlerin şefi" dediği Hikmetyar'la da konuştum. Amerikalı subayların mücahitlere yakın dövüş öğrettiğini fotoğrafladım; Hamas lideri ile görüştüm. Gazetecilik ile teröristliği ayırmasını bilirim ben.
13:12 - Engin: Ben İlhan Selçuk'un önerisiyle Gülen okullarını ziyaret ettim. Uganda ve Moskova'da cemaatin topluma nasıl sızabileceğini gözlerimle gördüm.
Mahkeme Başkanı Aydın Engin'e "Sizde bir 007 James Bond ruhu sezdim" dedi.
13:10 - Engin: Tutanağa geçmesi için tek bir cümleme izin vermenizi diliyorum. Böyle bir iddianame ile benim ve arkadaşlarımın sanık iskemlesine oturtulmuş olmamız bana hukuk adına utanç, ülkem adına acı veriyor.
13:09 - Engin: Bir cemaatle ona paralel kişilerle ilişki kurmanın suç olduğu savında savcı. Ben gazeteciyim, işim bu.
13:08 - Engin: Harun Tokak bugün FETÖ olarak anılan örgütün ileri gelenlerindendir. Onunla konuşmadan bu örgütü anlayamazsınız.
13:07 - Engin: Soruşturma savcısı (Murat İnam) basın suçlarına ilişkin soruşturma açmak için yasal sürenin 4 ayla sınırlı olduğunu bilmiyor.
13:06 - Eskiden cemaat diye nitelendirdiğiniz gruba ait insanlarla konuşmanın suç olduğunu iddia ediyor soruşturma savcısı. İster FETÖ olsun, ister PKK, bu yapılardan kişilerle konuşmasam ben mesleğimi, gazeteciliği yapmamış olurdum. Ayrıca savcı görevini tam yapmamış. Cemaatin vitrininde yer alan birçok kişiyle görüştüm. Mesleğimi yaptım. Devletin derinlerine girmiş bir örgütün ne olduğunu anlamak için konuşmak zorundasınız. Son Abant toplantısına gittiğimde cemaat vitrinindekilerin artık orada olmadıklarını, amiyane tabirle tüydüklerini yazdım. Ocak ayındayken vitrindekilerin tüydüğü bir işarettir. 15 Temmuz'a hiç şaşırmadım çünkü bir şeyler hazırlıyorlardı. Bakire gazeteci olmaz! Hep masum insanlarla görüşülerek bu meslek yapılmaz. Benim mesleğim habercilik, gazetecilik budur.
13:05 - Engin: Bana 14 Temmuz öğleyin 'cemaat darbe yapar mı?' diye sorsaydınız bu tıynette olduklarını ama ona cesaret edemeyeceklerini söylerdim. "Cihanda sulh da peki yurtta ne" yazım darbe ile hiç ilgisi olmayan, övündüğüm bir yazıdır. 'Cihanda sulh tamam da yurtta sulh meselesi' yazım 1984'ten bu yana hayatımıza giren Kürt sorununun barışçıl çözümü ile ilgili bir yazıdır.
13:02 - Engin: İddianameye suç kanıtı gibi yerleştirilmiş ve basın savcılığınca herhangi bir soruşturmaya konu edilmemiş 9 makalemle ilgili herhangi bir açıklama yapmayı da anlamsız buluyorum; zaten ek cümleler kurmama gerek bırakmayacak bir açıklıkla iddianameye cevap veriyorlar.
13:01 - Engin: Böyle bir iddianame ile sanık sandalyesine oturtulmamız ülkem adına acı, benim adıma utanç verici.
13:00 - Engin: Sayın yargıçlar, şu anda üçü tutuklu sandalyesinde oturan ve diğerleri de yıllardır arkadaşım olan avukatlardır. Akın Atalay, Bülent Utku iddianameye gereken cevabı verdiler ve layık olduğu yere koydular. Ondan benim ekleyeceğim bir şey yok. Açıklama yapmayı anlamsız buluyorum. Yazıların kendileri iddianamaye cevap veriyor
12:55 - Aydın Engin savunmasına başladı.
12:50 -
Üye: Leyla Tavşanoğlu bir röportajında 'Hikmet Çetinkaya böyle oyunlar yapar' gibi bir şey demişti ne demek istemiştir?
Avukat Fikret İlkiz: Leyla Tavşanoğlu'nun söyledikleri üzerinden soru soramazsınız.
12:42 -
Üye: Fethullah Gülen yurt dışına gitmiş midir? Orada mı yaşıyor?
Avukat Fikret İlkiz soruya itiraz etti: Herkesçe bilinen bir olgudur, tarih karıştırılmış olabilir ama böyle soramazsınız
12:40- Hikmet Çetinkaya'nın savunması sona erdi. Çapraz sorguya geçildi.
12:36 - Çetinkaya: Savcılar merak ediyorlarsa; yazdığım haber ve yazıları DGM savcılarının Gülen iddianamesinde alıntı olarak yer aldı. Bulup okuyabilirler. Şimdi geçmişi unutmuş savcıların iddianamesiyle FETÖ terör örgütüne yardım ve yataklıktan yargılanıyorum. Bu iddianameyi reddediyorum.
12: 35 - Çetinkaya: Ben gazeteciyim. 51 yıldır Cumhuriyet gazetesindeyim. Laik, demokratik, hukuk devleti ilkelerinden asla vazgeçmem. Poliste, yargıda, eğitimde örgütlenmelerini haberleştirdiğim yıllarda Türkiye Fethullah Gülen'i tanımıyordu.
12:34 - Çetinkaya: Hakkımda "Hoca Efendi"ye karşı yazdıklarımdan ceza davaları açtılar. Hakkımda 170 ceza davası açıldı. Çoğundan beraat ettim.
12:33 - Çetinkaya: İlk önemli haberimden biri, Fethullah Gülen'le ilgilidir. Nornova'da başkayan örgütlenmesini ve vaiz olarak İzmir Kestane Pazar Camii'ne atanmasını, Akevler Yapı Kooperatifinde, Yamanlar Koleji'nde, Maltepe Askeri Lisesi, Işıklar ve Kuleli liseşerinde sahte sağlık raporlarıyla örgütlendiklerine kimseyi inandıramadık. İnanmak istemediler . Cemaatin ne kadar masum, benim ne kadar kötü olduğum hep söylendi.
12:31 - Çetinkaya: 'Altın Nesil' adı altında Amerika'da örgütlenmesini yazdığımızda kimse olup bitenleri görmedi.
12:30 - Çetinkaya: Devletten maaş alan bu imamın gerçek yüzünü açığa çıkarttım. Yıllarca peşimizden koştular aldırmadık.
12:28 - Hikmet Çetinkaya savunmasına başladı.
11:15 - Cumhuriyet Davası Koordinasyonu'nun öncülüğünde adliye binası önünde bir basın açıklaması yapıldı. Grup adına açıklamayı Nazan Özcan okudu. "Bugünün dünyasında Türkiye’nin daha fazla otoriterliği, daha fazla baskıya, daha fazla haksızlığa değil; daha fazla özgürlüğe, daha fazla insan haklarına, daha güçlü adalete ve elbette daha kökleşmiş bir demokrasiye ihtiyacı olduğu açık" denen açıklamada şunlar kaydedildi:
"KHK’lar ile kuşatılmış OHAL Türkiye'sinde halkın hakikatleri öğrenmesi gerekiyor. Bunun yolu da basın özgürlüğünden geçer. Geç yapmak hiç yapmamaktan iyidir. Bu nedenle siyasete ve yargıya bir kez daha bu çökmüş davanın arkasında durmaktan vazgeçmeleri çağrısında bulunuyoruz.
OHAL kaldırılsın.
KHK’larla yapılan haksızlıklar geri alınsın.
Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın.
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet."
Çok sayıda basın örgütünün "katılım" çağrısı yaptığı duruşma için ayrılan salonun yalnızca '150' kişilik olması dikkati çekti. Duruşma salonu önünde bulunan yetkililer, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin en büyük salonunun 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait olduğunu belirtti.
Gazete çalışanlarına yönelik iddianame, tutuklamalardan 156 gün sonra hazırlandı. Gazeteye yönelik soruşturmayı başlatan, ancak daha sonra hakkında ‘FETÖ’ davası açılan Murat İnam’ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı.
İddianamede, Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi.
Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Cumhuriyet gazetesine yönelik ilk operasyon 31 Ekim 2016 pazartesi günü sabah saatlerinde başladı. Sabah saatlerinde Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile yazar ve yöneticler gözaltına alındı. Bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet gazetesini çıkaran şirket) ve gazetenin imtiyaz sahibi konusundaki Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, PKK/KCK ve FETÖ/PDY Terör örgütlerine müzahir olduklarına, 02/04/2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18/08/2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır.”
Cumhuriyet gazetesine açılan soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savıcısı Murat İnam’ın 2 Kasım 2016’da Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurduğu iddiası ile ‘FETÖ’ye üye olmaktan’ yargılandığı ortaya çıktı.
Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bu durumu ‘talihsizlik’ diye niteledi ve “Olmaması daha doğrudur. Keşke böyle bir görevlendirme yapılmamış olsaydı daha iyi olurdu, daha da doğru olurdu” dedi.
Bugünkü duruşma öncesi Gazete Duvar’a konuşan Cumhuriyet’in avukatlarından Abbas Yalçın, savcılık tarafından hazırlanan iddianameyi , “Çok özensiz ve kasıtlı yanlışlarla dolu” diye eleştirirken şu bilgileri verdi:
“Müvekillerimizi hiçbir şekilde bağlantıları olmayan terör örgütleri ile ilişkilendirme çabası var. Yıllar önce yaptıkları telefon görüşmeleri ve hiçbir problem taşımayan para trafiklerinin tamamını büyük bir problem varmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Açıkçası gazeteye hiç olmayan bir suçlamayı yönelten, bunun için de elinden geldiği çabayı gösteren ama hiçbir şekilde de başarılı olmayan bir iddianameyle karşı karşıyayız.”
Gazetenin yazar ve yöneticileri, ‘kaçma şüphesi’ nedeniyle tutuklandı. Tutuklamalar yaşanırken hakkında yakalama kararı olan gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurt dışından Türkiye’ye döndü ve Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı.
Avukat Yalçın, müvekillerinin hiç tereddüt etmeden ifade vermeye gittiklerini belirterek şunları söyledi:
“Müvekillerimizi zaten evlerinden aldılar. Evlerinde bulamadıklarını ise telefonla çağırdılar. O tarihte bile yurt dışında olan Akın Atalay da kalkıp kendisi geldi. Hiçbir müvekillimizin, hiçbir zaman kaçma şüphesi olmadı. Buna rağmen tutukluluğa ilişkin 9 aydır yapılan tüm talepler ‘kaçma şüphesi ve delilleri yok etme’ gerekçesiyle reddedilerek arkadaşlarımız cezaevinde tutuklu bulunuyor. Bu dosya ilk gününden itibaren tüm avukatlara gizli ve kısıtlı oldu. Dosyaya gizlilik kararı getirilerek avukatlara da kısıtlılık kararı getirdiler. Dosyadan gözaltı kararları da dahil olmak üzere bir tek evrak bile alamadık. Dolayısıyla müvekillerimizin bu dosyadan hiçbir şeyi karartma ihtimalleri ve kaçma şüpheleri de yoktu. Gerçeğe aykırı bir şekilde böylece müvekillerimizi tutukladılar. Umudumuz bir an önce bu hukuksuzluğun son bulup müvekillerimizin bir an önce tahliye edilmesi.”
Tutuklamaların ardından birçok sanatçı, siyasetçi, gazeteci ve okur merkezi Şişli’de bulunan Cumhuriyet gazetesinin önünde toplanarak kararı protesto etti. Tutuklamalardan en çok etkilenenler ise Cumhuriyet gazetesi çalışanları oldu. Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya yaşadıklarını, “Korkmadık, kaldığımız yerden devam ettik” diyerek şöyle anlatıyor, “Korkmadığımızı, aynı şekilde gazeteciliği sürdürdüğümüzü herkese gösterdik. Tutuklu gazeteci arkadaşlarımız için daha da iyi bir gazete yapmak üzere işimize dört elle sarılıyoruz. Böylece içerideki gazeteci arkadaşlarımız da daha dik bir şekilde durabilir. Gazetemizin çalışanları bu süreç içerisinde herhangi bir korku yaşamadı. Muhabiri ve editörleri kadar bizler de yöneticiler olarak her gün elimize gelen haberin sadece gerçek olup olmadığına bakıyoruz. Bunun dışında hiçbir kritere bakmıyor, ‘bu haberi yayınlarsak Ankara, AKP kızar mı’ demiyoruz. Haber doğru ve yorum gerçekse onu aynı şekliyle gazetemizde yayınlıyoruz.”
Cumhurbaşkanı "Öyle bırakmam onu" demişti
Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün 26 Kasım 2015'te tutuklanmasına gerekçe gösterilen MİT TIR'ları haberi, gazetede 29 Mayıs 2015 günü "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla yayımlanmıştı.
Haberde, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait tırlarla Suriye'deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia edilmiş, kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığını belirtilen görüntüler verilmişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet'te bu haberin yayımlanmasından iki gün sonra, 31 Mayıs 2015 günü TRT canlı yayınında TIR'lar konusunun gündeme getirilmesini 'casusluk faaliyeti' olarak niteleyerek "Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir. Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek" demiş ve davanın açıldığını duyurmuştu.
Erdoğan programda "Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu. Hep şunu ifade etmişimdir: Özellikle insani yardım noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız Bayırbucak Türkmenlerine bu desteği vermektedir. Kimden aldın bu rakamları? Paralel yapı. MİT'e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu. Üst akıl böyle bir talimat veriyor. DAİŞ'ten bahsettiler, terör örgütlerinden bahsettiler. Bayırbucak Türkmenleriyle ilgili bizim desteğimizin olmadığını iddia ediyorlar. Ahmet Davutoğlu Bey'in, benim defaatle yaptığımız toplantılar var. Lojistik yardımlarımızı, verdiğimiz eğitimleri açıklarlar. Biz onları yalnız bırakmamanın ötesinde, sıkıntıda olanların bir kısmını ülkemize çektik, tekrar daha sonra gönderdik. Bu konuda bize muhalif olan siyasilerden, bunu bilenler de vardır. Biz zalim Esed'in eline bunları bırakamayız. Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiyenin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diye konuşmuştu.
© Tüm hakları saklıdır.