30 Nisan 2024 19:38
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Taksim miting alanı değildir. Muhalefet ve bazı marjinal yapılar, 1 Mayıs'ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor. 1 Mayıs'ı propaganda aracına dönüştürecek terör örgütlerine istismar zemini hazırlanmamalı" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu'nda "Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği" temasıyla gerçekleştirilen 13. Çalışma Meclisi Yemeğinde konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü tebrik ediyorum. Helal rızık peşinde koşan işçilere selamlarımı iletiyorum. Emek veren işçilerimize Allah razı olsun diyorum. Kavganın çatışmanın sembolü olarak görüldü 1 Mayıs. 2008 yılında 1 Mayıs'ı Emek ve Dayanışma Günü ilan ettik. 2009 yılında 1 Mayıs'ı resmi tatil ilan ederek buna son verdik. 2010 yılında da Taksim'de kutlamaya izin verdik. Buna rağmen muhalefet ve bazı marjinal guruplar 1 Mayıs'a gölge düşürmeye çalışıyor. Taksim meydanının mitinge uygun olmadığı herkesin malumu iken bu türdeki dayatmaları doğru bulmuyorum.
Sembolik kutlamalar hariç, Taksim Meydanı'nın miting alanı olmadığı herkesin malumuyken, bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim. İstanbul'da gösteri, miting ve yürüyüş güzergahları bellidir. Geniş çaplı buluşmalar için her iki yakada da miting alanları mevcuttur. İstanbul'da yapılacak kutlamalar için 40 ayrı güzergah belirlenmiştir. Müsaade edilenler dışında bir alanda yürüyüş ve miting düzenlemek iyi niyetli değildir. Gerekli izinler, tedbirler alındığı müddetçe barışçıl protestosunu ve anma programını buralarda özgürce yapabilir. Gün aşırı yaptıkları çağrılarla 1 Mayıs'ı propaganda aracına dönüştürmek isteyen terör örgütlerine istismar zemini hazırlanmamalıdır. Sendikalarımızı ve siyasi partilerimizi 1 Mayıs atmosferine zarar verecek adımlardan uzak durmaya davet ediyorum."
Konuşmasında, Asgari ücrette tarihi artışları, işçi ve işverenlerin azami mutabakatını sağlayarak gerçekleştirdiklerini, net asgari ücreti 2024'te 17 bin 2 liraya yükselttiklerini anımsatan Erdoğan, böylece 2023 Temmuz ayına göre yüzde 49, Ocak ayına göre yüzde 100 artış yaptıklarını anlattı.
Erdoğan, 2016 yılında başlattıkları Asgari Ücret Desteğini 2024 yılı için sigortalı başına aylık 700 liraya yükselttiklerini hatırlatarak, asgari ücretten alınan vergilerin kaldırılması uygulamasıyla, tüm gelir gruplarına asgari ücrete kadar olan kazançlar için vergi muafiyeti getirdiklerini kaydetti.
Türkiye'nin istihdam rakamlarında da tarihinin en yüksek seviyesine ulaştığını vurgulayan Erdoğan, "İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi. Son verilere göre, işsizlik oranı yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşti. Bir önceki yıla göre, yani son bir yılda iş gücü sayısı 775 bin kişi, istihdam sayısı 1 milyon 156 bin kişi arttı. Gelecekte işsizlik oranlarının daha da aşağıya ineceğine inanıyorum." dedi.
Esnafın, zanaatkarların, ustaların yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi olduğunu aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Öyle ki deprem sonrasında iyice hareketlenen inşaat sektöründeki işçi ve usta eksikliği sebebiyle çalışmalar olması gerekenden daha yavaş ilerliyor. Bugün işini büyütmek, üretimini artırmak, yani iş alanlarına açılmak isteyen firmalarımızın en büyük endişe kaynağı kalifiye eleman kıtlığıdır. Özel sektörümüz çalıştıracak personel bulamazken resmi kurumlarımızın kapısında iş başvuruları için uzun kuyruklar oluşmaktadır. Türkiye ekonomisinin geleceği açısından bu iki tablo arasındaki tenakuzu, popülizme tevessül etmeden mutlaka gidermek zorundayız. Çalışma hayatının tarafları olarak mesleki eğitim sistemimizin yeniden gözden geçirilmesi dahil daha kalıcı çözüm yolları geliştirmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemde hükümetimizin önceliklerinden birisi de istihdamda arz-talep dengesinin temini olacaktır. Bu dengenin sağlanması noktasında sizlerin de bizlere gereken desteği vermesini bekliyorum."
Ücretler ve istihdamın yanı sıra sendikal haklar ve özgürlükler alanında da son 21 yılda tarihi nitelikte pek çok adım attıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sendikal ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'yla 1983'te darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu. Ağızlarını her açtıklarında 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı yasalardan şikayet edenlerin değiştirmediği yasaları biz değiştirdik. Memurların toplu sözleşme yapma hakkına anayasal güvence getirerek memurlarımıza toplu sözleşme hakkını verdik. İşçi ve memurlarımızın toplu sözleşme süreçlerini çoğunlukla mutabakatla sonuçlandırdık. 2013 yılında 1 milyon olan sendikalı işçi sayısını bugün itibarıyla 2,5 milyona yükselttik. Sendika üyesi sayısı kamu görevlilerine 3 ayda bir toplu sözleşme ikramiyesi ödenmesine imkan sağladık. Ancak bu kazanım ana muhalefet partisinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından geçtiğimiz aylarda iptal edildi. Düzenlemenin iptali nedeniyle 2 milyonu aşkın memurumuzun aylıklarında 345 liralık düşüş oldu. Bunun takdirini kamu personelimizin en iyi şekilde yapacağı inancındayım."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm dünyayı yaklaşık 3 yıl boyunca derinden sarsan Kovid-19 salgınında işçi ve işverenlerin yanında olduklarını ve bu dönemde prim ödemelerini ertelediklerini söyledi.
İstisnai haller dışında işverenler tarafından işçi çıkarılmasını sınırlandırdıklarını aktaran Erdoğan, kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği uygulamalarıyla milyonlarca çalışana sahip çıktıklarını dile getirdi.
Erdoğan, salgın sonrası istihdamda normale dönüşü teşvik için normalleşme desteği sağladıklarını belirterek, şunları söyledi:
"Müstakil, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve alt düzenlemelerini hayata geçirerek bu alanda önemli bir reforma imza attık. İş kazası oranlarını düşürdük. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki alt işveren işçilerini doğrudan çalıştıkları kurum ve kuruluşlarda sürekli işçi kadrosuna aldık. 2011 ve 2013 yıllarında sayıları 300 bin olan sözleşmeli personelimiz kadroya geçirilmişti. 2023 yılındaki düzenlemeyle de 500 bine yakın sözleşmeli personelimize kadroya geçme hakkı tanıdık. 2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4'e indirdik. Ayrıcalıklı statüleri kaldırarak işçi, memur, esnaf, herkese eşit şartlarda sosyal güvenlik hizmeti verilmesini ilke edindik. Son 21 yılda burada saymaya kalksak saatler sürecek daha pek çok düzenlemeyi, reformu, hakkı ve kolaylığı başarıyla hayata geçirdik."
Türkiye'de ve dünyada çalışma hayatının taraflarını birbirine düşman gösteren bir anlayışa rastladıklarını aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunlar, işçiyle işverenin tıpkı mıknatısın iki farklı ucu gibi asla bir araya gelemeyeceğini, uzlaşmayacağını savunuyorlar. Hatta işçi ve işveren arasındaki işbirliğini, kendi ideolojilerini içinde tehdit kaynağı olarak görüyorlar. Çatışmacı, kavgacı, hayatı sadece dost-düşman ayrımı üzerinden tarif eden bu katı ideolojik yaklaşımın ne ülkemize ne milletimize faydası olur. Çalışma hayatını işçi-işveren, patron-emekçi rekabetine indirmenin doğru ve hakkaniyetli bir tutum olmadığına inanıyorum. Hak mücadelesi, işveren ve sermaye düşmanlığı değildir. İşçinin de işverenin de hakkını aldığı adil bir sistemin tesisi mücadelesidir. İşçinin ücretinin daha alın teri kurumadan verildiği, sanayicinin, üreticinin, işverenin ortaya çıkan katma değerden hak ettiği payı aldığı yapının, kültür ve medeniyet kodlarımıza daha uygun bir sistem olduğu açıktır. Yani ne işçi ezilecek ne de işveren mağdur olacak. Ne emekçinin hakkı gasbedilecek ne de patron ötekileştirilecek. Çalışma hayatının tüm tarafı aynı gemide olduklarının bilinciyle birbirlerine karşı sorumluluk duygusuyla hareket edecek. Çalışma hayatında bu kader ortaklığını tesis ettiğimiz ölçüde ekonominin diğer alanlarında da başarılı olacağımız muhakkaktır."
Erdoğan, işçinin hakkını alamadığını düşündüğü, işverenin, esnafın, sermaye sahibinin kendini güvende hissetmediği, toplum kesimleri arasında duygudaşlığın gelişmediği, zenginin, fakirin halini umursamadığı bir tablodan hayır gelmeyeceğini anlatarak, "Millet olmak, bir olmayı, beraber olmayı, kardeş olmayı, omuz omuza dayanışma içinde hareket etmeyi gerektirir. Bu hakikatler gün gibi ortadayken çalışma hayatı dahil her meseleye siyasetin penceresinden bakanlar olduğunu görüyoruz. Bunların nazarında mağdurun veya failin siyasi kimliği diğer her şeye galebe çalıyor. Öyle ki aynı ideolojik kabileden olunca terör eylemleri ve iş cinayetleri bile önemsiz hale gelebiliyor." dedi.
Geride bırakılan haftalarda milletçe iki büyük acının yaşandığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Beşiktaş'ta ruhsatı sıkıntılı bir gece kulübünde çıkan yangında 29 emekçi kardeşimiz hayatını kaybetti. İstanbul'un göbeğinde işlenen bu iş cinayeti karşısında maalesef işçinin hakkını savunduğunu iddia eden kuruluşların hiçbirinin sesi dahi çıkmadı. İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu. Adeta dillerini yuttular. Sanki 29 insan hem de feci bir şekilde hiç ölmemiş, hiç can vermemiş gibi 'hak, hukuk, adalet, özgürlük' demeye pişkince devam ettiler. Aynı aymazlığa bayramın 2. günü meydana gelen teleferik faciasında da şahit olduk. Sorumlulardan hesap sorulmasını bir yana bıraktım, ellerinden gelse böyle bir rezaleti bizlere yaşatanları baş tacı edeceklerdi. Evlatlarına kavuşma mücadelesi veren Diyarbakır Annelerinden terör örgütünün katlettiği işçilerimize, öğretmenlerimize kadar her konuda benzer vicdansızlığı sergilediler. Sırf aynı ideolojik kaynaktan beslendikleri için terör örgütünün eylemlerini dahi görmezden, duymazdan geldiler. Oysa, hak ve adalet mücadelesi, siyasi ve ideolojik holiganlığa kurban edilemeyecek kadar anlamlı, önemli ve ulvi bir mücadeledir. Söz konusu eğer insansa ve insan hayatıysa diğer her şey ikinci planda kalır. İstanbul Gayrettepe ve Antalya'daki skandallara biz vicdan penceresinden bakıyoruz. İhmal, kasıt veya ihanetten dolayı insanımızın mağduriyetine yol açan herkesin hukuk önünde hesap vermesi için gerekli çabayı gösteriyoruz."
Erdoğan, nihai hedeflerinin bu yüzyılı emeğin, yatırımın, üretimin, istihdamın, büyümenin, kalkınmanın ve refahın yüzyılı yapmak olduğunu vurguladı. Bu amaçla hayata geçirdikleri iş sağlığı ve güvenliği reformunu kararlılıkla uygulamaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Sosyal güvenlik ve prim ödeme bilincini artıracağız. Rehberliği ve gönüllü uyumu ön planda tutacak, risk odaklı denetim kapasitemizi daha da etkinleştireceğiz. Ülkemizin çalışma hayatını Türkiye Yüzyılı vizyonumuza paralel olarak güncelleyecek, eksiklerini giderecek, sorunlarına inşallah çözüm bulacağız. Sizlerin de güçlü desteği ve işbirliğiyle Türkiye Yüzyılı ülkümüzü inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz." diye konuştu.
13. Çalışma Meclisi'nin Türkiye ve millet için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, burada müzakere edilen konu başlıklarından, görüş, talep, beklenti ve önerilerden çıkacak sonuçların, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve hükümet tarafından dikkate alınacağını söyledi.
AYM, Taksim’in 1 Mayıs’a kapatılmasını hak ihlali saydı: "Taksim işçi ve emekçilerin ortak hafızası, kuşaklar boyunca aktarmalı" Anayasa Mahkemesi (AYM), 2014 ve 2015 yılında 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı’nda yapılmasının Valilik kararıyla engellenmesini hak ihlali saydı. “Toplantı ve gösteri yürüyüşü” düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmeden Yüksek Mahkeme, başvuruculara 18’er bin lira tazminat ödenmesine karar verdi. Kararında, Taksim'in işçi ve emekçilerin "ortak hafızası" ve "sembolik değeri" olduğuna vurgu yapan AYM, "Kendisini o kültürün bir parçası olarak gören her kişinin 1 Mayıs günlerinde Taksim Meydanı'nın ifade ettiği anlamı doğrudan tecrübe etmek ve edindiği tecrübeyi kuşaklar boyunca aktarmak için burada bulunma hakkı vardır" dedi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ile Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 2014 ve 2015 yılları 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarının Taksim'de yapılmasını engelleyen Valilik kararlarını AYM’ye taşımıştı. AYM, 2016 yılında yapılan başvuruları gündemine alarak 7 yıl sonra karara bağlamış, karar 15 Aralık 2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmıştı. |
© Tüm hakları saklıdır.