Gündem

Cumartesi Anneleri, 781’inci haftada; öldürülen Metin Can ve Hasan Kaya’nın failleri soruldu

14 Mart 2020 16:55

Cumartesi Anneleri, 781’inci haftasına ulaşan eylemlerinde 1993 yılında Elazığ’da katledilen Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya’nın faillerini sordu. 

1993 yılında Elazığ’da öldürülen Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya’nın faillerinin sorulduğu eyleme Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı. Açıklamayı okuyan İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonu üyesi Sebla Arcan, gözaltında kaybetmenin insanların kimliklerine, ailelerinin temeline ve toplumların yapısına saldıran uluslararası bir suç ve ağır bir insan hakkı ihlali olduğunu ifade etti. Saldırıların asıl amacının muhaliflerin bertaraf edilmesi ve halkların terörize edilerek sindirilmesi olduğunu belirten Arcan, 1993 yılında gözaltında katledilen Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya’nın hikayesini paylaştı.

1993 tarihinde “Acil bir yaralı var!”

Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya’nın yakın iki arkadaş olarak İHD Elazığ Şube’de insan hakları mücadelesini sürdürdüğünü belirten Arcan, yürüttükleri insan hakları faaliyetleri nedeniyle sık sık ölümle tehdit edildiklerini kaydetti.
 
Arcan, “Hak savunuculuğu faaliyetlerinden vazgeçmeleri için her ikisi de ölüm tehditleri alıyordu. 21 Şubat 1993 tarihinde ‘Acil bir yaralı var!’ diyen iki kişi kendileri ile görüşmeye geldi. Yaralıya müdahale etmek amacıyla kendi otomobilleriyle yola çıkan Metin Can ve Hasan Kaya’dan bir daha haber alınamadı. O görüşmede bulunan bir başka İHD yöneticisi, daha sonra bu kişilerden birinin JİTEM adına çalışan itirafçı Ayhan Öztürk olduğunu teşhis edecekti. Hasan ve Metin’in yola çıktığı otomobil 22 Şubat akşamı polise gelen şüpheli araç ihbarı sonucunda Yazıkonak’ta terk edilmiş halde bulundu” diye belirtti.
 
Aileleri ve İHD’nin Derneğinin tüm resmi makamlara başvurduğunu anlatan Arcan, “27 Şubat 1993 tarihinde iki arkadaşın işkence görmüş ve başlarından vurulmuş cansız bedenleri Elazığ- Dersim yolu üzerindeki bir jandarma karakoluna 2 km mesafede yer alan Dinar Köprüsü’nün altında bulundu. Aileler defalarca savcılığa dilekçe ile başvurdu. Başvurularında, oğullarının Yazıkonak’ta telsizli, sivil giyimli polis memurları tarafından gözaltına alınırken görüldüklerini, onları taşıyan aracın yakıt almak üzere durduğu benzin istasyonundaki görevlinin Metin Can’ı tanıdığını, Metin Can’ın da bu görevliye polisler tarafından götürüldüklerini söylediğini belirttiler” dedi.

“Kaya Ailesi davayı AİHM’e taşıdı”

Dönemin basınında Metin Can ve Hasan Kaya’nın öldürülmesinden kamuoyunda “Yeşil” olarak bilinen, aynı zamanda MİT ve JİTEM için önemli bir operasyon elemanı olarak görev yapan Mahmut Yıldırım’ın sorumlu olduğunu yazdığını kaydeden Arcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Bu haberlere göre, Yıldırım Elazığ Emniyeti’nden yardım almıştı. ‘Binbaşı Cem Ersever’in İtirafları’ adlı kitap da bu suçun Yeşil tarafından işlendiğine yer verdi. Bunun üzerine aileler, Elazığ Cumhuriyet Savcılığı’na 21 Şubat 1994 tarihinde bir dilekçe vererek, basında ve yayınlanan kitaplarda oğullarını öldürdüğü söylenen Mahmut Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulundu. Metin Can ve Hasan Kaya Dosyası savcıların verdiği görevsizlik kararı sonucunda Elazığ, Tunceli, Kayseri, Erzincan ve Malatya savcılıkları arasında dolaştı. Ancak hiçbir yerde etkin bir soruşturma yapılmadı ve soruşturma davaya dönüşmedi. Kaya Ailesi davayı AİHM’e taşıdı. Mahkeme, ‘Hasan Kaya ve Metin Can cinayeti ile ilgili yürütülmüş olan soruşturmanın yeterli veya etkili olduğu konusunda tatmin olmamıştır. Soruşturma olayın önemli unsurlarını belirlemede veya iki adama ne olduğu konusuna açıklık getirmede başarısız olmuştur ve faillerin belirlenebilmesi ve tutuklanabilmesi için gerekli özen ve azim ile yürütülmemiştir’ diyerek Türkiye’yi 28 Mart 2002 tarihinde mahkum etti.”
 
Arcan’ın ardından Metin Can’ın kardeşi Akan Can konuştu. 27 yıldır yaşadığı acının hala ilk günkü tazeliğini koruduğunu ifade eden Can, adalet talebini dile getirdi. Can, “O günden bugüne hiçbir şey yapılmadı. Kaybedildiği günlerde de polis annemin yanına gelip gülerek ‘Nerede olduğunu biliyorsun, neden ağlıyorsun?’ diye sordu. Diyecek bir şey bulamıyorum. İnşallah bir gün suçlar cezalandırılır” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’nin yolu sizinle, sizin direnişinizle açılacaktır”

21 Kasım 1980’de gözaltına alınarak kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren ise yaptığı konuşmada, Metin ve Hasan’ın kaybedildiği süreçte İHD Genel Başkanı olan Akın Birdal’ın gönderdiği mektubu okudu. Birdal mektubunda şunları kaydetti:
 
“Av. Metin Can ve Dr. Hasan Kaya’nın katledilişlerinin üzerinden 27 yıl geçti. Metin ve Hasan, bizim insan hakları ve barış mücadelemizde iki yol arkadaşlarımızdı. Birçok arkadaşımız gibi onlarda bu yolda öldürüldüler. Bugün de Selçuk Mızraklı ve Raci Bilici gibi, hak ve barış savunucuları ağır hapis cezalarına çarptırılıyorlar. Metin ve Hasan kaybedildiklerinde, aileleri ile birlikte her yere başvurduk, kapılarını çaldık. Sonunda bize söz verdiler. ‘Birkaç gün sonra evlerine dönecekler’ dediler. Kimlerin kaybettiklerini biliyorlardı. Döndüler, işkence edilmiş cansız bedenleri ile döndüler. Metin’i ve Hasan’ı Elazığ’da sonsuzluğa uğurladık. Birçok kaybımıza bu görevi de yerine getiremedik. Onları unutmadık, unutturmayacağız da. Kayıplarımız ve onlar, bizim yürüyüşümüzün bugün de cesaretini, kararlılığını ve kaynağım oluşturuyorlar. Ama katillerini de, faillerini de, söz verenleri de unutmayacağız. Bir yandan bunların yargılanmasının mücadelesini verirken, diğer yandan da, eşitlik ve özgürlük için barış ve adalet için verilen mücadelenin bedellerinin böyle yazılmayacağı bir coğrafyanın inşasına çalışacağız.
 
Sevgili Anneler, Sevgili Aileler, sizlerin bu yoldaki demokratik, barışçıl itirazınız ve kayıplarınızı arayışınızda ki kararlılığınız herkese büyük örnek oluşturmaktadır. Ve önünüze çıkarılan barikatlarda er geç aşılacaktır. İnsanların ve adaletin kaybedilmediği bir Türkiye’nin yolu sizinle, sizin direnişinizle açılacaktır. Sizleri saygı ve özlemle selamlıyorum.”
 
Konuşmaların ardından yeniden söz alan Arcan, Koronavirüs salgını tehdidi nedeniyle bir sonraki hafta gerçekleştirecekleri eylemlerinin sembolik katılımla gerçekleştirileceğini duyurdu. (MA)