Gündem

CHP'li Erdoğdu: Hükümet ve Sayıştay... Artık ikisi birlikte var olamaz

CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, hükümetin Sayıştay'ı yıkmak için her yolu denediğini ancak uluslararası tepkiler nedeniyle girişimlerin durduğuu iddia etti

16 Aralık 2013 13:40

CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, son günlerin yoğun tartışma konusu Sayıştay denetimleri ile ilgili büyük çapta yolsuzlukların gizlenmeye çalışıldığını iddia etti. Sayıştay denetiminin hükümet için önemli bir sorun teşkil ettiğini savunan Erdoğdu, "Hükümet ile Sayıştay arasında bir varlık-yokluk ilişkisi var. Biri diğerini kesinlikle yok edecek. Herkes hükümet ile cemaat üzerinden tartışıyor. Ama asıl gerilim Sayıştay-hükümet ilişkisinde. İkisi birlikte var olamaz. Hükümet bu nedenle Sayıştay’ı yıkmak için her yolu deniyor" ifadesini kullandı.

Gazeteci Çiğdem Toker Sayıştay ve yolsuzluk iddialarını, Hazine Kontrolörlüğü yapmış olan CHP milletvekili Aykut Erdoğdu'ya sordu. Erdoğdu, son günlerde Türkiye'nin birçok yerinde yaşanan elektrik kesintilerinin de yolsuzlukla lgili olduğunu söyledi. Alınmayan gaz için de para ödendiğini iddia eden Erdoğdu, "Formül değişikliğinden dolayı net zarar 526 milyon dolar. Aslında anlaşma çok net. Gaz fiyatı, 70 doların altına inemiyor, 120 doların üzerine çıkamıyor. Kullanılmayan gaz ihraç edilebiliyor. Enerji Bakanı Yıldız 120 dolar bandını bozdu. Fiyat 400 dolara kadar çıktı. Azerbaycan’a 1.4 milyar dolar fiyat farkı ödemesi yapıldı. İhraç hakkımızdan vazgeçtik. Yeni Mavi Akım’ın bitiş tarihi 2026. Bu tarihten sonra uygulamaya konulan fiyat formülü arasındaki fark nedeniyle BOTAŞ aleyhine 526 milyon dolar zarar oluştu" dedi.

Çiğdem Toker'in Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan söyleşi şöyle:

Bu kavga nerede ve neden başladı?

Sayıştay’ın en önemli yolsuzluk tespitleri hiç olmaması gereken bir yerde çıktı; Maliye Bakanlığı’nda. Vergi uzlaşma tutanaklarında.

Nasıl bir yolsuzluk?

Bize bir ihbar mektubu ulaştı. Büyük ihtimalle Maliye bürokratları tarafından yazılmış. 20’ye yakın şirket listelenmiş. Ortak özellikleri, AKP’ye açık siyasal destek vermeleri. Referandumda "evet" kampanyası yapanlar, kamu ihaleleri, özelleştirmelerden en çok pay alanlar. Vergi borçları uzlaşma ile düşürülmüş.

"Uzlaşma" yasal bir müessese değil mi?Uzlaşma Komisyonları’nın takdir yetkisi yok mu? Vergi borcunu sıfırlayabilir bile...

Doğru. Ama uzlaşma, vergi cezalarında, tarhiyatta olur. Burada ise mesela 3 yıl sonra ödenecek geçici vergi bile dahil. Yüzde 90 oranında düşürülmüş.

İhbar mektubuna nasıl güvendiniz?

Çünkü sonra resmi rapor olarak da geldi, biliyoruz. Bürokratların söylediğine göre, aralarında şöyle bir konuşma geçmiş. Bizler bu kadar yüksek bir indirimin, yolsuzluk anlamına geleceğini söyledik. Ama o dönem işin başındaki en yüksek bürokrat bize, "Siz bu işin hikmetini anlamazsınız. Ulvi amaçlar var" dediler. Biz de "Hiçbir ulvi amacın yetim hakkını yedirilmesini gerektiremeyeceğini" söyledik.


'Suç ortaklığı bozulunca yasa değiştirildi'

 

Bu açıklıkta mı anlatılıyor?

Evet. Hatta aynı ihbar mektubu Sayıştay’a da gitmiş. Sayıştay da Maliye’deki incelemesinde tutanakları istiyor. Kıyamet de buradan kopuyor. Maliye bürokratları, tutanakların vergi mahremiyeti kapsamında olduğunu söyleyip “inceletmeyiz” diyor. Oysa Sayıştay, gizli dahi olsa, her şeyi inceleyebilir. Israr ediliyor. Bunun üzerine Maliye bürokratları, konuyu siyasilere iletiyor.

Şikâyet mi, neden?

Çünkü hiçbir organize suç, siyasetçi planlamadıysa bürokratlar tarafından işlenemez. Sonuçta bir suç ortaklığı. Olay siyasetçiye gidince, suç ortaklığı bozulmasın diye Sayıştay kanunu değiştirildi. Bunu kendileri de söylüyor. Ankara’da bilmeyen, konuşmayan yok.

Fakat Maliye Bakanı, Sayıştay’a 25 milyon belge gönderdik diyor?

Ağrı’daki memurun harcırah işleminin, bilgisayara toner alınmasını bilmenin, topluma faydası yok ki. Bilmemiz gerekenler, Milli Emlak’ta yapılan satışlar, işleme konmayan vergi raporları, en önemlisi de uzlaşma tutanakları. Bu tutanakları yolsuzluğun kapısı gibi düşünün. İçeriye girince bir sürü şeyle karşılaşacaksınız.

 

'Hükümet Sayıştay’ı yıkmak için her yolu deniyor'

 

Tutanak aşamasında gelip Meclis’ten geçirilen yasa iptal edildi değil mi?

Evet, uzlaşma tutanaklarını isteyince aniden yasa getirdiler. Magna Carta döneminde bile olmayan bir yasaydı. Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. İptal edildi. Sorun da ortada. Sayıştay incelemek istiyor. Onun için hükümet ile Sayıştay arasında bir varlık-yokluk ilişkisi var. Biri diğerini kesinlikle yok edecek. Herkes hükümet ile cemaat üzerinden tartışıyor. Ama asıl gerilim Sayıştay-hükümet ilişkisinde. İkisi birlikte var olamaz. Hükümet bu nedenle Sayıştay’ı yıkmak için her yolu deniyor. Bu kez de acilen ikinci bir teklif hazırlandı. Ama bu kez tepki genişledi. Uluslararası kuruluşlar, AB, Dünya Bankası. Hatta 600 milyon dolarlık kredi tehlikeye girdi. Bu tepkiler girişimi durdurdu.

Girişim durduysa biz neyi tartışıyoruz?

Durdu ama raporlar, Sayıştay’da kurulan bir komisyon tarafından budandı. Kemal Bey kürsüde gösteriyor ya. Bir elinde asıl rapor; diğerinde altı sayfa. AKP’liler, raporun Meclis’e geldiğine inandırılıyor. Oysa gelen, bir rapor değil, “raporu yazamadıklarına ilişkin görüş bildirmeme yazısı”dır. Ben de bu teknik terimi anlatmaya çalışıyorum. “Görüş bildirmeme”, denetim lisanındaki en ağır şeydir. Anlamı da şudur: "Bana inceletmediler, raporu yazamadım. O yüzden görüş bildirmiyorum."

Ama Sayıştay Başkanı, Plan-Bütçe Komisyonu’nda “Raporlarımızın arkasındayız” dedi?

Sayın başkan o gün, hayatının en zor günlerinden birini yaşadı. Çünkü böyle söylemek zorunda bırakıldı. Ben de denetçi kökenliyim. Sayıştay başkanı böyle söyledikten sonra, o kuruma gidip kimsenin yüzüne bakamaması gerekir. Kişiliğine hiçbir şey söylemem ama önceki görevi zaten bağımsızlığını yok etmiştir. (Albayrak grubu) .

AKP Grup Başkanvekili Canikli de Meclis’te bu durumu savundu?

Zaten üzücü olan Nurettin Canikli gibi müfettiş kökenli bir siyasetçinin bunu savunması. Gerçekleri bilerek eğip büküyor. Yaptıkları savunmanın inandırıcı olmadığını kendileri de biliyor. Onun için AKP ile Sayıştay arasında varlık yokluk savaşı. Halkımızın, cemaatin yayımlayacağı değil, kamu zararı belgelerine ihtiyacı var. 


'Kirli pazarlıklar'

 

Almadığımız gaz için de ödeme yapıldığını ifade etmiştiniz?

Bütün ekonomik girdileri en çok etkileyen doğalgaz. Ve formül değişikliğinden dolayı net zarar 526 milyon dolar. Aslında anlaşma çok net. Gaz fiyatı, 70 doların altına inemiyor, 120 doların üzerine çıkamıyor. Kullanılmayan gaz ihraç edilebiliyor. Birçok hüküm var. Enerji Bakanı Taner Yıldız 120 dolar bandını bozdu. Fiyat 400 dolara kadar çıktı. Azerbaycan’a 1.4 milyar dolar fiyat farkı ödemesi yapıldı. (BOTAŞ raporunun 51. sayfasında.) İhraç hakkımızdan vazgeçtik. Yeni Mavi Akım’ın bitiş tarihi 2026. Bu tarihten sonra uygulamaya konulan fiyat formülü arasındaki fark nedeniyle BOTAŞ aleyhine 526 milyon dolar zarar oluştu. Denetçi, “2026’ya kadar” diye, toplam zararın büyüklüğünü anlatmak istiyor ama korkusundan açık yazamıyor. Bu anlaşmaların arkasında çok kirli pazarlıklar olduğunu düşünüyorum.

“Kirli pazarlık” derken?

Başbakan ile Putin, Soçi’de 9 saat ne görüştü, bilmek hakkımız değil mi? Neden Socar’ın doğalgaz şirketi Remzi Gür ile, Fettah Tamince ile, Fatih Baltacı ile ortak? Üç ismin ortak özelliği Başbakan’a çok yakın isimler olması değil mi?


'Devlet kendi kömürünü ihalesiz ve fahiş fiyata aldı'

 

Hazine’deyken TKİ’deki görev zararını raporladınız. Halen sürüyor mu?

Enerji bütün sektörlerin en önemli girdisi. Hepsi suiistimallere bulaştırıldı. Kömür madenleri, önce isli, nemli diye itibarsızlaştırıldı. Sonra yağma başladı. Çorum-Dodurga, Şırnak’taki Asfaltit, Eskişehir Mihalıççık, Çayırhan. Her biri ayrı dosya. Madenleri ele geçirdikten sonra, fakire kömür vereceğiz dediler. Kömür nereden alınacak? Yandaştan. Bu zihniyet gerçek fiyattan alır mı? Asla. Yandaşın para kazanması için ihalesiz kömür almaları gerekiyor. Bunu yaptılar. Devlet kendi kömürünü ihalesiz ve fahiş bir fiyatla almaya başladı. Normalde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’nun ihale açması gerekirken, TKİ’den doğrudan aldılar. Görev zararı son on yılda 2.5 milyar dolara ulaştı. Yolsuzluğu ilk ortaya çıkardığımda Hazine’deydim. Hazine Bakanı Mehmet Şimşek. Enerji Bakanı Hilmi Güler, Ali Babacan Dışişleri Bakanı. Taner Yıldız Başbakan danışmanı. Hepsi, “Yolsuzluğun üzerine gideceğiz” dedi. Ama sadece benim üzerime geldiler.

Peki bu tablo nasıl düzelir?

Dünyada STAR (Stolen Assets Recovery) diye bir girişim başladı: Çalınan kamu varlıklarını geri alma projesi. Türkiye de bunu başlatmalı. Tüm mevzuat yeniden ele alınmalı. Ancak böyle yapılırsa çocuklarımızın değilse bile torunlarımızın geleceğini kurtarabiliriz.

 

'Hanefi Avcı ortaya çıkardı perişan ettiler'

 

Son elektrik kesintilerinin de doğalgazdaki yoğun kullanımla değil, yine yolsuzluklarla ilgili olduğunu söylediniz?

Gaz getirmek büyük yatırım. Müşteri çok, anlaşma 25 yıllık. Denizin altına, dağlara hat döşeyeceği için kontrata “al ya da öde” maddesi konuyor. Normal ekonomilerde, “10 yılda şu kadar büyünürse şu kadar gaz alınmalı” diye makul hesaplar yapmak lazım. Doğalgazda yazın talep düşüyor. Onun için yazın gazı depolamak lazım. Tuz Gölü Yeraltı Depolama Sistemi bunun içindi. Ama bir çete ortaya çıktı. Ortaya çıkaran da Hanefi Avcı. Avcı’yı perişan ettiler. Öyle bir çete ki, her bir ihale iki katına çıkıyor ve rant aralarında bölüşülüyor. Sadece para değil, muhafazakâr bir yapı nasıl kaldırır dediğiniz pek çok rüşvet konusu belgelere geçmiş durumda. Tuz Gölü Depolama Tesisi projesi, bu çete nedeniyle 10 yıldır bitmiyor. İhaleler sonuçlanmıyor. Dünya Bankası’ndan 280 milyon Avro kredi alınıyor. Krediyi kullanamıyoruz. 11 milyon TL de taahhüt ücreti ödüyoruz. Üstelik ihale verilemediği için kredi iptal ediliyor.

Belgeli mi?

Elbette, Sayıştay’ın EÜAŞ raporunda var. Bu kadar da değil. Mavi Akım soruşturmasının bir kısmı da Çorum, Hanak ve Erzincan’daki üç kompresor istasyonundaki ihale yolsuzluklarıdır. Eğer bu ihalelere fesat karıştırılmasaydı, doğalgaz hattında basınç düşmesi sorunu yaşanmazdı.  

İlgili Haberler