20 Ağustos 2021 16:52
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Taliban ile ilgili açıklamalarına ilişkin, “Taliban’ı meşrulaştırmaya kalkıyor. Allah aşkına! Size Taliban’ı meşrulaştırma görevini kim verdi? Askerimiz Taliban’a destek için orada olacaksa, acaba kime karşı olacak? Yanlış yapıyorsunuz! Size düşen Afganistan’da taraf olmak değildir. Taliban şakşakçılığından fayda gelmez” uyarısını yaptı.
İzmir'de basın toplantısı düzenleyen Öztrak'ın açıklamaları şöyle:
Devlet yönetimindeki kriz; gün geliyor canımızı alıyor, gün geliyor malımıza çöküyor, gün geliyor geleceğimizi çalıyor, gün geliyor devletimizin namusu olan sınırlarımızı tehdit ediyor. Gören gözler, hisseden kalpler için apaçık deliller ortada. Son bir ayda yaşadıklarımıza bir bakın… Bir yanda; kendi şatafatı ve sözde itibarı için 13 uçaklık filo kuran, diğer yanda; ülkesinin güzelim ormanları için devlete tek bir yangın söndürme uçağı bile almayan, himayesindeki Türk Hava Kurumu’nun ‘ateş kuşlarını’, hangarlarda çürüten bir kibir abidesi var. Sonuç; 20 yılda yanan kadar ormanımız, iki haftada yanıyor. Sekiz yurttaşımız, alevlerde can verdi. Yunanistan’da da orman yangını oldu. Yangın helikopterlerini hazır edemeyen komutan, yangınlara zamanında müdahale edemeyen bakan yardımcısı, çıktı istifa etti. Yetmedi, Yunan Başbakanı; Yunan halkından zararları engelleyemediği için özür diledi. Erdoğan ve hükümeti ise geçtik özür dilemeyi, bir yanda ‘yangınla mücadelede en başarılı biziz’ diye caka satarken, diğer yanda on parmaklarında on kara, suçlamadıkları kimseyi bırakmadılar. Kayıplarımızdan dolayı, ne Erdoğan’ın, ne de hükümetinin yüzü kızardı. Ölen öldüğüyle, yanan yandığı ile kaldı.
Erdoğan sen, ben bizim oğlan; topladığı besleme kalemlerin çanak sorularına, önceden hazırlanıp, arkaya asılmış cevapları okuyor. ‘Dere yatağıyla oynamışlar’ diyor. Kim oynamış? Bu ülkede hükümet kim? Bu memleketi kim yönetiyor? Beyefendi kimi, kime şikâyet ediyorsunuz? Dere yatağıyla kim oynadı? Buna kim göz yumdu? Dere yatağıyla oynayanlara ne yapacaksınız? Sorumluları yargıya teslim edecek misiniz? Elbette hiçbir şey yapmayacaksınız. Ölen öldüğüyle, kalan da acısıyla kalacak. İş ABD Başkanıyla görüşmeye gelince, ‘illa Dışişleri yetkilisinin olması mı lazım, ben var mıyım orada, Dışişleri kime bağlı, bana bağlı’ diye afra tafra yapacaksın ama iş, ormanlardaki yangınları söndüremeye gelince, ‘itfaiyeleriniz neredeydi’ diyerek, belediyelerimizden hesap sormaya kalkacaksın. Sel felaketine uğrayan yerlerde de ‘dere yatağıyla oynamışlar’ diyerek havaya bakacaksın. Beyefendi siz milletin üstüne çay paketi atarken, bizim belediyelerimiz, Genel Başkan’ımızın direktifleriyle yangına su atıyordu. İstanbul’dan, Ankara’dan, Tekirdağ’dan, Mersin’den, Adana’dan yurdun dört bir yanından tüm belediyelerimiz, Antalya’ya, Muğla’ya yanan ormanlar için yardıma koştu. 267 araç 792 personelle yangın söndürmeye destek verdi. Felaketzedelere; içme suyu, gıda, hayvan yemi/maması, mobil mutfak TIR’ları, beyaz eşya, ev eşyası, kıyafet ve çeşitli malzemeler gönderdiler. Belediyelerimiz aynı şekilde, sel felaketinin yaralarını sarmak için de canla başla çalıştılar.
‘Biz ne zaman birlik olacağız’ diye soruyor. Cevap çok basit. Türkiye’nin varlığını ve birliğini temsil edecek, tarafsızlık yeminine sadık kalacak, 84 milyonu kucaklayacak, öfke ve nefretle değil, herkesle sevgi ve nezaket diliyle konuşacak, 13. cumhurbaşkanımızı seçtiğimiz zaman. Merak etmesin. Allah’ın izniyle, milletimizin teveccühüyle, birlik ve dirliğimizin sağlanacağı, milletimizin bahtının açılacağı, o günlere az kaldı.
Bu ülkede, ‘128 milyar dolar nerede’ diye pankart asmak suç olmuştu. Şimdi de ‘sınır namustur’ diye pankart asmak suç oldu. Ama kafa koparan, kadınları köleleştiren, hukukumuza göre hala terörist olan, Taliban’a yağcılık yapmak suç değil. Aylardır genç Afgan erkeklerinden oluşan taburlar, son derece düzenli, son derece organize bir şekilde, akın akın ülkemize geliyor. Milletimiz sesini yükseltene, Genel Başkan’ımız bu işgale sert tepki gösterene kadar, Erdoğan bu organize işgal girişimine sessiz kaldı. Beyefendi şimdi yavaş yavaş, pabucun pahalı olduğunu anlamaya başladı. Birkaç gün önce, ‘finansı iyi yönettiğimiz için mültecileri almaya devam edeceğiz’ derken, dün çıktı, ‘Türkiye’nin Avrupa’nın mülteci ambarı olmak gibi bir görevi, sorumluluğu, mecburiyeti yoktur’ deyiverdi. Bel kıran çark bu değildir de nedir? Geçmiş olsun. Adama ‘Badel harabül Basra’ derler. Yani milyonlarca sığınmacı ülkemize geldikten sonra, Basra harap olduktan sonra… Bir de dün çıkmış, ‘düzensiz göçmenlerin huzursuzluk yarattığının farkındayız’ diyor. Akşam yemeğinden sonra günaydın. Siz bu insanların akın akın ülkemize gelmemesi için gelenlerin huzursuzluk yaratmaması için ne yaptınız? Siz tüm meselelerde olduğu gibi sığınmacı meselesini yönetemediniz, o zaman da huzursuzluk çıkar. Türkiye Erdoğan hükümetlerinin yanlış hesap ve politikaları sayesinde dünya üzerinde en fazla sığınmacı ve göçmene ev sahipliği yapan ülke oldu. 2016’da; 6 milyar Avro karşılığında, Türkiye’yi Avrupa’nın göçmen ve mülteci gettosu yapmak için Avrupa Birliği’yle el sıkışan; Genel Başkanımız değildi, CHP de değildi. Sizdiniz siz, Sayın Erdoğan.
Şimdi bazı Alman milletvekilleri, ‘parayı biz verdik” diyerek, bu meselelerde, sosyal medyadan ahkâm kesip, rahat rahat küstahlık yapabiliyor ama nedense hükümetin gıkı çıkmıyor. Çünkü parayı veren, gerçekten düdüğü çalıyor. Avrupa, Türkiye’yi bir mülteci ambarı gibi kullanıyor. Hükümetin yaptığı gibi sığınmacıları, mültecileri kontrolsüz şekilde almıyor. İlkin ekonomisinin, sosyal dengelerinin kaç mülteciyi taşıyabileceğine karar veriyor. ‘Benim vatandaşlarımın güvenliğini ve rahatlığını önceliklidir’ diyor. Alacaklarına sıkı bir güvenlik kontrolü uyguluyor. Terör, uyuşturucu gibi güvenlik sorunu olanları hiç almıyor. Avrupa’ya uyum sağlayamayacakları da almıyor. Avrupa, meslek sahibi olanları, parası olanları, uyum sağlayacakları seçiyor, kalanları da bize yani Türkiye’ye bırakıyor. Avrupa bunları yaparken, Erdoğan son on yılda ne yaptı? Sınırlarımızı sonuna kadar açtı Suriye’ye açık kapı politikası uyguladı. Gelenleri şehirlerimize sahipsiz bir şekilde gönderdi. Şehirlerimizde Suriyeli gettoları oluştu. Gelenler patronlar için ucuz işgücü, mafya ve çeteler için insan kaynağı, terör örgütleri için eleman deposu oldu. Erdoğan sığınmacılar ile bu ülkenin yurttaşlarını ucuz işçilikte ve yoksullukta eşitledi. Tüm bunların üzerini de ‘ümmet kardeşliği’, ‘muhacir-ensar’ laflarıyla örtmeye çalıştı ama günün sonunda bu lafların milletin karnının doyurmadığını gördü. Şimdi çıkmış, ‘Türkiye’ye sosyal uyum sağlayamayan Suriyelileri, kendi ülkelerindeki iyileşmeye paralel şekilde, evlerine döndürmeye yardımcı olmak da sorumluluğumuzun gereğidir’ diyor. Çarkın bu kadarına da pes…
Taliban’ın Kabil’e hızla girmesiyle beraber, Erdoğan’ın Biden ile gizli saklı yürüttüğü, Kabil Havalimanı’na Mehmetçiğimizi nöbetçi yazdırma planı şimdilik suya düştü. Ama BOP Eş Başkanı Erdoğan, egemen güçlerin Afganistan’daki taşeronluğunu kapmak için, oldukça çok kararlı görünüyor. Hukukumuza göre Taliban hala terörist bir örgüt. Son 20 yıldır, Taliban’a karşı kurulan koalisyonda yer alan, Taliban’ı terör örgütü ilan eden, Taliban liderlerinin mal varlığına el koymak için, TBMM’den yasalar çıkaran Erdoğan’ın teröristlerle el sıkışmak için gösterdiği heyecan da neyin nesi? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu… Erdoğan, sokakta infaz yapan, kadınları köle eden Taliban ile temas kurabilmek için çırpınıyor. ‘Birbirimizi anlarız’, ‘Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanımız yok’, ‘Liderleriyle görüşebilirim’ diyebiliyor. ‘Türkiye’nin Afganistan’daki askeri varlığı yeni yönetimin uluslararası alanda elini güçlendirir’ diyerek, Taliban’ı meşrulaştırmaya kalkıyor. Allah aşkına. Size Taliban’ı meşrulaştırma görevini kim verdi? Askerimiz Taliban’a destek için orada olacaksa, acaba kime karşı olacak? Sizi bir kere daha uyarıyoruz: Yanlış yapıyorsunuz. Size düşen Afganistan’da taraf olmak değildir. Taliban şakşakçılığından fayda gelmez. Türkiye tüm Afgan halkını kucaklamalıdır. Ancak o zaman sorunun çözümüne katkımız olur. Erdoğan hem milletimizin aklıyla alay ediyor. Hem de Taliban’ın gadrine ve zulmüne uğramış, tüm Afganların kalbini kırıyor. 648 askerimiz hala Afganistan’da. TBMM, NATO görevi kapsamında, Mehmetçiğimizin Afganistan’a gitmesine izin vermişti. NATO’nun buradaki görevi, 1 Eylül’de resmen bitiyor. TBMM’nin hükümete verdiği izin de 1 Eylül’de fiilen sona eriyor. Taliban da ‘1 Eylül’e kadar askerlerinizi çekin’ diyor. Artık daha fazla oyalanmayın. 648 askerimizi ülkemize sağ salim geri getirin. Aksi halde Mehmetçiğimizin burnu kanarsa, sorumlusu siz olacaksınız.
Bugün, Erdoğan cuma namazı çıkışında cami önünde yine bazı açıklamalar yapmış. Çaresizlik çukuru içinde debelenen siyaseten söyleyecek sözü kalmayan Erdoğan, burada yine Sayın Genel Başkan’ımıza hakaretlerde bulunmuş. Zaten tek bildikleri saldırmak, hakaret etmek… Kendisini hakaretleriyle baş başa bırakıyoruz ama şunu da ifade etmeden geçmeyelim. Bu dil, korkusunu bastırmak için mezarlıkta ıslık çalanların dilidir. Fakat siyasi ömrünü tamamlamış bu zevat için korkunun ecele faydası yok.”
Öztrak, basın mensuplarından gelen sorulara da yanıt verdi.
28 Şubat davasındaki gelişmelerle ilgili değerlendirmesi istenen Öztrak, “Millet iradesi üzerinde hiçbir iradeyi kabul etmeyiz. Hiçbir müdahalenin yanında, yakınında olmayız. Bu süreçte soruşturmayı başlatan savcı, meslekten ihraç edilmiş. Kararı veren hâkimler içinde FETÖ’den mahkum olan var. Böyle bir yapıda ortaya çıkan cezaların tatbik edilme noktasına gelmesi milletin vicdanını yaralar. Onun için bu dava yeniden başlatılmalıdır” dedi.
HDP ile ittifak olup olmayacağına ilişkin soruya Öztrak, “Baştan beri söylüyoruz. CHP’nin içinde olduğu Millet İttifakı’nın kimlerle beraber olduğu bellidir. Bu ittifak iktidara yürüyor. Biz bu işlerin iyi gitmediğini gören AK Partili kardeşlerimizin de diğer tüm partideki yurttaşlarımızın da oylarına talibiz” dedi.
Erdoğan ile Biden arasında Afganistan konusunda anlaşma yapıldığı iddialarının kanıtı olup olmadığına yönelik soruya Öztrak, “Biden bu son zirvede, bu konuyu Avrupa’nın birçok ülkesiyle görüşmüş. Ülkelerin yöneticileri açıklıyor. ABD Dışişleri Bakanı Sözcüsü’nün ‘Biden, en üst seviyelerde görüşmelerde bulundu.’ Afgan göçünün görüşülmemesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Kanıtlar ortada. Kanıtlar, ABD kurumlarının web sayfaları ve diğer ülke liderlerinin yapmış olduğu açıklamalar” yanıtı verdi.
© Tüm hakları saklıdır.