Gündem

Erdoğan: Türkiye, Avrupa'nın mülteci ambarı değil

Kabine toplantısının ardından konuşan Cumhurbaşkanı, afetler, aşılama çalışmaları ve mülteci meselesine ilişkin açıklamalarda bulundu

19 Ağustos 2021 19:26

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Taliban'ın Afganistan'ın kontrolünü ele geçirmesinin ardından başlayan göç akınına değinirken, "Bir süredir de Güney Asyadaki istikrarsızlık ve yoksulluktan kaçarak, çoğu da buradan Avrupaya geçmek için ülkemize gelenler bulunuyor. Türkiye herkesin dilediği gibi hareket edebileceği sahipsiz bir ülke değildir" dedi. Erdoğan, Avrupa'ya Afgan mülteciler için çağrıda bulunurken, "Türkiye'nin Avrupa'nın mülteci ambarı olmak gibi bir görevi, sorumluluğu, mecburiyeti yoktur" ifadesini kullandı. Türkiye'de yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgınına karşı aşılama çalışmalarına da değinen Erdoğan, aşı olmayanlara bazı noktalarda PCR testi zorunluluğu geldiğini belirtti. Erdoğan, "Okullarda 6 Eylül'de yüz yüze eğitimin başlamasıyla birlikte henüz aşı olmamış öğretmen ve diğer personelin haftada en az 2 defa PCR testi yaptırmasını isteyeceğiz. Aşı olmayan üniversite öğrencimiz ve çalışanlarımızdan da düzenli PCR testi yaptırmalarını talep edeceğiz. Uçak ve otobüs yolculuğu, sinema, konser gibi faaliyetler için de zorunlu PCR testi uygulamasını devreye alacağız" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5,5 saat süren toplantının ardından açıklamalarda bulundu. Erdoğan, bir süredir ABD'nin Afganistan'dan çekilişi sonrasında Türkiye'nin inisiyatif üstlenme konusunda çeşitli görüşmeler yaptığını hatırlatarak "Henüz bu görüşmelerimiz neticelenmeden Taliban ülkenin kontrolünü aldı. Gerekirse Taliban'ın kuracağı hükümetle de görüşüp ortak gündemlerimizi konuşacağız" dedi.

Türkiye'ye doğru gelen göç akınına karşı da önlem alındığını savunan Erdoğan, "İran sınırımızı göç, kaçakçılık ve terör faaliyetlerine karşı güvenlik duvarı, kanal ve elektronik sistemlerle kontrol altına alma çalışmalarında sona gelmekteyiz" dedi. Erdoğan, 'düzensiz göçmen'lerin Avrupa'ya geçmek istediğini söylerken, "Türkiye'nin Avrupa'nın mülteci ambarı olmak gibi bir görevi, sorumluluğu, mecburiyeti yoktur. Avrupalı dostlarımıza hatırlatmamız gerekiyor, milyonlarca insanın cazibe merkezi haline gelen Avrupa sırf kendi vatandaşlarının güvenliği ve refahı için sınırlarını kapatarak bunun dışında kalamaz" ifadesini kullandı.

Aşı olmayanlara bazı yerlerde PCR testi zorunluluğu

Türkiye'de toplam 87 milyon doz Covid-19 aşısı yapıldığını vurgulayan Erdoğan, aşı yaptırmayan vatandaşların bazı yerlerde haftada iki kez PCR testi olmak zorunda olduğunu açıkladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın devlet hastanelerinde ücretsiz yapılabileceğini vurguladığı PCR testlerinin zorunlu olacağı yerler şöyle:

  • Yüz yüze eğitimin başlamasıyla birlikte aşı olmamış öğretmen ve diğer personel
  • Aşı olmayan üniversite öğrencileri ve çalışanları
  • Uçak ve şehirlerarası otobüs yolculuğu, sinema, konser gibi faaliyetler

"Ülkemizde zorlamaya ihtiyaç duyulmadan, vatandaşlarımızın kendi istekleriyle aşılarını olacaklarına inanıyoruz" diyen Erdoğan, ilerleyen günlerde aşı olan vatandaşların sayısının artacağını belirtti.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Bir süredir maruz kaldığımız kuraklık ve yangın sebebiyle üzüntülü günler geçiriyoruz. Ülkemizdeki yangınların bir kısmında terör şüphesi olsa da, afetlerle karşı karşıyayız. Orman yangınları küresel bir sorun haline de gelmiş durumda.

Manavgat'ta başlayan ve giderek yayılan yangınlara karşı devletimiz ilk andan itibaren mücadele etmiş ve bu büyük afetin üstesinden gelmiştir.

Ülkemizde 2021 yılında 54 farklı ilimizde çıkan yangınlarda yaklaşık 150 bin hektarlık alanı etkilemiştir. Tarihimizin en büyük yangınlarında zarar gören alanların 82 bin hektarı Antalya'da, 62 bin hektarı Muğla'dadır. Avrupa'nın pek çok ülkesi de yangınlarla boğuşmaktadır. Ülkemizin yangınlarının en azından bir kısmında terör örgütlerinin sabotaj şüphesi olmakla beraber genel bir afetle karşı karşıya olduğumuz açıktır. 40 dereceyi bulan hava sıcaklığı, 80 kilometreyi bulan rüzgar hızı ve nem oranı seviyesi nedeniyle yangınların önüne geçilmekte zorlanılmıştır.

"En son Köyceğiz'le birlikte büyük yangınların tamamı kontrol altına alınmıştır, soğutma çalışmaları sürmektedir. Sadece 28 Temmuz'dan sonra başlayan yangınlarda ormanların yanı sıra 72 bin dekar ekili ve dikili alan, bin dekara yakın sera, 2 bin 600 tarımsal yapıt zarar görmüştür. Yangınların en yoğun olduğu dönemde Türkiye'ye uçak ve helikopter dahil çeşitli araçlar dahil yangın söndürme ekibi dost ülkelere teşekkürlerimi sunuyorum.

"Orman yangınlarıyla canları pahasına mücadele eden kahramanları milletim adına hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Maddi zarar gören vatandaşlarımızın kayıplarının telafisi için gereken her türlü çalışma yürütülmektedir. Yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olarak Antalya ve Muğla'da 2 bin 486 bağımsız bölüm belirlenmiştir. Evleri kullanılamaz hale gelen vatandaşlarımıza en geç bir yıl içinde yeni konutları teslim edilecektir. Tüm hayvan kayıpları hibe olarak karşılanacaktır.

"Yanan ormanlarımız Anayasamızın 169. maddesine uygun şekilde tekrar canlandırılacak, tarım ve turizm dahil kesinlikle başka bir amaç için kullanılmayacaktır. Bu çerçevede ilk etapta 84 milyon vatandaşımızın her biri için 3 adet hesabıyla 252 milyon fidan yıl bitmeyen toprakla buluşturulacaktır.

"Yangınların ilk başladığı andan itibaren Tarım ve Orman Bakanımız, Çevre ve Şehircilik Bakanımız, Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız, Enerji Bakanımız, Dışişleri Bakanımız sürekli bölgede bulunmuşlardır. Diğer bakanlarımız da bölgeye giderek kendi alanlarıyla ilgili çalışmalara katılmışlardır. Kızılay gibi, AFAD gibi kuruluşlarımız buralarda sürekli görev icra etmişlerdir. Silahlı Kuvvetlerimiz, Kara Kuvvetlerimiz, Jandama bütün imkanlarıyla seferber olmuştur. Bütün bu çalışmalarla bizzat yangın bölgelerine giderek, sürekli oradaki arkadaşlarımızla temas halinde olarak süreci takip ettik. Bu büyük afetten gereken dersleri çıkardık. Özellikle sorumlu kurumların kapasitelerinin genişletilmesi konusunda kapsamlı bir çalışma yapılacak. Etkin ve kapsayıcı bir koordinasyon için gereken adımlar atılacak. Yaşadığımız yangınlar için milletimize bir kez daha geçmiş olsun diyoruz.

"İç Anadolu'da bazı bölgelerimiz kuraklıkla mücadele eder, güney bölgelerimiz yangınla kavrulurken, Karadeniz bölgesinde de sel olmuştur. Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde metrekareye 453 kilogram, Küre'de 394 kilogram, Bartın'ın Ulus ilçesinde 362 kilogram, Sinop'un Ayancık ilçesinde 331 kilogram yağış düşmüştür. Afet yaşanan öteki ilçelerimizde de benzer tablolarla karşı karşıyayız. Sadece 2,5 günlük yağışları ifade eden bu rakamlar ülkemizin diğer pek çok yerindeki yıllık yağış oranının bile birkaç kat fazlasıdır. Böylesine bir yağışa hiçbir altyapının dayanması mümkün değildir. Ülkemizin hemen her şehrinde olduğu gibi buralarda da imardan ve yapıdan kaynaklanan sorunlar vardır ama karşımızda tarihte ender rastlanacak bir afet olduğu gerçeğini de gözardı edemeyiz.

"Kimi yerleşim yerlerimiz kara bağlantıları tamamen kesildiği için bir süre müdahaleler sadece hava yolu ve botlarla yapılabilmiştir. Daha sonra bu bölgelerin kara bağlantısı TSK'nın kurduğu köprülerle tekrar sağlanmıştır.

"Sel suları altında kalan yerlerdeki vatandaşlarımız hava ve karar araçlarıyla güvenli bölgelere taşınmıştır. Bir yandan arama tarama, bir yandan enkaz kaldırma, diğer yandan hasar tespit çalışmaları sürmektedir. Hasar gören 4 ayrı sanayi sitesi de tekrar inşa edilecektir. Yeniden yapılacak evlerin projeleri hazır, yakında inşasına başlıyoruz. İlçelerimiz ve köylerimizdeki ulaşım, içme suyu, kanalizasyon gibi altyapı sorunlarına hızlı bir şekilde müdahale ettik.

"Sel felaketinin izlerinin silinmesi için AFAD bünyesinde bir yardım kampanyası başlattık. Kabinemizdeki bakanlarımız ve diğer çalışma arkadaşlarımızla birlikte 7 milyon 430 bin liralık bir katkıyla bu kampanyaya biz de kabine üyeleri olarak iştirak etme kararı aldık. En büyük üzüntümüz can kaybımızın çok olmasıdır. Şu ana kadar sele kapılan 78 vatandaşımızın cenazesine ulaşılmıştır. Kayıp olduğu bildirilen vatandaşlarımızı arama çalışmalarımız devam ediyor.

"İklim değişikliğinin yol açtığı tabiat olaylarının artarak süreceği anlaşılıyor. Ülkemizin deprem, sel, heyelan, yangın ve kuraklık dahil her türlü afete karşı müdahale konusunda iyi bir birikimi, hazırlığı, teçhizatı vardır. AFAD başta olmak üzere sorumluluk sahibi kurumlarımız başarılara imza atmaktadır. Yaşadığımız hadiseler bu konudaki kapasitemizi daha da geliştirmemiz gerektiğine işaret ediyor. Felaket ne kadar büyük olursa olsun devletin hazırlığının da ona göre artması gerekiyor. Deprem hazırlıkları konusunda kapsamlı bir çalışma zaten yürütüyoruz. Orman yangınları, sel baskınları ve heyelan afetleri ile kuraklığa karşı planlarımızı gözden geçirip, yenileyeceğiz. Daha etkin koordinasyon, daha hızlı müdahale, daha eğitimli arama kurtarma birimleri için gereken adımları atıyoruz. Afetler konusundaki ihtisas kurumumuz AFAD'ı daha da güçlendireceğiz. Ayrıca TSK, jandarma, emniyet gibi altyapısı güçlü birimlerimizin mevcut imkanlarını daha etkin değerlendireceğimiz bir sistem kuracağız.

"Son dönemdeki Van, Elazığ, İzmir depremlerinin ardından dünyada örneği görülemdik bir hızda şehirlerimizi nasıl ayağa kaldırdığımızı en iyi milletimiz bilir. Güneyimizdeki yangın ve kuzeyimizdeki sel felaketleri konusunda aynısını yapacağız. Selin yıktığı her binayı daha sağlamıyla tekrar ayağa kaldıracağız. Allahın izniyle bunların üstesinden geliriz. Önemli olan birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıkmamızdır. Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolunda verdiğimiz mücadeleye destek veren tek bilek ve tek yürek olarak yanımızda yer alan her bir vatandaşıma şükranlarımı sunuyorum.

"Siyasetçisinden gazetecisine, sosyal medya trollüne kadar ülkesine husumet dolu, nice yüreği nasır tutmuş figürün yalanla, çarpıtmayla, tahrikle milletimizin acısını istismara yeltendiğini unutmayacağız. Canla başla görevini yapanların vebaline girenleri mahşeri vicdana havale ediyoruz. Meclisin açılmasıyla birlikte Avrupadakine benzer bir sosyal medya düzenlemesini getirerek bu alandaki kirliliğin önüne geçmekte kararlıyız. Biz milletimizle birlikte hedeflerimize yürümekte kararlıyız.

"Türkiye salgının ilk gününden itibaren halkına sunduğu sağlık hizmetleri ve destek programlarıyla farkını koymuş bir ülkedir. Sahip olduğumuz güçlü altyapı sayesinde zirve dönemlerinde bir parça zorlanmış olsa da Türkiye salgının üstesinden başarıyla gelmiştir. Pek çok ülkenin aksine maskeden teste kadar, hiçbir konuda eksiklik çekmedik. Kamu güvenliği ve gıda tedariği hususunda tıkır tıkır işleyen sistem ayesinde herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmadık. İstihdamda dramatik bir düşüşle karşılaşmadık, son dönemde de ciddi bir sıçrama yaptık. Salgına karşı en güçlü mücadele aracı olan aşılamada da dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz. Aşı tedariği konusunda oldukça iyi noktadayız. Toplam aşı sayısında 87 milyonu geçerek ülkemiz nüfusunu çoktan geride bıraktık. İlk dozda 46 milyon, ikinci dozda 35 milyon kişiye doğru gidiyoruz. Bu sayıyla birinci doz aşıda nüfusumuzun yüzde 73'üne yaklaşırken, ikinci doz aşıda ise yüzde 55'e ulaştık. 7 milyonu geride bırakan üçüncü doz aşı uygulamaları da sürüyor. Aşı çalışmaları gönüllülük esasına göre yürütülmektedir. Cumhurbaşkanı ve 3 doz aşısını da olmuş bir birey sıfatıyla milletimin karşısındayım. Bu salgına karşı başka bir tedbir mevcut olsaydı onu da değerlendirmekte tereddüt göstermezdim. Aşı dışında bir korunma yöntemi bulunmuyor. İş yerlerinden eğitim kurumlarına, sosyal faaliyetlerden seyahatlere kadar huzurla hayatımızı sürdürebilmemiz hepimizin aşılarımızı olmamıza bağlıdır. Son dönemde salgın sebebiyle hastanelere yatan, yoğun bakıma yatan, entübe edilen hastaların çok büyük bölümünün aşı yaptırmayanlardan oluştuğunun altını çizmek istiyorum. 33 ilimiz aşılamada yüzde 75 sınırını geçerek mavi listeyi geçmiştir. Kırmızı listede yer alan illerde yaşayan kardeşlerimden başlayarak tüm vatandaşlarımızı aşılarını derhal olmaya çağırıyorum.

"Okullarda 6 Eylül'de yüz yüze eğitimin başlamasıyla birlikte henüz aşı olmamış öğretmen ve diğer personelin haftada en az 2 defa PCR testi yaptırmasını isteyeceğiz. Aşı olmayan üniversite öğrencimiz ve çalışanlarımızdan da düzenli PCR testi yaptırmalarını talep edeceğiz. Uçak ve otobüs yolculuğu, sinema, konser gibi faaliyetler için de zorunlu PCR testi uygulamasını devreye alacağız. Ülkemizde zorlamaya ihtiyaç duyulmadan, vatandaşlarımızın kendi istekleriyle aşılarını olacaklarına inanıyoruz. Tamam diye ifade ettiğimiz, temizlik, maske ve mesafe konusunda kurallara riayet özellikle bizim sağlığımızın temel esasıdır. Özellikle son dönemde yeniden tokalaşma, sarılma gibi kültürümüzde var olan selamlaşma yöntemlerinin arttığı görülüyor. Vatandaşlarımızdan bir müddet daha bu konularda sabırlı olmalarını istiyorum.

"Biz binlerce yıldır geniş bir coğrafyada kesintisiniz devlet ve devletler sahibi olarak yaşamış bir toplumuz. Anadoluda da bin yıldır Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet silsilesiyle devletimizin sınırları içerisinde hayatımızı sürdürdük. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere yeni devletimizin kuruluşunda öncü rol üstlenen pek çok ismin doğduğu topraklar ülkemiz sınırları dışında kalmıştır. Cumhuriyet döneminde başı dara düşen milyonlarca kardeşimiz yeni bir hayat sürdürmüştür. Tarih, inanç, kültür ve soy birliğimiz olan bu kardeşlerimiz dışında farklı coğrafyalardan insanlar da çeşitli sebeplerle ülkemize gelmiş, bir süre veya ömrünü sonuna kadar burada yaşamıştır. Asırlar boyunca Anadolunun garipler yurdu olarak alınmasının sebebi bu vasfı. Yakın coğrafyamızda bir süredir yaşanan istikrarsızlıklar, savaşlar, iç çatışmalar, katliamlar ve bunlara bağlı huzursuzluklar, Anadoluya yeni bir göç dalgası başlatmıştır. Suriye'de 2011'de başlayan iç savaşın ardından ülkemize sığınan kardeşlerimiz oldu. DEAŞ ve PKK saldırıları sırasında ülkemize sığınan çok sayıda kardeşimiz var. Bir süredir de Güney Asyadaki istikrarsızlık ve yoksulluktan kaçarak, çoğu da buradan Avrupaya geçmek için ülkemize gelenler bulunuyor. Türkiye herkesin dilediği gibi hareket edebileceği sahipsiz bir ülke değildir. Devletimiz öncelikle 84 milyon vatandaşımızın güvenliği ve refahından sorumludur. Biz sadece kendimizi düşünerek kapımıza gelenlere sırtımızı dönebilecek cibiliyette bir toplum değiliz. Hali hazırda ülkemiz 3,6 milyonu Suriyeli sığınmacı, 1 milyon 100 bini ikamet sahibi yabancı ve 3"14 bini uluslararası koruma kapsamında 5 milyon kişiye ev sahipliği yapmaktadır. Bunun yanında sınırlarımızdan kaçak giriş yapan kişiler de mevcuttur. İran sınırımızı göç, kaçakçılık ve terör faaliyetlerine karşı güvenlik duvarı, kanal ve elektronik sistemlerle kontrol altına alma çalışmalarında sona gelmekteyiz. Geri gönderme merkezlerimizin sayısını ve kapasitesini artırarak düzensiz göçmenlerin ülkelerin dönüşünü sağlıyoruz. Aldığımız tedbirler sayesinde ülkemizde 2019'da 455 bin olan düzensiz göçmen sayısını 2020 yılında 122 bine indirdik. Bu yılın ilk 7 ayında 77 bin düzensiz göçmeni yakaladık. Halen ülkemizde yaklaşık 180 bini kayıtlı ve 120 bini kayıtsız olmak üzere 300 bin civarında Afganistanlı olduğunu biliyoruz. Ana muhalefetin dediği gibi 1,5 milyon Afganlı ülkemizde kesinlikle yoktur. Bunların hepsi birer yalan. Bu yalanlara da milletçe inanmayın. Bilindiği gibi bir süredir ABD'nin Afganistan'da çekilişi sonrasında inisiyatif üstlenme konusunda çeşitli görüşmeler yapıyorduk. Henüz bu görüşmelerimiz neticelenmeden Taliban ülkenin kontrolünü aldı. Gerekirse Taliban'ın kuracağı hükümetle de görüşüp ortak gündemlerimizi konuşacağız. Afganistan'da bulunan 5 bin vatandaşımızdan geri dönmeyi talep eden 500'ü ile 83 yabancıyı ülkemize getirdik. Dönüş için sıra bekleyen ve sayıları 300'ün altında olan vatandaşlarımızı da ülkemize getireceğiz. Düzensiz göçmenlerin ülkemizde yol açtığı huzursuzluğun farkındayız. Türkiye elbette yol geçen hanı değildir. Bu ülkenin kanunlarına, kurallarına, düzenine uymayanların kaos çıkartacak tavırlar sergilemesine asla izin vermeyiz. Ülkemizde hukuk herkes içindir. Misafirlerimiz de bunun dışında değildir. Ancak sığınmacıları ve düzensiz göçmenleri kendi kirli gündemlerine meze etmek isteyenlere de göz yummayız. Kamu güvenliğini tehdit edecek şekilde bu insanların hayatına kastedenleri yağmaya yeltenenleri asla affetmeyeceğiz. Tabii şu gerçeği de Avrupalı dostlarımıza hatırlatmamız gerekiyor, milyonlarca insanın cazibe merkezi haline gelen Avrupa sırf kendi vatandaşlarının güvenliği ve refahı için sınırlarını kapatarak bunun dışında kalamaz. Türkiye'nin Avrupa'nın mülteci ambarı olmak gibi bir görevi, sorumluluğu, mecburiyeti yoktur. Mevcut düzensiz göçmenleri evlerine gönderdikten sonra bu insanların diğer kanallardan nereye gideceği kendilerinin bileceği iştir. Suriyeliler meselesi farklı bir konudur. Bu ülkeden dilimizi öğrenip, sosyal uyumu sağlayarak ülkemizde kalanlar olacaktır. Bunu başaramayanların evlerine dönüşlerine yardımcı olmak da kendi vatandaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun gereğidir. Nitekim şu ana kadar 450 bin Suriyeli kardeşimiz de kendi rızalarıyla ülkemizin güvenli hale getirdiği bölgelere dönmüştür. Afganistan'da gönderdiğimiz kişi sayısı da 235 bini bulmuştur."