CHP Genel Sekreteri ve İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi, “2002 yılından bu yana iktidarda olan AKP’nin, başlangıçtaki özgürlükçü, AB’ye tam üye olmak gibi hedefleri bulunan Batı yanlısı tutumundan bugün çok uzaklara düştüğünü, demokrasi dışı, hukuk dışı, baskıcı bir rejim kurmaya yöneldiğini” söyledi. Hamzaçebi, “Şunu iddia ile söylüyorum: Türkiye’de iktidarda artık çıkış noktasındaki anlayıştan kopmuş bir elit kadro vardır. Partinin tabanını bundan kesinlikle ayırıyorum, onlar seçmenimizdir, Anadolu insanımızdır. Ama Ak Parti’nin iktidar kadroları halktan uzaklaşmış, halkı temsil etmeyen kadrolardır” dedi.
CHP’nin yeni Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi, T24’e, bundan sonraki çalışmalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de siyasetin çok sıkıştığını ifade eden Hamzaçebi, “Şu anda sivil toplum/ kamusal alan devletin işgalindedir. Bu nedenle hiçbir şey özgürce tartışılamıyor. Amaç, önce bu işgali ortadan kaldırmak ve düşünce özgürlüğünü sağlamaktır” diye konuştu.
CHP’de, hükümet politikalarını takip edecek bir gölge kabine kurulacağını belirten Hamzaçebi’nin değerlendirmeleri şöyle.
“MYK yeni bir ruh ve heyecanla göreve başlıyor”
36. Kurultay’la birlikte Genel Başkanımız, Kurultayın verdiği mesajları dikkate alarak tüm parti tabanını ve toplumu kucaklamayı hedefleyen bir Merkez Yönetim Kurulu (MYK) oluşturmuştur. MYK yeni bir ruh ve heyecanla göreve başlıyor. İlk toplantımızı yarın yapacağız. Ben de Genel Başkanımızın uygun görüşüyle Merkez Yönetim Kurulu’na dahil oldum ve Genel Sekreterlik görevine getirildim. CHP’nin Genel Sekreterlik makamı idari bir görev olmanın ötesinde bir ağırlığa sahiptir. Bu, bir yönüyle sosyal demokrat gelenekten kaynaklanan bir husustur. Ancak gelenekleri yeniliklerle buluşturduğunuz zaman başarılı olursunuz. Yoksa statükonun esiri olursunuz. Bu nedenle Türkiye’nin içinde bulunduğu bu sıkıntılı dönemde partimizin sıkıntıları aşmak için oluşturacağı politikalara da katkı koyacak bir çalışma yürüteceğim.
“Hükümet politikalarını takip edecek bir gölge kabine kuracağız”
Genel sekreter ve genel başkan yardımcılarıyla bir ekibiz. Genel başkanımız liderliğinde bir hedefe kilitlenmiş durumdayız. Öncelikli hedefimiz, Türkiye’de demokratik rejimi bütün kurumlarıyla inşa etmektir. Türkiye’nin ana önceliği budur, bu hedefe kilitlendik. CHP olarak yeni dönemde hükümet politikalarını bakanlıklar itibariyla takip eden bir çalışma anlayışı içinde olacağız.
Merkez Yönetim Kurulumuzun çalışmalarına yardımcı olmak üzere Hükümet politikalarının tamamını bakanlıklar ve ilgili kamu kurumları itibariyla takip edecek bir Gölge Kabine oluşturacağız. Gölge kabinenin düzenlemiş olduğu raporlar düzenli olarak kamuoyu ile paylaşılacaktır. Paylaştığımız raporlar, hem hükümetin neler yaptığını veya yapmadığını/ yapamadığını kamuoyuna anlatacak hem de CHP’nin bu konudaki alternatif politikaları nelerdir, bunu kamuoyuna göstermiş olacak.
Türkiye’de siyaset çok sıkışmıştır. Küreselleşmenin bir dönem ülkelere, toplumlara refah getiren, hayatı kolaylaştıran yanları oldu. Ancak öte yandan küreselleşmeyle bütünleşmiş neoliberal politikalar, yarattığı krizler nedeniyle dar gelirlileri, yoksulları ötekileştirmiştir. Bu krizler bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde daha yıkıcı oluyor. Özellikle büyük kentlerdeki bu kitleler yaşama tutunmaya çalışıyor. Bu kesimlere “Hayırsever Devlet” değil, güçlü “Sosyal Devlet” anlayışıyla yaklaşacağız. Diğer bir açıdan baktığımızda bu krizler siyaset kurumunu etkilemekte ve “temsil” kavramının içini boşaltmaktadır. Siyasal temsilcilerle temsil edilenler (seçmenler) arasındaki bağ kopmakta, siyasetin hakikati ifade etme gücü zayıflamaktadır. Siyaset hakikatten koparsa gücünü kaybeder. İşte biz bu nedenle siyasetle hakikat arasındaki bağı çok güçlü kuracağız. Hakikat halkın kendisidir, sıkıntılarıdır, umut arayışıdır. Siyasetin halka umut olması şarttır. Neoliberal politikaların ürettiği krizlerle sürekli mağdur olan dar gelirli, yoksul vatandaşlarımızla çok güçlü bir bağ kuracağız. İktidar bu yoldan geçiyor.
“AKP, 2002’deki tutumundan bugün çok uzaklara düştü”
2002 yılından bu yana iktidarda olan AKP, kurduğu hükümetlerle başlangıçtaki özgürlükçü, AB’ye tam üye olmak gibi batı yanlısı tutumundan bugün çok uzaklara düşmüş, demokrasi dışı, hukuk dışı, baskıcı bir rejim kurmaya yönelmiştir. Türkiye’de şu anda demokrasi büyük sıkıntıdadır. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL’le birlikte Türkiye OHAL Kararnameleriyle yönetilmektedir.
“Sivil toplum devletin işgali altındadır”
Demokrasi demek sivil toplum demektir. Sivil toplumda kamusal alanda ülkenin bütün sorunları özgürce tartışılır. Kamusal alan demek, ülkenin sorunlarının tartışıldığı her yer demektir. Kahvehaneler, lokantalar, TV ekranları, paneller, üniversiteler, sokaklar, meydanlar vatandaşların bir araya gelerek sorunlarını tartıştıkları yerler, ortamlar... Şu anda Sivil toplum/ Kamusal alan Devletin işgalindedir. Bu nedenle hiçbir şey özgürce tartışılamıyor. Amaç, önce bu işgali ortadan kaldırmak ve düşünce özgürlüğünü sağlamaktır. Düşünce özgürlüğünün olmadığı bir toplumda demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
“İktidarda bir elit kadro var; halktan uzaklaşmış, halkı temsil etmeyen kadrolar var”
"2002 yılında Türkiye’de iktidar olan Ak Parti “popülizm”den yola çıkmış bir siyasi harekettir. Bunu kötü anlamda bir eleştiri olarak ortaya koymak doğru değil, bir tespit yapıyorum ben. Popülist hareketler bir yanıyla halkı siyasi özne olarak konumlandıran hareketlerdir. Bu hareketlere göre iktidardaki kadrolar artık halkı temsil etmemektedir. Onlar artık halkı değil kendilerini düşünmektedir. İktidara alternatif olan partiler kendileri halkla özdeşleştirerek iktidardaki elitin karşısında kendilerini konumlandırırlar. Trump dahi böyle tanımlanabilir. Trump, iktidar olduğunda “iktidarı bir avuç elitten aldık, Amerikan halkına verdik” demiştir.
Şunu iddia ile söylüyorum: Türkiye’de iktidarda artık çıkış noktasındaki anlayıştan kopmuş bir elit kadro vardır. Partinin tabanını bundan kesinlikle ayırıyorum, onlar seçmenimizdir, Anadolu insanımızdır. Ama Ak Parti’nin iktidar kadroları halktan uzaklaşmış, halkı temsil etmeyen kadrolardır. CHP bu farklılığı ne kadar ortaya koyarak halkla kendisini ne kadar bütünleştirirse o kadar iktidara yakındır. Bunu başaracağız.
CHP’nin iktidar olacağına inancım tamdır. Bu inanç elbette ki güvenimizden kaynaklanıyor. Türkiye’nin bugünkü durumunu iyi okuyan, sorunları iyi analiz eden, buna uygun çözümler üreten bir CHP olarak yeni dönemde Türkiye’yi sıkıntılardan kurtarmaya adayız. Kendimize güveniyoruz."
“CHP’yi bir ittifaka, koalisyona göre tarif etmiyoruz”
"Kendimizi her hangi bir ittifaka, koalisyona göre tarif etmiyoruz. Böyle bir tanımlamayı da son derece yanlış buluyoruz. Türkiye ilk kez bir başkanlık seçimini yaşayacaktır. Başkanlık sisteminde en güçlü adayı çıkararak Cumhurbaşkanlığını kazanacak olan parti CHP’dir."