Politika

CHP'li Bulut'tan CHP kurultayı açıklaması: Diğerleri kadar temiz ve onurlu bir kurultaydır

15 Şubat 2025 14:32

Güncelleme: 15 Şubat 2025 15:16

CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut,  ''Türkiye açısından karanlık bir dönemdeyiz. Bugünler de yaşananlar darbe dönemini aratmıyor. Türkiye’nin kuruluş tarihinde demokrasiye dair çok mücadeleler oldu. Tek partili dönemin görüntülerini yaşıyoruz" dedi. Bulut, soruşturma başlatılan 2023'teki CHP kurultayı için de"Buna bir şaibe getirmek, tartışıyor olmak çok büyük bir ayıptır. Kaldı ki bu bizim iç meselemizdir, bu kurultay diğerleri kadar temiz ve onurlu bir kurultaydır" diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, İzmir'de yerel basınla bir araya gelerek, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu ve yerel basının sorunlarını dinledi.  Türkiye'nin karanlık dönemden geçtiği ifade eden Bulut, şunları söyledi;

''Bu sabah bir kayyumla uyandık. Hemen hemen bir aydır ne ile uyanacağımızı merak ediyoruz, her sabah 7’de gözlerimi açtığımda telefonumu açıp mesajlarıma bakıyorum ‘ne oldu’ diye. Aslında Türkiye açısından karanlık bir dönemdeyiz. Bugünler de yaşananlar darbe dönemini aratmıyor. Türkiye’nin kuruluş tarihinde demokrasiye dair çok mücadeleler oldu. Tek partili dönemin görüntülerini yaşıyoruz. Tek partili dönem sonrası yaşananların bir kısmının esintilerini görüyoruz. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde en çok vurguladıkları yargı konusuydu çünkü yargı konusunda sürekli hikayeler anlatıp, yaşadıkları haksızlıklardan dem vuruyorlardı. O dönemlerden birini yaşıyoruz, halk huzursuz. Ülkedeki hemen hemen herkesin bunu hissettiğini biliyoruz. Apolitik olan insanlarımız bile attığı tweetten endişe duyuyor. Peki iktidar neden buna ihtiyaç duyuyor? Tesadüf mü? Hiç de değil. Burada yaşananların hiçbiri yeni değil, hepsi geçmiş hikayelerden ya da suç üretilerek yapılan olaylar. Hükümet neden tüm tuşlara bir anda bastı? Asıl sorgulanması gereken budur. Bu bilinçli, organize kötülüğün hepsinin bu iktidarın devam etme çabası dışında bir durum olmadığı kanaatindeyiz. Ömrü sandığa kadar olan iktidar, ‘oylarımı nasıl yükseltirim?’ düşüncesi içinde. Bu organize kötülüğün diğer başlığı da CHP’nin içini karıştırıp oylarını düşürmek. Suriye’den beklediği oy artışını görmedi, çözüm süreci ya da Kürt meselesine ilişkin girişimlerden beklediği sonucu alamayınca bir anda tüm tuşlara bastı. Biz Partili Cumhurbaşkanı sisteminin tüm kötülüklerin anasıdır diyoruz. Bu iktidar isterse yarın Suriye’ye savaş açıp bir anda hazineden para kaçırabilir. Şu anda onu denetleyecek, dengeleyerek bir kurum yok.  

"Bu ülkede birileriyle görüşmek ne zaman suç oldu?"

Ahmet Özer 100 gündür içeride, peki suçu ne? Özer’in kendisi de bilmiyor. Ahmet Özer TBMM’ye gelmiş, Kürt meselesine ilişkin o dönemlerde AKP’nin çağrısıyla gelmiş ve görüşlerini ifade etmiş, çözüm sürecinde görevlendirilmiş bir devlet memuru, profesör, yani terör örgütü ile ilintisi olmayan birisi. Seçimden önce hiçbir şey söylenmemiş kendisine, eğer Türkiye’nin birlik ve beraberliğine zarar verecek bir durum varsa verirsiniz bana bir kâğıt aday yapmam ama onlar da biliyor suçlu olmadığını. Suçlama ne? O tarihte hatırlayın Özer’e ilişkin denilen şey şuydu, geçmiş dönemde illegal yapılarla ya da PKK ile ilintili kişilerle görüşme yaptığıydı. Kendisi de söylüyor, o dönemde cenazeler vardı o sebeple görüştüler. Aynı kişilerle AKP’li milletvekilleri aynı masada oturmuş görüşmüş. Bu ülkede birileriyle görüşmek ne zaman suç oldu? Türkiye’de eğer Kürt’sen, dilin Kürtçe esintilerini taşıyorsa terörist damgasını aynı anda vuruyorlar. Eğer Karadenizli olsaydı böyle bir şey yapmayacaklardı.  

"Ayşe Barım için 'bir tekelleşme var' dediler, arkadaş herkes sana mı hizmet edecek?"

Şu anda CHP’li belediyelerden memnuniyet seçim döneminden bu yana yüzde 10 arttı. Onları rahatsız eden en büyük mesele o, belediye ne kadar başarılıysa o kadar oy artıyor. Ayşe Barım bence hepimizin inatla, ısrarla, üstünde tepine tepine haberleştireceği bir konu. Ayşe Barım için ‘bir tekelleşme var’ dediler, arkadaş herkes sana mı hizmet edecek? Zaten havuz medyan var, aldığı krediyi ödemeyen iş adamların var, televizyon kanalların var. Siz zaten bir sektör oluşturmuşsunuz. Bu ajansa çökme girişiminde bulundular. Eğer bir tekelleşme varsa başta bunu yapan iktidardır. Oradan aldılar çünkü kendi sanatçı kitlesi istenilen başarıyı sağlayamayınca başka bir şey uydurdular ki o da en güzel şey, Gezi! Gezi, iktidarı gece uyandıran bir mesele, korku gibi. Halbuki Türkiye siyasi tarihinde en büyük hak arayışıdır. Orada bir marjinallik olduysa bunun sebebi FETÖ’dür. Sabah saatlerinde meydandaki çadırları FETÖ’cülerin yaktığı ortaya çıkmıştır, insanları kışkırtanın FETÖ olduğu ortaya çıkmıştır. Buna rağmen Ayşe Barım gibi bir kişilik telefon görüşmeleri üzerinden içeri atıldı. Can Atalay ile konuştum, 'o neden burada biz bilmiyoruz' diyor. Şu an devlette görev yapan sanatçılar da o gün Gezi’deydi. Ayşe Barım’ı iki sebepten içeri attılar, bir tanesi, 'sen ağzını açarsan ben sana suç uydururum' idi, ikincisi de 'hepinizi içeri atarım, sanatçı falan dinlemem, hepinizi içerim atarım' 

"Bir partinin genel başkanı sadece darbe dönemlerinde tutuklanmıştır"

Ümit Özdağ bu karanlık dönemin en önemli göstergelerinden biridir. İleride bugünü yazdıklarında birinci sıraya Özdağ’ı yazacaklar çünkü bir partinin genel başkanı söylediklerinden dolayı ki suç işlediği tartışıp tartışmalıdır, İstanbul Savcılığı bir soruşturma açıyor, oyları yüzde 5’e geldiği ifade edilen partinin genel başkanı bugün içeride. Bu sadece darbe dönemlerinde olur, bir partinin genel başkanı sadece darbe dönemlerinde tutuklanmıştır. Bu karanlık dönemde herkese, ‘darbeci’ diyen iktidar, önce kendini sorgulamalıdır. 

Türkiye’de birçok yerel basın yok oldu, belki de kendi olanaklarıyla ayakta kalmaya çalışan nadir illerden biri İzmir’dir. Ankara siyaseten çok önemlidir, orada bile ancak bu kadar sayıda gazeteci arkadaşla buluşabiliyoruz. Sizlerin de bu şartlarda ayakta kalma imkânı yok. Ekonomik meselenin dışında asıl mesele, gazetecilik faaliyetlerini yapabiliyor muyuz yapamıyor muyuz? Halk TV’deki olayı biliyorsunuz, hiçbir gazeteci böyle bir şeyi kaçırmak istemez. Türkiye’nin en büyük ilinin belediye başkanı kendisiyle ilgili ne zaman bir mahkeme olsa o bilirkişinin görevlendirildiğini söyledi. Bir gazeteci de refleks göstererek oraya ulaşmak istiyor. Bir telefon görüşmesi var, kayıt yapılması ya da yapılmaması bunlar tartışılabilir. Sonuç olarak Suat Toktaş şu an hapiste ama espri şurada. Bu suçun yatarı yok. Hiç kimsenin gazeteciliği konusunda şüphe duymadığı bir gazeteci şu anda yatarı olmayan bir suçtan içeride. İktidar partisiyle hiç alakanız olmamanıza rağmen bu meslekte aç kalabilirsiniz, bu ihtimal vardı ama şimdi hapse de atılabilirsiniz. Birgün Gazetesi’nde de bu oldu. Başka bir gazeteden haberi alıp olduğu gibi yazıyor ve gece yarısı o arkadaş evinden alınıyor. Sonuç olarak devlet aklını yitirmiş bir iktidar var. 

"Kurultay diğerleri kadar temiz ve onurlu bir kurultaydır"

Parti kurultayına ilişkin şaibe iddiaları yapılıyor. Bu, sadece CHP’ye yapılmış büyük bir ayıp olmanın ötesinde Türkiye siyasi tarihinde ilk defa görülmüş bir olayı, İnönü’den bu yana bir değişiklik olmamıştı burada oldu. Buna bir şaibe getirmek, tartışıyor olmak çok büyük bir ayıptır. Kaldı ki bu bizim iç meselemizdir, bu kurultay diğerleri kadar temiz ve onurlu bir kurultaydır. Biliyoruz suç oluşturmaya çalışıyorlar ama bir an önce kendilerine gelmelerini temenni ediyorum. 100 yıllık kurucu bir partinin böyle tartışmalar içerisine sokulması büyük bir ayıptır.

"Vatandaş erken seçim istiyor"

Bir adayın belirlenmesi lazım çünkü erken seçim talebimiz var. 31 Mart Seçimleri sonrası bir sunum yaptım, toplumun erken seçim beklentisi yüzde 20’yi bulmuyordu. Halkın erken seçim talebi yoktu ve sanırım biraz gözlem yapmak istiyorlardı. Biz, o dönemde bir taraftan müzakere ve mücadele yaparken, Türkiye’nin her yerinde miting yaptık. Son geldiğimiz noktada, ‘CHP ne yapacak?’ noktasına geldik. Asgari ücret sorunu, çiftçinin sorunun nasıl çözecek? Denen döneme, aynı zamanda erken seçim talebinin yüzde 70’e dayandığı döneme geldik. Doğal olarak iktidar olabildiğince sertleşmiş diğer taraftan vatandaş erken seçim istiyor. Biz de bunun gereğini yaptık. Sonuçta bir erken seçim iklimi vardı ve biz de adaylaştırma sürecine başladık. Ekmeleddin’i televizyonlarda gören yöneticiler olduğunu siz de görmüşsünüzdür, 6’lı masada bir yıl aday tartışıldığını görmüşsünüzdür. Tüm bunları üst üste koyunca ön seçimin en doğru yöntem olduğunu düşündük. MYK’nın görevi adayı belirleyip meclis grubuna vermesi ve onların da onaylaması. Sonuçta Cumhurbaşkanlığı için iki önemli aday var. Sonrasında Mansur Bey ön seçimi girmeyeceğini ifade etti, girmeme gerekçesini çok net izah etti. ‘Böyle bir yarışta iki adayın birbiriyle yarışması halkın sorunlarını kapatacağı için yarışmayacağım’ diye ifade etti. Sonuçta herkesin gördüğü bir fotoğraf servis edildi, genel başkanımız da çıkan sonucu aktardı. Üç başlık söylendi, her ik belediye başkanı partinin alacağı kararlara uyacağını ifade etti. Bu masa bütünlüğündeki hiçbir lider bu sürecin baltalayıcısı olmayacak, herhangi birinin bireysel talepleri üzerinden bu seçimi riske etme şansı yok. Diğeri de ortak akıl, ortak akıl şu demek; dinamik bir dönemdeyiz, şimdiden bir aday tartışmasını sonlandırma talebidir bu.'' 

"İnce bu partinin evladıdır"

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce'nin CHP'ye döneceğine ilişkin haberlerin hatıratılması üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, "Muharrem İnce’nin borcuyla ilgili bir şey yok, mesele o değil. Kendi fikrimi ifade edeyim, biz Türkiye partisiyiz. Başka partiden gelen isimler oluyor, sonuçta demokrasi ve Atatürk aşkı olan herkesle buluşuruz. Buraya kim gelmek istiyorsa baş tacıdır, İnce bu partinin evladıdır. Gayet kendimize güveniyoruz, partiyi büyütmek adına ne gerekiyorsa onu yapacağız'' dedi. (ANKA)

Hayatının baharında iki genç, 'Bir Ömrün Sonbaharı'nda


 
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir