Gündem

ÇHD'li avukat Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik tahliye edilmedi; Kozağaçlı'nın yaptığı savunmanın tam metni

Yargıtay’ın bozma kararının ardından ilk kez hakim karşısına çıkan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve ÇHD üyesi avukat Barkın Timtik’in tutukluluğuna devam kararı verildi

08 Nisan 2021 16:36

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve ÇHD Üyesi Avukat Barkın Timtik, Yargıtay'ın bozma kararının ardından ilk kez dün hakim karşısına çıktı.

Duruşmada beyanda bulunan Selçuk Kozağaçlı, “Adil yargılama yapılsaydı Ebru Timtik hayatta olurdu, Aytaç sakat kalmazdı, biz senelerdir tutuklu olmazdık” dedi. Ağır bir adaletsizliğe maruz kaldıklarını söyleyen Kozağaçlı, “Boğazımıza kadar usul rezilliğine battık. Ebru’nun bize bir vasiyeti var: Adalet” ifadelerini kullandı.

Adalet talebiyle başlattığı ölüm orucunda hayatını kaybeden Avukat Ebru Timtik'in kardeşi Avukat Barkın Timtik ise "Bu dosyanın arasında bir avukatın canı var” dedi. 

TIKLAYIN: Mahkeme, avukatlar Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik'in tutukluluk hâllerinin devamına karar verdi

İşte Selçuk Kozağaçlı'nın dünkü duruşmadaki savunmasının tam metni: 

"Tutukluluğumun mahkemeniz önündeki eski dosyayla bir ilgisi yok. Bu davadan 7 yıldır tutuksuz yargılanıyorum. 2013 kışında başlayan 14 aylık tutukluluktan sonra; yaklaşan duruşmanın beklenilmesine ihtiyaç dahi duyulmadan, 21.03.2014 tarihinde ve celse arasında salıverildim."
"Vareste tutulmayı talep etmedim. Bugüne kadar bütün duruşmalara katıldım. Fiilen avukatlığa devam ettim. Onlarca sefer yurtdışına gittim ve döndüm."

"Eğer kaçmaktan kasıt 'yargılamadan' kaçmaksa bunu yapmadığım çok açık; yok eğer yargılama henüz bitmeden kafanızda benim için kararlaştırdığınız belirli süreli 'infazdan' kaçmamın engellenmesiyse söz konusu, tutuklamanın amacı bu değildir. İhsas-ı rey sayılacağından da yasaktır"

"Bunca yıl sonra, size, bu dosyada yargılamaya katılmaya devam etmeyeceğimi düşündüren yeni bir tespit yaptıysanız bunu bilmeyi ve gerekçesini duymayı isterim. Çünkü ben böyle bir gerekçe gösterilemeyeceği kanaatindeyim."

"İşin aslı halihazırdaki tutukluluğum, dosyanızla birleştirilen İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nin dosyasından kaynaklanıyor. Bu davada, hakkımda kurulan hükümle birlikte tutukluluk hali devam ettirildiğinden, yüksek mahkeme incelemesine kadar tutuklu kaldım."

"Söz konusu hüküm Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin bozma ilamı ile ortadan kalktı. Ancak tutukluluk bugüne kadar devam etti. Bozma ilamını takiben dosyalar mahkemenizde birleştiği için, birleşmiş dosya kapsamında ilk kez heyetiniz önüne çıkartılıyoruz."

"Söz ettiğimiz 'Bozma İlamı'na karşı diyeceklerimiz sorulmadı. Zaten hüküm kuran mahkeme ne savunmamı almış, ne de son sözümü sormuştu; bir gün önce duruşmadan zorla çıkarıldığım için karar verilirken salonda bile değildim. Beni yargılamaya dahil etmekte gönülsüzdüler."

"Elbette bu tutum hukuka uygun değildir. Ancak şuan değerlendirmek istediğim bunlar değil. Bozma ve birleştirme kararlarına ilişkin söyleyeceklerimi sorgumla birlikte belirteceğim."

"Bu durumda; bana bildirilen en son incelemenizde tutukluluk halimin devamı gerekçesinde 'bozmayla ortadan kalkmış hükme esas suçlamalarla ilgili henüz sorgumun alınmamış olması' gösterilseydi bunu anlayabilirdim."

"Bu ön koşulların hiçbirisi tutuklama nedeni değildir"

"Gerçekten de kusurlu yürütülen bu süreç yüzünden, bu suçlamalar yönünden mahkemeniz önünde sorgu vermemiş durumdayım."

"'Henüz delillerin toplanmamış olması' gibi bir gerekçeyi bile kavramaya çalışabilirdim, çünkü önümüzdeki günlerde yargılama yapmaya devam edecek, delil toplayacak, değerlendireceksiniz."
"Ancak görüldüğü kadarıyla düşünceniz böyle değil. Tutuklama nedeni olarak -bence kabul edilemez- tek bir gerekçe göstermişsiniz. Asıl sorun burada başlıyor."

"Bilindiği üzere, tutuklama kararı zorunlu ve bağlayıcı ön koşullar barındırır. Bu ön koşulların hiçbirisi 'tutuklama nedeni' değildir."

"Başka bir değişle, zorunlu ön koşullar bulunmadan -nedeni ne olursa olsun- tutuklama yapamayacağınız doğrudur; ancak daha da önemlisi, bütün bu ön ve zorunlu koşullar bulunsa bile bir tutuklama nedeni göstermeden tutuklama yapmak mümkün değildir."

"26 Şubat tarihli kararınızda bu açıdan eksik yok: 'Kuvvetli suç şüphesi, suç maddesinin tutuklamaya elverişli olması, adli kontrolün yetersiz kalacağı, tutuklamanın orantılı olması' gibi ön koşullar -gerekçe gösterilmeden olsa bile- ismen sayılmış ve var oldukları kabul edilmiş"

"Devamında bir tutuklama nedeni göstermişsiniz."

"Her tutuklama kararı açısından standart zorunlu koşullar bir kenara bırakıldığında, bana ve dava dosyasına özel tek bir tutukluluğun devamı nedenine dayandığınız anlaşılıyor. Bu neden, 'kaçma ve saklanma şüphesini gösteren somut olgular' şeklinde gösterilmiş."

"Tutuklamanın devamı kararı verebilmeniz için gerekli ön koşulların mevcut olduğunu kabul etmiyor olsam da esas meselem 'tutuklama nedeni' ile ilgili olduğu için bu aşamada bunları da tartışmıyorum"

"'Kaçma ve saklanma şüphesi' adlı tutuklama nedeninin kararınızda kullanıldığı formda kullanılması, AİHM ve AYM tarafından defalarca eleştirilmiş, yargıçlar açısından mesleki yetersizlik ve meslek kusuru sayılmış, bu şekilde kullanılmaması tekrar tekrar hatırlatılmıştır."

"Aynı konuda HSYK ve Adalet Bakanlığı Müfettiş değerlendirmeleri de bulunmaktadır. Mesele hukuken ihtilafsızdır. Böyle yapmamalısınız."

"Dolayısıyla, yapılamayacağı hukuken son derece net bir davranışta ısrar edilmesi, tartışmanın hukuksal değil fakat semantik açıdan incelenmesini gerektiriyor. Yani tutuklama nedenini "niçin bu şekilde kullanamayacağınızı' hukuksal değil, semantik açıdan değerlendirmek istiyorum"

"Yasa metninde ve gerekçesinde açıkça 'kaçma ve saklanma şüphesini gösterir somut olgular'dan bahsedilmektedir. Yasanın lafzı muhatabından bir talep içeriyor gibi görünmektedir. Muhatap sizsiniz."
"Birçok yasa, herhangi bir adli veya idari işlemin tamamlanabilmesi yani hukuksal anlam ifade edebilmesi için muhatabından 'somut olgu' talep eder. Ceza Muhakemesi Kanunumuz da istisna değil."

“Her ne kadar yasanın muhatabı siz de olsanız, ben kendi üzerimden bir örnek vererek durumu açıklığa kavuşturmaya çalışacağım: Bir pasaport başvurusu yaptığımı kabul edelim."
"Yasa gereği önüme konan form -beni muhatap alarak- özünde somut bir olgudan ibaret bilgiyi talep eder: 'Adınızı soyadınızı yazınız.' Bunun karşısındaki boşluğa, 'Adınızı soyadınızı' diye yazarsam formu bana iade eder ve niye böyle bir şey yaptığımı sorarlar."

"Ben de 'formda bu şekilde yazmam söylenmiş' derim. Karşımdaki sabırlı nüfus memuru 'formda yazılı olanı tekrar oraya yazmanız istenmiyor, siz oraya gerçek adınız ve soyadınızı yazacaksınız' der."
"Ne güzel.Şunu anlıyoruz. Sizden istenen, formda yazanı tekrar etmek değil, formun sorduğu sorunun cevabı olan 'gerçek/somut olgu'yu yazmanızdır. Semantik değerlendirme önemlidir. Eğer bunları yapamazsak, 'danışma' yazan bankoya danışmamamız gerektiğinin emredildiğini zannederiz"
"Semantik dilin işleyişi temel bir çalışma alanı olduğundan, hukuk fakültesinde ayrıca öğretilmesine gerek duyulmamıştır. Ancak yasayı okurken kullanmak zorundayız."

"Bıyık garibinize gitmesin, 20 yıldır bıyıklıyım"

"Yapılması gereken şudur: 'Kaçma ve Saklanma Şüphesini Gösteren Somut Olguları Yazınız: Banka hesabından yüklü para çekti, evini ve arabasını satışa çıkardı... bıyıklarını kestirdi.' Bıyık garibinize gitmesin, benim durumumda anlamı olabilir çünkü 20 yıldır bıyıklıyım."

"Bunlara somut olgu deniyor. Mümkünse olgunun yeri ve tarihini de yazmak gerekiyor. Yani eğer tutukluluğun devamı gerekçesi için 'kaçma ve saklanma şüphesi'ne dayanacaksanız, yasanın sizden talebi bunların birini, birkaçını, ikna edici benzerlerini oraya yazmanız."

"Bunun yerine yasadaki ibareyi aynen karara yazınca, adli işlemi tamamlayamamış ve bir tutuklama nedeni göstermemiş olursunuz. Pasaport başvurusunda benden beklenenin somut bir olgu olan 'gerçek adımı ve soyadımı' yazmam olması gibi. Kısacası somut olguyu yazmak gerekiyor."

"Sizin durumunuzda adli işlemin tamamlanmış 'gibi gösterilmesine' güvenmemelisiniz. İlerde mutlaka sorun çıkar."

"Semantik açıdan hiç de zor ve karışık olmayan bu süreci hukuksal/yargısal açıdan bu kadar imkansız hale getiren yaygın yargıç tutumunu anlamakta zorlanıyorum. Kavranamayan nedir?"

"Elbette oraya yazmaktan hoşlanmayacağınız 'özel' bir gerekçeye sahip olabileceğinizin farkındayım. Benden hoşlanmıyor, elinizdeki gücü üzerimde denemek istiyor olabilirsiniz. Hatta kendisinden çekindiğiniz "birilerinin" beni tutuklu tutmaya devam etmenizi söylemesi de mümkün."

"Daha önce yaşadık. Bugün de başımıza gelmemesi için bir sebep yok. Böyle durumlarda gerçek tutukluluğun devamı gerekçesinin karara yazılamayabileceğini anlıyorum; yakışık almaz muhakkak."
"Sayın heyet; tutuklamanın devamı gerekçesine bu yüzden somut olgu yazamıyorsanız bunu anlayabilirim. Hak vermem gerekmez. Hiç değilse anlambilimi açısından sorunu çözmüş oluruz:
"...Yasanın gerekçeye ne yazmanızı istediğini tabii ki bildiğinizi; fakat bizim şimdilik öğrenemeyeceğimiz nedenlerle bunları yazamadığınızı anlamış oluruz."

"'Şimdilik' diyorum. Çünkü önünüzdeki dosyanın hazırlık işlemlerini yürüten, iddianamesini yazan, yargılama boyunca hakkımda tutuklama ve tutukluluk halinin devamı kararları vermiş bir kısım yargıç, savcı ve adli kolluk personeliyle aynı hapishanede yatıyorum. Oradan biliyorum."