Çevre

Çevre Mühendisleri: İstanbul suyu için 3. havalimanı projesi iptal edilmeli

'Kuzey Ormanları yok olursa, su kaynakları yok olur'

28 Ekim 2014 16:18

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, su kıtlığı ve kirliliği tespiti amacı ile incelemeler yaparak bir rapor hazırladı. Raporda, inşaatı devam eden 3. havalimanı için hazırlanan Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda bahsedilen olumsuzluklara rağmen inşaata onay verildiğine dikkat çekilerek, “3. havalimanı projesi ile Terkos su havzasının yok edilme planları uygulamaya konulmuştur. 3. Havalimanı projesinden vazgeçilmelidir” denildi.

Raporda, 3. havalimanının hemen yakınında bulunan İstanbul’un en önemli su kaynağını oluşturan Terkos Gölü için, “Terkos 3. havalimanı yanı başında ağır metal ile kirlenmiş bir göl olacaktır” ifadeleri kullanıldı.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından “İstanbul Avrupa Yakası Su Kaynakları Teknik Tespit Raporu” hazırlandı.

Hazırlanan raporda İstanbul için içme ve kullanma suyunun kirletilmiş kaynakların arıtılmasıyla temin edilme yönteminden vazgeçilmesi gerektiği vurgulanırken, su kaynakları yakınlarındaki yapılaşmanın engellenmesi ve yapılaşmaların yıkılması uyarısı yapıldı.

Kuzey Ormanları yok olursa,
su kaynakları yok olur

 

3. köprü güzergahında bulunan Kuzey Ormanları’nın yok edilmesinin İstanbul için büyük bir risk taşıdığı vurgulanırken, “Hiçbir proje su havzalarının ve ekolojik yaşam alanlarının korunmasından daha değerli ve kent yaşamı için daha gerekli olamaz. Kentin kuzey ormanları, su kaynaklarımızın vazgeçilmez bir parçası olup, ormanların yok edilmesi su kaynaklarımızın yok edilmesi demektir ki su en önemli yaşam kaynağımızdır” ifadeleri kullanıldı.

 

Su tasarrufu zor değil

 

Çevre Mühendisleri Odası, yağışların azlığına bağlı olarak İstanbul’u etkileyen kuraklığın, kayıp-kaçak oranının azaltılmasıyla önemli ölçüde telafi edilebileceğini savundu.

Hazırlanan raporda, İstanbul’da yüzde 27 olan kayıp kaçak oranı ortalamasının yüzde 5’lere indirilmesinin mümkün olduğu vurgulanarak “Su tüketiminde tasarruf çalışmaları bu kayıp oranının düşürülmesi hedefi ile başlamalıdır. Teknolojik olarak su kayıplarının tespiti ve şebekenin izlenmesi ve gerekli önlemlerin alınarak kayıp oranlarının yüzde 5 mertebesine düşürülmesi mümkündür ve İstanbul’un tüm ilçelerinde bu çalışmaların yapılması gereklidir” denildi.

 

İstanbul’un bazı barajları

 

Hazırlanan raporda İstanbul'daki bazı barajlar hakkında uyarılara da yer verildi. İstanbul'un önemli su kaynaklarından bazılarının son durumları şöyle: 

Büyükçekmece Gölü: Koruma kuralları hiçe sayılarak yapılaşmaya göz yumulan Büyükçekmece Gölü doluluk oranı %.7.96’a düşmüş durumdadır. %90'a yakını kuruyan Büyükçekmece Gölünün, havzadaki yapılaşmanın devam etmesi ve gölü besleyen akarsuların korunmaması durumunda; gerek su kalitesi gerekse miktarı yönünden giderek kullanılamaz hale gelmesi kuvvetle muhtemeldir.

Alibeyköy Barajı: Alibeyköy Barajı İstanbul’un içme suyu ihtiyacını karşılamak için 1972 yılında yapılmıştır. Ancak ihtiyacın sadece çok küçük bir bölümünü (%3,4) karşılamaktadır. Baraj suları arıtılmak üzere Kâğıthane arıtma tesislerine nakledilmekte ve oradan içme suyu şebekelerine dağıtılmaktadır. Baraj yapıldığı yıllarda çevresinde yerleşim yeri bulunmamaktaydı. Ancak günümüzde her tarafı yerleşim ve sanayi alanlarıyla kaplanmıştır. Yerleşim ve sanayi alanlarındaki artış çevresel kirliliği de beraberinde getirmektedir.

Sazlıdere Barajı: İstanbul'da yaşanan yapılaşma ve kuraklık probleminden etkilenen Sazlıdere’nin doluluk oranı yüzde 7.58’e düşmüş durumdadır. Yüzde 92’isi kuruyan ve Kanal İstanbul projesinin gerçekleşmesi durumunda, kanal güzergâhı içinde kalarak tamamen ortadan kalkacak olan Sazlıdere, şu an can çekişmektedir.

Istranca dereleri ve barajları: İstanbul’a su sağlamak üzere Istranca dereleri üzerine 7 adet baraj yapılmıştır. Son olarak Demirköy Barajı projesi uygulamaya sokulurken, köylülerin direnişi ile proje durdurulmuştur. Demirköy Dereleri’nin toplam su miktarı yıllık 129 milyon m3 olup, bölgenin toplam su ihtiyacı 86 milyon m3/yıl’dır. Geriye kalan 43 milyon m3/yıl suyun İstanbul’un su ihtiyacını karşılamaya katkısı ise yatırımla kıyaslanamayacak kadar azdır.

Barajlar ve kapasiteleri;

Düzdere Barajı: 1995 yılında tamamlanarak işletmeye alınan Düzdere Barajı, 10 km2’lik havza alanına sahiptir. Barajın yıllık verimi 4,5 milyon m3’tür.

Kuzuludere Barajı: 11,3 milyon m3 hacme sahip olan Kuzuludere Barajı 1995 yılında hizmete alınmıştır. Baraj, 34 km2’lik havza alanına sahiptir.

Büyükdere Barajı: Büyükdere Barajı 1995 yılında tamamlanarak işletmeye alınmıştır. Kapasitesi yıllık 28,4 milyon m3olup, 81 km2’lik havza alanına sahiptir.

Sultanbahçedere Barajı:1997 yılında tamamlanarak işletmeye alınmıştır. 19,4 milyon m3’lük kapasiteye ve 46,5 km2’lik havza alanına sahiptir.

Elmalıdere Barajı:1997 yılında hizmete alınan baraj, yıllık 11,6 milyon m3 hacme sahiptir. Barajın suları, Fatih Sultan Mehmet İçmesuyu Arıtma Tesisi’nde arıtılmaktadır. Baraj, 24 km2’lik havza alanına sahipti

 

Çevre Mühendisler Odası’nda uyarılar

 

Çevre Mühendisleri İstanbul Şubesi'nin yayımladığı raporun sonuç bölümünde şu ifadelere yer verildi:

İstanbul’un yaşanabilir bir kent olabilmesi yönünde atılacak adımlardan en önemlisi su temini konusundaki sorunların çözülmesidir. Tespitlerimiz sonucunda su havzalarının sorunlarının çözümüne ilişkin önerilerimiz aşağıdaki gibidir:

- Su kaynaklarımız, endüstriyel ve evsel atıklar ile hızla kirlenmiş ve kirlenmeye devam etmektedir. Dünya ülkeleri, içme ve kullanma suyu kalite standardını daha da yükseltirken, kente içme ve kullanma suyunun kirlenmiş kaynaklardan temin edilmesi projelerinden vazgeçilmelidir. Mevcut arıtma tesislerini ileri arıtma teknikleri ile iyileştirilecek projeler geliştirilmelidir. Mühendislik teknikleri buna uygun çözümler üretebilecek düzeydedir.

- Kirlenme ve yapılaşma nedeni ile yok olan Küçükçekmece havzasının koruma planı yapılarak yeniden içme suyu havzası konumuna getirilmelidir.

- Su havzalarının, ormanların, ekolojik yaşam alanlarının planlaması; rant ekonomisinin inisiyatifine teslim edilmemelidir. Hiçbir proje su havzalarının ve ekolojik yaşam alanlarının korunmasından daha değerli ve kent yaşamı için daha gerekli olamaz. Kentin kuzey ormanları, su kaynaklarımızın vazgeçilmez bir parçası olup, ormanların yok edilmesi su kaynaklarımızın yok edilmesi demektir ki su en önemli yaşam kaynağımızdır.

- Dereler, vazgeçilmez havza kaynaklarıdır, su kaynağı olarak yeniden ıslah edilmelidir.

- Havzalarda koruma kuralları esas alınmalı ve kaçak yapılaşmanın önüne geçilmeli, havzaların mutlak koruma ve kısa mesafeli koruma alanlarında bulunan yapıların yıkılması sağlanmalıdır.

- Havza alanları onları besleyen kaynaklar ile birlikte bütün olarak koruma altına alınmalı ve havza içinde her türlü atık su deşarjı engellenmelidir.

- 3. Havalimanı ÇED raporunda, su kaynaklarının bu projeden olumsuz etkileneceğinden bahsedilmesine karşın, çözümler konusunda hiçbir teknik açıklama yapılmamış; uygun olmamasına karşın ÇED olumlu görüşü verilerek, su kaynakları ve ormanlar yok olmaya mahkûm edilmiştir. ÇED raporu bilim insanlarının görüşüne ve tartışmasına açılmalıdır.

- 3 Havalimanı işletmesinden kaynaklanacak kirleticilerin (Kurşun 4667 kg/gün, Çinko 4.667 kg/gün, Bakır 7.889 kg/gün) sadece su kaynakları açısından değerlendirildiğinde, Terkos gölü su kaynağımızdaki kirletici etkisi çok önemli olup bu kirliliğin önlenmesi hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır. Terkos 3. havalimanı yanı başında ağır metal ile kirlenmiş bir göl olacaktır.

- Terkos Gölü’nün İstanbul için büyük önemde olduğu gerçeği kabul edilmeli, bu gölün kurumasına ve kirlenmesine yol açacağı ortada olan 3. Havalimanı projesinden vazgeçilmelidir.

- Başta Terkos Gölü olmak üzere İstanbul’un tüm sulak alanlarını besleyen bu nedenle de yaşamsal öneme sahip olan kuzey ormanlarının yapılaşmaya açılması ve her türlü tahribatı engellenmelidir.

- İstanbul’da içme suyu şebekesi kayıp kaçak oranı ortalaması % 27’dir. Su tüketiminde tasarruf çalışmaları bu kayıp oranının düşürülmesi hedefi ile başlamalıdır. Teknolojik olarak su kayıplarının tespiti ve şebekenin izlenmesi ve gerekli önlemlerin alınarak kayıp oranlarının % 5 mertebesine düşürülmesi mümkündür ve İstanbul’un tüm ilçelerinde bu çalışmaların yapılması gereklidir.

- İş merkezleri, toplu yaşam alanları için gri su uygulamalarının hayata geçirilebilmesine olanak tanıyan gerekli yasal yaptırımların geliştirilmesi gerekmektedir.

- İSKİ tarafından temini, arıtımı ve dağıtımı yapılan su; “içme ve kullanma suyu” olarak tanımlanmaktadır. Bilinmektedir ki kent halkının bu suya güveni bulunmamakta, kentin büyük kesiminde bu su yalnızca kullanma suyu olarak kullanılmaktadır. Kentli, içme suyunu ayrıca bedelini ödeyerek temin etmektedir. Bu kaos yıllarca devam ederken, su sektörünün yüksek hızla büyümesine neden olmuş, suyu; kapitalizmin vazgeçilmez bir metası haline getirmiştir. Suyun ticarileştirilmesi kabul edilmez bir durum olup bu durumun halkın temel yaşam hakkına saldırıdan başka bir anlamı bulunmamaktadır.

- İSKİ suyunun kentli tarafından kabul edilebilir olması amacı ile şebekeye verilen suyun bağımsız kuruluşlarca sürekli analizlerinin yapılarak, analiz sonuçları günlük olarak kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Ay boyunca yapılan analizlerin ortalaması alınarak, aylık rapor sunulması kabul edilebilir, doğru bir yaklaşım değildir.

- 2014 yılında bazı kaynaklarda su seviyesinin %1-5 mertebesine ulaştığı bilinmektedir. Sadece Ekim-Mart aylarındaki yağmur beklentisi ile su ile ilgili projeler üretmemek anlaşılır bir durum değildir. Uzaydan bile görünen havaalanı projeleri yerine, geniş emekçi yığınlarının ihtiyaçlarını karşılayacak projeler üretilmelidir. Çünkü bu geniş yığınlar kentin gerçek sahipleri ve yaşayanlarıdır.  

 

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi -
İstanbul Avrupa Yakası Su Kaynakları Teknik Tespit Raporu