Kültür-Sanat

Çetin Altan bir yıldır yok, Büyük Gözaltı sürüyor...

"Ülkeye demokrasinin geldiğini göremeden" ayrıldı dünyadan...

22 Ekim 2016 14:04

Türk basını ve edebiyatının ustası, oyun yazarı ve eski milletvekili Çetin Altan, bir yıl önce bugün 22 Ekim 2015’te 88 yaşında aramızdan ayrıldı. 

Altan, Haziran, 2015'te Cumhuriyet için kaleme aldığı "Hayal ettiğim ülke bu değildi" başlıklı yazısında "Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan" demişti. 88 yıllık yaşamında edebiyatın her alanında kaleme aldığı eserlerle silinmez bir iz bırakan usta yazar Çetin Altan'ın yaşamından derin izler taşıyan romanı Büyük Gözaltı, 1973'te Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazanmıştı. Altan'ın oğulları, gazeteci-yazar Ahmet Altan ve Prof. Dr. Mehmet Altan, bugün 'FETÖ' soruşturması kapsamında Silivri Cezaevi'nde tutuklu... 

Çetin Altan, birinci ölüm yıl dönümünde önceki gün (21 Ekim 2016) Kadıköy Belediyesi’nin Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) düzenlenen törende anıldı. Törene, Cumhuriyet yazarı Aydın Engin, oyuncu Lale Mansur, gazeteci yazar Hasan Cemal, gazeteci ve belgeselci Nebil Özgentürk, oyuncu Deniz Türkali, gazeteci yazar Nazım Alpman’ın da aralarında bulunduğu basın ve sanat dünyasından pek çok isim ve ayrıca torunu Sanem Altan katıldı.

Nebil Özgentürk’ün 1997 tarihli Çetin Altan belgeselinin gösterimiyle başlayan gecede, yazarın oğulları Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın tutuklu bulundukları için babalarının birinci ölüm yıldönümü anmasına katılamıyor oluşlarının verdiği rahatsızlık sıklıkla dile getirildi. Ancak belgeselde babasından söz ederken Ahmet Altan, gecenin en anlamlı sözlerinden birini sarf etti aslında. Babasının yaşamı boyu tabiri caizse girip girip çıktığı cezaevinde bugün kendisi tutulan Ahmet Altan, yıllar önceki görüntüsüyle salona şöyle sesleniyordu: “Bir yazar için hem cenneti hem de cehennemi barındıran bir coğrafya... Türkiye...”

 

"Şu an çok zor bir şey yapmayı deniyorum..."

 

Oğullarının katılamadığı anmada, onları Çetin Altan’ın torunu, Ahmet Altan’ın kızı Sanem Altan temsil etti. Belgeselin ardından kürsüye çıkan ilk isimdi Sanem Altan. “Bilin ki şu an çok zor bir şey yapmayı deniyorum” diyerek girdi söze, konuşmakta hakikaten de zorlanıyordu. Şöyle konuştu: “Sanem Altan olarak Çetin Altan’ı temsil etmek hayalimdi. Ama bunu onun yokluğunda, amca ve babamın yokluğunda yapmak istememiştim. Dedemden çok şey öğrendim. En başta da korkmadan, bazen korktuğundan bile korkmadan istediğin şeyi yapabilmeyi... Onu çok özlüyorum...”

 

"Sonlanmayan tefrika"

 

Anmada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun tören için yazdığı bir mektup okundu. Kılıçdaroğlu da mektubunda Altan kardeşlerin babalarını birinci ölüm yıldönümünde dostlarıyla birlikte anamıyor oluşlarına vurgu yaptı: “Çetin Altan’ın fedakârlığını bugün oğulları sürdürüyor. Şimdi onları demir kapının ardında sadece evlatları değil, onlarla birlikte özgürlük ve demokrasiye tutkun bir Türkiye bekliyor.”

Ardından Hasan Cemal aldı sözü ve Çetin Altan’ın yazarlara çektirilen kahrı “sonlanmayan bir tefrika roman”a benzettiği mektubundan bahsederken, tefrikanın halen yazılmakta olduğunu vurguladı. “Farkındayım, beklediğimiz günler bir türlü gelmiyor” dese de Cemal, özgürlük bayrağının kuşaktan kuşağa, elden ele dolaştığını, Çetin Altan’ın dillere pelesenk olmuş meşhur deyişiyle, enseyi karartmamak gerektiğini de belirtti.

 

Aydın Engin: Sosyalizmi ondan öğrendik

 

Tören, Aydın Engin ve Nebil Özgentürk’ün söyleşisiyle son buldu. Özgentürk, “Yaptığım işlerle minicik bir katkım varsa bu ülkeye bunu Çetin Altan’a borçluyum” derken, Aydın Engin ise “hapishane arkadaşı” Çetin Altan’la anılarını anlattı. Cezaevinde beyaz ispirtoya biraz su, biraz portakal katıp bekletip de nasıl içki yaptıklarını, Altan’ın gece vakti ‘götürmeye’ kalktığı baklavaları, sabaha kadar uzanan sosyalizm sohbetlerini... Engin, “Biz solun, sosyalizmin ne olduğunu ondan öğrendik” dediği Çetin Altan için yapılan “Özal’la tanıştıktan sonra sosyalizmi bırakıp liberal oldu” iddialarına da açıklıkla yanıt verdi: “Olsa olsa Turgut Özal ondan etkilenebilirdi. O kapitalizmin belirli bir gelişmişlik aşamasından sonra komünizme geçilebileceğini düşündü. Tenis oynayan, piyano çalan köylüler düşü bu yüzdendi. Yani Çetin Altan kendi dönüşümü içerisinde tutarlıydı. Onunla aynı fikirde değilim. Ama Çetin Abi’nin böyle etiketlenmeye çalışılmasını çok ayıp buluyorum."

Hayal ettiğim ülke bu değildi

"Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan.

Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Gene de bir hayal kırıklığı yaşamıyorum. Menzil-i maksuda ulaşılamasa da çok yol katettik.

Bir ömür, sadece amaca ulaşmak için harcanmaz. O amaca doğru atılacak bir iki adıma yardımcı olmak için de harcanır.

Yaralı bir devi ayaklarının üstüne koyabilmek için kuşak kuşak o devi sırtımızda taşıdık. Yaralarının iyileşeceğine, o devin ayaklarının üstünde duracağına olan inancımı hiç kaybetmedim. Bir gün bu ülke ayaklarının üstünde duracak. O zaman da, masaldaki gibi “sihirli kedinin çizmelerini” giyerek amacına doğru uçarak gidecek.

Biz torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakamıyoruz.

Ama siz uğraşırsanız, mücadeleden vazgeçmezseniz, dünyadan ayrılırken “torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakıyoruz” deme mutluluğunu siz tadabilirsiniz.

Hayallerinizden, ümitlerinizden, mücadelenizden vazgeçmeyin.

Amacınıza ulaşamazsanız da, bu amacı gelecek kuşaklara devretseniz de, kozmosla son hesaplaşmanızda, “daha iyi bir dünya için biz de fena mücadele etmedik” diyebilirsiniz.

Bu da az şey değildir. Buruk da olsa, yorgun gözlerinizde bir tebessüm yaratır.

O tebessümlerin çoğalması da elbet bir gün kurtarır bu ülkeyi.

Enseyi karartmayın."
(25 Haziran 2015 Cumhuriyet)

Çetin Altan kimdir?

Türkiye'nin en önde gelen gazetecilerinden biri olacak Çetin Altan, 22 Haziran 1927'de İstanbul'da doğdu. Dedesinin babası Kırım'dan göç eden arabacı Ahmet Kıpçakski, dedesi Tatar Hasan Paşa idi. Babası hukukçu Halit Bey, annesi Nurhayat Hanım'dır. Galatasaray Lisesi'ni, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1943-1944'te Çınaraltı, Varlık, İstanbul ve Kaynak'da şiirleri ve düz yazıları çıktı. İlk kitabı Üçüncü Mevki 1946'da yayımlandı. 

Ulus gazetesinde muhabir olarak başladığı gazeteciliğe Hür Ses'de fıkra yazarlığı ile devam etti. Daha sonra Halkçı, Tan, Akşam, Milliyet, Yeni Ortam, Hürriyet, Güneş gazetelerinde ve Çarşaf dergisinde köşe yazıları yazdı.

1959 yılında Abdi İpekçi'nin teklifi üzerine Peyami Safa'nın (1899 - 1961) yerine Milliyet gazetesinde yazmaya başladı. Daha sonra Devrim, Akşam, Hürriyet, Güneş, Sabah, Milliyet gazetelerinde köşe yazıları yazdı.

 

İşçi Partisi'nden milletvekili oldu

 

Çetin Altan 1965-1969 arasında Türkiye İşçi Partisi'nden milletvekilliği yaptı. Altan, dokunulmazlığı kaldırılan, sonra da iade edilen ilk milletvekilidir. 1968 yılında meclisteki bir konuşması sırasında başlayan tartışma Nazım Hikmet'e kadar sıçramış ve başta o dönemin Adalet Partisi milletvekili Cavit Şadi Pehlivanoğlu ve Hamit Fendoğlu olmak üzere Adalet Partisi milletvekilleri ile karıştığı kavga ile çokça gündeme geldi. Bu dönemdeki anılarını "Ben Milletvekiliyken" adıyla kitaplaştırdı.

1960'lı ve 1970'li yıllardaki köşe yazıları, Taş, Sömürücülerle Savaş, Suçlanan Yazılar, 'Kahrolsun Komünizm' Diye Diye, Onlar Uyanırken, Kopuk Kopuk, Geçip Giderken, Gölgelerin Gölgesi, Şeytanın Aynaları, Bir Yumak İnsan (1978 Türk Dil Kurumu Ödülü), Nar Çekirdekleri adlı kitaplarda toplandı. 9 Mart 1971 darbe teşebbüsünü destekleyen "Devrim" gazetesi mensubu olduğu gerekçesiyle, bu "Millî Demokratik Devrim" darbesi planlarına karşı çıkan zamanın 1. Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün tarafından tutuklanarak sorguya çekildi.

Altan'ın tümü oynanmış oyunlarından basılı olanlar; Çemberler, Mor Defter, Suçlular, Dilekçe ve Tahtaravalli, basılmamış olanlar ise, Beybaba, Yedinci Köpek, Islıkçı ve Telefon Kimin İçin Çalıyor'dur. Kavak Yelleri ve Kasırgalar'da çocukluk anılarını anlatan Altan'ın Aşk Sanat ve Servet ve Atatürk'ün Sosyal Görüşleri adlı iki incelemesi vardır. Rıza Bey'in Polisiye Öyküleri ile Türk yazınında pek az denenmiş olan polisiye türünde eser veren yazar Zurnada Peşrev Olmaz'da mizahi yazılarını topladı. 2027 Yılının Anıları ise onun fütürist bir çalışmasıdır. Çok yönlü bir yazar olan Altan'ın gezi yazıları Al İşte İstanbul ve Bir Uçtan Bir Uca adlarıyla yayınlandı. Tarihinin Saklanan Yüzü ise onun Osmanlı tarihi üzerine yaptığı bir araştırmadır.

Tüm yapıtlarından örneklerin toplandığı "Seçmeler" 1992'de yayımlandı. 1997'de Seçmeler genişletilerek "Dünyada Bırakılmış Mektuplar" adıyla tekrarlandı. Son 15 yılın günlük gazete yazıları da Şeytanın Gör Dediği kitabıyla okuyucuya ulaştı. Altan son olarak çocuklar için özel bir yapıtı gerçekleştirdi: Alfabe. Elli yıllık yazı yaşamında yazılarından ötürü pek çok kez mahkemeye verilen Altan hakkında 300'den fazla dava açıldı. 1972 yılında gözaltı süresi 24 saat olmasına karşın 15 gün gözaltında tutuldu. Üç kez tutuklandı, iki kez mahkûm oldu ve iki yıl cezaevinde yattı.

Çetin Altan'ın çocukları, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Zeynep Bakan'dır.

Hayat hikâyesi, 1998 yılında eşi Solmaz Kâmuran tarafından İpek Böceği Cinayeti adlı kitapta kaleme alınmıştır.

Altan, çoğu doğum gününde köşesinde bir yazı kaleme aldı. 87 yaşına girdiğinde Çetin Altan, Milliyet'teki köşesinde şu ifadeleri kullandı:

Yazının bugünkü başlığı (87) son istasyonmuş gibi görünüyor bendenize, ne diyeyim, hayırlısı...

***

Korkuyor muyum, korkmuyor muyum?
Ne korkuyorum, ne korkmuyor; sadece kaygılanıyorum, ya dayanılmaz acılar çekersem diye ve becerebildiğim kadar, şimdiden başlıyorum duaya...

25 Haziran 2015'te Cumhuriyet gazetesi için kaleme aldığı yazıda "Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan" diyen Çetin Altan, 88 yaşında 22 Ekim 2015'te hayatını kaybetti... 

 

Eserleri

Roman

Büyük Gözaltı (1972) - 1973 Orhan Kemal Roman Armağanı
Bir Avuç Gökyüzü (1974)
Viski (1975)
Küçük Bahçe (1978)
Rıza Bey'in Polisiye Öyküleri (1985)
Aşk, Sanat ve Servet (1998)

Şiir

Üçüncü Mevki (1946)

Öykü

Dünyada Bırakılmış Mektuplar (1997)
Kalem Bahçelerinden Yedi Hayat (2009)

Oyun

Beybaba (1960-61)
Yedinci Köpek (1964)
Çemberler (1964)
Mor Defter (1965)
Suçlular (1965)
Dilekçe ve Tahtırevalli (1966)
Komisyon (1969)
Islıkçı (1977)
Bütün Tiyatro Eserleri (2001)

Anı

Ben Milletvekili İken (1971)
Bir Yumak İnsan (1977)
Kavak Yelleri ve Kasırgalar (1999)
İyi ki Şu Köyceğiz Var (2001)

Gezi

Bir Uçtan Bir Uca (1965)
Al İşte İstanbul (1981)

Deneme

Atatürk'ün Sosyal Görüşleri (1965)
Öldürülmüş Şehzadeler ve Devrilmiş Padişahlar (1991)
İdam Edilen 44 Vezir-i Azamın Dramı (1991)
Şeytanın Gör Dediği (1997)
Kadın, Işık ve Ateş (1998)
Yeryüzü Tanrıçaları (2000)
Kullar ve Sultanlar (2000)
1,2,3,4,5,6,7,8,9,10 (2001)
Enseyi Karartmayın (2003)
Uçuk (2004)

Mizah

Taş (1964)
Sömürücülerle Savaşı (1965)
Onlar Uyanırken (1967)
Geçip Giderken (1968)
Kopuk Kopuk (1970)
Suçlanan Yazılar (1970)
Kahrolsun Komünizm Diye Diye (1976)
Nar Çekirdekleri (1976)
Zurna’da Peşrev Olmaz (1978)
Gölgelerin Gölgesi (1981)
Şeytan Aynaları (1982)
2027 Yılının Anıları (1985)
Sobe (1999)

Çocuk

Alfabe (2006)

Çeviri

Aptal Kız (1962)