Çernobil Nükleer Santrali'nin, her biri 1000 megawatt (MW) gücünde 12 reaktörle dünyanın en büyük nükleer enerji santrali haline getirilmesi planlanıyordu. Patlamadan önce dört reaktörle çalışan santralde, iki reaktör de inşa halindeydi. Kazaya uğrayan dördüncü ünite üç senedir faaliyetteydi.
Görgü tanıklarının anlatımına göre, ilk patlamada kırmızı, ikinci patlamada mavi bir alev yükseldi ve ardından santralin üzeri dev bir mantar bulutuyla kaplandı.
Çernobil nükleer faciasına ne sebep oldu?
İnsanlık tarihinin en büyük nükleer faciasının asıl nedenleri konusunda bugün de tartışmalar sürüyor.
Sovyetler Birliği'nde o dönem kazanın sebeplerini araştırmak için kurulan devlet komisyonu, santral personelini ve yönetimini kazanın baş sorumlusu ilan etti.
Güvenlik kurallarını ihlal ettikleri gerekçesiyle santral müdürü Viktor Bryuhanov ve şef mühendis Nikolay Fomin 10'ar yıl, şef mühendis yardımcısı Anatoliy Dyatlov beş yıl, reaktör sorumlusu Aleksandr Kovalenko üç yıl, vardiya amiri Boris Rogojkin ve denetmen Yuriy Lauşkin ikişer yıl hapis cezasına çarptırıldı.
O dönem Çernobil Nükleer Santrali'nde teknik ayarlardan sorumlu personellerin yöneticisi olan, 2020'de ise Ukrayna Nükleer Enerji ve Sanayi Sektörü Emektarları Birliği Başkanlığını yürüten Maksim Kremen, patlamadan bir gün önce yaşadığı bir anıyı şöyle paylaşıyordu:
"25 Nisan 1986 günü, iş çıkışı santralden ayrılırken tesadüfen Dyatlov ve Kovalenko'ya rastladım. Kovalenko yanıma yaklaşarak, reaktörün işleyişinde bir tuhaflık olduğunu söyledi. Ancak Dyatlov onu sert bir şekilde durdurdu ve sözlerini sürdürmesine izin vermedi. Bunun üzerinde durmamıştım, çünkü bu benim sorumluluğumda değildi."
Reaktör sorumlusu ve şef mühendis yardımcısının reaktördeki sorunun farkında olduklarını tahmin ettiğini belirten Kremen, şöyle devam etti:
"Şef mühendis yardımcısı reaktörü durdurma komutunu verebilecek kararlılığa sahip değildi. Deneyi yerine getirememekten korkuyordu. Şef mühendisin mesleği elektrik mühendisliğiydi. Bu durumda yapması gereken tek bir şey vardı; reaktörü durdurmak. Taşıdıkları mesleki sorumluluğa rağmen bu kararı almaya korktular."
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) bünyesindeki Uluslararası Nükleer Güvenlik Komitesi (INSAG) de ilk başlarda Sovyetler Birliği devletiyle aynı fikirdeydi.
Kazanın bazı kural ihlallerinin ve personel hatalarının bir araya gelmesi sonucu yaşandığı sonucuna varılan INSAG raporunda, santral yönetimi "deneyi ne pahasına olursa olsun yapmakla" suçlandı.
Fakat aynı kurum 1991 yılında kazayla ilgili yayımladığı yeni raporunda, "operasyonel personelin hatası sonucu başlayan kazanın, reaktörün yetersiz tasarımı nedeniyle bir felakete dönüştüğü" tespitine yer verdi.
INSAG, 1993 yılında hazırladığı nihai raporunda ise personel hatalarıyla ilgili daha önce varılan bazı tespitlerin yanlış olduğunu, kazanın reaktördeki tasarım hatası, reaktörün güvenlik standartlarını karşılamaması ve nükleer santraldeki genel güvenlik önlemlerinin yetersizliği nedeniyle meydana gelmiş olma ihtimalinin ağırlık kazandığını ileri sürdü.
Kazaya deprem, sabotaj ya da "terör eylemi"nin yol açmış olabileceği yönünde iddialar da ortaya atılsa da bunlara dair bir kanıt bulunmuyor.