Sosyal Güvenlik

Çalışmaktan kaçınma hakkınız olduğunu biliyor musunuz?

Yasada 'Çalışmaktan Kaçınma Hakkı' tanımlanıyor. Peki hangi şartlarla?

28 Nisan 2015 14:27

Makine Mühendisi ve İş Güvenliği Uzmanı Hakan Çubukçu, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nda tanımlanan "Çalışmaktan Kaçınma Hakkı”nın detaylarını yazdı. Yasada, “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı”, “Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhal kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir” şeklinde tanımlanıyor.

Hakan Çubukçu, “Bu hakkı kullanması beklenen çalışan, öncelikle ciddi ve yakın tehlike kavramının ne olduğunu bilmek durumundadır. Bunun için de kendi çalışma koşullarında nelerin ciddi ve yakın tehlike olduğunun çalışana öğretilmesi gerekmektedir. Bu öğretme yapılmadan böyle bir hak verilmiş olması anlamsızdır. Kaldı ki çalışanların çok büyük bir bölümü böyle bir haklarının olduğundan bile haberdar değildir” diyor.

Hakan Çubukçu’nun Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (28 Nisan 2015) nüshasında yayımlanan, “Ölümüne Çalışmak mı?” başlıklı yazısı şöyle:

“Çalışmaktan Kaçınma Hakkı”nı kullanması beklenilen çalışanın, kendi çalışma koşullarında nelerin ciddi ve yakın tehlike olduğunu bilmesi gerekiyor.

İş sağlığı ve güvenliği konusunda özel bir yasa olmak gibi önemli bir özelliği olan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, 30 Haziran 2012 tarihinde 28339 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

 

Kararın içeriği

 

Bu yasanın 13. maddesi “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı” konusunun koşulları tanımlanıyor. Yasada bu madde, “Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhal kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir” şeklinde oluşturulmuştur.

 

Çalışan biliyor mu?

 

Bu hakkı kullanması beklenen çalışan, öncelikle ciddi ve yakın tehlike kavramının ne olduğunu bilmek durumundadır. Bunun için de kendi çalışma koşullarında nelerin ciddi ve yakın tehlike olduğunun çalışana öğretilmesi gerekmektedir. Bu öğretme yapılmadan böyle bir hak verilmiş olması anlamsızdır. Kaldı ki çalışanların çok büyük bir bölümü böyle bir haklarının olduğundan bile haberdar değildir.

 

Soma’daki işçiler bilseydi...

 

Yasalarda yazılı olması “hakların” kullanılabilmesi için yeterli olmuyor. Örneğin Soma’da işçiler kazadan önce bu haklarını kullanma yoluna gitselerdi, dane olurdu dersiniz? Ben işçilerle yaptığım eğitimler sırasında bu soruyu sorduğumda, “Çalışmak için yeni bir maden arıyor olurlardı” yanıtı geliyor.

Ocaktan çıkarıldığında ambulansa binerken “Çizmemi çıkarayım, sedye kirlenmesin” diyecek kadar, bu dünyada hiçbir hakkı olmadığını düşünen madencimizden “çalışmaktan kaçınma hakkını” kullanmasını nasıl bekleyebiliriz, değil mi? İşte tam burada “söz bitiyor.” Öncelikle bu hakkın kullanılması halinde çalışanın arkasında durabilecek yasal altyapıyı oluşturmalıyız.

 

İşyeri iklimi

 

İş güvenliği çalışmalarının başarılı olmasında, her seviyedeki çalışanın katılımı ve güvenli davranmanın alışkanlık haline gelmesine fırsat verilmesi çok önemlidir. Bu fırsatı yaratan ise işyeri iklimidir.

Bu iklim, çalışanı “güvensiz” davranmaya özendiriyor olabilir. Çalışanların “güvensiz” dav- ranışlarının işveren tarafından yapılan eğitim ve denetimlerle önlenmeye çalışılması önemli ve belirleyicidir.

İşyerinde uygulanan iş güvenliği önlemleri, kazaları engelleyecek etkinlikte olmalıdır. İş güvenliği konusunda yapılan çalışmaların hedefi, kaza olursa işverenin kusur oranının azalmasını sağlamak olmamalıdır.

Çalışanlarımızın “ölümüne” çalışmayacak şekilde bilinçlenmelerini sağlayacak yöntemleri mutlaka bulmalı ve hayata geçirmeliyiz. Sendikalar ve meslek örgütleri bu konuda etkin görev üstlenmelidir.

Kanımca başlangıç, çalışanın böyle bir hakkı olduğunu gündeme getirmek ve gündemde tutmak olmalı. Bu makale de bu amaçla yazılmıştır.