Gazeteciliğin duayen isimlerinden Mehmet Ali Birand ile hatırlanan Kanal D Ana Haber koltuğuna Buket Aydın oturdu. Aydın, Birand’ın koltuğunun gazeteciliğin tepesi olduğunu söylerken “Buraya hak ederek geldim” dedi.
Gazeteci Buket Aydın, Hürriyet’ten Hakan Gence’ye konuştu. Aydın’ın açıklamalarından bir kısım şöyle:
Gazetecilik hikâyeniz nasıl başladı?
İlk olarak Kanaltürk’te staja başladım. O dönem Kerimcan Kamal genel müdürdü. Çok karlı bir günde görüşmeye gittim. Ortaklar Yokuşu’ndan taksi beni çıkarmayınca karlara bata çıka, sırılsıklam olmuş halde kanala girdim. Kerimcan Bey beni görünce “Bu karda gelen kişi her şeyi yapar, haftaya başla” dedi. Stajyer olarak muhabirlerin yanında habere gidiyordum. Haberciliğin en altını da gördüm ve şimdi en tepesini de. Rahmetli Birand’ın koltuğu olduğu için Kanal D Haber bence bu işin en tepesidir. Önemli olan bu noktaya layık olmak, onu da başarabilecek miyim; zamanla göreceğiz.
Demek ki genç yaşta gelen bu başarı dışarıdan göründüğü kadar kolay elde edilmiyor...
Bu algının sebebi belki Kanal D Haber koltuğunda oturan isimlerin genelde erkek ve belli bir yaşın üzerinde olmaları. İlk defa bir kadın geldi ve 33 yaşında. İnsanlar da bunun altında ister istemez bir şeyler aradı. Ancak sabahtan akşama kadar arasalar hiçbir şey bulamazlar. 19 yaşımdan beri çalışıyorum, çok itildim, çok ağlatıldım, çok ezildim; hiç durmadım, tırnaklarımla kazıdım, hak edilmiş bir başarı olduğunu düşünüyorum.
Sansür karşısında tavrınız ne olur?
Direnirim. Eğer haberin yayınlanmasının doğru olduğuna inanıyorsam ve biri bana sansür yapmaya kalkarsa elimden geleni yapar ve sonuna kadar haberin arkasında durmaya çalışırım. Şunu da söyleyeyim, devletin bekasıyla alakalı, gizlilik içeren bilgilerle ilgili haberlerde de başka türlü düşünürüm.
Erdoğan Demirören vefat ettiğinde çok duygulu bir paylaşım yaptığınız. Sizi onun cesaretlendirdiğini yazdınız, o hikâyeyi anlatır mısınız?
Ben, Demirören’lerin sahibi olduğu Özel Ata Lisesi’nde öğrenciydim. Birinci sınıftayken Milliyet’in her sene düzenlediği ‘Liselerarası Müzik Yarışması’na katılmayı kafaya koydum. Okulda bir klavye çalan bir kız ve bir elektrogitarcı buldum. Yarışmaya katılmayan başka bir okuldan da bir baterist aldık. Ben solist oldum ve grubumuzu kurduk. Destek almak için okul yönetimine gittik, bize “Kendiniz ne yapıyorsanız yapın” dediler.
Sonuç?
Kendi çabalarımızla, harçlıklarımızla hazırlandık ve yarışmada ilk 16’ya kaldık. Milliyet finalistleri benim fotoğrafımla manşetten verdi. Rahmetli Erdoğan Demirören o gün gazetede Ata Lisesi ismini ve fotoğrafı görünce okula geldi. Yönetimin bize yardımcı olmadığını öğrendikten sonra beni çağırdı ve “Sana kimse yardım etmediği halde bunu yaptın demek, sana ve grubunuzdaki diğer arkadaşlarına yüzde 100 burs veriyorum” dedi.
Ne güzelmiş...
Yıllar sonra mezuniyetimde ellerimi avcunun içine alıp “Sana hayatımın sonuna kadar tüm şirketlerimin kapısı açıktır ama senin buna ihtiyacın olmaz” demişti. Ben sonra hiç kapılarını çalıp bir şey istemedim. Seneler sonra yolumuz aileyle kesişti. Ama bunun sebebi Demiören Medya Grubu’nun CEO’su Mehmet Soysal’dır. Çünkü benim NTV’de çalıştığım dönem bana Milliyet gazetesinde hafta sonu röportajları yapmamı teklif etti. O vesileyle, birlikte çalışma fırsatımız oldu. Sonra bana Kanal D haber koltuğunu teklif eden de yine kendisidir. Soysal, Demirören Medya içerisindeki tüm kurumların yönetiminde değişikliğe gitti. Kanal D Haber’de de bu değişiklik yapıldı. Bundan daha doğal ne olabilir? Değişim hayatın bir parçası. Ayrıca şunu kimse unutmasın ki ben 14 yıldır bu işi yapıyorum. Beni tanıyan herkes bu işi ne kadar severek yaptığımı bilir. Senelerce gece gündüz demeden devamlı çalıştım. Yaptığım işler, yayınlar ortada. Özetle; Kanal D Haber koltuğu kimseye verilmez. O koltuk hak edilir ve hak edilerek alınır. Ben de bu koltuğa böyle geldim. Bu konuda vicdanım çok rahat.
Röportajın tamamı için tıklayın.