Sağlık

Bu kuşağın gribe bağışıklığı var!

M. Ü. Tıp Fakültesi Sağlık Okulu'naki konferansta konuşan Doç. Dr. Ergönül, 1957'den önce doğanların, bağışık olduğunu söyledi.

30 Ekim 2009 02:00

M. Ü. Tıp Fakültesi Sağlık Okulu’nun düzenlediği “halka yönelik sağlık konferansları”nın ilkinde konuşan Doç. Dr. Önder Ergönül, 1957'den önce doğanların, bağışık olduğunu söyledi.

Gribin ilk kez 1898’de görüldüğünü belirten M.Ü. Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Önder Ergönül, 1911’den itibaren de zaman zaman dünyada önemli büyük salgınların ortaya çıktığını söyledi. 

“Örneğin 1918’deki grip salgınında 30 milyon insanın öldüğü tahmin ediliyor. Yaklaşık 20–30 senedir de dünyada önemli salgınlar olmakta. ‘1957 Asya gribi’ de domuz gribiyle ilişkilidir. Örneğin o seneki Asya gribini yaşamış olanlar, yani 1957’den önce doğmuş olanlar aşılanmasın diyoruz, çünkü gribe karşı bağışıklık kazanmışlardır. 2005 yılında kuş gribinden korkuluyordu. Ölüm oranı yüzde 50–60 oranındaydı. Fakat fazla yayılmadı. Toplam vaka sayısı 700’de kaldı. Domuz gribinde de buna benzer bir ölüm oranı bekleniyordu, ama bu hastalıkta ölüm oranı çok yüksek değil.”
 
Gripteki en önemli şeylerden biri de hastalığın nasıl yayıldığıdır. Tabii ki hastalıktan korunmanın çok basit yolları var. Ergönül, salgını ve salgından korunma yollarını şöyle anlattı: “Salgın, az önce anlattıklarımdan çok farklı bir şey. Salgın olduğunda çok şey değişir ve çok korkunç bir noktaya gelinebilir. Tabii ki bunu korkutmak için söylemiyorum. Tam tersi, biz korkmamalıyız. Bilim korkmamak için vardır. İlk vakalar 14 Eylül 1918 yılında ABD’nin doğusunda saptandı. Bu salgında yaklaşık 30 milyon insan öldü. O dönemde antibiyotik yok. Ama unutmayın, antibiyotik pek etkili değildir. Antibiyotik üzerine eklenen enfeksiyonlara karşı etkili bir şeydir. Bütün salgınlarda inişler ve çıkışlar olur. Yani bir çan eğrisi vardır. Salgında çan eğrisini inerken yakalamak var, ama biz çıkarken yakalamak istiyoruz.”
   
'El yıkamasını bilmiyoruz'

 Yapılan çalışmalarda H1N1’in bir yüzeyde sekiz saat canlı kalabildiğinin görüldüğünü anımsatan Ergönül, temizliğin önemine vurgu yaptı.  “Yüzde birlik çamaşır suyu dezenfektan için yeterlidir. Fazla koyarsanız büyük zarar verir. Normalde bir kere temizlik yapıyorsak, salgın nedeniyle iki üç kere yapmalıyız. Yani öncelikle temizlik yapmayı öğrenmemiz gerekiyor. Okul kapatmalar yeterli bir önlem değil. Bir kere dezenfekte etmekle salgının önüne geçilmez. Önemli olan sürekliliği sağlamak. İnsanlar hapşırdığında çok fazla damlacık saçar. Bu damlacıkların etki alanı kabaca bir metredir. Hapşıran kişiyle aranızdaki mesafe bir metreden azsa, risk altındasınızdır. Bu nedenle yakın temastan kaçınmak gerekir. El yıkamak çok önemli. Tacikistan’da bizim de katıldığımız bir çalışmada hekimlere el yıkaması öğretiliyor. Biz el yıkamayı bilmiyoruz. Bu da alışkanlıklardan kaynaklanıyor. El yıkamak için 30 saniye öneriliyor Çoğu insan ellerini 5-10 saniyede yıkıyor. El yıkamanın önemi kanıtlanmış bir şey. Antiseptikli mendil kullanmak da yararlıdır. Sabuna ulaşamadığınız zamanlarda antiseptikli ya da kolonyalı mendil kullanabilirsiniz. Tarama yaptırmak çok anlamlı değil. Şikâyeti olanlar doktora başvursunlar.”

Amerika’da bin kişinin bu nedenle öldüğünün düşünüldüğünü ve Obama’nın olağanüstü hal ilan ettiğini belirten Ergönül, “Amerika’da ölen kişilerin grip olduktan sonra hijyene yeterince dikkat etmedikleri için çeşitli enfeksiyonlar sonucundu öldükleri kesin olarak ortaya kondu. Bizim de kişisel hijyeni öğrenmemiz gerekiyor. Gerektiğinde yüz maskeleri kullanmalıyız. Bilinenin aksine öksürürken ya da hapşırırken elle ağız kapama çok tehlikelidir. Mendil kullanmalıyız. Mendilin bulunmadığı durumlarda ise kıyafetimizin koluna doğru hapşırmalıyız. Bu davranışı doğru biçimde çocuklarımıza ve çevremizdekilere de öğretmemiz gerekiyor. Yanımızda mendil yoksa öksürdükten sonra ellerimizi mutlaka yıkamalıyız,” dedi.

'Domuz gribi aşısının yan etkileri, mevsimsel grip aşısının yan etkileriyle aynı'

Domuz gribi aşısının ortaya çıkmasıyla beraber, aşı tartışmaları da başladı. Kimilerine göre yaptırılmasında sakınca yok, kimileriyse ise çok karşı! Aşının içinde zararlı maddelerin olduğuna, bu yüzden de yaptıran kişiye zarar vereceğine inananlar da var. Dr. Ergönül ise aşının hiçbir zararının olmadığını söylüyor:

“Bütün dünya ülkeleri aynı aşıyı kullanıyor. Şu an 17 ülkede aşı uygulaması var ve bizden daha erken başladılar. Yani Türkiye denek değil. Tabii ki eleştirilecek noktalar var. Ama bilinmeli ki, domuz gribinin yan etkileri mevsimsel grip aşısının yan etkileriyle aynı. İçinde adjuvanlı madde var deniliyor. Adjuvan, aşının etkisini güçlendirmek için konulan bir molekül. Bu molekül diğer aşıların içinde de bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü aşıyı öneriyor. Şu anda en ileri ülkelerin uzmanlarının görüşü bu aşının uygulanmasıdır. Bu sadece bir öneridir. Silah zoruyla yaptırılacak bir şey değildir. Hatta Aşının gebelere yapılması tavsiye ediliyor. Normalde gebelere ne ilaç ne de aşı verilir, ama bu hastalık gebelerde daha ağır sonuçlar doğurabileceği için onlara da yapılması öneriliyor.”
   
'Domuz gribi gençlerde daha öldürücü'

Domuz gribi aşısı 6 ay-24 yaş arasındaki herkese, 25-65 yaş arasında kronik hastalığı olanlara ve sağlık sektöründe çalışanlara tavsiye ediliyor. Domuz gribinde bilim adamlarını şaşırtan nokta, hastalığın gençlerde daha öldürücü seyretmesi. Ergönül şaşkınlığını şu sözlerle dile getiriyor:
 “Domuz gribinin mevsimsel gripten temel farkı gençlerde daha öldürücü olması. Mevsimsel gripte ölümlerin yüzde 90’ı 65 yaş üstü. Domuz gribinde ise tüm dünyada şu ana kadar 400 bin vaka bildirildi. Bunun 4 bin 500-5 bin kadarı öldü. Yani ölüm oranı yüzde 1.2 . Onda da gençlerin oranı daha fazla. Bu bilim insanları için son derece şaşırtıcı bir durum. Çünkü biz gripte 65 yaş üstü ölümlere alışığız.

Doç. Dr. Önder Ergönül aşıların henüz Türkiye’ye gelmediğinin altını çiziyor. Aşı ülkeye getirildiğinde ilk olarak sağlık personeline ve gebelere yapılacak. Bu da büyük bir organizasyon gerektiriyor. Benzer örnekleri göz önüne alındığında, Türkiye’de düzgün bir organizasyonun yapılacağı ise şüpheli!

Nihan Yığın (Miha)