Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kenan Midilli, "Evcil hayvanı olanların, hastalık süresince hayvanlarını da korumak adına mesafeli olması gerekiyor" dedi.
Geçtiğimiz haftalarda yapılan araştırmalarda, virüsün İngiltere varyantının evcil hayvanlarda ciddi kalp sorunlarına yol açabileceği açıklandı. Bu da salgınla mücadelede hastalığın özellikle evcil hayvanlardan insanlara yayılma endişesini gündeme getirdi. Bilimsel olarak Koronavirüs enfekte olan hayvanların, hastalığı insanlara yaymada önemli bir rol oynadığına dair henüz yeterli kanıt olmasa da virüsün köpek, kedi gibi evcil hayvanlar ile maymunlar ve vizonlara bulaşabildiğinin ortaya çıkması, yeni varyantın (İngiltere) daha önce virüs bulaşmayan farelere de bulaştığının gösterilmesi, virüsün başka mutasyonlara uğrayabilme riskini ortaya çıkardı.
"Diğer aile bireyleri gibi korumalı"
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalından Tıbbi Viroloji Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kenan Midilli, hızlı bulaşan ve artık tüm dünyada baskın hale gelen İngiltere varyantının evcil hayvanlara da bulaşabildiğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Midilli, “Evcil hayvanlarımıza maalesef bulaşabiliyor. Ama evcil hayvanlarda genellikle çok ağır bir tabloya yol açmıyor. Ama hayvanlara bulaşmaların olması, epidemiyolojik açıdan bazı riskler içerdiği için, virüs hayvanlarda farklı bir evrimleşme gösterme riski taşıdığı için bu konu üzerinde çok duruyoruz” dedi.
Prof. Dr. Midilli, “Yaz sonuna doğru Danimarka’da önce insanlardan vizonlara, sonra vizonlarda değişim gösterip tekrar insanlara bulaşmalar olunca büyük bir telaş yarattı. Maalesef oradaki vizonların büyük çoğunluğunun itlafı ile sonuçlandı. Böyle bir evrimleşme sürecinin daha fazla devam etmemesi için gerekiyordu. Çünkü yapılan ilk çalışmalarda vizonlarda değişim gösteren varyantların bağışıklıktan kaçabilme yeteneğine sahip olduğuna dair bulgular vardı. Bu nedenle hayvanlarına bulaştırmak istemeyen evcil hayvan sahipleri de (evde kovid geçiriyorsa), onları da diğer aile bireyleri gibi korumalı. Yani yakın temastan kaçınmalı” diye konuştu.
TIKLAYIN | Rusya, "dünyada evcil hayvanlar için geliştirilen ilk yeni tip Koronavirüs aşısını" onayladı
"Aşının yan etki endişesine gerek yok"
İngiltere varyantının bütün yaş gruplarını daha kolay enfekte edebildiği için çocuk vakalarında da artış yaşanmasının olağan olduğunu belirten Prof. Dr. Midilli, “Ama özellikle çocuklarda daha ağır seyrettiğine dair şu an için bir kanıt yok” dedi. Aşı seçimi konusunda yaşanan kafa karışıklığının da yersiz olduğunu kaydeden Prof. Dr. Midilli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu anda seçim açmazından çok, aşıya bir an önce ulaşmak ve aşılanmak daha önemli. Onun için, bulduğunuz aşı, en iyi aşıdır sloganı hala geçerli. Zaten aşılar hastanelerde yapılıyor ya da doktor kontrolünde ve belli bir süre bekletilerek yapılıyor. Yan etki endişesine de bu nedenle gerek yok.
"Antikor testleri, pratik açıdan çok fazla bir şey getirmiyor"
Aşı yaptırdıktan sonra antikor baktırmanın kişide gereksiz bir rahatlık ya da endişeye yol açabileceğini de vurgulayan Prof. Dr. Midilli, bakılan antikor düzeyleriyle aşının koruyuculuğuna dair bir sonuca ulaşılamayacağını ifade etti. Bilim Kurulu Üyesi Midilli şöyle uyardı:
"Aşıların hangi antikor düzeyinden sonra kesin koruyucu olduğuna dair belirlenmiş bir değer yok. Sadece aşı yanıtlarına bakarak koruyuculuk oranı üzerinde karar vermek de mümkün değil. Çünkü bellek hücreleri var, T hücre yanıtları var. Bunlar da koruyuculuk açısından son derece önemli parametreler. Antikor baktığımızda, o antikorların gerçekten koruyucu olup olmadıklarını da bilmiyoruz. Sadece antikor var diyebiliyoruz. Yani (vücutta) o virüse reaksiyon gösteren moleküllerinizin varlığını gösteriyor bu veri. Ama bunun gerçekten koruyucu olup olmadığını bilmeniz için nötralizasyon testi veya onun muadillerinin yapılması gerekiyor. O da kitlesel aşılamalarda yaygın bir şekilde yapılması mümkün değil ve gerekli de değil. Şu anda yapılan bütün antikor testleri, pratik açıdan çok fazla bir şey getirmiyor hiç kimseye. Belli noktalar netleşinceye kadar koruyuculuk düzeyleri veya daha iyi bir test alternatifi geliştirilene kadar, antikor testlerinin rutin olarak yapılmasını önermiyoruz. Hatta bu antikor test sonuçları, daha da fazla kafa karışıklığına yol açıyor. Özellikle benim antikor seviyem yüksek diye düşünen kişi, artık maskeyi biraz daha az takabileceğini veya daha fazla kalabalığa karışabileceğini düşünebiliyor. Antikor düzeyinin böyle bir şeye asla bir dayanak oluşturmaması gerekiyor."
(DHA)