Bilim insanları, güneş radyasyonu yönetimi (SRM) teknolojilerinin hiçbirinin güvenli bir şekilde kullanılacak kadar olgunlaşmadığı uyarısında bulunarak, Avrupa Komisyonu'nun küresel bir kullanım yasağı anlaşması imzalamasını istedi. Aksi takdirde yağış düzeninin bozulabileceği, iklimlerin olumsuz etkilenebileceği hatta gıda üretimini engellenebileceği aktarıldı.
Euronews'ta yer alan habere göre; SRM, yansıtıcı aerosollerin doğrudan stratosfere salınmasından, alçak deniz bulutlarının yansıtıcılığını arttırmak için tuz spreyi enjekte edilmesine kadar, büyük ölçüde teorik bir dizi yaklaşımı kapsıyor.
AB'nin Bilimsel Danışma Mekanizması tarafından pazartesi sunulan raporlarda, alanın önde gelen uzmanları Komisyon'u bu tür yaklaşımları kullanmanın ve hatta bunlara güvenmenin bilimsel ve etik yönleri konusunda uyardı.
AB'nin yedi kişilik Baş Bilimsel Danışmanlar Grubu'nun üyesi Nebojsa Nakicenovic, "Bu yöntemlerin kullanılması dünyanın farklı bölgelerinde iklim üzerinde tahmin edilmesi ve pratikte yönetilmesi zor etkiler yaratabilir" dedi.
Raporların arkasındaki çalışma grubunun eş başkanı Benjamin Sovacool ise daha açık konuşarak bu tür müdahalelerin "ekosistemler üzerinde olumsuz etkileri olabileceği, yağış düzenini değiştirebileceği ve gıda üretimini engelleyebileceği" uyarısında bulundu.
Sovacool, "Dahası, bu tür müdahaleler sera gazlarının okyanus asitlenmesi ya da bitki örtüsündeki değişiklikler gibi doğrudan etkilerini gidermez" diye ekledi.
Avrupa Etik Grubu Başkanı Barbara Prainsack da gelecekte bir noktada küresel ısınmayı tersine çevirmek için esasen test edilmemiş teknolojik düzeltmelere güvenmenin doğasında var olan bir tehlikeye işaret etti.
Prainsack, "Bu önerilerden bazıları iklim değişikliğinin semptomlarıyla ilgilense bile, nedenini ele almıyor. Bunları çözüm olarak sunmak, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğine uyum sağlamak için halihazırda devam eden çabalara zarar verebilir" dedi.
Danışma kurulu ayrıca SRM uygulamalarının nesiller boyu devam etmesi gerektiği ve tüm gezegeni etkileyeceği, bu nedenle nüfusun farklı kesimlerinin temsil edildiği sağlam bir küresel yönetişim çerçevesine ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Kurul, iklim krizinden olumsuz etkilenenlerin zararının telafi edilmesini sağlayacak mekanizmaların oluşturulması gerektiği uyarısında bulunarak, "Böyle bir çerçeve mevcut değildir ve nasıl oluşturulabileceği de açık değildir" dedi.
Yeniden yapılanma tavsiyesi
Bilimsel ve etik danışma kurulları, AB'nin sera gazı azaltımı ve iklim adaptasyonu çabalarına odaklanmasını ve güneş radyasyonu yönetimi teknolojileri konusunda Avrupa çapında bir yeniden yapılanma ilan etmesini tavsiye etti. Aynı zamanda bu tür tekniklerin kullanımına ilişkin gelecekteki kararlar için küresel bir yönetişim sistemini müzakere önerisinde bulundu.
Bu arada, söz konusu rapora eşlik eden bir açıklamada, bu alandaki araştırmaların "titiz, etik ve belirsizlikler konusunda açık" olması ve yönetişim ile adalet konularıyla birlikte tüm etkileri dikkate alması gerektiği belirtilerek, her beş ila on yılda bir tam bir inceleme yapılması çağrısında bulunuldu.
Hızlı teknolojik değişimin toplumsal etkilerini öngören ve ortaya çıkan teknolojilerin optimize kullanılmasını amaçlayan düşünce kuruluşu Gelecek Nesiller Merkezi, bilim insanlarının güneş jeomühendisliğinin etkileri konusunda daha kapsamlı araştırma yapılması çağrısını memnuniyetle karşıladı.
Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Gelecek Nesiller Merkezi'nde kıdemli araştırmacı olan Cynthia Scharf, "Valencia'daki seller ve Bakü'deki ilerleme eksikliği, iklim çözülürken karşı karşıya olduğumuz ciddi tehlikelerin altını çiziyor" dedi.
İspanya'daki ölümcül seller, geçtiğimiz ay Azerbaycan'ın başkentinde düzenlenen COP29 iklim zirvesinden hemen önce meydana gelmişti. Zirve, sivil toplum grupları ile küresel güney ülkeleri tarafından, zengin sanayileşmiş ülkelerin yüzyıllardır fosil yakıt kullanımının yol açtığı zararın bedelini ödemekten kaçındığı bir durum olarak görülen iklim finansmanı anlaşmasıyla sona ermişti.
Ancak sivil toplum grupları, AB danışmanlarının iklimle oynamanın tehlikeleri konusunda yeterince uyarıda bulunmadıklarından endişe duyuyorlardı.
Heinrich-Böll Vakfı'nda enerji ve iklim politikası uzmanı olarak görev yapan Linda Schneider, tavsiyelerin "güneş jeomühendisliğinin ciddi ve çözülemez risklerini" yeterince vurgulamadığını söyledi.
Ayrıca araştırma ve diyalog yoluna odaklanmanın bu tür müdahalelerin araştırılmasını meşrulaştırmaya hizmet edebileceği uyarısında bulundu.
Schneider, Avrupa Parlamentosu'nun geçen yıl aldığı bir kararla bu yönde çağrıda bulunduğunu hatırlatarak, "AB, güneş jeomühendisliğinin uygulanmasına olanak sağlayacak ucu açık bir müzakere sürecini başlatmak yerine, Afrika ve Pasifik hükümetleriyle birlikte çalışarak net ve sağlam bir uluslararası kullanım yasağı anlaşması oluşturmalıdır" dedi.
Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi'nde jeomühendislik kampanyası yöneticisi olan Mary Church de her beş yılda bir gözden geçirme çağrısının, danışmanların SRM kullanımını önleme konusundaki kararlılığı hakkında "çok karışık sinyaller" verdiğini söyledi.
Church, "AB açık hava deneylerini finanse etmekten vazgeçmeli. Küçük ölçekli açık hava deneyleri güneş jeomühendisliğinin amaçlanan iklim etkisi hakkında anlamlı bilgi sağlayamaz, ancak teknoloji geliştirmeye hizmet eder ve bu tehlikeli teknolojileri normalleştirme riski taşır" diye konuştu.