Çevre

Bilim Akademisi: Marmara’da görülen ölümcül bozulma bilimi, aklı ve kanıtları göz ardı etmenin vahim sonucudur

15 Haziran 2021 09:29

Bilim Akademisi'nin Şubat 2020’de yayınlanan Kanal İstanbul Raporu, Marmara Denizi'ndeki deniz salyası (müsilaj) kirlenmesi hakkında uyarılarda bulunulduğunu ortaya koydu. Raporda, "Marmara’da görülen ölümcül bozulma bilimi, aklı ve kanıtları göz ardı etmenin vahim sonuçlarının en iyi göstergesi; yanlış politikaların sonuçları hakkında doğanın verebileceği en açık mesajdır" ifadeleri yer aldı. 

Bilim Akademisi'nin Şubat 2020 Kanal İstanbul Raporu, Kanal yapıldığı takdirde  Marmara ve Karadeniz’de mevcut kirliliğin artmasına ve yayılmasına yol açacağını belirtmekte. Marmara Denizi'ndeki kirliliği Kanal'ın sığ bölgelere boşaltılacağını belirten raporda, "Kirlilik yükü en azından 2 milyon kişi eşdeğeri olarak hesaplanmaktadır. Arıtma verimi göz önüne alındığında bu miktar 20 milyon nüfustan kaynaklanan atık suyun arıtma sonrası Marmara’ya boşaltılması anlamı taşır" denildi.

Su ekosisteminin ölümüne neden olabilir

Atıklarla birlikte karadan gelecek besin maddelerinin artmasının denizde plankton ve alglerin aşırı çoğalması anlamanı geldiğinin altı çizilerek, "Karadan gelen besin maddelerinin artması, plankton ve alglerin aşırı çoğalması ve sudaki çözülmüş oksijenin azalmasıdır; su ekosisteminin ölümüne neden olabilir" şeklinde yer aldı.

Raporda yer alan uyarılar şöyle:

"Denize verilen evsel ve endüstriyel atıklar, atıkların farklı arıtım seviyeleri, dip tarama malzemelerinin derin kesimlere aktarılması, yoğun gemi trafiği, aşırı avcılık, yeni kıyı dolgu alanlarının yaratılması gibi etkenler, su kolonu ve deniz tabanı ekosistemlerinde hasarlar oluşturmuştur.

"Oksijen giderek azaldı"

Üst tabakadaki üretimden kaynaklanan döküntüler alt sulara çökerek orada oksijen tüketimine neden
olmaktadır. Canlılardan kaynaklanan tüketimi dengeleyebilecek tek oksijen kaynağı atmosfer olmasına rağmen, üst tabakada yoğun biyolojik tüketim ve her iki tabaka arasındaki keskin yoğunluk farklarının karışımı sınırlaması sonucunda, oksijen yüzeyden alt tabakaya girememektedir. Bu durumda derin suları besleyen tek oksijen kaynağı, Çanakkale Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne ulaşan alt tabaka akımıdır. Dip sulardaki oksijen dengesi son yıllardaki tüketimdeki artışla bozularak oksijenin giderek azalmasına ve hatta derin çukurlarda yok olmasına yol açmıştır.

Bölgesel ölçekteki etkiler, mutlaka aynı ölçekte uzun dönemli bütünsel gözlem ve analizleri gerçekleştirebilecek iklim ve denizbilim araştırmaları ile ortaya konulmalıdır. Bu araştırmalar yapılmadan basit ÇED mantığıyla bölgesel büyük etkilere sahip projelerin yapımına karar verilmemelidir. ÇED raporunda da zaten bu etkilere hiç değinilmemiştir."