Oyuncu Belçim Bilgin, Hollywood'un yeni filmi Komplo'da Ben Kingsley ve Theo James’le başrolleri paylaştı. Bilgin, yeni filminde Fransızca, İngilizce, Kürtçe ve Arapça konuştuğunu belirterek, "Fransızca, Kürtçe ve İngilizce biliyordum. İngilizceyi ilk kez perdede konuştum. Ama Arapçayı bilmiyordum. Onun için çok çalışmam gerekti" dedi.
Hürriyet'ten Hakan Gence'ye konuşan Bilgin'in söyleşisinin ilgili bölümü şöyle:
◊ ‘Komplo’ projesi size nasıl geldi?
- Uzun zamandır çalıştığım bir ajansım var Fransa’da. Oradaki menajerlik şirketim aracılığıyla geldi. Uzun süren görüşmelerin sonunda birlikte çalışmaya karar verdik.
◊ Hollywood ile Türkiye şartları arasında nasıl farklar vardı?
- Kalitedeki farklılıkları belirleme açısından bütçeler diyebilirim. Ve hayal ettikleri her hikâyeyi istedikleri gibi anlatabilme özgürlüğü... Bu da onların hikâyelerini çok daha evrensel yapıyor.
◊ ‘Komplo’ filmi izleyiciye neyi anlatıyor?
- ‘Komplo’ 2000’li yılların Birleşmiş Milletler’inin karıştığı en büyük yolsuzluk skandalını anlatıyor. Film, Michael Soussan’ın biyografisinin bir uyarlaması. Benim karakterim ‘Nashim’, Iraklı bir çevirmen. Güçlü, direnci ve davasına inancı sayesinde kendini koruyup zorluklarla mücadele etme gücü bulan bir kadın.
◊ Filmde Arapça, Fransızca, İngilizce ve Kürtçe konuşuyorsunuz... Bu dillerin hepsine hâkim miydiniz?
- Fransızca, Kürtçe ve İngilizce biliyordum. İngilizceyi ilk kez perdede konuştum. Ama Arapçayı bilmiyordum. Onun için çok çalışmam gerekti.
◊ Filmdeki partneriniz tüm dünyadan kadınların hayran olduğu Theo James...
- Theo, çok yakışıklı! Üstelik ruhu da çok centilmen. O centilmenlik bulutu içinde güzel bir insan ve bir partner.
◊ Peki bir diğer rol arkadaşınız, Oscar ödüllü Ben Kingsley’e gelirsek... Onu klişelerin dışında nasıl anlatırsınız?
- İlk andan setin son gününe kadar bir ustanın sanatını icra edişini izledim. Hiç karakterini yargılamadan sete adım attığı an itibariyle, ‘Pasha’ karakteri olarak her sahnesinde hepimizi şaşırttı. Başından sonuna kadar rolünden çıkmadan, filmin en taşıyıcı karakterlerinden biri olarak bu işi üst seviyeye çıkardı.
◊ İki senedir bir ayağınız Londra’da. Orada kendinize nasıl bir hayat kurdunuz?
- Londra’da oğlum ve dadımızla başrolün Rodin olduğu bir hayatımız var. Tam zamanlı annelik yapmanın yanında workshop’lara katılıyorum. Londra büyük bir metropol ama herkese gerekli saygı ve gerekli kabul edişi gösteren bir şehir. Biz de onun avantajlarını yaşıyoruz.
◊ Bu Londra hikâyesi, bir şeylerden kaçmak için miydi?
- Hayır, bir süreliğine uzaklaşıp Rodin’le konsantre zaman geçirme ihtiyacı hissettik. Yılmaz da böyle hissetti. Ona odaklanmak istedik.
◊ Bu mesafeden evliliğiniz nasıl etkileniyor?
- Elbette ilişkimizin yeni bir temposu oldu. Ama bağımız bundan etkilenmedi.
◊ Yine de ilişki bu şekilde nasıl yürüyor?
- Koşulsuz güven ve sevgiyle...
◊ Peki aşk zamanla şekil değiştiriyor mu?
- Bütün aşkların bir doğası ve belli bir süreci var. Baştaki heyecanın yerini başka bir sevgi düzlemi alıyor ve aşkın başka bir biçimi oluşuyor. İlişkinin başka türlü düşünülmesi de zaten doğasına ters. Büyüyoruz, farklı insanlar oluyoruz. Biz de bu değişiklikleri ilişkiye adapte edip iki insanın mutlu olduğu bir ilişki anlayışına dönüştürdük. Bizim Yılmaz’la aramızda sonsuz ve koşulsuz bir sevgi bağı var. Bu ilişkinin en güzel ve değerli kısmı da bu.
◊ Sık sık görüşüyorsunuz değil mi?
- Aynı evdeyiz Hakan! İstanbul’da, Köyceğiz’de, Londra’da..