2006'da cezaevlerindeki tecriti ve hak ihlallerini protesto etmek için 293 gün açlık grevi yapan Avukat Behiç Aşçı, Radikal gazetesinden Ayça Örer'e verdiği röportajda, açlık grevi ve ölüm oruçlarında en önemli meselenin B1 kullanımı olduğunu söylüyor. Aşçı’ya göre, şu andaki açlık grevlerinde kritik sınır çoktan aşıldı.
Açlık grevi nasıl başlar?
Açlık grevi bir direniş aracıdır, hapishanenin içinde ya da dışında kullanılır ama hapishanelerde daha çok kullanılır. Hapishanelerde hak ihlalleri her geçen yıl artıyor. En başta tecrit. Bu nedenle açlık grevi daha çok hapishanelerde olur. Çünkü hapishanedekilerin direnmek için yapabileceği çok fazla şey yoktur. Slogan atarlar, kapıları döverler, sayım vermezler. Bir de açlık grevi ve ölüm orucu yaparlar. Açlık grevi ve ölüm orucu hemen başvurulan bir eylem biçimi değildir. Saldırının büyüklüğüne göre tercih edilir. Dışarıda en fazla etki gösteren, içeridekilerin görülmesini sağlayan açlık grevi ve ölüm orucudur.
B1 alınmazsa eşik 40 gün 2006’da siz de açlık grevi yaptınız. İlk günler nasıl geçiyor?
Her insan üzerindeki etkisi farklı. Genelde ilk 2-3 gün çok yoğun bir başağrısı yaşanıyor. Ben yaşamadım ama yaşayanlar var. O da vücudun yeni bir duruma uyum sağlamaya çalışmasından kaynaklanıyor. Kilo kaybı hemen olmuyor. Vücut öncelikle yağı, sonra kasları en son organları yok ediyor. Açlık grevi eylemcisinin hareketleri zaten sınırlıdır. Enerjisi daha azdır. Vücuttaki hazır enerji kullanılır. En son organlar erir. Eğer B1 takviyesi yoksa, kritik eşiği en fazla 40 gün diye düşünmek lazım. Normal sağlıklı olan bir insan için ölümü her an beklemek gerekir. Şunu gördük, açlık grevinde B1 alınmıyorsa, 30. günden itibaren beyin vücut üzerindeki kontrolünü kaybetmeye başlar, çünkü sinir sistemi farklı çalışmaya başlıyor. B1 alınıyorsa vücut ne kadar zayıflasa da beyin ve sinir sistemi eksiksiz çalıştığı için öyle aksaklıklar başlamıyor. 1996 ölüm orucunda ölümler 60. gün başlamış, 69. güne kadar sürmüştü. Çok ciddi bir kilo kaybı yoktu. Ama beyin ve sinir sistemi tahrip olduğu için organlar yanlış çalışmaya başlamıştı. Akciğer hava pompalaması gerekirken su almaya başlıyordu. Açlık vücuttaki B1’i yok ediyordu. 2000-2007 ölüm orucundaysa 15 kilo gömdüğümüz cenaze hatırlıyoruz. Organ dahi yoktu. Kendi pratiğimden biliyorum. 240. günlerde bağırsaklarımda bir sıkışma başladı ve çok uzun süre çalışmadı. Sonra anladık ki, vücut organları yemeye başladığı için organ artıkları bağırsakları tıkamıştı. Hastaneye kaldırıldığımda 42 kiloydum. 200 günden itibaren vücut organları eritmeye başlıyor. Ama bu normal insan için geçerli.
Türkiye ’de açlık grevi ve ölüm orucu sonrası Werniche Korsakoff sendromuna yakalanan, hafıza kaybı, yürüme ve konuşma güçlüğü yaşayan bir çok insan var…
Devlet 2000’lerde eylemcilerin önüne ’eylemi kendin bırak tedavini biz yapalım, eylemi bırakmazsan sana biz müdahele edeceğiz, sakat kalacaksın’ seçeneğini koydu. Aradaki farkı anlamadık. Sonra tıbbi açıklamasını bulduk. Tedaviye başlarken verilmesi gereken serumlara saf B1 katılması gerekiyor. Çünkü saf B1 serumdaki şekerin işlenip kana karışmasını sağlıyor. Eğer bunu yapmazsanız, şeker doğrudan beynin fonksiyonlarını etkiliyor, sinir sisteminde kalıcı hasar yaratıyor. Saf B1 katılmazsa sakat kalıyor insanlar. Serumlara B1 vitamini katılsaydı, şu anda hiç Werniche Korsakoff hastası olmayacaktı.
Sizde kalıcı bir hasar var mı açlık grevlerinden kalma?
Sağlık durumum iyi. Beyinsel ve sinirsel açıdan bir sorun yaşamıyorum. Organ gelişimi açısından da bir sorunumu yok. Kendi eksikliğimden kaynaklı bacaklarımın kas yapısında sorun var. Normal bir insan gibi hissetmiyor ve tepkileri de normal bir insan gibi değil. Yolda beni biri görüp “günün bu saatinde içilir mi” diye kızsa, haklı, yalpalayarak yürüyorum. Benim şansım tedavimi yapan ekibin Çapa Tıp’tan deneyimli bir ekip olmasıydı. Böylece büyük bir kalıcı hasar yaşamadım.
Açlık grevi bitince ne yaşadınız?
10 gün yoğun bakımdaydım. Bir ay sonra beslenmeye başladım. 2 ay sonra ilk kez çok az çorba içtim. 7 ya da 8. ayda diyetten çıktım. Açlık grevindeyken akla hiç yemek gelmiyor. Aslında beslenmeye devam ediyorsunuz. Ama bu kez direnişin gücüyle.