Schubert'e göre, yakın gelecekte tamamlanması beklenen araştırmalarda kahvenin etkisinin günlük 100 ila 200 kalori daha az tüketmemizi sağlamakla sınırlı olduğunun bulunması bekleniyor. Bu da kayda değer bir fark değil.
Kanada'daki British Columbia Üniversitesi'nde pazarlama ve davranış bilimi doçenti Yann Cornil, "Bulgular, proteinin bizi doyurma olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor ancak sonuç o kadar net değil ve genellikle etkileri sınırlı. Farklı makrobesin türleri arasında karşılaştırma yapmak zordur" diyor.
'Öğünlerden önce iki bardak su içenler daha az yemek yiyor'
ABD'deki Gillings Küresel Halk Sağlığı Okulu'nda beslenme profesörü Martin Kohlmeier, "İştahımızı azaltacak belirli gıdaları aramak yerine, yeterince su içtiğimizden emin olmalıyız, çünkü bu iştahımızı kısa bir süreliğine keser" diyor.
Araştırmalar öğünlerden önce iki bardak su içenlerin daha küçük porsiyonlarla doyduğunu buldu.
Ancak Frost, fizyolojik düzeyde iştahımızdaki herhangi bir değişikliğin küçük ve kısa süreli olacağını söylüyor.
Bunun sebebi fizyolojimizin bizi yemek yemeye yönlendirmesi.
Frost, "Batı toplumunda çok kısa bir süre önce aşırı gıda almaya başladık. Evrimimiz boyunca çok az yiyecekle yaşayageldik." diyor ve ekliyor:
"İştahı bastıran bir gıda bileşeni varsa, hayatta kalmak için bundan tamamen kaçınmanız gerekirdi."
Kohlmeier, hiçbir yiyecek veya içeceğin uzun vadede iştahımızı önemli ölçüde bastıramamasının vücudumuzun neredeyse sabit bir ağırlığı korumak üzere tasarlanmış olmasından kaynaklandığını da söylüyor:
"Vücudun ağırlığı acımasızca savunan mekanizmaları var. Evrimsel bir bakış açısına göre, insanlık için en büyük risk, sadece bizi öldüreceği için değil aynı zamanda vücudumuzu zayıflattığı ve bizi bulaşıcı hastalıklara karşı daha savunmasız hale getirdiği için açlıktı" diyor.
'Açlık inançlar, beklentiler ve hafızayla tetiklenir'
Kohlmeimer, bu nedenle iştahı kontrol etmenin en iyi yolunun dengeli bir diyet olduğunu söylüyor. Böylelikle vücudun olası bir eksikliği telafi etmek için arayışta olmayacağını belirtiyor.
Bunun yanında iştahımızın psikolojik yönünün ihmal edilmemesi gerekiyor.
Araştırmacılar onyıllar boyunca bu konuyu inceledi. 1987'de yapılan bir çalışma yemek görmenin ve kokusunu almanın vücudun sindirime hazırlanması için sinyaller gönderdiğini bulmuştu.
Cornil açlığın inançlar, beklentiler ve hafızayla şekillendiğini ve çoğunlukla ne yediğimizi ne kadar iyi hatırladığımızla bağlantılı olduğunu söylüyor. Bu nedenle az yemek yediğimizi düşündüğümüzde daha fazla yeme eğiliminde olduğumuzu belirtiyor.
Bir araştırma, gıdaların "doyurucu" olarak etiketlendiğinde "light" olarak etiketlenenlere göre daha az yendiğini buldu.
Gıdalarla ilgili bizi daha uzun süre tok tuttuğu iddiaları ortaya atılabilir ancak bedenimizle bunu sağlayabilmenin tek yolu dengeli bir diyet takip etmek gibi görünüyor.
Açlığı uzun süre savuşturmak mümkün olmayabilir ancak herhangi bir besin eksikliğini gidermek için gereken fazladan kaloriyi almayı engelleyebiliriz.