Politika

Baykal'ın TBMM Başkanlığı 9 gün sürdü

Deniz Baykal'ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile baş başa görüşmesi eleştirilere neden olmuştu

01 Temmuz 2015 21:20

TBMM Başkanlığı seçiminde MHP engeline takılan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, koltukta sadece 9 gün kalabildi. Yeni dönem Meclis başkanı 4. turda 258 oy alan İsmet Yılmaz oldu. 

23 Haziran Salı günü geçici başkan sıfatıyla ilk birleşimi yöneten Deniz Baykal, 1 Temmuz’da kendisinin de girdiği Başkanlık yarışını kaybetti. Baykal'ın yemin töreninden önce umhurbaşkanı Erdoğan ile Dışişleri Konutu’ndaki baş başa görüşmesi eleştirilerin odak noktası olmuştu. 

Baykal’a Başkanlık seçimi yarışında ilk tur oylamada partisinden verilen 5 fire çok konuşuldu. Baykal, 23 Haziran’da milletvekillerinin yemin töreni öncesinde Erdoğan’ın da katıldığı genel kurulda şöyle hitap etmişti:

Sayın Cumhurbaşkanı, sayın milletvekilleri; geçici Başkanınız olarak, eminim zorlu bir mücadelenin ardından milletvekili seçilerek milletin temsilcisi olma hakkını kazanan siz değerli üyeleri saygıyla selamlıyorum.

Burada görev yapacak olan milletvekilleri sadece seçildikleri illerin, üyesi oldukları siyasi partilerin değil, kendilerine oy vermiş olan ya da olmayan bütün milletin temsilcileri olacaklardır. Burada görev yapacak bütün milletvekilleri artık millî siyasi kimliğimizin ayrılmaz birer parçasıdır. Bu bilinç ve sorumluluk duygusu içerisinde yapacağınız çalışmalarda hepinize başarılar diliyorum.

Bugün üyesi olmaktan onur duyduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki ay önce 95’inci kuruluş yıl dönümünü kutlamıştır, dünyanın en eski, en köklü parlamentolarından birisidir; Millî Mücadele’yi gerçekleştirmiş, savaşlar, isyanlar yaşamış bir Gazi Meclistir. Dünyanın pek çok yerinde millet meclislerini devletler kurmuştur, bizde ise devleti de orduyu da millet meclisi kurmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi anayasayı yaptığı için değil devleti kurduğu için kurucu Meclistir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu, bir asra yaklaşan tarihi içinde Misakımillî kapsamında egemen, bağımsız bir devlet kurmuş, cumhuriyet devrimlerini gerçekleştirmiş, tek partili rejimden çok partili rejime geçişi sağlamış, eğitim, hukuk, kadın-erkek eşitliği, sanayileşme, ekonomik kalkınma alanlarında büyük ilerlemeler sağlamıştır. 1999 yılından beri dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biriyiz. Bu tablo milletimizin ve onu temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin iftihar tablosudur. Türkiye’yi bu noktaya taşımakta kuşaklar boyunca hakkı ve emeği geçen bütün insanlarımızı şükranla anmak manevi borcumuzdur.

Şimdi yeni bir Meclisle karşı karşıyayız, birbirini anlamak, birbirine saygı göstermek zorunda olan insanlardan oluşan bir Meclis, ancak el ele verirlerse ayağa kalkabilecek olan, ancak kol kola girerlerse ilerleyebilecek olan insanlardan oluşan bir Meclis. Milletimizin takdiri böyle oldu, şimdi bunu işletmek zorundayız. Uzun bir tek parti yönetimine dayanan iktidar döneminin acı tatlı deneyimleri sonucunda milletimizin kararı uzlaşmak, el birliği, iş birliği yaparak yönetmek doğrultusunda olmuştur. Elbette uzlaşma temelinde hukuk olacaktır, ahlak olacaktır, yurtseverlik olacaktır. Elbette siyasi partilerimizin temel ilkeleri barış içinde yaşamamızı imkânsız kılmayacaktır. Demokrasi, çeşitli güç merkezlerini kapsayan çoğulcu bir güç yapısının ortaya çıkışıyla ve herkesin birbirine ihtiyacı olduğunu kavramasıyla gerçekleşir. Demokrasi, kudret sahiplerinin lütfu değil mecburiyetidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni bir demokrasi inşa etmenin çoğulcu altyapılarına sahiptir. Geçmişte yaşanan gerginliklerin, çatışmaların, dayatmaların sonucunda çıkan kutuplaşmayı sürdürmenin şartları artık kalmamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bunu en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyorum. Meclisin bu yapısını iktidar kullanmanın önünde bir engel gibi düşünmemeliyiz. Belki de tam tersine bu Meclis yapısı birbirimizi anlamanın, birbirimize saygı göstermenin, iş birliği yaparak katılımcı bir demokrasiyi hayata geçirmenin bir fırsatı olarak değerlendirilmelidir.

Birbirinden farklı din, inanç ve mezhep kimliklerine, farklı etnik kimliklere sahip olmamız bizi tek ve ortak bir millî siyasi kimlikte birleşip bütünleşmekten alıkoyamamıştır, bundan sonra da alıkoyamayacaktır. Din ve inanç özgürlüğü demokratik bir toplumda doğal olarak din ve inanç örgütlenmelerinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır ama bu durum din ve inanç örgütlerinin sıcak siyaset ve bürokrasi alanlarında mevzilenmeleri sonucunu doğurmamalıdır. Türkiye'de yaşanan acı olaylar ve çevremizdeki savaşlar, çatışmalar bizi bir kere daha laikliğin önemini keşfetmek durumunda bırakmıştır. Aynı şekilde hukuku ve adaleti de siyaset dünyasının dışında tutma zorunluluğu bir başka temel noktamızdır.

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinden başlayarak bugüne kadar bu kutsal çatı altında görev yapmış, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün vatan evlatlarını saygıyla selamlıyor, aramızdan ayrılmış olanlara Allah’tan rahmet diliyorum.

Böyle bir Parlamentoda bulunmanın sorumluluğu içinde görevimizi en iyi şekilde yapacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Anadolu’nun derin tarih, kültür ve inanç birikiminden, Mevlana’dan, Hacı Bektaş Veli’den, Yunus Emre’den yola çıkarak sürdürmekte olduğumuz medeniyet yolculuğunda bugün yeni bir aşamadayız. Eğer cumhuriyetimizi demokrasiyle çatıştırmayı değil, birleştirip bütünleştirmeyi başarırsak; eğer tarihimizden husumet değil, ders çıkarıp barış ve kardeşlik üretebilirsek; eğer siyasetimizin temeline hukuku