Basın örgütleri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın partililerine yaptığı ‘yayınlarından rahatsızlık duyduğu gazeteleri protesto çağrısı’na olağanüstü toplantıyla cevap veriyor.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), son günlerde yaşanan tartışmalar üzerine basın meslek örgütlerine bir çağrıda bulunarak olağanüstü toplantıya çağırdı. Ağırlıklı olarak Erdoğan’ın medyaya yönelik tutumunun ele alınacağı toplantı, 23 Eylül Salı günü TGC’de yapılacak. Toplantıya TGC, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Ekonomi Muhabirleri Derniği, Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD), Foto Muhabirleri ve Radyo Televizyon Gazeteciler Derneği ile tüm yurttaki gazeteci cemiyetleri davet edildi.
Basın örgütlerinin temsilcileri de yaptıkları açıklamalar ile Erdoğan’a tepki yağdırdı:
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi: Başbakan’ın ‘Partinin mensupları olarak medyaya karşı sizler de kampanyanızı başlatın ve gazeteleri evinize sokmayın’ çağrısı, eşi az bulunur ve ayıp bir antidemokratik zihniyet örneği. Bu örneği, Erdoğan’ın ülkemizde demokrasiyi geliştirmeye çalıştığını ileri süren iç ve dış destekçilerin görmesini isteriz.
‘Benzeri askeri dönemlerde oldu’
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu: Başbakan olarak ifade özgürlüğünü ve çoksesliliği sağlama görevini üstlenmiş olmasına karşın sayın Erdoğan’ın partililerine yaptığı boykot çağrısını demokrasi ve hukukla bağdaştırma olanağı yoktur. Benzer çağrıların geçmişte askeri yönetimler döneminde yapılmış olması, tedirginliğimizi artırmaktadır. Sayın Başbakan’ın izlediği yöntem demokrasilerde çıkar yol değil.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay: Başbakan’ın kendisini eleştiren medyayı düşman ilan edip kampanya açmasını çağdışı buluyorum. Bir Başbakan kendisini eleştiren gazeteleri, yayın organlarını düşman ilan etmesi uluslararası camiada şaşkınlık yaratacaktır. Ben de halkımızın Başbakan’ın konuştuğu kanalları, gazeteleri temkinli izlemesini öneriyorum.
Parlamento Muhabirleri Başkanı Göksel Bozkurt: Boykot çağrısı kamuoyunun doğru bilgilenmesi ve basın özgürlüğüne müdahalenin yanı sıra, basın emekçilerinin çalışma haklarını da tehlikeye sokabilecek unsurları barındırmaktadır. Bir siyasetçinin bazı gazeteleri boykot çağrısı yapması, Anayasa’daki ‘haberleşme hürriyeti ve basın hürriyeti’ maddelerinde ifadesini bulan ilkelere de açıkça aykırıdır. Başbakan’ın, boykot çağrısı yapmak yerine, basın özgürlüğünün eksiksiz hayata geçirilmesi, yolsuzluklar ve olumsuzlukların üzerine gidilmesinin önünü açması demokrasi adına daha sağlıklı bir yöntem olacaktır.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Nazmi Bilgin: Başbakan demokratik bir sistem sayesinde o koltukta oturduğunu unutup, demokrasinin tüm kurallarını hiçe sayıp, demokratik davranış biçiminden uzaklaşmıştır. Gazetelerin denetçisi Başbakan değildir. Başbakan medyanın bir kısmına maddi manevi sınırsız destek verirken diğer bir bölümüne kendisi ile ilgili haber yaptıkları için sırtını dönemez. Biz, etik değerlerin ne ticari ne de siyasi kaygılarla tahrip edilmesine seyirci kalamayız. Türkiye, geçmiş dönemlerinde bu tür pek çok tartışma yaşamıştır ama hiçbir zaman bugünkü kadar düşük seviyede bir tartışmaya tanık olmamıştır.
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği: Söz konusu kampanya hem basın özgürlüğü hem de halkın haber alma özgürlüğüne karşı başlatılan bir kampanyadır. Tüm dünyada politikacılar basın özgürlüğüne önem verirken, ülkemizde AB yolundaki siyasetçilerin böyle bir kampanya başlatması dikkat çekici ve ne kadar samimi olduklarının bir göstergesidir. Söz konusu kampanya sadece hedef gösterilen gazeteleri ve o gazete çalışanlarını değil, tüm basın camiasını etkiler. Başbakan Erdoğan’ın başlattığı bu kampanyanın, her fırsatta dile getirdiği, demokrasi ve özgürlükler kavramları ile bağdaşmadığını görebiliyoruz.
Hamdi Yurdakul (Merkez Mersin Gazeteciler Derneği Başkanı): Başbakan’ın son açıklamasını büyük talihsizlik olarak niteliyorum. Kendi söylemiyle ‘Bu ülkede medya güvenilirliğini yitirmiştir ’ sözleri kastı aşarken, tüm basın emekçilerini de derinden yaralamıştır. Boykotun basın özgürlüğü ve demokrasi ile bağdaşır yanı yoktur.
Bülent Ecevit (Antalya’daki Akdeniz Basın Vakfı Başkanı): Bırakın siyasetçi hiçbir kimse ‘okumamayı’ teşvik etmemeli, edemez. Hele ki sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bunu hiç yapmamalı. Bir yanlışlık olduğunu düşünüyorsa hukuk yoluna başvurmalı. Kaldı ki yazılanların çizilenlerin hepsi doğrudur, kimse yalanlamadı. Başbakan da dahil. Halk hangi gazeteyi, hangi kitabı okuyup okumayacağına kendisi karar vermiştir. Başbakan, gaflet ve delalet içine düşmüştür.
Ünal Türkeş (Muğla Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Mesnetsiz ve çirkin bir saldırı. Başbakan baskı yapıyor. Devletin en üst makamlarından birinde oturan bir kişinin taraf olması talihsizliktir. Başbakan’ın çağrısı, Alman yargısının mahkûm ettiği kişileri himaye altına almak demektir.
‘Çalışanların ekmeğiyle oynamak’
Ertuğrul Aytaç (Manisa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Başbakan’ın medya üzerinde bu kadar baskı kurmak istemesi kendisine hayır getirmez. Ortada yanlış haberler varsa Türkiye hukuk devletidir, yasalar çerçevesinde hakları aranır. Demokrasilerde herkes herkesin hakkına saygı duymak zorundadır. Bu kadar çalışanı olan bir müesesenin dünyanın ekonomik krize girdiği sıralarda zor duruma düşmesi kimseye yarar sağlamaz.
Erol Akıncılar (İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Erdoğan’ın medyaya karşı takındığı tavır bir Başbakan’a yakışan tavır değildir. Cumhuriyet tarihinde hiçbir başbakan basına karşı böyle bir tavır içinde olmamıştır. Başbakan’ın bazı gazetelerin okunmamasını, evlere sokulmamasını istemesi, Başbakanlık gücünün kötüye kullanılmasıdır. Bu suçtur. Basını hedef alan Başbakan geriye dönüşü olmayan bir yolda yürümektedir. Türk basını, tarihinin en talihsiz dönemini yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın baskıcı, örtülü tehditle bazı gazeteleri boykota davet etmesi, vatandaşlarımızın bilgi alma hürriyetinin engellenmesidir. Bu çarpık anlayışın en kısa sürede düzeltilmesi, hatalardan dönülmesi dileğimiz.
Abdurrahman Yavuz (Uşak Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): İktidar sahibi bir kişinin insanların okuma özgürlüğüne yön vermesi Afrika ülkelerinde bile görülmemiş bir olay. Ülkemizin Başbakan’ı, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir olaya imza attı. Siyasetin medya üzerinden yapılması yanlıştır. Her iktidar kendine yandaş medya oluşturmak için çalışır. Kendisine muhalif olan medyayı da susturmak için elinden geleni yapar. Türkiye eğer demokratik bir ülkeyse, bu medyanın özgürlüğü sayesinde olur. Bu ülkenin Başbakan’ı yanlış bir konuya imza attı. Başbakan’ın halkı kış kırtmak yerine, ülke sorunları ile uğraşması gerekiyor.
Sadık Örgel (Çorum Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı): Başbakan’ın bir gazete kuruluşunu hedef alarak boykot çağrısı yapması şimdiye kadar görülmemiştir. Başbakan boykot çağrısıyla, ‘Ya benim istediğim yayınları yaparsınız ya da size yaşama özgürlüğü vermem’ demektedir. Ama biliyoruz ki insanlarımız sağduyuludur. Bu boykot çağrısı lafta kalacaktır.
Ahmet Murat Resuloğlu (Erzurum Kent Konseyi üyesi, Sonsöz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni): Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, kendisiyle ilgili şaibeler noktasında şantaj mantığı ile bir yasak uygulayarak olayı örtbas etmemelidir. Ben şu anda 40 yaşındayım. Halka mal olmuş bu gazeteleri ben sürekli okuyorum ve sürekli de okuyacağım.
Zafer Varol (Konya Basın Birliği Başkanı): Başbakan’ın son yaptığı açıklama iyice bardağı taşırdı. Gazeteleri yalan yazmakla ve yalan yazan gazeteleri alınmaması konusunda yönlendirme yapılmaya çalışılıyor. Yalan herkese göre değişir. Türkiye’de zaten gazete okuma oranı az.
Sefa Özdemir (Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Ramazan ayı ile birlikte başlayan bu tartışma Deniz Feneri olayı ile bağdaştırılmakta. Biz bundan üzüntü duyuyoruz. Eğer bu gazeteler iftira atıyorlarsa hukuki yollar açıktır. Gerekli mercilere müracaat edilip bu kurumlar hakkında gerekli cezai müeyyideler uygulanabilir. Yapılan bu açıklamalar önümüzdeki günlerde gazetecilerin de işsiz kalmasına neden olabilir. Bu şekilde davranarak basın sektöründe çalışan insanların işten çıkarılmasına vesile olmak doğru olmaz.
‘Dönüşü olmayan bir yolda’
Erol Akıncılar (İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın medyaya karşı takındığı tavır bir Başbakan’a yakışmaz. Cumhuriyet tarihinde hiçbir başbakan basına karşı böyle bir tavır içinde olmamıştır. Başbakan’ın bazı gazetelerin okunmamasını, evlere sokulmamasını istemesi, başbakanlık gücünün kötüye kullanılmasıdır. Bu suçtur. Basını hedef alan Başbakan geriye dönüşü olmayan bir yolda yürümektedir.
Mete Çağdaş (Sinop Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Sayın Başbakan’ın konuşmalarını İran’daki mollaların gelişi sürecini hatırlattı bana. Çok vahim bir durum. Yani sayın Başbakan benden olanlar, benden olmayanlar düşüncesi içerisinde. Bu demokratik rejimlerde ürkütücü bir düşünce. Bu diktatörlük özentisidir. Başbakan ın almayın dediği gazeteleri bizzat almaya devam edeceğim