Almanya'nın Baden-Württemberg, Rheinland-Pfalz ve Saksonya-Anhalt eyaletlerindeki parlamento seçimlerinde büyük bir seçmen kitlesi oyunu yerleşik partiler yerine, mülteci alımına derhal son verilmesini isteyen ve Müslüman karşıtı politikalarıyla bilinen sağ popülist Almanya'nın Alternatifi'ne (AfD) verdi.
Almanya'nın Baden Württemberg, Saksonya Anhalt ve Rheinland Pfalz eyaletlerinde 13 Mart Pazar günü yapılan seçimlerin kesin olmayan ilk sonuçları belli oldu. Seçimlerde göçmen ve Müslüman karşıtı olan sağ popülist Almanya için Alternatif Partisi (AfD) beklentilerin üzerinde oy alarak oylarını artırdı. Almanya Birinci Televizyon Kanalı ARD’nin sandık çıkış anketine göre, Baden-Württemberg eyaletindeki seçimleri iktidarda bulunan Yeşiller Partisi yüzde 30,5 oranıyla kazandı.
Seçim sonuçları Başbakan Angela Merkel'in ‘açık sınırlar' politikasının toplumda yol açtığı türbülansa ayna tuttu. Olumlu yanı, beş yıl öncesine göre daha fazla seçmenin sandığa gitmesiydi.
Almanya'nın doğusundaki Saksonya-Anhalt'ta AfD yüzde 24'lük oranla, bütün zamanların eyalet seçimlerinde en fazla oy toplayan ‘sağaçık' partisi oldu. Ekonomik durumun iyi, işsiz sayısının ise düşük olduğu batı Almanya'nın Baden-Württemberg eyaletinde de parti ilk defa katıldığı parlamento seçiminde oyların yüzde 15'ini toplamayı başardı. Bu eyalette de her iki Alman'dan biri iltica nedeniyle kiraların ve suçların artmasından, aynı zamanda da İslam'ın nüfuz kazanmasından endişe ediyor.
Merkel, kalesinde kaybetti
Seçim sonucu ilk bakışta, mülteci politikasına yön veren Başbakan Angela Merkel'in bozguna uğraması anlamına geliyor. Merkel'in partisi, 1952 yılından bu yana kalesi sayılan Baden-Württemberg'de ilk kez birinci olamadı. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Rheinland-Pfalz ve Saksonya-Anhalt eyaletlerinde de oy kaybetti. Başbakanın partisi daha büyük bir hezimete uğramamasını muhtemelen, Avusturya ve Balkan ülkelerinin ‘Balkan rotasını' Merkel'in şiddetle eleştirmesine rağmen kapatmasına borçluydu. Almanya'ya gelen mülteci sayısının azalmasından memnun olduğunu söyleyen Almanların oranı yüzde 70'i buluyor.
Eyalet seçimleri aynı zamanda, mülteci sayısının daha fazla artmaması için Berlin'deki koalisyon hükümetine verilmiş ihbar yerine de geçiyor. Sınırların açık bırakılmasına karşı çıkan koalisyon hükümetinin Bavyera eyaletindeki küçük ortağı Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) kendini haklı çıktı sayıyor. Türkiye ile yapılacak önemli görüşmelere dört gün kala Avrupalı ortaklarının Merkel üzerindeki baskısı da artıyor. Avusturya Başbakanı Werner Faymann, Almanya Başbakanı'ndan üst sınır koyarak Almanya yönündeki ‘mülteci yarışını' durdurmasını istedi.
Pazar günkü seçimlerden sonra başbakanın devrilmesi ya da istifaya zorlanması söz konusu olamaz. Mecliste Merkel'e karşı çoğunluk bulunmuyor. Öte yandan (mülteci krizindeki rotası dışında) Merkel'den memnun olanların oranı bir hayli yüksek.
‘Kitle partilerinin' sönüşü
Mülteci krizi Almanya'nın siyasi partiler sistemini oldukça sarstı. CDU gibi ikinci büyük kitle partisi olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) de sürekli kan kaybediyor. Seçmen çoğunluğu SPD'nin ne istediğini kestiremediğini söylüyor. Parti Genel Başkanı Sigmar Gabriel'in göze batar şekilde taktik değiştirdiği mülteci krizi de bunda rol oynuyor.
Büyük partilerin koalisyon kurabilmek için küçükler arasından tek bir partiyle anlaşmasının yeterli olduğu dönemler artık geride kaldı. Avrupa'da normal sayılan parlamento aritmetiği Almanya'ya da ulaştı. Sadık seçmenler azalıyor, parlamentolar ve hükümetler daha da ‘renkleniyor', hükümet kurmak ise zorlaşıyor. Büyük koalisyon adı verilen CDU – SPD ortaklığı bile Baden-Württemberg'de koalisyon hükümeti kurmaya yetmiyor. Şimdiye kadar hiçbir eyalette iki büyük kitle partisinin milletvekili sayısının hükümet kurmaya yetmediğine tanık olunmamıştı.
Eyalet Başbakanı Winfried Kretschmann, Yeşilleri ilk kez bir eyalette birinci parti yapmayı başardı. Muhafazakar değerlere bağlılığıyla tanınan Kretschmann seviliyor ve rakip partiler tarafından da takdir ediliyor. Seçmen onun, kanaat getirdiği şeylere olan inancını parti politikasına tercih ettiğini anlıyor. Kretschmann mülteci krizinde de partisinin görüşlerinden ayrılarak, iltica yasasının sertleştirilmesinden yana çıkmıştı. Tuhaf ama yerleşik parlamenter sistemi beğenmeyen AfD seçmeninin de yüzde 70'i, Kretschmann'ın iyi bir eyalet başbakanı olduğunu söylüyor. Halkın siyasete küskünlüğünün arttığı bir dönemde inandırıcı olabilmenin ne kadar önem kazandığını Rheinland-Pfalz eyaletinin Sosyal Demokrat Başbakanı Malu Dreier örneğinde de görmek mümkün. Dreier, partisine oy kaybettiren trendin aksına SPD'nin oy oranını arttırmasını sağladı.
2013 yılında federal meclise giremeyen Hür Demokrat Parti, Hamburg ve Bremen'den sonra Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinde de yüzde 5'lik barajı aşarak siyaset sahnesine döndü. İltica yasalarının sertleştirilip mülteci sayısının sınırlandırılmasına karşı çıkan Sol Parti ise Saksonya-Anhalt'ta seçmen tarafından cezalandırıldı ve başbakanlığa oynarken AfD'nin bile gerisine düştü.
Büyüklere kafa tutan parti
AfD'nin Saksonya-Anhalt'taki liste başı adayı Andre Poggenburg her defasında daha fazla seçmeni sandığa çektiği için partisinin demokrasiye büyük hizmetinin dokunduğunu söylüyor. Gerçekten de sağ popülist parti bütün diğer partilerden seçmen kazandı. En çok da şimdiye kadar oy kullanmayanları harekete geçirdi. Halk çoğunluğu mülteci krizinde yerleşik partiler tarafından ciddiye alınmadığını hissediyor. Her dört seçmenden biri AfD'nin endişelerini daha iyi anladığını söylüyor. Ancak seçmen sağ popülistlerin, sorunları olduğu gibi dile getiren bir protesto partisi olduğunu ve çözüm üretemeyeceğini de biliyor.
Sekiz eyalette temsil edilen Almanya'nın Alternatifi partisinin 2017 genel seçimlerinde federal meclise de girmesi mümkün. Araştırmacılara göre bunda, Angela Merkel liderliğindeki CDU'nun merkeze sayarak siyasi yelpazenin sağında bu partiye yer açmış olması da rol oynuyor.
Şimdiye kadar Almanya'daki protesto partileri uzun ömürlü olmamıştı. Schill ve Statt partileri kısa zamanda silinip gitmişti. Korsanlar da unutulmaya başladı. Mülteci krizi ve sonuçlarının Alman siyasetini daha uzun süre meşgul edecek olması, AfD'nin ise saman alevi gibi geçmeyeceğini gösteriyor.