Politika

Bakan Göktaş'tan belediyelerin kreş açmasına destek: Hatta sadece kreş değil kadın konuk evi açmalarını da bekliyoruz

27 Kasım 2024 23:47

T24 Politika

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi kabul edildi. Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, CHP'li belediyelerin kreşlerinin kapatılacağı yönündeki tartışmalara, "Belediyelerin ve özel sektörün belirlediğimiz çerçevede hareket etme kaydıyla bu tür kuruluşların yaygınlaştırılmasını elbette isteriz. Hatta sadece kreşler değil, kadın konuk evlerinin açılması konusunda da yerel yönetimlerin ellerini taşın altına koymalarını bekliyoruz. Aksine kapatmalarını değil. Ancak maalesef şu anda sahada belediyeler tarafından ruhsat verilen 'oyun evi' altında 'kreş' adı altında anaokulu işi yapan kuruluşlar olduğuna dair Milli Eğitim Bakanlığımız bir yazı yazmış. Bu konuyu siyaset üstü tartışmamız lazım çünkü bu yazı bütün belediyelere gitti" dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2025 yılı bütçe görüşmeleri sona erdi. Bakanlık bütçesi kabul edildi. Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin, "Yıllardır kadına yönelik şiddetle mücadelemizin İstanbul Sözleşmesi üzerinden dar bir çerçeveyi hapsetmeye çalışan bir yaklaşım görüyoruz. Geri çekilme kararı hiçbir şekilde ülkemizin kadınların korunmasından ve şiddetle mücadeleden taviz verdiğimiz anlamına asla gelmemektedir. Bu iddia herhangi bir bilimsel veriye dayanmadığı gibi İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmanın şiddeti arttırdığını iddia etmek art niyetli bir yorumdur" dedi.

"Risk faktörleri hesaplayarak hane bazlı erken müdahale sistemi kuruyoruz"

Bakan Göktaş, konuşmasında şunlara değindi:

"Bakanlığımız 85 milyonluk vatandaşımıza hizmet götüren her haneye temas eden bir kurum. Vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını en doğru şekilde tespit etmeye çalışıyor ve bu ihtiyaçları yerinde hızlı ve etkili çözümler üretiyor. Önceliğimiz toplumun tüm kesimlerine eşit şekilde ulaşmaktır. Kadın, çocuk, yaşlı ve engelli gibi hassas grupların haklarını korumak, onların yaşam kalitelerini arttırmak, toplumsal hayata tam ve eşit katılımlarını sağlamak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bakanlık olarak toplumsal dayanıklılığımızı arttırmak için bu sorunları titizlikle değerlendiriyoruz. Bu kapsamda iki önemli mekanizmaya devreye soktuk; bunlardan ilki sosyal risk haritası. Bu çalışmamız ile toplumdaki bu arada yaşama kültürünü bozmak ve aileyi sağlıksız zeminlere taşıma ihtimali olan olası sosyal olguları belirliyoruz. Şiddet vakalarının önüne geçmeyi hedefliyoruz. Bu sosyal olgulara dair risk faktörleri hesaplayarak hane bazlı erken müdahale sistemi kuruyoruz.

"Milletvekillerimizin bahsettiği tüm davalarda bakanlık olarak biz varız"

Şu anda sosyal risk haritamızı ilk 6 ilde ilimizde de başlattık. Bir diğer yenilikçi modelimiz ise aile rehberi sistemi. Bu sistemle her hanenin, her ailenin, bir aile rehberine sahip olmasını amaçlıyoruz. Aslında vatandaşlarımıza sosyal hizmet ihtiyaçlarını karşılamak için daha hızlı, güvenilir ve ulaşılabilir bir destek sunacağız. Ailelerinin bir aile rehberi olmasını isteyen vatandaşlarımız bizlere ulaşabilir. Bu minvalde aile rehberlerimizi ailemiz ile tanışarak hane değerlerimizi aile içerisindeki farklı bulguları da tespit ederek uygun hizmet müdahalesini yönlendirmesini gerçekleştirecek.

Bazı milletvekillerimiz özellikle şiddet vakalarını atıf yaparak 'haberiniz yok, umurunuzda değil, yanlarında değilsiniz' gibi ithamlarda bulunuyor. Bakın, bu ithamlar kesinlikle haksız ve gerçek dışıdır. Bunu yapmanız çok büyük bir haksızlık. Bu ithamları yapmadan önce insanları doğru tanıyın ve böyle yersiz ithamlarda lütfen bulunmayın. Her bir ailenin yanında ben oldum. Türkiye'nin hangi köşesinde olursa olsun meydana gelen her olayı bakanlık olarak yakından takip ediyoruz. Davalara müdahil oluyoruz. Gerektiğinde ise takipsizlik kararlarına bile biz itiraz ediyoruz. Mağdurların haklarını korunması için tüm hukuki süreçleri titizlikle takip ediyoruz. Milletvekillerimizin bahsettiği tüm davalarda bakanlık olarak biz varız.

"Narin, tüm Türkiye'nin hepimizin kızı oldu"

Narin sekiz yaşında bir kız çocuğu. Böylesi elim bir hadisede hayatını kaybetmesi millet olarak hepimizi çok derinden üzdü. Narin, tüm Türkiye'nin hepimizin kızı oldu. Şu an dava süreci devam ediyor. Hatta Narin kızımızın mahkemesinde onun hukukçu olarak hakkını arayan bizleriz. Avukatlarımızın savunmasını herkes tarafından takdir gördü. Kadına yönelik şiddet ve mücadele konusunda eleştirilerek sunan milletvekillerimiz oldu. Biz kadına yönelik şiddeti açık bir insan hakkı ihlali olarak görüyoruz. Tekrar vurgulamak istiyorum; tek bir vaka bile bizim için çok fazladır. Şiddete sıfır tolerans ilkesiyle hareket ediyoruz.

Bu ilkeden asla taviz vermeden mücadelemizi sürdürüyoruz. Bugün küresel bir sorun olan şiddet karşısında, evet küresel bir sorun, gerek hukuki gerekse politika düzeyinde etkili bir mekanizmaya sahibiz. Çok yönlü bir sorun olan kadına yönelik şiddeti sona erdirmek için tüm bakanlıklarımızda, kurumlarımızda, STK’larımızla bu konuda topyekun bir seferberlik anlayışıyla hareket ediyoruz. Toplumun tüm kesimlerini topyekun mücadelemize de dahil ediyoruz. Şiddeti siz, biz hep birlikte el ele vererek kazıyacağız. Bu konuda kurumsal kapasitemizi her geçen gün daha da güçlendiriyoruz.

"Kadın konuk evi açmak için çalışmalarımız devam ediyor"

Birkaç milletvekilimiz kadın konuk evlerinin sayısının artmamasını eleştirdiler. Şu an halihazırda Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Adıyaman, İstanbul ve Kocaeli'de kadın konuk evi açmak için çalışmalarımız devam ediyor. Bugün kadın konuk evlerinde doluluk oranımız yüzde 70. Temennimiz odur ki şiddet sona erip kadınlar konuk evlerine ihtiyaç duymasın. Bazı milletvekillerimiz kadın konuk evine 'sığınak' olarak bahsetti.

Biz bu ifadeyi kadınları incitmemek adına kullanmaktan imtina ediyoruz. Biz kadınları misafir olarak görüyoruz. Bu bağlamda kadın konuk evlerinde misafir ettiğimiz kadınlar yeterince şiddet gördü. Biz onları gerçekten hak ettiği şekilde misafir ediyoruz ve onlara şiddetten koruyor, psikososyal yönden destekliyor ve güçlendiriyoruz. Bir başka milletvekili kadınların konuk evinde oy kullanamadıklarını iddia etti. Bu bilgi yanlış. Konuk evlerindeki kadınlar oy kullanabiliyor.

"Geri çekilme kararı şiddetle mücadeleden taviz verdiğimiz anlamına gelmez"

Yıllardır kadına yönelik şiddetle mücadelemizin İstanbul Sözleşmesi üzerinden dar bir çerçeveyi hapsetmeye çalışan bir yaklaşım görüyoruz. Kadına yönelik şiddeti en geniş çerçevede bir insan hakları mücadelesi olarak görüyoruz ve ülkemiz bu mücadeleyi pek çok ülkeden uluslararası sözleşmeden çok daha önce başlamış, güçlü ve başarılı bir şekilde sürdürmüştür, sürdürmeye de devam ediyor. Bu anlamda kadına yönelik şiddetle mücadelemiz tek bir sözleşmeyle başlamadığı gibi onun olmaması durumunda da kesintiye uğraması gibi bir durum söz konusu asla dahil değildir. Kadına yönelik şiddetle mücadelemizin somut araçları 6284 sayılı kanun başta olmak üzere mevzuat ve ihtisaslaşmış kurumsal mekanizmalarımızdır.

Bir kez daha vurgulamam gerekir ki; kadına yönelik şiddetle mücadelede dünyada eşi benzeri az bulunan hukuki düzenlemeye sahip. Yıllarca bu konularda çalışmış bir bakan olarak bu konulara bizzat yakından takip eden birisi olarak dünyadaki uygulamaları inceleyin. Bu kanun gibi bir kanun dünyanın başka hiçbir yerinde yok.

Öte yandan 2007 yılından bu yana uyguladığımız ulusal eylem planlarımızla yasal düzenlerimizi her geçen gün kadına yönelik şiddetle mücadeleyi daha duyarlı hale getiriyoruz. Geri çekilme kararı hiçbir şekilde ülkemizin kadınların korunmasından ve şiddetle mücadeleden taviz verdiğimiz anlamına asla gelmemektedir. Bu iddia herhangi bir bilimsel veriye dayanmadığı gibi İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmanın şiddeti arttırdığını iddia etmek art niyetli bir yorumdur. Şunun altını özellikle çizmek isterim ki; kullanılan söylemler, eleştiriler hatta asılsız ve yakışıksız ithamlar şiddetle mücadelemize hiçbir katkı sunmamaktadır. Bu meselelerde lütfen siyaset yapmayı bir kenara bırakıp yapılanları görerek birlikte çalışmaya devam edelim.

"Medya, kadını yücelten ve haklarını koruyan bir bakış açısı sunmuyor"

Ne yazık ki medya, kadını yücelten ve haklarını koruyan bir bakış açısı sunmak yerine kadınları basma kalıp rollerle sınırlandırıyor, kadın bedenini metalaştırıyor ve sömürüyor. Bu yanlış temsil toplumdaki ayrımcılığı derinleştirirken kadına yönelik şiddeti de görünmez kılıyor ve normalleştiriyor. Şiddeti normalleştiren her yayın ise aslında şiddetin bir ortağına dönüşüyor.

Haberler, gündüz kuşağı programları, diziler ve filmler aracılığıyla yayılan bu mesajlar toplumsal algıyı olumsuz etkileyerek kadınların saygınlığını zedeliyor. Bu nedenle medyanın kadınların haklarını savunan ve fırsat eşitliğini güçlendiren bir perspektife evrilmesi hayatı önem taşımaktadır. Medyanın sorumlu, duyarlı ve dikkatli olması şiddetle mücadelemizin gücünü arttıracaktır. Bu alanda atacağımız her adım medyada kadın temsil üzerine gerçekleştireceğimiz dönüşümün toplumda çok kıymetli yansımaları olacağına inanıyoruz.

"Denetimsiz olması aileler ve çocuklar için büyük bir risktir"

Kreşler konusunda milletvekillerimizin ifade ettiği görüşler oldu. Şunu özellikle vurgulamak isterim ki; bu konunun yanlış bir zeminde tartışırsak en fazla çocuklarımıza ve ailelerine haksızlık etmiş oluruz. Hangi yaş grubu olursa olsun, hangi adla açılmış olursa olsun içerisinde çocuklarımıza bakım ve eğitim veren her buluşum standartlarının fiziki koşullarının ve müfredatın yasal düzenlemeye uygunluğunun denetlenmesini gerekiyor. Ailelerin, annelerin, kadınların ve çocuklarımızın lehine herhangi bir şeye karşı elbette olmayız. Belediyelerin özel sektörün belirlediğimiz çerçevede hareket etme kaydıyla bu tür kuruluşların yaygınlaştırılmasını da elbette isteriz.

Hatta sadece kreşler değil, kadın konuk evlerinin açılması konusunda da yerel yönetimlerin ellerini taşın altına koymalarını bekliyoruz. Aksine kapatmalarını değil. Ancak maalesef şu anda sahada belediyeler tarafından ruhsat verilen 'oyun evi' altında 'kreş' adı altında anaokulu işi yapan kuruluşlar olduğuna dair Milli Eğitim Bakanlığımız bir yazı yazmış. Konu tamamen anaokulu işlemi yapan farklı isimler adı altındaki kurumlardan bahsediyoruz. Bu konuyu siyaset üstü tartışmamız lazım çünkü bu yazı bütün belediyelere gitti. Denetimsiz olması aileler ve çocuklar için büyük bir risktir.

"Bu sadece bakanlığın sorumluluğu değil, bu çocuklar hepimizin çocuğu"

İzmir Selçuk'ta gerçekleşen elim olay hepimizin yüreğini yaktı. Bunu sadece bir bakan olarak değil, bir anne olarak da söylüyorum. Bakanlık personeli 18 kere sadece bu sene gitmiş. Anneyle evlatlar arasında yakın bağı görmüş. Bakın çocuğu anneden koparmak gerçekten büyük bir sorumluluktur. Anneyle evlatları arasında yakın bağı görmüş ve annenin girişimlerini görmüş. Annenin defaatle girişimleri ve dilekçeleri var. Ancak ben yine de nerede sorumluluğumuz var, onu araştırmak için bakanlık olarak geliştirme gereken tüm soruşturmalarını da başlattığımı ifade etmek istiyorum. Her nerede bir ihmal varsa gereğini yerine getireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Ben ben daha öncesinde 12 yıl belediye meclis üyeliği yaptım ve o yaşadığım şehirde bir şiddet vakası olduğunda, bir istismar vakası olduğunda veya bir çocukla ilgili herhangi bir durum olduğunda vatandaş bana ulaşıyordu. Belediye meclis üyesi olmama rağmen aileler bana ulaşabiliyordu. Dolayısıyla burada herkes biraz şapkayı önüne koysun. Kimin nerede sorumluluğu var? Bu sadece bakanlığın sorumluluğu değil bakın. Bu çocuklar hepimizin çocuğu. Sizin komşumuzda böyle bir durum olsa bize haber daha vermez misiniz; verirsiniz. Dolayısıyla her nerede bir imkan varsa gereğini yerine getireceğimize hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ancak ben de herkesin üzerine düşen sorumluluğunu titizlikle yerine getirmesini diliyorum" (ANKA)


"Doğal gıdaya ulaşmanın bir yolu var!"