Medya

Bağış Erten'den tutuklu Cumhuriyetçilere: Futbol yüzünden kaçırdığınız hiçbir şey yok dışarıda

"Memleket içeriden de, dışarıdan da yeterince kötü gözükmeyi becerdiğinden, bari spordan bahsedelim"

15 Aralık 2016 16:37

Cumhuriyet yazarı Bağış Erten, gazetesinin tutuklu yazar ve yönetcilerinin tuttukları takımlarının durumlarını anlatarak "Futbol yüzünden kaçırdığınız hiçbir şey yok dışarıda" diye yazdı. Tutuklu Cumhuriyetçilere yazılan mektupta sıranın kendisine geldiğini belirten Erten "Neden ben? Muhtemelen, memleket içeriden de, dışarıdan da yeterince kötü gözükmeyi becerdiğinden, bari spordan bahsedelim, biraz moral olsun istedi Aydın Abi. Kurt gazetecidir, öyle kolay faka basmaz malum" ifadesini kullandı.

Bağış Erten'in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (15 Aralık 2016) nüshasında yayımlanan 'BELAGAT’ımız iyidir' başlıklı yazısı şöyle:

Aydın Abi (Engin) aradı ve görevi tebliğ etti. İçeriye mektup yazma sırası bendeymiş. Anti-militarist kaygılarım olmasa, askeri vesayet falan dinlemem, topuklarımı şaklatır, “Başüstüne” diye inletirdim ortalığı. O kadar abartmadım, ama gururlandım. Sonra da her gazetecinin sorması gereken soruyu sordum. Neden ben? Muhtemelen, memleket içeriden de, dışarıdan da yeterince kötü gözükmeyi becerdiğinden, bari spordan bahsedelim, biraz moral olsun istedi Aydın Abi. Kurt gazetecidir, öyle kolay faka basmaz malum. Ama bu sefer yanıldı. Ne yazık ki Fethi Naci’nin futbolumuzun düzeyiyle roman sayısını kıyas ettiği o günler geride kaldı. Romanlar aldı başını gidiyor, futbol ise tepetaklak. İnanmayan Turhan Günay’a sorsun. Gerçi o pek sıkı takip etmezmiş ama koğuş arkadaşları arasında maç kaçırmayanlar olduğu istihbaratı almak için acar muhabir olmak gerekmiyor. Gazeteye yakın kaynaklardan aldığım bilgiye göre (‘Arif’ olan haber kaynağımı hemen anlar), içeride mebzul miktarda Galatasaray taraftarı varmış.

Murat Sabuncu kadar tribün müdavimi olmasalar da Kadri Gürsel, Akın Atalay da Sarı-Kırmızılılara yüreğini kaptırmış. O zaman önce onları teselli edelim. Abilerim an itibarıyla teknik direktör Riekerink’in durumu sanki ekonomiyi andırıyor. Yatırımdı, gelecekti, bey’di, beyefendi’ydi derken şimdilerde skorlar biraz kötüleyince çıkış kapısı hafiften aralandı gibi. Teselli nerede peki? Takımınız iyi gitmiyor ya, o yüzden kaçırdığınız bir şey yok. Rahat olabilirsiniz. Maalesef, aranızdaki Hakan Kara gibi Fenerbahçelilere de teselli ikramiyesi yok. Çünkü Fenerbahçe’nin ruh hali dolar gibi, iniyor kayık, çıkıyor kayık, in, çık...

Bu aralar iyi gibi ama yarın ne olur bilinmez! Beşiktaşlılara gelince. Şampiyonlar Ligi kazası moral bozdu, evet, ama önceki gün patlayan bomba sonrası bu ülkenin en güzel mabetlerinden birine de insanın ayakları geri geri gitmez mi? Yani demem o ki, futbol yüzünden kaçırdığınız hiçbir şey yok dışarıda. Düşünün Güray Tekin Öz’ün Dortmund’unda bile hava mutedil, yer yer kaba dalgalı. Siz iyisi mi, kendi topunuzu oynayın abiler. Mahpusta spor yapmanın binbir yararından bahsedilir hep. Yeni yapılan hapishanelere spor salonu da kondurmuşlar. Gerçi spor etkinliklerine ikişer ikişer gönderiyorlarmış. Belli ki geleneksel voleybola çıkma ritüelini engelliyorlar. O zaman minyatür kale kaçınılmaz. Mahpusluk ve spor sinemanın da cezbolduğu bir konu. Belki siz de bir esin kaynağı yaratırsınız. Rol modeli olursunuz.

Duyduk ki Mustafa Kemal Güngör Abimiz Baro Futbol Takımı’nın da kurucularındanmış. Bu fırsat kaçmaz. Murat Sabuncu’da da orta sahanın ortası yeteneği var diyorlar. Bülent Utku’yla beraber Kadri Gürsel’i de forvete koyarız. Önder Çelik de dağıtımdan değil, dağılımdan sorumlu teknik adam olursa, yürür bu iş. Hatta Başakşehir Stadı’nın açılışında sahaya çıkan o ‘malum’ takıma karşı bir maç mı teklif etsek? Zafere Kaçış filmi gibi olmaz mı? Hem içeride sporun önemini de azımsamamak lazım. Nelson Mandela yıllarca mahpus kaldığı Robben Adası’nda özgürlük ve adalet mücadelesinde futbolun öneminden bahseder.

Hatta bunun hem kitabı hem de belgeseli var. Desmond Tutu içeride futbol oynama mücadelesinin Apartheid rejimine karşı en büyük silahlardan biri olduğunu söylemiş. Son olarak o döneme ait bir öyküyle bitirelim. Hiçbir şeye izin vermeyen cezaevi yönetimi en sonunda futbol oynanmasına ses çıkarmaz. Bu sayede bir anda ortaya bir enerji çıkar. O güç öyle büyür ki, bugün Makana Federasyonu diye bir yapı var. Nedir bu? Güney Afrika’da Mandela ve arkadaşlarının başlattığı futbol oyunu artık bir dolu takıma ve lige sahip. Ve hepsi mahkûmlardan oluşuyor. Siyasi gruplar arasında derbi dahi var! Bu arada şu Zafere Kaçış maçını düşünün gerçekten. Tarih tekerrür eder mi eder! Musa Abi de bu anı resmeder. Hatta sizin takıma isim önerim bile var: BELAGAT (Başkaldıran Edipler Laf Anlamayan Gazeteciler Ayaktopu Takımı).