20’nci yıllarına özel, yeni çıkardıkları ‘XX’ isimli albümle Avrupa World Music listesinde birinci sıraya yükselen BaBa ZuLa grubundan Levent Akman "Anadolu coğrafyasındaki müzikleri hep araştırdık, kendi köklerimizi hep sevdik ve küçümsemedik. Onlara inandık, bu kökleri taklit etmek yerine bunlara yeni neler katabiliriz, nasıl geliştirebiliriz, gelecek nesillere yeni neler bırakabiliriz endişesini hiç kaybetmedik" diye konuştu.
Levent Akman'dan Karar gazetesinden Işıl Çalışkan'a verdiği söyleşi şöyle:
Bu albüm için "BaBa ZuLa’nın doğuşundan günümüze özeti" diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz. BaBa ZuLa’nın 20 yıllık yolculuğunun hem müzikal hem de görsel olarak bir özeti.
Neden yeni şarkılar yerine eski şarkıların toplandığı bir albüm yaptınız?
Bu albümde eski şarkıları birebir aynı şekilde yayınlamadık. Bazı parçaları yeniden kaydederken bazılarını miksledik. Bazılarını değişik sanatçılara yollayarak onlara mikslettik. Albüme, daha önce yayınlanmamış konser kayıtlarını da ekledik.
Albümün ilk bölümünde Özkan Uğur, Brenna MacCrimmon gibi konuklarınız olmuş.
Bu süreç tamamen kendiliğinden gelişti. Kendileri ile hayat yolunda bir şekilde karşılaştık. Kimyalarımız tuttu. Enerjilerimiz birbirinden hoşlandı.
Eskilerden iki parçayı bu albümde yeniden yorumlamışsınız. Hangi parçalar?
‘Efkarlı Yaprak’ ve ‘Aşıkların Sözü Kalır’ parçalarını yeniden yorumladık. Konserlerimizdeki performanslarımızı bu parçaların stüdyo kayıtlarında da gösterip yakaladığımız havayı ve enerjiyi albüme de yansıtmak istedik.
‘Tabutta Rövaşata’ adlı film müziklerinin yer aldığı albümünüzden günümüze 20 yılınız nasıl geçti?
Rüzgar gibi geçti. Albümdeki fotoğraflara baktığımda her şey daha dün gibi geliyor.
Türkiye’nin yanı sıra yurtdışında da çok seviliyorsunuz. Bunu neye bağlıyorsunuz? Sırrınız nedir?
BaBa ZuLa olarak yurtdışında daha çok çalıyoruz. Yılda 80-90 arasında konser veriyoruz bunun yarısından fazlası yurtdışında gerçekleşiyor. Dünyanın her yerinde çaldık ve çalmaya devam ediyoruz. 1996 yılında kurulduğumuzdan beri hep kendi parçalarımızı çaldık. Anadolu coğrafyasındaki müzikleri hep araştırdık, kendi köklerimizi hep sevdik ve küçümsemedik. Onlara inandık, bu kökleri taklit etmek yerine bunlara yeni neler katabiliriz, nasıl geliştirebiliriz, gelecek nesillere yeni neler bırakabiliriz endişesini hiç kaybetmedik.
Dinleyici kitlenizi kimler oluşturuyor? Genç dinleyicilerinizden nasıl dönüşler alıyorsunuz?
Dinleyici kitlemiz çok çeşitli. Evdeki anneanneden, toruna, gemi kaptanından, makiniste her kesimden dinleyicimiz var. Onun için halk konserlerini çok seviyoruz.
Şarkılarınızın yanı sıra imajınızla da çok konuşuluyorsunuz. Bunu nasıl sağladınız?
Bunun için özel bir çaba sarf etmedik. Bizler renkli giyinmeyi seven insanlarız. Ayrıca bizi dinlemeye gelen insanlara karşı bir saygı göstergesi olarak sahnede giydiğimiz elbiselere dikkat ederiz. Günlük kıyafetlerle asla çıkmadık dinleyicilerin karşısına.
Avrupa World Music listesinde ilk sırada olmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu beklediğiniz bir sonuç muydu?
Bu bizim için çok sevindirici bir olay. Çünkü Avrupa World Music listesine şubat ayında 20’nci yıl albümümüz ‘XX’ ile bir numaradan girdik. Bu bizim için çok önemli. 20 yılın çok güzel bir hediyesi. İnandığımız ve taviz vermediğimiz yolun ne kadar doğru olduğunun da bir ispatı oldu.
Dünya turnesinde nerelere gideceksiniz?
Dünyanın her yerinden hayranlarımız var. Ocak ve şubat ayında Almanya, Avusturya ve İsviçre’yi kapsayan 15 günlük turneye çıktık. Bu turneden döndükten sonra İstanbul’da iki, Atina’da bir konser verdik. Şimdi Avustralya turnemiz için yola çıkacağız, buradan döndükten sonra Bulgaristan Sofya’ya gideceğiz. Nisanda ise İstanbul konserlerinden sonra Belçika ve İngiltere’yi kapsayan ufak çaplı bir turnemiz olacak.