10 Şubat 2015 12:52
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı görevini Zühtü Arslan'a devretmeye hazırlanan Haşim Kılıç, "Anayasa Mahkemesi olduğum dönemden itibaren çok meşakkatli bir yolculuğum oldu. Her iktidar döneminde linç edilmekten hiçbir zaman kendimi alamadım" dedi.
Kılıç, "Bugüne kadar AYM’de yaptığım görevimi emekli olduktan sonra da mücadelemi sürdüreceğim. Doğruları, yanlışları söyleyeceğim. Kim alınırsa alınsın etkilenmiyorum. Biz bu olduğunu sürdürmek zorumdayız" diye konuştu
Görevi devretmek için 13 Mart'ı beklemeyeceğini söyleyen Kılıç, "Emeklilik kararımı vermiş bulunuyorum. Dilekçemi gönderdim artık emekliyim. Bir ay önce böyle bir karar aldı. Konuşmamın bayında da söylediğim gibi yasa gereği 2 ay önce başkanın seçilmiş olması bu yıl uygulandı. Şuanda bu çatı altında iki başkan var. Tek çatı altında iki başkan olmaz. Seçilmiş olan arkadaşımın daha rahat çalışması adına emeklilik kararımı aldım" ifadelerini kullandı.
Gazetecilerin "siyasete girecek misiniz?" sorusunu yanıtlayan Kılıç, "Siyasi projem yok. Bugün emeklilik kararımın temelinde az önce ifade ettiğim gibi yeni seçilen arkadaşıma daha rahat çalışma ortamı bırakmak için aldım. Bu kararımı siyasi proje olarak değerlendirmeyin. Böyle bir projenin devamı değil bu. 25 yıllık burada edindiğin tecrübe temel hak ve özgürlüklerle ilgili çalışmalarımı aktaracağım. Doğruları söylemeye devam edeceğim, bu bir yerde başkan olmak ya da siyasi figür olmakla yürümesi gerekmiyor" dedi.
Haşim Kılıç, "Son zamanlardaki davalar nedeniyle siyaset kurumlarımız şahsım ve mahkeme hakkındaki eleştiri ve değerlendirmeler beni çok üzdü. Özellikle şahsıma yapılan darbeci kumpasçı, siyaseti yönlendirmeye siyaset mühendisliği yapmaya dönük eleştiriler yapıldı. Darbecilik en üzün eleştiri olmuştur" diye konuştu.
Bugün yapılan seçimle görevini Mart ayında Zühtü Arslan'a bırakacak olan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, basın toplantısı düzenledi.
Haşim Kılıç'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Arkadaşlarımın bana olan güveni, saygısı ve bir destekle böyle bir noktaya geldiğini ifade etmek isterim. Beni bu mahkemenin yöneticiliğinde bu kadar uzun tutan geçmişte görev alan ya da bugün görevde olan arkadaşlarımın tamamına teşekkürü borç biliyorum.
Bu 25 yılda neler oldu uzun uzun analizini yapmak istemiyorum.
AYM’de en önemli yapılan şey ne oldu derseniz bir tek ses vardı. Bugün geldiğimiz noktada geçmişte kalan sınırlayıcı, daraltıcı ve yasaklayıcı anlayıştan hak ve özgürlüklerin önüne açan ve özgürlükçü anlayışla olaylara yaklaşan anayasanın niteliklerini, evrensel niteliklerle dolduran bir Anayasa Mahkemesi var. Bundan dolayıdır ki AYM yurt içi ve dışında haklı övgü kazanmıştır.
Geride bıraktığımız arkadaşların bu görevi en iyi şekilde yerine getireceğine eminim. 2010 yılında bireysel başvuru hakkı bizim mahkememize verildi. Bunun başarı ile yürütüldüğünü belirtmek isterim. Bugün AYM bireysel başvuruya bakmış olduğu ve baktığı kararlar sonunda burası temel hak ve özgürlükler mahkemesine dönüşmüştür.
AYM’nin verdiği kararlar sonrası uluslararası kuruluşlarda bu mahkemenin etkin bir denim yaptığı ortaya çıkmıştır. Bu şu demektir. Artık AYM Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi çerçevesinde sorunları bu şekilde değerlendirildiğinin kabulüdür.
Ben AYM’yi getirdiğimiz noktadan mutlu memnun ve onur duyduğum bir noktada olduğunu ifade etmek istiyorum. 1990 yılında AYM’ye seçildiğim gündün itibaren çok meşakkatli bir yolcuğum oldu. Her iktidar döneminde linç edilmekten kendimi alamadım. Bu niye oldu derseniz belki benim özgürlük anlayışımdan kaynaklandı diyebiliriz. Geldiğim günler başka başka nitelenmeler oldu. Bugün de farklı nitelemelerle saldırılar karşısında kaldım. Bu saldırılardan yılmadım ve doğru bildiğim yolda yürüdüm. Ben temel hak ve özgürlüğe yapılacak olan saldırın insanoğluna yapılan bir saldırı olduğunu düşünüyorum. Oylarımı da bu yönde kullandım. Kimi alkışladı kimi eleştirdi.
Bugüne kadar AYM’de yaptığım görevimi emekli olduktan sonra da mücadelemi sürdüreceğim. Doğruları, yanlışları söyleyeceğim. Kim alınırsa alınsın etkilenmiyorum. Biz bu olduğunu sürdürmek zorumdayız.
İnsanlar düşüncelerini ifade etmelidir. Konuşmadan birbirimizi nasıl anlayacağız. İfade özgürlüğünün çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu konuda şahsıma yapılan eleştirileri hep bu çerçevede gördüm. Bugün yeni başkanımızı seçmiş bulunuyoruz. Emeklilik kararımı vermiş bulunuyorum. Dilekçemi gönderdim artık emekliyim. Bir ay önce böyle bir karar aldı. Konuşmamın bayında da söylediğim gibi yasa gereği 2 ay önce başkanın seçilmiş olması bu yıl uygulandı. Şuanda bu çatı altında iki başkan var. Tek çatı altında iki başkan olmaz. Seçilmiş olan arkadaşımın daha rahat çalışması adına emeklilik kararımı aldım.
Seçilen ve kalan arkadaşlarıma başarı diliyorum. Aziz milletime e veda ediyorum. Onların hak ve özgürlüklerini her platformda korumaya devem edeceğim. Bu nefes bu bedende olduğu sürece bu görev devam edecektir. Bizim sorunları konuşmaya ihtiyacımız var. Türkiye’de artık öyle bir nefret söylemi gelişmeye başladı ki kutuplaşmanın ayrımlaşmanın farklı zeminlerde diyalog kurmasını kaybediyoruz. Türkiye’nin en büyük tehlikesi nefret söyleminin doğurduğu ortamdır. Bu konuda siyaset aktörlerinin ılımlı anlayışına ihtiyacımız olacaktır. Yargımızın da sorunları var.
13 bine yakın hakim ve savcının katkısıyla kurulumuz oluştu. Ancak şunu belirtmek isterim HSYK’nın son seçiminde çoğulcu bir yapının oluşmuş olması memnuniyet verici. Ancak bu seçimin geride bıraktığı enkazı değerlendirdiğimizde yargının ne kadar zorda olduğunu söylemek lazım. En ücra köşeye gidin oradaki hakim ve savcıların hangi siyasi görüşe yakın olduğunu vatandaşlar biliyor. Böyle bir yargı ile devam edemeyiz. Bunun nedeni yargıdaki seçimler. Yargıdaki seçimler yargıyı çürütüyor. Bu seçimlerin yeni bir usul ve anlayışla yenilenmesi gerekiyor. Bu seçimle r oldukça siyasi çekişmeler kırgınlıklar olacaktır. Yargı intikam aracı değildir, yargı birilerinin hedefine ulaşacağı kamu gücü de değildir. Bunlar ülkeye kötülük getirir. Bir adalet kurultayı ile bu konunun görüşülmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde her seçim yargıçlar arasındaki ilişkiyi zedelemekte sıkıntılar doğurmakta. Bu 2010 yılandaki konuşmama bakarsanız orda da bu görüşleri söyledim
Genelkurmay Başkanı’nı askerlerin, Diyanet İşleri Başkanı’nı din adamlarının seçtiğini, emniyet müdürünün polisler tarafından seçildiğini düşünün. Sonuçlarının ne olacağını siliyorsunuz. Bunlardan çok daha önemli olan yargıda bu seçimler ciddi çürümelere neden olmaktadır. Giderken bu ikazımı bir kez daha yapmak istiyorum.
Siyasete mi gireceksiniz?
Siyasi projem yok. Bugün emeklilik kararımın temelinde az önce ifade ettiğim gibi yeni seçilen arkadaşıma daha rahat çalışma ortamı bırakmak için aldım. Bu kararımı siyasi proje olarak değerlendirmeyin. Böyle bir projenin devamı değil bu. 25 yıllık burada edindiğin tecrübe temel hak ve özgürlüklerle ilgili çalışmalarımı aktaracağım. Doğruları söylemeye devam edeceğim, bu bir yerde başkan olmak ya da siyasi figür olmakla yürümesi gerekmiyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı seçimleri neden bu kadar ertelendi?
Erteleme talebi bir arkadaşımızdan ve bazı üyelerden geldi.
Bugünlerde bir bankaya el konuldu. Bunu temel hak ve özgürlükler kapsamında nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her ülkenin olduğu gibi bizim sorunlarımız var. Bütün bunları demokratik ortamda hukukla çözmek zorundayız. Bir hukuksuzluk ve kanunsuzluk varsa birinin kabahati varsa hukuk devletine yakışır ortamda çözülmesini isteyen biriyim. Türkiye’de bağımsız yargının oluşması konusunda ciddi sorunları var. Nefret söyleminin ayrışıma gittiği bir kültürden geçiyoruz. Hukuk güvenliğinin sorun olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bunların ayrıntılarını anlatmak mümkün bugün ana hatlarını söyleyebileceğim konularla geçiştirmek isterim. Bu sorunları konuşma imkanı bulayacağız.
Anayasa Mahkemesi'ndeki 25 yıllık çalışma sürecinde sizi en çok üzen ve sevindiren olay neydi?
25 yılın içine çok şey sığdırdık. Sevindiğim şeyleri anlatmakla bitiremem ama üzüldüklerim de var. Şuanda sizlere çok sevindiğim ve etkileyen nedir diye sorarsanız 2004 yılında Anayasa’nın 90. Maddesinde yapılan değişikliktir. Bu değişikliği devrim olarak niteliyorum. Yerellikten kurtulan temel hak ve özgürlükleri evrensel anlayışa getiren bir değişikliktir.
Ne üzdü derseniz? Son zamanlardaki davalar nedeniyle siyaset kurumlarımız şahsım ve mahkeme hakkındaki eleştiri ve değerlendirmeler beni çok üzdü. Özellikle şahsıma yapılan darbeci kumpasçı, siyaseti yönlendirmeye siyaset mühendisliği yapmaya dönük eleştiriler yapıldı. Darbecilik en üzün eleştiri olmuştur. Bu konudaki anlayışım tarihte kalmıştır. Bu kelimeyi sarf edenlerinin vicdan muhasebesi yapmasını istiyorum. Bu mahkemeyi darbecilikle suçlayanların geçmişte verdiğim kararlarla yazdığım karşı oylarla temel hak ve özgürlükler hakkında yazdıklarımdan en çok faydalananlar bana darbeci demişlerdi.
Bugünü kadar bazı konularda yapılan eleştirilere mahkemeyi düşünerek hep sansürlü cevap verdim. Bugünden sonra rahatça konuşacağım. 76 milyonluk bir ülkede yaşıyoruz sorunlarımı var elbette. Bunları demokratik değerler içinde hukuk devleti anlayışı içinde çözmenin gayreti içinde olacağız.
Siyasi projem yok dediniz? Şimdilik mi yoksa önümüzdeki dönemde siyaset bir seçim mi?
Gerek iç dünyamdaki inançlarım temel hak ve özgürlüklerin insanı insan yapan özelliklerdir. Devlet vatandaşlarına temel hak ve özgürlükleri evrensel değerlen çerçevesinde yaşatamıyorsa o devletin varlığının da anlamı yoktur. Nerede nasıl hizmet yapacağımı bilmiyorum. Ama şuanda bir siyasi projem yok. Emekliliğim bununla da alakası yok. Altını tekrar çiziyorum. Aziz milletimize esenlik diliyorum, huzur diliyorum. Birliğimiz ve beraberliğimizin bozulmadın ülkenin aydınlık günlere ilerlemesi konusunda temennide bulunuyorum. Bugün olduğu gibi yarın da sade bir vatandaş olarak katkılarımı sunmaya devem edeceğim.
© Tüm hakları saklıdır.