"Bugüne kadar yazdığım hiçbir yazıyı okumamış olsanız, bu yazdığımı okumanızı ve elden ele iletmenizi dilerim, rica ederim: Türkiye'de ve dünyanın farklı yerlerinde hukuk uygulaması konusunda yaklaşık 30 yıllık tecrübesi olan bir hukukçu, bir uluslararası avukat ve 20 senedir hukuk hocalığı yapan bir profesör olarak, bu X hesabımdan yaklaşık 270.000 takipçiyle 10 seneyi aşkın zamandır sohbet ediyorum, düşüncelerimi paylaşıyorum. Gayet ağır memleket meselelerini de, kompleks hukuki analizleri de, gayet hafif şakaları ve gündelik konuları da burada tartışıyoruz, paylaşıyoruz. Bazı günler diğerlerinden çok daha karanlık, üzücü ve alarm verici oluyor. Ama ben doğru bildiğimi daima lafımı eğip bükmeden size getiriyorum, tartışıyoruz. Zira aksi halde ben ben değilim. Bugün size üzerinde konuşmak istediğim bir fotoğrafı getirdim.
TÜSİAD'ın iki lideri iki vatansever iyi insanın, iki arkadaşımın, 13 Şubat tarihindeki Genel Kurul'da memleket meseleleri üzerinde kamuya açıkladıkları kaygılar sebebiyle polis nezaretinde ifadeye götürülürkenki fotoğrafları. Bu fotoğrafı size getirmeden evvel, bu fotoğrafın onlar açısından rencide edici bir yönü olup olmadığını iyi düşündüm. Arkadaşlarımın hakkına giriyor olmayayım diye. Bunu düşünürken ikna oldum ki, gelinen adaletsizlik, hukuksuzluk ve ifade özgürlüğünün özüne tecavüz noktasında, kolunda polisle ifadeye gidiyor olma fotoğrafı artık kimi hallerde bir onur nişanesine dönüşmüştür. "Adam sen de demedim", "memleketimin konularını dert ettim ve sen memleketi bize bırak diyenlere pabuç bırakmadım" diyen herkesin, ülkemiz tam da bu insanların gayretleri ile daha aydınlık, şeffaf ve hukukun üstün olduğu günlere kavuşana kadar, böyle fotoğrafları ve daha kötüleri olacaktır. O insanları doğru anmayı ve onore etmeyi bilenler, nezdinde itibar aranmaya değer insanlardır. Bu fotoğrafa o insanların gözleri baktığında, beyinleri gönül gözüyle görür. Selam olsun, helal olsun, demeyi bilirler. Bu gayretteki insanlara aptal gözüyle bakanlar, Silivri soğuktur şakalarıyla tabanları yağlayanlar, güce yaranıp eklemlenmek ve hoş görünmek için o insanlara kabahat bulanlar, bu fotoğraftan utanç duymayı bilmeyenler, aksine bu fotoğraftan lezzet alanlar, zaten itibar kelimesinin anlamını bile bilemezler. Onları insan yerine koyma mücadelesiyle zaman kaybetmeye değmez. 15 senedir TÜSİAD üyesiyim.
21 Ocak 2010 tarihinde, TÜSİAD Genel Kurulu'nda Ümit Boyner Yönetim Kurulu Başkanı seçilince, onun davetiyle, TÜSİAD üyesi oldum. 15 yıldır devam eden üyeliğimde, TÜSİAD Yönetim Kurulu'nda yer aldım, Yolsuzlukla Mücadele Görev Gücü Başkanı olarak ve Rekabet Hukuku Çalışma Grubu Başkanı olarak senelerce emek verdim. Bu TÜSİAD Genel Kurulu'nda söylenenlerle ilgili hukuki analiz yapmak dahi abes. Türkiye'nin eskisi yenisi yok. Anlamlı olan ayırım o değil. Iyi insan ve kötü insan var. Hukuku üstün tutan insan ve hukuku kendi amacına uyduran insan var. Bir tek vatanımız ve onun bir tek yolculuğu var. O yolculukta git gide sindirilen bir toplum var. Ses çıkartan her kişi başına sayısı çarpanlı bir biçimde artarak büyüyen kaygılı sevenleri var. Sayın Recep Tayyip Erdoğan "siyaset yapmaya çok hevesliyseniz ya parti kurarsınız, ya da ağzınızdan çıkacak iki çift söze bakan muhalefet partilerinden birini seçersiniz" demiş. "Bu ülkede siyasetçiler içeri atılmıyor mu ki?" diye sormayanlar, "bir ülkenin gerçek sahipleri siyasetçiler mi toplum mu?" diye sormayanlar var. Politik ifade özgürlüğü çekirdeğinin dahi bugün Türkiye'de mevcut olmadığı fevkalade açıkken, hala "aslında sorun yok" rolü kesen korkaklar var. Konuyu dolandırmanın alemi yok: Hukuksuzluk hüküm sürüyor. Hukuksuzluğa işaret edenler, ifade özgürlüğünü kullananlar, bizatihi kendisi hukuk garabeti olan mekanizmalarla gözaltına alınıyor. "Halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak için gerçek dışı beyan verme" kavramının ta kendisi halk arasında endişe, korku ve panik yaratıyor. Bu fotoğraf da bunun enstrümanlarından biridir."