Türkiye'nin de üye olduğu Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) İzleme Komitesi, hukukun üstünlüğünün “erozyona uğradığı”nı belirten bir rapor yayımladı. Raporda demokrasinin tehdit altında olduğu belirtildi. Türkiye’ye TBMM çatısı altında barış görüşmelerine geri dönme çağrısı yapılırken demokratik kurumların işleyişinin bozulması için de “Her şey 17-25 Aralık 2013’te 4 bakan ve dönemin Başbakanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile ilgili yolsuzluk dosyalarının açığa çıkmasıyla başladı” tanımlaması yapıldı. Raparda, Türkiye’ye imza attığı uluslararası hükümlere uyma çağrısında bulunuldu. Güneydoğu'da devam eden operasyonlarla ilgili olarak da, "Güvenlik operasyonlarında orantılılık ve gereklilik prensibine uyulmalı" ifadeleri yer aldı.
Cumhuriyet'ten Duygu Güvenç'in haberine göre, AKPM raporunda "Hükümetin 21 Mart’ta Diyarbakır- Sur’a dair aldığı acele kamulaştırma kararı derin endişe kaynağıdır. Valilere belediye başkanı atama yetkisi veren hazırlıklar da endişe kaynağıdır. Öldürülen Tahir Elçi soruşturması hala tamamlanmamıştır" ifadeleri yer aldı.
Rapordan bazı başlıklar şöyle:
Barış sürecine dönün: Barış görüşmeleri için siyasi bir ortam yaratabilecek olan Türk parlamentosu barış sürecini devam ettirecek mekanizmaları düşünmeli, ki bunların içinde yeni bir başlangıca olanak sağlayacak ve geçmişin travmalarını iyileştirecek ortak, partiler arası Meclis komisyonu veya ‘gerçeklerle yüzleşme ve uzlaşma’ komisyonu da olmalı. Siyasi çözümler tüm siyasi güçler tarafından parlamentoda tartışılmalı.
Denge bulun: Güvenlik operasyonları uluslararası hukuka uygun olarak sürdürülmeli; orantılılık ve gereklilik prensibine uyulmalı. Güvenlik ile bireysel özgürlükler arasında Türkiye’de doğru denge bulunmalı. Sokağa çıkma yasakları 1.6 milyon insanı etkiledi ve 355 bin kişi yerinden etti. 338 sivilin öldüğü İHD tarafından açıklandı.
Dokunulmazlıkta hedef: AKPM, TBMM’nin bir grup milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile ilgili kararından çok endişelidir. Bu karar orantısız olarak muhalif milletvekillerini özelikle de HDP’yi etkiler. 1994’te de Türkiye 4 milletvekilinin dokunulmazlıklarını kaldırmış ve AİHM Türkiye’yi suçlu bulmuştur.
Bağımsız komisyon kur: Cizre’de ciddi insan hakları ihlalleri iddiaları vardır ki bunların etkili bir şekilde, kanıtlar temizlenmeden toplanarak araştırılması gerekir. AKPM, Türkiye’yi bağımsız uzmanlar ve tüm tarafların güveneceği kişilerden oluşacak durum tespit ekibi oluşturmaya davet eder.
Sur endişesi: Diyarbakır’a gittik, Sur’a giremedik. Hükümetin 21 Mart’ta Diyarbakır- Sur’a dair aldığı acele kamulaştırma kararı derin endişe kaynağıdır. Valilere belediye başkanı atama yetkisi veren hazırlıklar da endişe kaynağıdır. Öldürülen Tahir Elçi soruşturması hala tamamlanmamıştır.
Hakaret suçu: Cumhurbaşkanına hakaret suçu düzenlemesinin aşırı uygulanması ifade özgürlüğünün yersiz kısıtlanmasına neden oluyor. Bu nedenle hakaret suçları medeni kanunla ele alınmalı.
AYM uyarısı: Hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde AKPM, cumhurbaşkanının ve bakanların, araştırmacı gazetecilerin ön duruşma ile hukuka aykırı şekilde tutuklanması üzerine AYM’nin, AİHS’ye göre aldığı karara saygı duymayacaklarına yönelik açıklamalarından derin endişe duyar.
Erozyon: Raporda işaret edilen demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları açısından ciddi endişe vericidir. Şu anki gibi zayıf denge denetleme, basının ve ifade özgürlüğü ile ilgili tüm bu birikimler, hukukun üstünlüğünün erozyonu ve Güneydoğu'da terör karşıtı güvenlik operasyonları nedeniyle iddia edilen insan hakları ihlalleri demokratik kurumların işleyişine ve ülkenin Avrupa Konseyi’nin taahhütlerine ve sorumluluklarına karşı tehdit oluşturmaktadır.
Medya patronlarının da değiştiğine işaret edilen raporda “hükümetin etkisi altındaki” medyanın yetkililerin eleştirildiği olayları görmezden geldiğine dikkat çekiliyor.
Dündar’a saldırı
İzleme Komitesi Can Dündar ve Erdem Gül’ün 92 gün hapis yattığını ve devlet sırlarını açığa çıkarmaktan 5 yıl 10 ay ve 5 yıl mahkûmiyet kararı da eleştiriliyor. Kararın bir kez daha gazetecilerin kamuyu ilgilendiren konularda bilgilendirme hakkı konusunda soru işaretleri doğurduğu anımsatılıyor. Dündar’ın duruşma günü silahlı saldırıya uğraması için de “endişe işareti” denilirken, bunun “araştırmacı gazeteciliğin damgalanması sonucu” olduğuna işaret ediliyor. Raporda sulh ve ceza hâkimliği’nin “kapalı devre” çalıştığına değinilirken, Dündar ile yapılan görüşmeye yer veriliyor ve Dündar’ın, AYM kararı öncesinde 10 farklı sulh ceza hâkimliği’ne başvurduğu belirtiliyor. Sulh ve ceza hâkimliği’nin “özel yargılama” yapmasından duyulan endişeyle beraber, bunun problemli olduğuna işaret ediliyor.