Kültür-Sanat

Atatürk’ün Safiye Ayla ile gizlice yarıştırdığı Deniz Kızı Eftalya’nın hayatı

“…Atatürk Safiye Hanıma yaptığı gibi Eftalya’yı da aynı takdirkâr hareketle alkışladı ve Eftalya yerine oturdu. Biraz sonra sofradan kalkan Atatürk salona geçti. Nuri Conker, Cevat Abbas ve Tahsin Beylerle beni de yanına çağırdı.”

22 Eylül 2022 16:12

T24 Kültür Sanat

Büyükdere’de yaptıkları sandal âlemlerinde babasının sazına sesiyle eşlik ede ede şanı yayılan ve ‘Deniz Kızı’ lakabını bu vesileyle alan Eftalya, dönem musikisinin ilk akla gelen isimlerinden. Atatürk’ün Safiye Ayla ile gizlice yarıştırdığı Eftalya’nın anılarını ve kısa hayatının önemli dönemeçlerini yazar Gökhan Akçura, İBB’nin üç ayda bir çıkan dergisi İST için kaleme aldı.

“Kadın seslerimiz arasında adı öne ilk çıkan kii, bir baka deyile ilk ‘plak yıldızımız’ Deniz Kızı Eftalya’dır” diyen Akçura, 1891 yılında doan Deniz Kızı Eftalya’nın, Hikmet Feridun Es’in yaptıı bir röportajda bu ismin kendisine nasıl takıldıını anlatarak başladığı yazısı şöyle:

"Beş altı yaşımdan beri bu ismi taşırım. Hatta daha garibi ‘Eftalya’ ismini yadırgarım. Asıl ismim ‘Deniz kızı’ imiş gibi gelir... Deniz kızı ismi bana nasıl verildi? Çok küçüktüm... Babam saza pek meraklı idi... Babamın misafirleri geldiği zaman o saz çalar, ben de şarkı söylerdim... Büyükdere’de otururduk. Mehtaplı gecelerde daima sandal âlemleri yapardık. O zaman babam sandalda bütün gece bana şarkı söyletirdi... Sesim az zamanda bütün Boğaziçi’nde meşhur olmuştu... Geceleri mehtapta bizim sandalın arkasına 20-30 sandal takılır, beni dinlerlerdi... Fakat hiç kimse benim kim olduğumu bilmiyordu. Halbuki incecik sesile şarkı söyleyen bu gece şarkıcısına bir isim koymak lâzımdı. ‘Deniz kızı! Deniz kızı!’ demeye başladılar. O zamandan beri Deniz kızı’yım...”¹

“Bu çirkin dedikodulara sebebiyet veren bir lâkap müşabehetidir [benzerliidir ]”

Birçok kaynakta Deniz Kızı Eftalya’nın Abdülhamid döneminin son yıllarında Galata’daki çalgılı kahvelerde ilk kez sahneye çıktıı yazar. Ama Vakit gazetesine verdii anılarında bunu yalanlar:

“Hakkımda türlü türlü rivayetler var. Kulağıma gelecek kadar dal budak salmış olan hakkımdaki dedikodular içinde canımı sıkanlar yok değil. Meselâ ben vaktile balozlarda, Galata meyhanelerinde oynarak şarkı okurmuşum, kantocularla göbek atarmışım. Anlıyorum ki bu çirkin dedikodulara sebebiyet veren bir lâkap müşabehetidir [benzerliğidir]... Eski eczacılardan Emin Beyin zevcesi Eftalya adında bir kadın vardı ki burada ve Mısırda nereden aldığını bilmediğim ‘Deniz kızı’ lâkabını taşımıştır. Onu tanıyanlardan duyduklarıma göre bu kadın bugün bana atfedilen yerlerde ve şekillerde okurmuş. Ondan sonra yine ‘Deniz kızı’ lâkabile Viktorya türedi. Bu kadın da kantocu idi.”²

Deniz Kızı Eftalya

“Karımızda oturan genç ve güzel bir kadın okumaya baladı”

Deniz Kızı Eftalya sahneye çıkmadan önce özel musiki meclislerinde ve ardından plaklarda düzgün sesiyle dikkatleri çeker. Bu döneme ait bir anıyı Ercüment Ekrem Talu aktarır. Talu bir akam Ahmet Rasim’in çarısıyla Eftalya’yı dinleme ansına kavuur:

“Kemani Tatyos o tarihte sağ idi. Önce Beyoğlu’nda Hamalbaşı civarındaki selâtin bir meyhaneye uğrayıp onu bulduk. Evvelden sözlü imişler, ayaküstü bir iki tek de biz parlattıktan sonra Galatasaray’ın yanından saptık, bir eve girdik. (...) Tatyos üstadın verdiği işaret üzerine en güç bir makama girişti. Ve karşımızda oturan genç ve güzel bir kadın okumaya başladı. Ses, onun ağzından, erimiş billûr gibi dökülüyordu. Nağmeler kusursuz, pürüzsüz, birbirini takip ettikçe şevke gelen Tatyos da kemanının üzerinde hokkabazlıklar ediyor, en güç varyasyonlar yapıyordu. Rasim yolda bu eşsiz hanendenin Eftalya adında bir Rum kızı olduğunu söylemişti.” Talu Eftalya ile ilgili anısını şöyle noktalar: “Hakikaten, yakın Türk musiki tarihinde, Eftalya gibi, bilerek ve duyarak okuyan, Allah vergisi olan davudi sesini bu derece maharetle kullanan bir hanende daha gelmemiştir.”³

Tamburacı Osman Pehlivan eşliğinde türküler

Eftalya, 1927-30 arasında Columbia’nın Darülelhan’a (stanbul Belediye Konservatuarı’nın ilk adı) doldurttuu 56 plaktan 25 kadarında Tamburacı Osman Pehlivan eliinde türküler okudu. 1929 yılında Paris’e giderek Pathe irketi adına doldurdu. Anılarında ilk sahneye çıkıının da burada olduunu anlatır:

“1929 senesi balarında idi. Bir plâk angajmanı münasebetile Sadi, kemençeci Akelo ve udi Yorgi Paris’e gitmitik. O sırada, garip ve iyi bir tesadüf eseri olarak kendi ileri için orada bulunan Hafız Sadettin Beyle karılatık. Plâk ileri bittikten sonra arzu ve teklif üzerine Kade civarında Poti Jurnal salonunda ömrümde ilk defa sahneye çıktım. Bir konser verdik. Sanırım ki bu Paris’te verilen ilk alaturka konserdi. Koca memleketlu bütün musiki sevenleri, en kibar halkı Pöti Jurnal’ın geni salonunu hıncahınç doldurmutu.”4

Sanatçı, 1932’den sonra Sahibinin Sesi ile anlama yapar. Bu firmanın 1934-35 katalounda da Deniz Kızı Eftalya hakkında u bilgileri buluyoruz:

“Deniz Kızı Eftalya Sadi Hanımı musiki aleminde tanımayan hemen hiç kimse yok gibidir, muhteem ve kudretli sesiyle senelerden beri musiki erbabını peinden sürükleyen ve halâ bugün bile sanat sahasında ayni zevk ve lezzetle dinlenen Deniz Kızı daima okuyor ve alkılanıyor. O bu sıfatı çocukken kazanmı. Pederi [jandarma yüzbaısı Yorgiyadis Efendi] çok musiki meraklısıydı, mehtaplı gecelerde Boazın binbir gece masallarını yaatan sahillerinde saz alemleri yapılırdı. Eftalya Hanım, o zaman akrak ve gür sesiyle, sakin suları dalgalandırır, kayalara çarpan namelerinin akisleriyle dinleyenleri çıldırtırdı. Hayranları artık ona pek haklı olarak Deniz Kızı ünvanını verdiler.”

Deniz Kızı Eftalya’nın dönemindeki büyük baarısı hakkında ölümünün ardından Selim Tevfik şöyle yazıyordu:

“Eftalya bu geni
şöhretini hangi meziyetine borçluydu?

Umumi harp yıllarındaki İstanbulun sefahat âlemlerinde gördüğü devamlı itibara mı?

ttihat ve Terakki tarihinin bir kaç satırında, adının yer alabiliine mi?5 Yoksa uzun bir tagayyüp [gözden kaybolma] devresinden sonra üzerlerinde yer aldıı gazino sahnelerinden yükselttii sesinin avladıı rabete mi? Eer bana sorarsanız, Eftalya’yı o geni şöhretine, bu saydıım yolların birbirlerine eklenmesi kavuturabilmitir. Eftalya’nın gazino sahnesinde görünmesi, onun mazisini bilen bir çok vatandaların hatıralarını dile getirmitir ve Eftalya, gazino sahnelerinde kısa bir zamanda kazandıı rabeti, şöhreti, o günlerin dedikodusu hâline getiren o eski hatıraların halkta uyandırdıı tecessüse borçlanmıtır.”6

Atatürk'ün huzurunda yapılan yarışma 

Cumhuriyet döneminde de Eftalya’nın ünü aynı yaygınlıkta sürer. Plak irketleri, piyasaya yeni çıkan kadın arkıcıların Türk kökenli olmasına dikkat etmekte ama Eftalya’dan da vazgeçememektedirler. Sahibinin Sesi’nin erkek yıldızı Münir Nureddin, kadın yıldızı ise Deniz Kızı Eftalya’dır. Deniz Kızı Eftalya’yı çok beendii söylenen Atatürk, 1929 yılında, Dolmabahçe Sarayı’nda arkıcıyı Safiye (Ayla) ile gizlice yarıtırır. Riyaseticumhur ncesaz Heyeti efi Hafız Yaar Okur bu olayı şöyle anlatıyor:

"Atatürk'ün emirleriyle Nihavend faslına baladık. Üç arkı okuduktan sonra salondan gelmekte olan Safiye Hanım ve Deniz Kızı Eftalya gayet güzel bir tuvalet giymiler, balkona geldiler ve Atatürk’ün ellerini öperek gösterdii yerlere oturdular. Atatürk büyük bir nezaket ve iltifatla:

- Ho geldiniz, dedi.

Bunun üzerine Atatürk Tamburî Salâhaddin Pınar’dan bir taksim istedi, Salâhaddin Pınar güzel bir taksim yaptı. Taksimin hitamında: ‘Dil seni sevmiyeni sevmede lezzet mi olur’, arkısı okundu ve Atatürk’ün iareti üzerine fasla nihayet verildi. Atatürk bir musiki bahsi açtı. Bu bahis bir çeyrek saat sürdü. Atatürk Safiye Hanıma hitaben:

- Söz sizindir!.. En çok sevdiiniz arkılardan birisini okuyunuz, diye emretti.

Bunun üzerine Safiye Hanım ayaa kalktı. Evvelden hazırlanmı olduu Segâh makamından ve Atatürk’ün sevdii: ‘Sun da içsin yâr elinden; aıkın peymâneyi’ arkısını usulü dairesinde gayet güzel okudu. Ve Atatürk Safiye Hanımı alkıladı. Ve Safiye Hanım Atatürk’ün emriyle yerlerine oturdu.

- Buyurun sıra sizde!.. Diye, Deniz Kızı Eftalya’yı kaldırdı. O da birlikte gelmi olan Bay Kemanî Sâdi’nin refakatiyle mahur makamından smail Dedenin bestesi olan: ‘Ey gonca dehen bâri elem cânıma geçti,’ bestesini okudu.

Atatürk Safiye Hanıma yaptıı gibi Eftalya’yı da aynı takdirkâr hareketle alkıladı ve Eftalya yerine oturdu. Biraz sonra sofradan kalkan Atatürk salona geçti. Nuri Conker, Cevat Abbas ve Tahsin Beylerle beni de yanına çaırdı.”

Öykünün devamı kısaca şöyle: Atatürk’ün de içlerinde olduu bu be kii, iki arkıcı hakkında oy kullanırlar. Nuri Conker’in esprili bir tarzda ısrarı ile oylama gizli yapılır. Atatürk ve Hafız Yaar Safiye Hanım’a oy verirler, dierleri ise Eftalya’ya. Atatürk’ün oyunu gören Eftalya yanlıları çark edip, ‘reylerimizi sizinkine katıyoruz’ derlerse de, olan olmutur. Hafız Yaar, Safiye’nin niçin daha üstün olduunu kendince açıklayarak ortalıı yatıtırır. Hafız Yaar, anılarının baka bir bölümünde de, İş Bankası’nın kurulu yıl dönümü nedeniyle Marmara Denizi’nde Ege vapuruyla yapılan bir mehtap aleminde Deniz Kızı Eftalya’nın yine Atatürk’ün karısında sahneye çıktıından söz eder.7

Deniz Kızı Eftalya, çok renkli geçen yaamından bir dier ilginç anıyı da şöyle anlatıyor:

Çok eskiden... O zaman müzik hollerde, bahçelerde arkı söylemezdim... Yalnız büyük ziyafetlerde, büyüklerin sofralarında, ekâbirin davetlerinde arkı söylerdim. Bir karnaval günü idi... Arkadalarımızla beraber maskara kıyafetine girdik. Fazla konyak içmitik. Bir gazinoya girdik. Tam karımızdaki masada iki erkek hararetli bir münakaaya tutumulardı. Biri diyordu ki:

- Sana Deniz Kızı’nı dinledim diyorum yahu...
- Haydi canım onu dinleyemezsin...
- Dinlerim...
- Dinleyemezsin...
- Dinlersen 500 lira var.. - S
öz mü?
- S
öz.

Münakaa beni de alâkadar etmiti. Hemen bir arkıya baladım. Yüzümde maskem olduu için kimin arkı söyledii belli deildi. Evvelâ sustular, sonra alkıladılar. arkı bitince önümdeki masaya doru ilerledim. Bir az evvel 500 liraya iddiaya tutuan beyin önüne geldim. Yüzümden maskeyi çıkardım:

- Be yüz lirayı kaybettiniz beyefendi, dedim. Arkadaınız istedii kadını dinledi.”


Deniz Kızı Eftalya saz arkadaşlarıyla birlikte İstanbul Radyosu’nda. En sağda eşi Sadi Bey

Hikmet Feridun’un yaptıı röportajda Eftalya, meslek sırlarını da açıklıyor:

"Muvaffakiyetin en büyük sırrı halkın istediini kavrayabilmektir. Ben bunu yaptııma kaniim. Bir bahçede, bir müzikholde arkı söylerken dikkat ederim. Ayni arkıyı kendim söylerken, halka da söyletebilirsem - ama hep bir aızdan- muvaffak olduumu anlarım. Gazetecilere tavsiye ederim. Eer bu usulle, halkın istediklerini anlayabilirse, yüzbinlerce nüsha gazete satılır. Güzel bir arkı dinlemek için madem ki epice para veriyorlar. Her halde güzel bir ey de okumak isterler."

Yine Hikmet Feridun’un verdii bilgilere göre sanatçının çalıma koulları ve kazandıı paranın dökümü de şöyle:

Eftalya Hanım haftada üç gün çalıır. ki seans arkı söyler. Her seans üç çeyrek saattir. Yani haftada toplam dört buçuk saat, ayda ise 18 saat arkı söyler. Ayda bunun karılıı olarak 1100 lira kendisi, 300 lira da kocası Kemanî Sadi bey alır. Bunun dıında karı koca, yılda yirmi beten fazla plak doldururlar.9 Eftalya, turneler yoluyla da bütün Anadolu’yu, Suriye’yi, Mısır’ı dolatı. Sadettin Kaynak ve Kemençeci Aleko ile birlikte Paris’e de gidip konser vermiti.10

Deniz Kızı Eftalya’nın mezarı, Şişli Rum Ortodoks Mezarlığı

Mehtap âleminden ölüme

Deniz Kızı Eftalya son büyük gösterisini irketi Hayriye’nin 4 Austos 1936 tarihinde düzenledii “Boaziçi’nde mehtap âlemi”nde yaptı:

irketi Hayriye(...) çiçeklerle süslü rengarenk ııklarla parlayan bir sal hazırladı. Öyle bir sal ki, içinde bu göz kamatıran süslerden maada Deniz Kızı Eftalya ile birlikte bir saz heyeti, bir zeybek takımı ve ehir Tiyatrosu artistlerinden Hâzım da vardı. Bu salın arkasına gene eskiden olduu gibi bir sürü sandal takılmıtı. irketi Hayriye üç vapurunu donatmı, iki vapurunu da belki kalabalık olur diye hazırlamıtı. Fakat halk 37.5 kuru gibi gayet ucuz olan bu mehtap alemine o kadar rabet gösterdi ki, tamam on dört vapur kalktı. Bu vapurlar Bebek’ten salın etrafını alarak Kanlıca’ya, Kanlıca’dan Yeniköy’e, Yeniköy’den Beykoz’a ve Beykoz’dan Büyükdere’ye geçtiler.

Halk sahilde yeil, kırmızı, sarı fenerler ve mealelerle vapurları karıladı ve elenceye itirak etti. Denizkızı’nın sesi gönüllerde akisler yaparak korulardaki bülbüllerin sesine karıtı. Zeybekler bir çok oyun gösterdi.”11

Eftalya’nın sal üzerindeki bu gösterisinde rüzgârın da tesiriyle çok yorulduu, bir daha kendine gelemedii söylenir. Üç yılı akın bir süre savaı kalbine 15 Mart 1939 tarihinde yenik düşer. Ölümünün ardından yeeni Stella Darhan bu konuda unları anlatır:

“Tam iki sene sekiz ay oluyor. Hatırlıyor musunuz bilmem,
irketi Hayriye o yaz mehtap elenceleri yapıyordu. Bu tenezzühlerden birine itirak etti. Orada üşütmüş. Ertesi gün de bir musiki sanatkârının jübilesi vardı. Oraya gitti. İşte hastalık buradan baladı.”12

 Eftalya’nın ölümüyle birlikte, kadın sesinin geçmie ait bir dönemi noktalanır. Artık Cumhuriyet’in yeni sesleri gündemdedir. Önce Muhlis Sabahattin’in bestelerini okuyan ve sesini plaa geçiren ilk Türk kadını olarak tanıtılan Fikriye (akrakses) Hanım ortaya çıkar. Ardından, Safiye (Ayla), Hamiyet (Yüceses), Müzeyyen (Senar) yeni dönemin yıldızları olarak parlarlar. Ama aradan yıllar geçse de Eftalya’nın ünü unutulmaz.

Örnein, 1952’de Baki Süha Edibolu,Yirminci Asır dergisinde şöyle yazacaktır:

“Deniz Kızı Eftalya’nın
ölümünden sonra, kadın sesleri arasında onun (Hamiyet Yüceses’in) kadar gür ve hâkim okuyulu bir hanende daha çıkmadı... Bir bakıma Hamiyet Yüceses’e Eftalya’nın çok terakki etmi bir muakibi [izleyicisi] nazariyle bakabiliriz.”13

Deniz Kızı’nın hayaleti sahneden kolay kolay inmiyordu!

İST derginin diğer yazılarına ulaşmak için TIKLAYIN


DİPNOTLAR

1 Hikmet Feridun, “Deniz kızı Eftalya Yedigün okuyucularına hayatını anlatıyor”,Yedigün, No. 5, 12 Nisan 1933

2 “Deniz Kızı Eftalya: Hayatı, şöhreti, maceraları”, Son Posta, 13 Temmuz 1933

3 Talu, “Deniz Kızı”, Son Posta, 21 Mart 1939

4 “Deniz Kızı Eftalya: Hayatı, şöhreti, maceraları”, Son Posta, 18 ubat 1933

5 Bu sözlerin arkasındaki öyküyü Eftalya’nın ei Sadi bey şöyle anlatır: "31 Mart vakasında evinde, kümeste, mutfakta kendisine iltica eden zabitleri nasıl sakladıından ttihat ve Terakki tarihini yazan muharrirler uzun uzun bahsetmilerdir." Akşam, 21 Mart 1939

6 Selim Tevfik, “Zavallı Eftalya”, Tan, 17 Mart 1939

Yirminci Asır, 29 Aralık 1955

8 “Deniz Kızı Eftalya: Hayatı, şöhreti, maceraları”, Son Posta, 16 ubat 1933

9 Hikmet Feridun, age.

10 Salahaddin Güngör, “Baki kalan bu kubbede...’” Cumhuriyet, 18 Mart 1939

11 Yücel, Eylül 1936, Bu gezi gazetelerde de bol bol röportajlara konu olmutur. Hikmet Feridun Es, “Boazda mehtap alemi”, Akam, 6 Austos 1936, Selahattin Güngör, “Evvelki gece Boaziçinde güzel bir mehtap safası yaptık", Tan, 6 Austos 1936

12 Son Posta, 18 Mart 1939

13 Yirminci Asır, 11 Ekim 1952