Astım ve alerjik hastalıklar, özellikle gelişmiş toplumlarda artış gösteriyor. Uzmanlara göre, “steril” büyüyen insanlar, daha çok alerjiye yakalanıyor.
Uzun süreli, hatta hayat boyu sürebilen bir rahatsızlık olan astım, uygun tedavi ve düzenli muayeneler ile kontrol altına alınabiliyor ve kişi tamamen normal bir hayat sürebiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İlkay Keskinel, astımın havayollarının mikrobik olmayan iltihabi bir hastalığı olduğunu söyledi. Astım hastalarının havayollarının normale göre daha duyarlı olup, tetikleyici faktörlerle geri dönüşlü olarak daraldığını belirten Keskinel, “Astım, genetik faktörlerin altta yattığı, çevresel faktörlerle tetiklenebilmektedir. Bir enfeksiyon hastalığı olmadığından bir kişiden diğerine bulaşması asla söz konusu değildir” dedi. Keskinel astım belirtilerini,
• Nefes darlığı,
• Hırıltılı/hışıltılı solunum,
• Islık sesi şeklinde solunum,
• Hava açlığı,
• Öksürük (özellikle gece ya da sabaha karşı),
• Koyu kıvamlı, yapışkan, genellikle az miktarda balgam olarak sıraladı.
Kimler risk altında?
Keskinel, astım gelişimi için risk faktörlerini ise şöyle özetledi:
• Kalıtsal yatkınlık (ailede astım hastalığı olması),
• Bazı meslekler (marangozluk, doğramacılık, mobilyacılık, fırıncılık, kuaförlük, sağlık personeli, veterinerlik, kümes hayvanı yetiştiriciliği, lehimcilik, kaynakçılık, dökümcülük, çiftçilik, plastik/kauçuk/kimya/ilaç endüstrileri, çay/tütün üretimi, demiryolu işçiliği, itfaiyecilik, kuru temizleyicilik, temizlik işinde çalışma),
• Bebeklikte alerji yapan maddelere yoğun maruziyet,
• Özellikle ilk 2 yaşta ağır solunum yolu hastalıkları,
• Gebelikte annenin sigara içmesi (bebek için risk faktörü),
• Ebeveynlerin sigara içmesi,
• Anne karnındayken bebeğin yetersiz beslenmesi ve düşük tartılı doğması.
Şikayetiniz olmasa da kontrolü bırakmayın
Hastalığın kontrol altında tutulmasının mümkün olduğunu vurgulayan Dr. Keskinel, “Önemli olan, astımlı hastanın şikayeti olmadığı dönemde dahi kontrolü bırakmaması ve hekiminin gerekli gördüğü ilaçları kullanmaya devam etmesidir; çünkü belirtiler olmadığı zamanlarda bile astımlı hastaların havayollarındaki iltihabi olay, varlığını sürdürmektedir. Erken evrede dönemsel olan astım şikayetleri, eğer düzenli ve yeterli tedavi alınmazsa süreklilik kazanabilmekte, havayollarında kalıcı değişiklikler meydana gelmektedir. Bu aşamada astımın tedavisi zorlaşmakta ve hasta daha çok ilaç kullanmak zorunda kalmaktadır” diye konuştu.
Spreyler bağımlılık yaratmaz
Sprey ya da kuru toz şeklinde ilaçların bağımlılık yapmadığını belirten Keskinel, tedavi hakkında ise şunları söyledi: “Bu konudaki yaygın inanışının tam tersine, tüm ilaç uygulama şekilleri arasında en zararsızı sprey ve kuru toz şeklindeki ilaçlardır denebilir. Ağızdan (tablet ya da kapsül) ve enjeksiyon şeklinde (damardan ya da kas içine) ilaç uygulandığında, verilen doz kana karışır, tüm vücuda yayılır. Oysa sprey/kuru toz uygulayıcıları kullanıldığında, sistemik uygulamaya göre çok daha küçük miktarda ilaç (mikrogram düzeyinde) verilmektedir. Bunun sebebi; ilacın hedef bölgeye vücutta dolaşmadan, doğrudan ulaşmasıdır. Bu yolla ilaç verilmesinin bağımlılık yapması söz konusu değildir. Astım tedavisinde kullanılan ilaçların akciğerleri “kurutması” mümkün değildir. Uzun araştırmalar sonucu geliştirilmiş olan bu ilaçları hekiminiz, her ilacı olduğu gibi, olası yarar ve zararını göz önünde bulundurarak vermektedir.”
‘Asıl tedavisi alerji aşılarıdır’
Alerji aşılarının, ancak belli bir yaş grubundaki ve az sayıda alerjene karşı alerjisi olan hastalarda uygulandığını belirten Dr. Keskinel, “Bu kararı ancak bir alerji uzmanı vermelidir. Ne yazık ki, günümüzde pek çok astım hastası, aşıyı astımlarını ortadan kaldıracak bir kurtarıcı olarak görmektedir. Aşı sadece belli bir alerjene karşı kişinin duyarlılığını ortadan kaldırabilir. Oysa her astım, alerjik olmadığı gibi alerjik astımlarda da sadece aşı tedavisi asla yeterli olamaz. Her durumda öncelikle kişinin astımı tedavi edilmelidir. Çünkü aslında geri dönüşlü belirtileri olan astım hastalığı uygun şekilde tedavi edilmediğinde akciğerlerde kalıcı hasar bırakabilmektedir” uyarısında bulundu.
Astım hastası spor yapabilir
Doğru tedavi edilen ve iyi takip edilen astım, kişinin hayatını etkilemeyebiliyor. Astım hastası, doktorunun önerisi doğrultusunda spor yapabiliyor. Yalnızca, bazı hastalarda spor öncesi nefes açıcı ilaç kullanımı gerekli olabiliyor. Ancak çok tozlu bir spor salonu ya da aşırı su buharı ile dolu kapalı bir havuzun, hastanın şikayetlerini başlatabileceği de göz önünde bulundurulmalı.
Hamileler ilaçlarını doktor kontrolünde kullanmalı
Dr. Keskinel’e göre, astım hastalarının yaklaşık üçte birinde gebelik sırasında belirtiler hafifliyor, üçte birinde değişmiyor, üçte birinde ise kötüleşiyor. “Sprey şeklindeki ilaçların neredeyse hiç yan etkisi yoktur. Bu nedenle gebelikte doktor önerisi doğrultusunda güvenle kullanılabilirler. Bebeğe asıl zarar verecek olan hekimin kontrolü altında verilen ilaçlar değil, annenin astıma bağlı tedavi edilmemiş sorunlarıdır” diyen Dr. Keskinel, astım hastalarının gebelik boyunca hekim kontrolünde olmaları gerektiğine dikkat çekiyor.