-ARINÇ: TERÖRLE MÜCADELE SÜRECEK İSTANBUL (A.A) - 15.07.2011 - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 13 askerin şehit edildiği hain saldırıya ilişkin olarak, ''Dün Türkiye'den aldığımız bir haber bizi fevkalade üzdü. Kalbimizi kanattı. Dün nasılsa bugün de terörle mücadele bütün azim ve kararlılığıyla devam edecek ve Türkiye'de bitinceye kadar bu mücadelemiz kesintisiz olarak sürecektir'' dedi. Arınç, THY'ye ait uçakla Ankara'ya hareketinden önce Atatürk Havalimanı'nda yaptığı açıklamada, D-8 toplantısı için Nijerya'da bulunduğunu belirterek, ''Dün Türkiye'den aldığımız bir haber bizi fevkalade üzdü. Kalbimizi kanattı'' dedi. ''Terör saldırısında vefat eden 13 kahraman askerimizin şahadetleri dolayısıyla hem üzüntülerimi ifade ediyor, Allah'tan rahmet diliyorum'' diyen Arınç, şöyle devam etti: ''Bu memleketin bir evladı olarak bu olaydan duyduğum üzüntüyü ama terörle mücadelede azmimizin kırılmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum. Şüphesiz olayın failleri mutlaka bulunacak, cezalandırılacaktır. Şehitlerin kanı hiçbir zaman olmadığı gibi bugün de yerde kalmayacaktır. Güvenlik güçlerimize de başarılar diliyorum. Şüphesiz bölgede bütün alanlarda sıkı güvenlik tedbirleri alarak bundan böyle bir olayın yaşanmaması konusunda gereken her türlü önlemin alınacağına da inanıyorum. Bunu yapan teröristlerdir. PKK terör örgütüdür. Ona bağlı olarak bu eylemin yaptığı bilinmektedir. Dolayısıyla geçmişten bu yana bu terör örgütünün her fırsatta askerimizin, polisimiz canına kast ettiğini hepimiz biliyoruz. Diyarbakır Silvan kırsalında bunu yapanlar neyse Hakkari'de sokağa günlük kıyafetleriyle çıkan uzman çavuşları sabahın erken saatinde şehit edenler de onlardır. Bir imamımızı sabah namazı sonrasında evine giderken öldürenler kimse, çocuklarımızın yurtlarına molotof kokteyli atanlar, onları yakmaya teşebbüs edenler de aynı örgütün, aynı düşüncenin mensuplarıdır.'' Arınç, özgürlükleri genişleten ve demokratikleşmeye katkı sağlayan bir iktidar olduklarını ve bugüne kadar özellikle ifade ve anlatım özgürlüğü üzerinde fazla durduklarını söyledi. İfade özgürlüğünün bütün özgürlüklerin bileşkesi olduğunu vurgulayan Arınç, ancak ifade özgürlüğünün evrensel hukuk kurallarında da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları içerisinde de 3 şeyden dolayı kısıtlandığına dikkati çekti. Bunlardan bir tanesinin terör ve şiddeti kesinlikle kullanmaması, ikincisinin suçun işlenmesine tahrik etmemesi ve üçüncüsünün de kişilik haklarına hiçbir zaman saldırı niteliği taşımaması olduğunu dile getiren Arınç, şöyle konuştu: ''Maalesef bu özgürlük alanlarından istifade ederek bazı örgüt yanlısı insanların Türkiye'de tamamen örgüt lehine propaganda yaptığı, onların eylemlerine lojistik destek sağladığı da görülmektedir. Hatta bunlardan bazıları, kimlikleri, kişilikleri Türkiye halkınca da bilinmektedir. 'Terörist ve şehit ayrımı yapılmamalı. Bizim kahraman bildiklerimize siz terörist diyebilirsiniz. Ama onlar kahramandırlar' şeklinde bir meydan okumanın içine girebilmektedirler. Hatta teröristler için Fatiha okumayan veya onlardan şehit diye bahsetmeyen bir Diyanet İşleri Başkanımıza ağır hakaretler yapılmaktadır. Maalesef bazı toplantılarında, gösterilerinde dağ kıyafetleriyle örgüt mensubundan ayırt edilemeyecek bir biçimde ellerindeki yapma bayraklarıyla, sözcükleriyle propagandalarını koyulaştırmış bulunmaktadırlar. Maalesef bunlardan yine bir kısmı hiçbir resmi hüviyet taşımamakla birlikte adlarına kongre, konferans veya bir başka isim takarak, Anayasa'mızı ihlal eden, kanunları çiğneyen bir tavır içerisinde olabilmektedirler. Örgüt ve örgüt yandaşlarını cesaretlendiren, güçlendiren bu ve benzeri eylemleri yapanlar ister siyasetçi olsun, isterse bu örgüte herhangi bir şekilde destek sağlamayı görev edinen kişiler olsun, hepsinin suç işlediğini bilmeleri lazım. Dolayısıyla Cumhuriyet savcılarını buradan göreve davet ediyorum. İfade özgürlüğünü yerin altına gömen, üzerilerinde tepinen ve bu özgürlüğü istismar ederek, kendi meşru niyetlerini gerçekleştirmeye çalışanlara karşı yaptıkları eylemlerin suç teşkil edip etmediğini yargı mutlaka incelemeli ve araştırmalıdır. Türkiye sahipsiz değildir. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devleti olmanın gereği de hukuka ve yasalara karşı eylem işleyenlerin cezalarını bulmasıdır. Sadece yarım ağızla 'biz de üzüldük' sözlerinin kamuoyunu tatmin etmediğini hepimiz bilmeliyiz. Bir taraftan da bu insanlarla iç içe geçmiş görüntüler vermenin Türkiye'ye nelere mal olduğunu hepimiz maalesef acıyla görüyoruz.'' -AYSEL TUĞLUK'UN AÇIKLAMALARI- DTK Genel Başkanı ve Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un dünkü açıklamalarına ilişkin görüşünün sorulması üzerine de Arınç, ''İster Demokratik Toplum Kongresi ister başka ad adı altında bir yerde toplanıp, bir araya gelip düşüncelerini ortaya koyup, kararlarını açıkça ilan etmek durumunda olanlar için söylüyorum. Hukukun kıymet vermediği bu tür oluşumlarla ne söylerseniz söyleyiniz bir etki meydana getirmeniz söz konusu değil. Ancak bu yaptıklarınız yine yasalar çerçevesinde suç teşkil eden konularsa bir hukuk devletinde bunun da gereği yapılır'' diye konuştu. Köylerin, kırsal kesimin kalkınmasında il genel meclislerinin tek başına yetkili olduğunu ifade eden Arınç, Belediyeler Kanunu'nu çıkartarak, belediyeleri güçlendirdiklerini, belediye gelirlerini arttırdıklarını ve büyükşehir belediyelerinin statülerini güçlendirdiklerini anlatan Arınç, şöyle devam etti: ''Bu temsilin içerisinde BDP'li olup bağımsız seçilen adaylar da var. 30'dan fazla milletvekili güçlü bir temsille Türkiye'nin sorunlarını parlamentoda konuşabilir ve kendi tekliflerini elbette ortaya koyabilirler. Bütün bunları görmezden gelerek, sanki temsilde bir sıkıntı varmış gibi bu tür oluşumlarla ateşin üzerine sık sık benzin dökmeye çalışmanın Türkiye'ye faydası olmadığını düşünüyorum. Yasa ve hukuk ne der, ona yargı bakacaktır. Ama ben siyaseten söylüyorum. Bu yaptıkları, Türkiye'nin sorunlarını çözecek şeyler değil. Onu daha da kronik hale getirecek, hatta ateşin üzerine her gün benzin dökerek Türkiye'nin huzurunu kaçıracak eylemlerdir. Bunları yapmasınlar, vazgeçsinler. Türkiye bir hukuk devleti olmanın, parlamenter demokrasi olmanın özelliklerini taşıyor. Madem ki parlamentoya girenler var. O kürsü ve yasama faaliyetlerine katılmak elbette çok daha önemlidir. Buradan bir çağrı yapıyorum; hala ant içmeyerek, parlamentoyu protesto etme gösterilerinde bulunan 30'dan fazla bağımsız milletvekili arkadaşımıza, milletvekili oldukları için, ben de bir milletvekili olduğum için söylüyorum. En azından 13 tane askerimizin şehit edilmesinin ne anlama geldiğini düşünsünler. Olayları büyüterek hatta bir protesto eylemlerini güçlendirmek amacıyla belki milletvekillerinin parlamentoya girip yemin etmelerini engellemek amacını da içinde taşıyan bu eyleme karşı bütün milletvekilleri en kısa zamanda parlamentoya dönmeli ve 'Türkiye'nin bütünlüğünden yanayız ve bütün sorunlar demokrasi içinde çözülecek, demokrasinin kalbi de parlamentodur. Biz buradayız' demeleri lazım. Bunu derlerse bu arkadaşlarımızın teröre karşı tavırlarını da parlamentoya olan saygılarını da görme imkanımız olabilir.''