Ankara’daki eski Havagazı Fabrikası’nın çevresinde yaşayanlar asbestin havaya yayılmasından tedirgin olan mahalle sakinleri, “Asbesti soluduk. Kime inanacağımızı şaşırıyoruz. Eğer önlem alınmıyorsa bizi direkt öldürsünler de kurtulalım" dedi.
Birgün'den Çağlar Ballıktaş ve Mert Bıldırcın'ın izlenim haberi şöyle:
Yapımında kullanılan 350 ton asbest nedeniyle kontrolsüz yıkımı büyük bir tedirginliğe yol açan eski Havagazı Fabrikası “Ankara‘nın kalbi” denilebilecek bir bölgede bulunuyor. Asbestin ‘en tehlikeli türünün’ kullanıldığına ilişkin bilimsel raporların bulunduğu ve solunmasının insanlarda ölüme yol açabilecek sağlık sorunlarına yol açtığı bilinen asbestli Havagazı Fabrikası’nın çevresindeki 500 metre çaplık alanda bile birçok işletme, okullar, yurtlar, hastaneler, Ankara Adliyesi, Ankara Garı yer alıyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’in Havagazı Fabrikası’nda bulunan asbest borularının yıkılmadığını iddia etmesine karşın, bölge halkı yıkımın başlaması ile havanın bozulduğunu, özellikle yıkımın başladığı günden sonraki zamanlarda havada inanılmaz bir ağırlık hissedildiğini söylüyor. Soludukları havanın boğazlarını yaktığını anlatan esnaf, nefes almakta güçlük çektikleri için dükkânlarını erken kapatmak zorunda kaldıklarından yakınıyor.
Ankara’nın ana ulaşım noktalarından olan ve her gün yüz binlerce insanın kullandığı ve Ankara’nın hemen her yerine giden dolmuşların ortak durağı olan Sıhhiye köprüsüne yürüyerek sadece beş dakika uzaklıkta bulunan Havagazı Fabrikası’nın etrafında Ankara’nın en köklü ve başarılı liselerinden Atatürk Anadolu Lisesi de bulunuyor. Ankara’nın merkezi sayılan Kızılay’a sadece 10 dakika uzaklıkta olan bölgede iki ilkokulun yanı sıra 10 bin öğrencili Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, her gün binlerce insanın geldiği Ankara Adliyesi de yer alıyor. Ankara’nın “Hastaneler bölgesi” denilen Hacettepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi hastaneleri ile Türkiye’nin en önemli kardiyoloji hastanesinin çok yakınında.
“Her an devam edecek” gibi
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin mahkemeden alınan yürütme kararı nedeniyle yıkımı “şimdilik” durdurulan asbestli bina tül benzeri bir örtünün altında çevresini tehdit etmeyi sürdürüyor.
Yıkımı durdurma kararına rağmen kamyon ve iş makineleri her alan çalışmaya başlayacak şekilde alanda duruyor.
Bölge sakinleri, yıkım kararının durdurulduğunu duyduklarında rahatladıklarını ancak yıkımın tekrar devam etmesi olasılığının kendilerini tedirgin ettiğini söylüyor. Bunun yanı sıra bilgilendirilmemekten şikayet ederek, ortaya çıkan bu belirsiz durum karşısında kendi önlemleri almaya çalıştıklarından söz ediyor. Yurttaşlar, yıkımın başlamasıyla birlikte bozulan havadan yüzlerine eşarp bağlayarak kurtulmaya anlatıyor.
"Koku var"
Celal Bayar Bulvarı üzerinde berber dükkanı bulunan bir esnaf, dükkanına gelen müşterilerin kokudan rahatsız olarak nedenini sorduklarını söyledi. Müşterilerinin de kendisi gibi konu hakkında bilgi sahibi olmadığını belirten berber, dükkanının kapısını ve pencerelerini olabildiğince kapalı tutmaktan başka bir önlem alamadığını belirtti.
Çocuğum teneffüslerde dışarı çıkmasın
Korkutreis Mahallesi Hanımeli Sokak üzerinde bulunan Sarar İlkokulu’nda çocuğu okuyan bir veli, büyük bir kızgınlık ve tedirginlikle yaşadıklarını anlattı. Olayın duyulduğu günden itibaren çocuğunu okula göndermekten korktuğunu ifade eden veli, “Çocuğumu teneffüslerde dışarı çıkmaması konusunda sürekli uyarıyorum” dedi. Ayrıca medyadan takip ettiği haberler konusunda şaşkına döndüğünü belirten veli, “Kime inanacağımızı şaşırıyoruz. Eğer önlem alınmıyorsa bizi direkt öldürsünler de kurtulalım“ dedi. Eşinin de bölgeye yakın bir yerde çalıştığını söyleyen anne, yöneticilerin hayatlarıyla oynadığını söyledi.
"Belediye önlem almalı"
Soluduğu havanın kendisini rahatsız ettiğini ifade eden bir başka esnaf, Hanımeli Sokak üzerinde kendisininki gibi yüzlerce işletme olduğunun altını çizen bakkal, raporlarda yer alanlar anlatıldığında ‘’Madem bu kadar tehlikeli bir mineral bu, o zaman neden gerekli önlemler alınmadan yıkılıyor fabrika? Amaçları nedir?’’ diye dert yandı.
***
Kanser riski Emniyet’i ilgilendirmiyor
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, yıkımdan çıkan parçaların özel olarak paketlenmeden açıkta kamyonlarla savrula savrula taşınmasını Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) şikayet etti. Candan, ihbarın Emniyet Genel Müdürlüğüne yönlendirildiğini, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün de konuya ilişkin cevabının da “Emniyet Genel Müdürlüğü, Uyuşturucu İle Mücadele Şube Müdürlüğümüzü ilgilendiren herhangi bir konu bulunmamaktadır” olduğunu söyledi.
Candan, “Şikayet dilekçemize gelen cevap gerçekten bir skandal. Kurumların suskunluğu, umursamazlığı, insan sağlığının hiçe sayılması…Asbesti uyuşturucu madde olarak görüp, ne olduğunu nasıl bir tehlikede olduğumuzu araştırma gereği bile duymayan devlet kadroları, adeta Ankara halkını ölüme mahkûm ediyor.”
***
Bilim insanları asbest var, Sağlık Bakanı asbest yok diyor
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, tül çekilmiş fotoğrafları göstererek “önlem aldık” demekle yetinmesinin ardından bir skandal açıklamada Sağlık Bakanı Recep Akdağ’dan geldi: “Yıkılan bina kanserojen maddenin yapısında bulunduğu bir bina değil. Asbest içeren bina değil. Ankara Büyükşehir Belediyesi uzman firmaya bu görevi vermiş durumda. Sağlığa zarar vermeyecek bir biçimde bu yıkım gerçekleşecek. Asbest içeren bina yıkılmış değil şu ana kadar. Bizim tespitimiz bu.”
Bedeli ölüm
İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Akkurt, ilk olarak 1960’larda asbestin insanlar üzerinde ciddi etki yaptığı saptandı. 1970’lerin başında da Güneydoğu Anadolu’da insanlarda pek çok rahatsızlık görüldü. Daha sonra da Nevşehir bölgesinde saptandı. Çevresel maruziyetin çok fazla olduğu görülüğünden 1980’lerden itibaren Dünya Sağlık Örgütü de ciddi çalışma yaptığından 1990’dan itibaren sanayide yasaklanmaya başladı. 2010’da da bizde yasaklandı.
2010’a kadar inşaat sektörü başta olmak üzere mesleksel asbest kullanıldı. Yasaklanmış olmasına rağmen etkileri önümüzdeki 30-40 yıl daha devam edecek.
Solunduğunda hemen etki göstermiyor. Lifler ince olduğundan akciğere erişimi çok uzun süreli olduğu için etkileri geç ortaya çıkar. Akciğerde solunum yetmezliği ile oluşan nasırlaşma ya da akciğerin üzerindeki zarda kireçlenme yaratır bu da solunum yetmezliğine kadar gider…
Bunların ortaya çıkması en az 10-20 yıl sürüyor. Bir de akciğer kanseri ve akciğerin üzerindeki zarın kanseri ise 20-40 yıl sonra görülüyor. Asbeste bağlı hastalıklar maruz kalmaya bağlı olarak değişir. Solunum ile ilgili sorunu olanlar göğüs hastalıkları uzmanına başvurmalıdır. Asbestin aşısı yok, ilacı yok… Sökümü yapacak alan branda ile kaplanmalı ve işçiler oksijen destekli maske ve uygun maske ile çalışmalıdır.