Gündem

Anastasiadis: Türkiye’deki koalisyon hükümetini kimin kuracağı Kıbrıs sürecini etkiler

'Türkiye'den bazı sinyallere ihtiyacımız var'

12 Haziran 2015 13:18

AB-Latin Amerika zirvesi için Brüksel’de bulunan Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis,  Türkiye’de kurulacak koalisyon hükümetinin ya da alınabilecek erken seçim kararının Kıbrıs sürecini etkileme potansiyelinin olduğunu söyledi. Anastasiadis, "Türkiye’deki durum müzakereleri etkileyebilir. Koalisyon hükümetini kimin kuracağına ya da yeni seçimler olup olmayacağına bağlı" dedi. Hürriyet Brüksel Temsilcisi Güven Özalp’e konuşan Rum lider, “Türkiye’den müzakere sürecine ciddi şekilde angaje olduklarını gösteren bazı sinyallere ihtiyacımız var” diye konuştu.

Güven Özalp’ın Nikos Anastasiadis ile yaptığı söyleşi şöyle:

Adadaki iki liderin oyun sonu planının ilk kez aynı olduğu kanaatindeyim. Yanılıyor muyum?

Hayır yanılmıyorsunuz. Kıbrıs için umut dolu, hakikaten çok önemli bir an. İkimiz de aynı vizyonu paylaşıyoruz. O da üzerinde anlaşılmış temeller üzerinde siyasi eşitliğe tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kişiliğe sahip iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon için çözüm bulmak amacıyla yorulmaksızın çalışmak. Akıncı’nın siyasi geçmişi ve tabii ki benim gayet iyi bilinen çözüme bağlılığım sayesinde ortam gayet olumlu. Bu nedenle mümkün olan en kısa zamanda kaybedenler ve kazananlar yaratmayacak bir çözüm bulmak için çalışmamızın tam zamanı.

Çözüm için son ve en iyi fırsat mı?

Son fırsatlardan bahsetmiyorum ancak 41 yıl sonra ve adanın yeniden birleşmesinde kararlı iki liderin varlığıyla büyük bir şansa sahip olduğumuzu düşünüyorum. Sorun yaratıldığından bu yana sahip olduğumuz en iyi fırsatlardan biri söz konusu.

Bu durumda yıldan ya da yıllardan değil aylardan bahsediyoruz…

Bir zaman çerçevesinden değil mümkün olan en erken zamandan bahsediyorum çünkü eğer takvim belirlerseniz bu baskı altında olduğunuz anlamına geliyor. Bu yöntemin zarar verici ve etkisiz olduğu en uygun örnek olan Annan Planı’na götüren süreçle geçmişte kanıtlandı.

Müzakereler yeniden başladığından bu yana etrafta birçok gülen yüz görüyoruz. Bu ruh hali ana konulara geçildiğinde de sürecek mi?

Asıl ve en hassas konuların özüne geçtiğimizde de gülücüklerin süreceğini umuyorum. Ancak en erken şekilde çözüme ulaşmamız için Türkiye’nin katkısının yaşamsal olduğunun altını çizmeliyim. Güven Artırıcı Önlemler’le (GAÖ) ilgili bir örnek vereyim.  Çok sayıda geçiş noktasının açılmasını konuşuyoruz. Bununla birlikte iki toplumun da faydalanacağı en önemli geçiş noktaları diğer tarafça askeri bölge olarak tanımlanmış durumda. Bu bağlamda bazı ya da mümkün olan en fazla bölgenin askerden arındırılması en önemli GAÖ’lerden biri olacaktır. Ancak bunu yapabilmek için Türkiye’nin desteğine ihtiyacımız var ve asker çekilmesi, toprak düzenlemesi ve yerleşikler gibi ana konular bağlamında kesinlikle Türkiye’nin katkısına ihtiyaç duyuyoruz.

Ne zaman ana konulara geçmeyi planlıyorsunuz?

Şu aşamada müzakereciler nerede durduğumuzun resmini görebilmek için önceki liderler tarafından yürütülen çalışma ve sunulan çeşitli belgeler üzerinde çalışıyor. Bunun ardından ana konularla sorunun özüne eğileceğiz. İki lider arasında önceliği kendi toplumlarının endişelerine veren birbirine bağlı müzakere olması konusunda anlaştık. Örneğin bizim için oldukça önemli olan bir başlık mülkiyet ve toprak düzenlemesi, Kıbrıs Türk tarafı aynı anda paralel bir şekilde yönetim ve kuvvet paylaşımının müzakere edilmesini istedi. Bunlar iki lider tarafından müzakere edilecek ilk başlıklar olacak.

Dönüşümlü başkanlık hala büyük bir sorun sanırım…  

Masada bir dizi farklı fikir var ve benim de bu konuda gündeme getirme niyetinde olduğum önerilerim var ancak bu önemli konuyu müzakerelerin öz kısmına girdiğimizde ele alacağız.

Önemli konulardan biri de Türk askeri varlığı. Sizin için çekilme bir ön şart mı yoksa daha sonra adım adım yapılabilir mi?

Eğer çözüm bulursak yabancı askerlerin varlığını modern bir Avrupa devleti için çağı geçmiş bir konsept olarak addedeceğimizi söylememe gerek bile yok. Bu nedenle zamanı geldiğinde tüm ana konuları görüşüp bir çözüm bulma durumunda olacağımızı umuyorum.

Adanın askerden arındırılması konusunda bir yaklaşım değişikliği söz konusu mu?

Avrupa Birliği’nin bir üyesi olarak Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (CSDP) misyonları ile “arama ve kurtarma” faaliyetleri bağlamındaki bazı yükümlülüklerimize katkı sağlamak ve terörizm gibi asimetrik tehditlerle mücadele için küçük bir askeri güce ihtiyaç olabilir. Yoksa askerden arındırmayı destekliyoruz.

Bir başka sorun olan Maraş konusunu ilk aşamalarda mı daha sonra mı gündeme getireceksiniz?

Şu aşamada bu konu GAÖ listesinde. Maraş konusunda ilk adım şehrin durumu hakkında bir çalışma yapıp daha sonra bize rapor sunacak olan bir uzmanlar ekibi atamak olacak. Daha sonra kademeli olarak Maraş ve diğer GAÖ’ler hakkında atabileceğimiz daha ileri adımlara bakacağız.

Sanki ana konular hakkında yavaş ama emin adımlarla ilerleme niyetindesiniz… 

Tam tersine mümkün olan en erkenden bahsediyorum ama tabii ki her iki tarafın iradesine ve hazır olmasına bağlı olacak.

Kısa vadede yeni bir gaz arama planı var mı?

İtalyan şirketi ENI’nin sözleşmesi var ve keşif amaçlı iki sondaj yaptılar ama teknik nedenlerle ara verdiler. Şu aşamada Afrodit alanında bulunan doğalgazın idaresi dışında daha fazla sondaj planı yok. Tabii ki ENI’nin yükümlülükleri devam ediyor. Teknik sorunları gidermeleri için zaman tanıma konusunu kendileriyle müzakere ediyoruz.

Garantör sistemine karşı mısınız?

Modern devletlerin kesinlikle herhangi bir garantöre ihtiyacı yok. Ama tabii ki Kıbrıslı Rumların Türkiye’ye karşı güvensizliğini göz önünde bulundururken yurttaşlarımız Kıbrıslı Türklerin de Kıbrıslı Rumlara karşı güvensizliğini dikkate almalıyız. Bir yol bulmak zorundayız. Bir Avrupa ülkesiyiz bu nedenle hem Kıbrıslı Rumlara hem de Kıbrıslı Türklere maksimum koruma sağlama açısından Avrupa en iyi çözümlerden biri. Belki de bir geçiş sürecinde Birleşmiş Milletler güçleri çözümün uygulanmasını denetleyebilir. Çözüm için en önemli unsur kazan-kazan durumu yaratması ve halkın kabulü. Kimse Kıbrıslı Rumların ya da Kıbrıslı Türklerin çekincelerini görmezden gelemez. Dengeli bir uzlaşı olmalı ve insan haklarının korunması ve AB müktesebatını görmezden gelmemeli.

Diğer Rum liderlere göre Türkiye’de daha olumlu bir imaja sahipsiniz. Siyasi olarak diğerlerinden farklı olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Kendimi diğer Kıbrıslı Rum liderlerle karşılaştırmak istemiyorum. Bu konuda söyleyebileceğim denendiğim, test edildiğim ve ciddi olduğumu kanıtladığımdır. 2004’te kamuoyunun çoğunluğunun aksine Annan Planı’nı yapılan olumsuz eklemelere rağmen destekledim. Bununla birlikte Kıbrıslı Rumların yüzde 76’sının planı reddettiğini görmezden gelemem. Halkın kararına saygı duymalı ve endişelerini dikkate almalıyım.

Türkiye’nin soruna bakışında bir değişiklik görüyor musunuz?

Müzakereler sırasında istekli olduklarını görmeliyiz. Yeni bir çabanın başındayız, güven oluşturmaya çalışıyoruz tamamen Türkiye’ye bağlı bazı sorunlarla karşı karşıyayız. Örneğin daha önce bahsettiğim askeri alanlar konusunda ciddi olduklarını kanıtlamak amacıyla bazı adımlar atabilirler. Türkiye’den bu kez müzakere sürecine ciddi şekilde angaje olduklarını gösteren bazı sinyallere ihtiyacımız var. Tabii ki biz derken değerli dostum Mustafa Akıncı ve kendimi kastediyorum.

Geçiş noktalarının askerden arındırılmasından mı yoksa Türk askerlerinin çekilmesinden mi bahsediyorsunuz?

Askerlerin, örneğin, geçiş noktalarından bir kilometre geri çekilmesinden bahsediyorum. Çabalarımızın karşılık bulduğunu gösteren işaretlere ihtiyacımız var. Şu aşamada uygulanması zor olan herhangi bir şey talep etmiyoruz. Askeri bölgelerin yeri herkesin malumu kimse kan dökülmesiyle karşı karşıya bırakacak bir şey yapma niyetinde değil. Herkes, özellikle de bu dönemde, barışçıl çözüm arayışında.

Türkiye’de yeni bir siyasi durum söz konusu. Bu durum müzakereleri etkileyebilir mi?

Evet etkileyebilir. Koalisyon hükümetini kimin kuracağına ya da yeni seçimler olup olmayacağına bağlı. Türkiye’deki iç konular hakkında yorum yapmak istemiyorum. Bu konuda söyleyebileceğim tek şey Kıbrıslılar olarak ana unsurun veya kararların alındığı yerin Ankara olduğunu bildiğimizden tamamen iktidarda olan hükümetin ne kadar yardımcı olacağına bağlı.

İyi dostunuz Akıncı ilginç bir başlangıç yaptı…

Ortam oldukça olumlu. Dostça ilişkilerimiz var ama bizi yönlendiren sadece dostluk değil ikimizin de paylaştığı vizyon. Güvenin yeniden sağlandığını ve geçmişte üzerinde anlaştıklarımıza saygı duyulacağını görmenin zamanı.

Gerekmesi halinde Akıncı’nın Türkiye’yi ikna edebileceğini düşünüyor musunuz?

Umuyorum. Akıncı kararlı, ihtiyaç duyduğu Türk hükümetinin  teşviki ve desteği.

Kıbrıs konusu AB’yle de bağlantılı. Örneğin başlık açma konusundaki tutumunuzda değişiklik var mı?

GAÖ’ler kapsamında bir öneri yapmış ve Türkiye’nin Kıbrıs bandıralı gemilerin limanlarına girmesini yasaklamayı bırakması halinde vetoyu kaldırmamız ve bir değil hemen hemen tüm başlıkları açmamız için bir neden olmadığını söylemiştim. Bu süreçte Kıbrıs’ın engelmiş gibi algılanmasını istemiyorum. Türkiye’nin katılım sürecinden ve Türkiye’yi bir AB üyesi olarak görmekten yanayız.  Tercihimiz AB dışında bir Türkiye’den ziyade Avrupalı bir Türkiye. Başlıkların açılmasına karşı değiliz ama karşılıklılığa ihtiyacımız var. Bu bağlamda çağrımı yineliyorum.

AB’nin müzakerelerde müdahil olmasından yanasınız…

Evet tüm Kıbrıslıların yararı için. Sonuçta Kıbrıslı Türkler de AB vatandaşı, Kıbrıs pasaportları, Kıbrıs vatandaşlıkları ve bu sayede de Avrupa vatandaşlıkları var. Dolayısıyla AB’nin müdahil olması iki toplumdan birinin diğerine karşı yararına olmayacak. AB ilke ve değerleri, Birlik müktesebatı ve temel insan hakları tüm Avrupalılar için ayrım yapılmaksızın korunuyor. Bunun yanı sıra çözüm bulmamız halinde Kıbrıslı Türkler de Türkiye’nin katılım sürecinde söz sahibi olacak. Mümkün olan en erken zamanda kalıcı, yaşayabilir ve müktesebata saygılı bir çözüm bulmaya katkıda bulunmak hepimizin çıkarına.

Genç nesillerin adanın ortak geleceğine yönelik net bir fikri olduğunu düşünüyor musunuz? Sonuçta hiç bir arada yaşamadılar…

Kesinlikle haklısınız. Tuhaf olan yurt dışında eğitim görürken birlikte yaşayan arkadaş olan gençlerin Kıbrıs’a gerdiklerinde ayrı yaşamalarını görmek. Gerekli ortamı oluşturmalıyız. Kıbrıs sorununa çözüm bulmanın onlar için en iyi yol olduğunu ve geleceği birlikte paylaşabileceklerine yönelik mesaj ve inancı vermek atacağımız adımlara, GAÖ’lere ve müzakerelerdeki ilerlemeye bağlı olacak. Eğer refah istiyorsak bunu ancak yeniden birleşmeyle sağlayabiliriz.

Liderler arasında anlaşma olsa bile referandumdan bu kez evet çıkacağından emin misiniz?

Bu kez Kıbrıs Türk toplumunun “evet” diyeceğinin de garantisi yok bu nedenle her ikimizin de müzakerelerde iki toplumun da endişelerini görmezden gelmememize bağlı olacak. Dengeli, kazan-kazan durumu yaratan bir çözümü herkesin ya da çoğunluğun kabul edeceğinden eminim. Annan Planı’nın reddedilmesinin güvensizlik, takvimler, yabancı askeri güçlerin varlığı, garantiler gibi spesifik nedenleri olduğunu akılda tutmalı ve bunları dikkate almalıyız. İrade varsa yol da bulunur ve irade var, biz bu konuda ciddiyiz.

Kişisel gündeminizde birleşmiş Kıbrıs’ın ilk başkanı olmak var mı?

Kişisel gündemimde her şeyden önce Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi ve ortak Avrupalı ülkelerinde birlikte yaşayabilecek genç neslimizin geleceği var.

 

İlgili Haberler