Kültür-Sanat

Altın Portakal ön jürisi Tunca Arslan’dan LGBTİ+ karşıtı açıklama: LGBT temalı, fonlanan filmlerin dönemi kapandı

Film direktörü ve eleştirmeni Tunca Arslan’ın “fonlanan” filmlerin “Türkiye’ye haddinden fazla eleştirel bakan” yapımlar olduğunu söylemesi gündem oldu

13 Ekim 2024 23:32

61. Altın Portakal Film Festivali ön juri üyelerinden Tunca Arslan festivalde yer alan filmleri Ulusal Kanal’a değerlendirdi. Arslan yaptığı konuşmada bu sene düzenlenen festivalde LGBTİ+ özneli film bulunmamasını övdü. Ulusal Kanal’ın “LGBT yok, fonlu filmler yok” başlığıyla çıktığı haberde Arslan’ın kullandığı “Aslında biraz bu yıl onların döneminin kapandığını söyleyebiliriz. LGBT temalı filmler yoktu bu yıl. Bu aslında yeni bir şey demek” ifadeleri tepki çekti.

Gelen tepkilerin üzerine Arslan X hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda “Seyrettiğin-dinlediğin bir şeyi doğru anlamaya çaba göstermek, sinemayla uğraşanların temel hedefi olmalıdır” ifadelerini kullandı.

5-12 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 61. Altın Portakal Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. Türkiye’nin en prestijli sinema ödüllerinden birisi olan Altın Portakal’ın üç ön jürisinden biri olan Tunca Arslan’ın Ulusal Kanal’a yaptığı açıklamalar gündem oldu.

TIKLAYIN-Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu

Arslan açıklamasında bu sene festivale katılan filmler arasında LGBTİ+ özneli filmerin olmaması ve “fonlanan” yapımların bulunmadığını vurguladı. Geçtiğimiz senelerde festivale başvuran bu tip filmelerin “Türkiye’yi haddinden fazla eleştirel” bakan filmler olduğunu söyleyen Arslan, yeni genç sinemanın geldiğini söyledi.

Arslan’ın Ulusal Kanal’a yaptığı açıklama şöyle:

“45 film içinde genel olarak baktığımızda da genç kuşak sinemanın geldiğini söyleyebiliriz. Yeni Türkiye sineması denilen kendi çağpında bir akım çıkmıştı ortaya yani Yeşilçam sinemasıyla bağları olmayan yurt dışı festivallere ve fonlara bağlı filmlerdi. Bunların öyküleri de böyleydi yani Türkiye’den uzak, ülkeye haddinden fazla eleştirel bakan, genel anlamda yurt dışına göz kırpan filmler yapan bir grup sinemacı vardı. Aslında biraz bu yıl onların döneminin kapandığını söyleyebiliriz. LGBT temalı filmler yoktu bu yıl. Bu aslında yeni bir şey demek. Genç bir sinema geliyor.

 Ayakları daha çok Türkiye’ye basan ama kendi yolunda giden bağımsız sinema koşullarını yerine getiren tabii halka yönelik filmler yapan yönetmenlerin dönemi başlayacak gibi görünüyor. Daha güçlü bir ulusal sinemamızın olmamasının sebebi bütün bu ilşkilerin yeterinde devlet politikasıyla belirlenmemiş olması. Her şey bırakıldığı zamanda da çok olumlu şeyler çıkmıyor ortaya. Devlet Opera Balesi var, Devlet Tiyatroları var, Devlet Senfoni Orkestrası var ama devlet ve sinema arasında böyle organik bir ilişki yok. Bu boşluğu muhakkak dolduruyorlar işte.

Fonlar giriyor araya, birilerinin verdiği ödülleri görüyoruz sinemamızda. Kültür sanat politikasının daha devrimci ve cumhuriyetçi bir devlet politikası gerektiriyor. Dijital platformların şu andaki filmleri belirlemeleri ya da başından yapılan anlaşmalarla doğrudan dijital platformalara çekilen filmler sinemanın ruhunu ve özünü yok edemez. Yani dijital platformlar sinema kültüründen uzan yapılar. Beni de seyirciyi de çok fazla tatmin etmiyor. O nedenle dijital yapıların çok ciddi bir tehdit oluşturacağı kanısında değilim.”

Bu açıklamalarının gündem olmasının ardından X üzerinden yaptığı paylaşımla açıklama yapan Arslan şöyle konuştu:

“Şu LGBT meselesi: "Bu yıl Altın Portakal'a başvuran 45 film içinde LGBT teması yoktu" demek bir yorum değil tespittir, nesnel gerçektir. Bundan hareketle, sanki varmış da biz engellemişiz gibi yorumlar yapmak, festival yönetimini ve beni ve (ön jüriyi) sansürle vs. suçlamak abesle iştigal ve kötü niyettir. Seyrettiğin-dinlediğin bir şeyi doğru anlamaya çaba göstermek, sinemayla uğraşanların temel hedefi olmalıdır”