Ülkelerinde klasik müzik sanatçısı olan 30 Suriyeli mülteci ilk konserleri için Almanya’nın kuzeyindeki Bremen kentinde biraraya geldi. Sanatçılar, oluşturdukları Suriye Sürgün Orkestrası ile çağdaş Alman ve Arap eserlerini seslendirmek istiyor. Böylece ülkelerinin farklı bir yönünü kamuoyuna sergilemek niyetindeler.
‘Müziğimizle Suriye imajını kırmak istiyoruz'
Zira Suriye Avrupalılara şu sıralarda sadece savaşı, ölümü, mültecileri ve enkaz halindeki bir ülkeyi çağrıştırıyor. Bundan birkaç ay önce kısa adı SEPO olan "Syrian Expat Philharmonie Orchestra" / Suriye Sürgün Filarmoni Orkestrası’nı kuran genç kantrabasist Raed Jazbeh, “müziğimizle bu imajı kırmak istiyoruz” şeklinde konuşuyor. Büyük bir çoğunluğu Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden Almanya’ya gelmiş olan ve çoğunluğu Suriyelilerden oluşan orkestra ilk olarak Bremen'de konsere çıkıyor, daha sonra başka kentlerde de konserler planlanıyor.
Konser repertuvarında Felix Mendelssohn Bartholdy’den “Gurbetten Yuvaya Dönüş” adlı, yurda duyulan özlemi dile getiren ve kederli melodileri olan bir uvertür de var. Hazırlanan repertuvarın atmosferine kaçış ve sürgün konuları olduğu kadar, sevgi ve ümit temalı batı geleneğinde çağdaş senfoniler ile dünya çapında ünlü olmayan, örneğin Mayas El Yamani gibi Suriyeli çağdaş müzik bestecilerinin eserleri de damgasını vuruyor.
‘Mülteci Orkestrası değil, Sürgün Orkestrası'
Suriyeli müzisyen Raed, Suriye Sürgün Orkestrası ile düşlerinin gereçekleştiğini söylüyor. Raed, bundan iki yıl önce ülkesinden Almanya’ya kaçtığı günlerde böyle bir orkestrayı kurmayı aklına koymuş. Ancak kendilerine “Mülteci Orkestrası” denilmesinden pek hoşlanmıyor. Üstüne basa basa “Biz “Sürgün Orkestrası”yız diye konuşuyor ve o arada da kontrabasını okşuyor.
Suriye Sürgün Orkestrasını oluşturan kimi Suriyeli müzisyenler, eski dönemlerde Şam’daki konservatuvarda da birlikte çalışmışlar. Ne var ki bundan dört yıl önce ülkedeki iç savaş nedeniyle hepsinin yolu ayrılmış. Raed, Facebook üzerinden Avrupa’da sürgünde yaşamak zorunda kalan arkadaşlarını bir bir aramaya koyulmuş. En uzun süreyle de çellocu arkadaşı Michella Kasas’ı aramış ve onu Fransa’da bulmuş. Fransa’da müzik eğitimini sürdüren 28 yaşındaki Kasas, “Bu kadar yıldan sonra burada buluşacağımızı hiç düşünmezdim” diyor ve ekliyor: “Provalarımız sırasında kendimi yeniden Şam’daymışım gibi hissettim, bu çok duygulandırıcı birşeydi”.
Michella çellosunu da Fransa’ya yanında götürebilmiş. Ama trompetçi Dolama Shabah o çok sevdiği çalgısını yanına alamamış. “Sırt çantamda yer yoktu” diyor. Dolama'nın Türkiye, Sırbistan ve Macaristan üzerinden Almanya’ya gelmesi sırasında yanında sadece sırt çantası bulunuyormuş. Almanya’da ona bir Alman meslektaşı kendi eski trompetini hediye etmiş. Dolama, “Bu bana yeniden ümit verdi, orkestrada yeniden gücüme ve tutkularıma kavuştum” şeklinde konuşuyor.
Şam insanları ayırıyor, Bremen birleştiriyor
Almanya'nın Bremen kentinde biraraya gelen orkestranın şefliğini yapan Alman Martin Lentz ise birkaç ay önce Suriye Sürgün Orkestrası SEPO’nun varlığından haberdar olunca şefliği hiç düşünmeden kabul etmiş. Daha önceleri de örneğin Filistin özerk bölgesindeki Ramallah’ta ünlü şef Daniel Barenboim ile ortak bir projede çalışmış olan Lentz, Suriyeli müzisyenlere sempati ve anlayışla yaklaşıyor, ancak provalarda son derece ilkeli davranıyor. İngilizce olarak, “Daha yumuşak ve daha zarif olmalısınız” diye yaylı çalgıcıları uyarıyor. Darbuka tınıları ile yaylılar gittikçe dengeleniyor, enerjik bir ritm ortaya çıkıyor. Ancak Arap tınılarıyla batı müziğini bir potada eritmek o kadar da kolay olmuyor.
Bunun üzerine şef Lentz orkestrasının elamanlarına, “Berlin Filarmoni Orktestrası kadar mükemmel çalmanızı kimse sizden beklemiyor, müziği hislerinizi ortaya koyarak çalın” diyerek onlara cesaret veriyor.