Politika

Ali Bulaç: Zaaf sahibi eski İslamcılar koşa koşa devlete can kattılar

'Devlet her türden kılığa girer, bedenden bedene göçer ama asla ruhunu kaybetmek istemez'

09 Temmuz 2015 20:30

"İslamcı ajanlar" tartışmasını başlatan Zaman yazarı Ali Bulaç, "Devlet zaafa düştüğünde, nerede birikmiş enerji varsa o enerjiyi taşıyanların önde gelenlerine göz kırpar, gücünü ve hazinelerini ucundan gösterir. Zaaf sahibi olanlar koşa koşa gider, ona taze kan ve can katar. Eski İslamcıların yaptığı bu oldu" dedi.

Bulaç'ın Zaman'da "İslamcılık gerekiyorsa!" başlığıyla yayımlanan (9 Temmuz 2015) yazısı şöyle:

İslamî camia içinde devletin eleman kullanması kadim teamüllerdendir. Sadece İslamcılar veya dinî gruplar içinde değil, her siyasî hareketin içinde bu türden eleman var. Sol, sosyalizm, milliyetçi, sağcı, liberal, mezhep endeksli hareketlerde devlet eleman bulundurur. Dahası devlete karşı silahlı mücadele veren örgütler de bundan hali değildir. 2012'de patlak veren 7 Şubat MİT'in KCK içindeki yapılanması meselesi hâlâ aydınlanmış değil. Uğur Mumcu'nun katline yol açan hakiki sebep “dini hamiyet” değil, devletin PKK ile olan kirli ilişkisini tespit edip deşifre etmeye hazırlanmasıydı.

Bizim mahallenin pirüpak olduğunu düşünmek safdilliktir. Mesele devletin 150 yıllık İslamî akımları  manipüle etmeye veya dinî hayatı-dinî oluşumları denetim altında tutmaya çalışması değil, İslamcı akımların ve dindarların bu türden manipülasyonlara karşı feraset ve basiret içinde olmamalarıdır. Müslüman'ın “devleti kutsaması” ile bu türden söylentilere maruz kalanlar hakkında “hüsn-ü zan” beslemesi, mahalleyi yerli-yabancı istihbaratçılara açık hale getiriyor. Müslümanlar bu devletin nasıl bir nesne olduğunu iyi bilmiyorlar. Devletin nev'i şahsına münhasır refleksleri var; muhalif hareketlere karşı kavi ve esnektir.

Devlet her türden kılığa girer, bedenden bedene göçer ama asla ruhunu kaybetmek istemez. Bedenin şu veya bu siyasete, gruba ait olması önemli değildir. Önemli olan devletin inisiyatifi tamamen elinde bulundurmasıdır. Eski Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ı yakasından tutan komünist bir gence hışımla söylediklerini hatırlayalım: “Ulan, size ne oluyor? Bu ülkeye komünizm gerekiyorsa, onu da biz getiririz.” Evet, gerçekten devlet merkezî gücünü komünizmle sağlayacağına kanaat getirirse tereddütsüz komünist olur, asıl komünistler bir bakmışlar ki kendileri devletin komünistliğine göre yaya kalmışlardır. Şu var ki devletin getireceği “nominal komünizm”dir. Gerekirse devlet, sıkıştığında “nominal İslamcı”lığa sarılır. İçi boşaltılmış din adına “sahte İslamcılık!” Şiddet kullanma tekeline sahip devlet iki gücü elinde tutar: Biri toplumun tabii ve iktisadi gücünü, diğeri bürokratik mekanizmayı. Devlet zaafa düştüğünde, nerede birikmiş enerji varsa o enerjiyi taşıyanların önde gelenlerine göz kırpar, gücünü ve hazinelerini ucundan gösterir. Zaaf sahibi olanlar koşa koşa gider, ona taze kan ve can katar. Eski İslamcıların yaptığı bu oldu. Şerif Mardin “AK Parti iktidarı Kemalizm'in başarısıdır.”, Kemal Karpat da “Kemalizm ömrünü Erdoğan ile uzattı.” diyor. Devleti darbecilerden temizlemeye çalışırken, bir anda onlarla kol kola girildi. Bunu sağlayan mahallemizdeki derin yapılardan başkası mı sizce?

İslamcılar ve cemaat/tarikat mensupları, adaletsiz devleti sahiplendiklerinde kendileri de adaletsiz olur. Devlet düşmanı değilim. AK Partililere ve Erdoğan'a buğzetmekten Allah'a sığınırım. Devletin hukuk devleti olmasını isterim. Müslüman'ın görevi devleti hukuk içine çekmek ve orada tutmasını sağlamaktır. İslamcı siyaset bunu başarabilirdi, 2002'de durduruldu. Allah'ın izniyle çok yönlü bir nefs muhasebesi yaparak yürüyüşüne devam edecektir. AK Parti'yi savunan arkadaşlar, edeblerini bozmadan ve suizan beslemeden tartışabilirse bundan verimli sonuçlar çıkar.

NOT: Sadettin Tantan, her fırsatta 1990'larda yayın hayatına giren Yeni Zemin Dergisine işaret edip o dergiyi çıkaranların “Kürt-İslam sentezini savunan Kürt (çü) Müslümanlar” olduğunu iddia eder. Sayın Tantan'ın kasıtlı olduğunu düşünmek istemiyorum ama bilgileri yanlış. İlki Dergi'nin yayın yönetmeni ve sahipleri Kürt idi ama Kürtçü değildi, bugün de değiller. Tabii ki Kürtlerin İslamî hakları konusunda hassas insanlardı. İkincisi yazar ve yayın kurulu içindeki kadronun önemli bölümü Kürt değil, Türk, Arap, Gürcü, Laz ve başka kavimlere mensup İslamcılardı. İddiasında doğruysa Sayın Tantan isim isim saysın. Ben de insanları etnik kökenlerine göre zikretmeyi hiç sevmediğim halde tek tek sayayım. O dergi Türkiye'nin değişim ve dönüşümünü ele alıyordu. O gün Yeni Zemin, İzlenim, Bilgi ve Hikmet, Sözleşme veya Bilgi ve Düşünce dergilerinde yazanlardan bazıları farklı içtihatlarda bulundu, bazıları zaaflarına kapılıp “Milli Görüş ve İslamcı” kimliklerini/ gömleklerini üstlerinden çıkardı, son 12 yılın iktidarını kurdular. Bir kısmı ise aynı çizgide yollarına devam ediyorlar. Biz de bu tecrübeyi tartışıyoruz.

 

İlgili Haberler